Nasıl emr-i ma'ruf, nehy-i münker yapacak insan?.. Konuyu bilecek, "Allah-u Teàlâ
Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor, Peygamber Efendimiz hadis-i şerifinde
böyle buyuruyor." diyecek ama; toplum bozuldu, cimrilik var, herkes hevâ-i nefsine
uyuyor, ahiret unutulmuş, dünya tercih ediliyor ve herkes kendi fikrini beğeniyor,
"Benim görüşüm doğru..." diyor. O zaman artık sen ayet okusan, hadis okusan adam
ayeti, hadisi kabul etmiyor ki, yâni onlara uymaya niyeti yok ki... "O durumu
görünceye kadar emr-i ma'ruf, nehy-i münker yap!" buyurmuş Peygamber Efendimiz
muhatabına.
"Ama bu durumu gördüğün zaman, (fealeyke binefsike) o zaman sen kendine bak. Yâni
başkalarına emr-i ma'ruf, nehy-i münker yapıyorsun, dinlemiyorlar, burunlarının
doğrusuna gidiyorlar, İslâm'a aykırı işler yapıyorlar. O zaman sen kendine bak,
kendine hâkim ol. (Ve da' ankel-avâm) Avâmı artık terk et. Söyledin, dinlemediler;
sen vazifeni yaptın.
(Feinne min verâiküm eyyâmen) Çünkü sizin arkanızda öyle günler vardır ki, (essàbiru
fîhinne mislül-kàbıdı alel-cemri) o zaman sabredenler, İslâm'a sarılanlar sanki
ellerine kor ateşi tutmuş gibi olacaklar." Yâni eli yanar ateşi tuttuğu zaman. İşte
öyle sabır günleri gelecek ki. İslâm'a tutunanlar eline ateş tutmuş gibi, avucunun
içi yandığı gibi, cayır cayır yanacak. Yâni müslüman olmak, müslümanca yaşamak zor
olacak.
(Lil-âmili fîhinne) "O günlerde İslâm'ı uygulayan, ibadetlerini yapan kimseye,
(mislü ecri hamsîne racülen) elli adamın ecrinin karşılığı verilir." Yâni bir kişiye
elli kişinin sevabının karşılğı veriliyor. Kendi amelini yapan daha elli insan
varmış gibi, hepsinin yaptığı sevaplar kadar sevap veriliyor.
Demek ki, o sabır günlerinde, zor günlerde böyle ibadet ve taati yapan kimselere,
elli kişilik sevap veriliyor.
Şimdi o ilaveye gelelim, Ebû Dâvud (Rh.A)'deki, ilâveye gelelim:
(Kìle: Yâ Rasûlallah! Ecrü hamsîne racülen minnâ ev minhum) Bu sözleri duyunca
sahabe-i kiram, Peygamber Efendimiz'e sordular:
"--Biz sahabelerin içinden elli adam ecir kadar mı ecir verilir; yoksa o devirdeki,
o insanların elli tanesinin sevabı gibi mi sevap verilecek?" diye sormuşlar.
Tabii sahabe nedir?..
(Hayrul-kurûnî karnî) "Devirlerin en hayırlısı benim asr-ı saâdetimdir ve beniimle
beraber olan insanlardır, yânî sahabedir. (Sümmellezîne yelûnehüm) Sonra onlardan
sonra gelenlerdir, yâni tâbiîndir. (Sümmellezîne yelûnehüm) Sonra onlardan sonra
gelenlerdir, yâni tebe-i tâbiîndir." buyrulmuştur.
Hadis-i şeriflerde bu kesin. Yâni asr-ı saadetin müslümanları en kıymetli
insanlardır. Hiçbir kimse onların derecesine yükselemez. Çünkü onlar Peygamber
Efendimiz'i yüz yüze gördüler, dünya gözüyle gördüler, sohbetlerini dinlediler, öyle
feyz aldılar. Onlar kıymetli.
"--Biz sahabelerden elli kişi mi yâ Rasûlallah? Yoksa o devirdeki o insanlardan, o
müslümanlardan elli kişi mi?.." diye sorunca, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: (Bel
ecru hamsîne minküm)
"--Hayır, sizin öteki söylediğiniz gibi değil! Aksine sizden elli, sahabeden elli
adamın sevabı kadar sevap verilecek." diye Peygamber Efendimiz müjdelemiş.
Demek ki, aziz ve sevgili kardeşlerim! Müslümanlar bulundukları ülkede,
inandıklarından dolayı sıkıntıya uğrarlarsa, sabredecekler. Fitne, fesad, aksine
propaganda, reklam, şeytanî şaşırtmacalar, kışkırtmacalar, veyahut çevredeki
herkesin böyle dünyaya dalması karşısında şaşırıp da, "Herkes yaparken bir elin
aptalı ben miyim?" deyip, onlara kapılmayacak. Yâni toplumun akışına kendisini
kaptırmayacak müslüman... Kur'an-ı Kerim'e sarılacak, Peygamber SAS Efendimiz'i
sünnet-i seniyyesine sarılacak, öyle yaşayacak!
O zaman, öyle yaşadığı zaman, bir kişiye sahabeden elli kişinin sevabı kadar sevap
veriliyor. Öyle yaşadığı zaman, Peygamber Efendimiz'in etrafına hicret etmiş insan
gibi sevap kazanıyor. Öyle yaşadığı zaman şehid olmuş, kanını, canını Allah yoluna
feda etmiş insan gibi sevap kazanıyor.
O halde ne yapmamız lâzım?.. Bu güzel hadis-i şerifler bir bakıma müjde, bir bakıma
bize yol gösteren hadis-i şerifler. Bu hadis-i şerifleri duyduktan sonra ne yapmamız
gerekiyor?.. Tabii, İslâm'ı güzel öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü Allah-u Teàlâ
Hazretleri, İslâm'ı bize en büyük nimet olarak gönderdi. İslâm olmasaydı işte diğer
toplumlar gibi, dünyanın başka ilkel kabileleri, vahşiler, kötü adetleri yapan,
uygulayan hayret ettiğimiz, uzak durduğumuz milletleri var, onlar gibi olabilirdik.

İslâm büyük nimet ve Peygamber Efendimiz'in gelmesi mü'minler için rahmettir.
Peygamber Efendimiz'in Mescid-i Saadet'inde şöyle mihraba yakın yerde yazılmış ki,
Peygamber Efendimiz'in isimlerinden birisi de Rahmetün lil-mü'minîn, yâni mü'minlere
rahmettir.
İslâm mü'minler için rahmettir. Kur'an-ı Kerim bizler için rahmettir. Peygamber
Efendimiz SAS bizzat, bizler için rahmettir. Biz o rahmetlere, nimetlere mazhar
olmuş insanlar olarak ne yapmalıyız?..
Kur'an-ı Kerim'i öğrenmeliyiz, Peygamber Efendimiz'i tanımalıyız, hadis-i
şeriflerini öğrenmeliyiz ve böylece Allah'ın insanı nasıl sevdiğini; nasıl düşünüp,
nasıl davranan insanı sevdiğini doğru olarak algılamalıyız. Çünkü bu devirde, işte
fikirlerin çoğaldığı devir. Herkesin kendini beğendiği, kendisini doğru sandığı
devir. Herkes başkalarını da o tarafa çekmeye çalışıyor. Ama basiretli bir insan,
bilge bir insan, bilgin bir insan yanlış olduğunu çok açık olarak görüyor uzaktan.
"Yanlış yapıyor bunlar." diyor ama söz dinletemiyor.
O halde biz ne yapacağız?.. Kur'an-ı Kerim'i bu günden itibaren, bu sözleri
duyduğumuz günden itibaren daha iyi bir öğrenmeye gayret edeceğiz! Peygamber SAS
Efendimiz'in hadis-i şeriflerini daha bir uygulamak aşkı ve şevkiyle, dikkatle
dinleyeceğiz, okuyacağız ve hayatımıza uygulayacağız! Allah'ın sevdiği, sàlih,
hàlis, muhlis, âbid, zâhid, âşık, sàdık bir kul olmaya gayret edeceğiz.
Böyle yaşayacağız ki hayat imtihandır. Böyle yaşayıp Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna
vardığımız zaman, sevenin sevdiğine kavuştuğu gibi bir kavuşma günü olsun, şeb-i
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/38071-ummetin-bozuldugu-zaman-post82856.html
arus olsun... Tabii Cenâb-ı Hak kendisini seveni sever. Kendisinin rızasını
düşünenden râzı olur. Kendisinin rahmetini umanı, rahmetine erdirir. Kendisinden
cenneti isteyeni, cennete sokar. Kendisinden cehenneme atılmaktan sığınanı,
atılmamayı isteyeni de cehennemden korur. Hadis-i şeriflerde bu müjdeler verilmiş.
Allah-u Teàlâ Hazretleri bizi cehenneminden, kahrından, gazabından, azabından,
ikàbından, uzak eylesin... Rahmetine erdirdiği, sevdiği, râzı olduğu kulların
zümresine dâhil eylesin... Hem sâlih insanlar olarak yaşayalım, bir... Hem de bundan
daha güzel bir rütbe var; muslih insan olalım! Yâni başkalarını da islâh etmek için,
başkalarını da doğru yola getirmek için, başkaları da sâlih insan olsun diye
çalışmak... O daha yüksek bir mertebedir.
Yâni daha cevval, daha faal olalım, İslâm'a daha çok hizmet edelim!.. Önümüzdeki
günler, önümüzdeki çağlar inşaallah, İslâm çağıdır. İslâm'ı insanlara götüren
insanlardan birisi de biz olalım, o sevapları biz alalım!..
Allah-u Teàlâ Hazretleri, gayretinizi, aşkınızı, şevkinizi ziyade eylesin... Sevdiği
şekilde yaşamanızı nasib eylesin... Sevdiği işleri yapmanızı nasib eylesin...
Hayırlı uzun ömürlerle muammer eylesin... Ahirete irtihâl ettiğiniz, göçtüğünüz
zaman cennetlik eylesin... Arkanızda da sevap kazanmanızı devam ettiren hayırlı
evlâtlar, hayırlı eserler, hayırlı müesseseler, hayrât u hasenât bırakmayı nasib
eylesin... Cümlenizi rıdvân-ı ekberine vâsıl eylesin...