GPS’E ATMOSFERİN ETKİLERİ
ÖZET
Atmosferden geçen GPS'in mikrodalga sinyalleri, elekromagnetik dalgaların yayınımı ilkelerine tabidir. Atmosfer GPS'in her iki sinyalini de, Ll ve L2, etkilemekte ve değişikliklere neden olmaktadır. Bu yüzden atmosferin etkilerini hesaba katan düzeltmeler ölçmelere uygulanmalıdır. Atmosferin GPS sonuçlarına etkisi en çok yükseklik parametresinde kendisini göstermektedir. Bunu sayısal bir ifade ile vermek istersek: atmosferik, özellikle troposferik, gecikme belirlemesinde yapılacak l cm.'lik bir hata yükseklik değerinde 3 cm. hataya neden olmaktadır. Bu bildiride atmosferin GPS sinyallerine ve dolayısıyla GPS ölçmelerine olan etkileri ve etkilerin ne biçimde oluştuğu sunulmuştur. Bu etkileri daha iyi anlayabilmek amacıyla atmosferin ilgili yerlerine ilişkin yapıları da verilmiştir.


. GİRİŞ
Yayınım çalışmalarında, atmosfer iki belirgin bölge olarak düşünülebilir: 100 km.'den 1000 km. yüksekliğe kadar elektrik yüklü iyonesfer ve yeryüzünden 100 km. yüksekliğe kadar elektriksel olarak nötr atmosfer (jeodezideki yaygın adı: tro-posfer)dir. Mikrodalga frekansındaki elektromagnetik sinyaller için atmosfer, yeryüzündeki veya yakınındaki bir durakla (istasyon noktası) bir uydu arasındaki elektromagnetik olarak ölçülen uzaklığın bir doğru parçası olan geometrik uzaklıktan sapmasına neden olur. Bu sapma iki şekilde gerçekleşir:
a-Sinyal yolu eğriliği b-Yayınım gecikmesi En önemli etki, iyonosferik ve troposferik olarak ikiye ayrılabilen yayınım gecikmesidir. Her türlü hava koşulunda ölçmeye olanak tanıyan ve her geçen gün önemi hızla artan uydu jeodezisinde yol gecikmesini saptamaya yönelik uygun yöntem ve modellere gereksinim vardır. Şimdi bu yukarıda sunulan sapmaları irdeleyelim.

2. Sinyal Yolu Eğriliği
Fermat ilkesine göre bir elektromagnetik sinyal, elektromagnetik olarak en kısa ("en hızlı") yol boyunca seyahat eder. Bu da her zaman geometrik olarak en kısa yol demek değildir. Atmosfer bir vakum (boşluk) olmadığından, elektromagnetik sinyal bir eğri yol boyunca hareket eder. Eğri yol ile doğru yol arasındaki fark, başucu (/cıııt) doğrultusunda tam olarak sıfırdan yatayda bir kaç metreye kadar ulaşmaktadır (Hopfield, 1977). 10<&#187; nin üzerindeki eğim açıları için eğrilik terimi her zaman 2 cm. den daha küçüktür (Berrada Baby v.d., 1988). Kouba (1979) atmosferdeki sinyal yolu eğriliğini hesaba katan bir ampirik model sunmuştur:
Burada, b[E] sinyal yolu eğriliğinden kaynaklanan yol uzunluğu fazlalığı, E ise uydunun eğim (yükseklik) açısıdır.
Tablo l'de çeşitli eğim açıları için 'b(E)' değerleri sunulmuştur. Uygulamada 15-20&#176;&#176; eğim açısının altında yapılan uydu gözlemleri nadiren kullanılır, çünkü bu tür eğim açıları için iyonosferik ve troposferik etkileri modellemek zordur. Sinyal yolu eğriliğini değerlendirmeye tabi tutma gereği böylelikle ortadan kalkmış oluyor. 15-20&#176;&#176; eğim açılarının üzerinde eğrilikten kayanaklanan düzeltme değerlerinin aldığı değerler Tablo l 'den kolaylıkla görülebilir.
E O b[E] (m)
0 3.200
5 0.075
10 0.019
15 0.009
20 0.005
30 0.002
40 0.001
50 0.001
60 0.001
70 0.001
Tablo I :Sinyal yolu eğriliğinden kaynaklanan düzeltmeler


3. Atmosferik Yayınım Gecikmeleri
Modern uzay bazlı jeodezik sistemlerde, atmosferin neden olduğu elektromagnetik sinyallerin yayınım gecikmeleri, sınırlayıcı hata kaynaklarından biri olarak bilinir. Bu sistemler, iki belirgin frekans bandı kullanır: Çok Uzun Bazlı İnterfero-metri (VLBI) ve Küresel Konumlama Sistemi (GPS) gibi mikrodalga bandı veya Uydu Lazer Uzunluk Ölçme (SLR) gibi optik band. Mikrodalga frekanslarında, iyonosfer dispersif (saçıcı)dir ve yayınım gecikmesine katkısı çift-frekanslı band gözlemleriyle yaklaşık olarak ortadan kaldırılabilir. Oysa troposfer olarak da adlandırılan nötr atmosfer, yaklaşık 15 Ghz'lık frekanslara kadar etkin olarak non-disper-sif (saçıcı olmayan) bir bölgedir. Bu yüzden iki radyo frekansınn kullanımı troposferik yol gecikmesinin etkisini düzeltmeyecektir (veya orftdan kaldırmayacaktır) (Cross ve Seller, 1991).
Atmosferik yayınım gecikmelerini, iyonosferik ve troposferik gecikme olarak inceleyebiriz

3.1. İyonosferik Gecikme
İyonosfer, yeryüzünden 100 km.'den 1000 km.'ye kadar olan ve yeryüzü etrafındaki küresel bir kabuk olarak düşünülebilir. İyonosfer saçıcıdır (dispersif) ve nötr moleküllerin solar radyasyondan dolayı iyonlaşmasından kaynaklanan serbesl elektronlar içerir. İyonosferin GPS sinyallerine olan gecikme etkisi elektron yoğunluğuna bağlıdır. Elektron yoğunluğu yaklaşık 300-400 km. yüksekliğe kadar artar ve sonra tekrar azalmaya başlar. Bunun nedeni alçalan yükseklikle azalan solar radyasyon yoğunluğuyla ve artan yükseklikle azalan atmosferik yoğunluğuyla açıklanabilir. Atmosferdeki serbest elektronların yoğunluğu,, coğrafi vejeomagne-tik konumun, solar ve jcomcgnctik aktivi-tenin, mevsimin ve günün saatinin bir fonksiyonudur (Hartman ve Leitinger, 1984).
İyonosfer boyunca seyahat eden bir elektromagnetik sinyal iki biçimde etkilenir. Faz hızı artarken grup hızı yavaşlar. Her iki etki de büyüklük olarak aynı fakat ters işaretlidir. Diğer bir deyişle GPS kod ölçmeleri gecikir, fakat taşıyıcı faz ölçmeleri ise hızlanır. Bu yüzden uydu ile alıcı arasındaki geometrik uzunluğa kıyasla kod ön-uzunlukları (pscudoranges) daha uzun, taşıyıcı faz ön-uzunlukları (pseudo-ranges) daha kısa ölçülür.Her ikisinde de boyut aynıdır.
İyonosferik kırılmanın neden olduğu uzunluktaki değişim, toplam elektron sayısının (TEC) belirlenmesiyle sınırlandırılabilir. Ancak TEC, oldukça karmaşık bir büyüklüktür. Bunun nedeni, güneş lekesi hareketlerine (l l yıllık bir peryota sahiptir), mevsim ve günlük değişimlere, uydudan gelen sinyalin azimut ve eğim açısına, gözlem durağının (alıcının) konumuna -bağlı olarak değişmesidir. Bütün etkiler göz önüne alındığında GPS ön-uzunluğu 0.15m ile 50m arasında yanlış elde edilebilir (Clynch ve Coco, 1986). Toplam elektron sayısı ölçülebilir, kestirilebilir, modellerle etkisi hesaplanabilir veya yok edilebilir.
İki frekansta yapılan gözlemleri birleştirme, İyonosferik etkileri gidermede en kolay ve en doğruluklu yöntemdir. Zaten GPS'e iki tane taşıyıcı dalga yerleştirilmiş olmasının ana nedeni de bu çift-fre-kans yöntemi kullanımına olanak tanımaktır (Hofmann-Wellenhof v.d., 1994).
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/konusuz-konular/25660-nostalji-bolumu-post48864.html
Ancak, sadece tek frekans ölçmelerinin mevcut olduğu durumlarda İyonosferik etkileri giderecek modeller bir kaç yıldan beri geliştirilmektedir. Gerçek-zamanlı GPS uygulamaları için gerçekleştirilen bu yerel modeller genel modellerden çok daha doğruluklu sonuçlar üretir. (NATO, 1990).
Tek frekans ölçmeleriyle İyonosferik gecikmeleri hesaplayan modeller kullanarak elde edilen sonuçlar oldukça iyi olmasına rağmen çift-frekanslı ölçmelerin kullanılması halinde en iyi sonuçlar elde edilir. Çift-frekanslı GPS alıcılarının fiyatlarının düşmesiyle, tek frekanslı ölçmelerin ve İyonosferik modellerin yüksek duyarlık (presizyon) gerektiren uygulamalarda pek kullanılmayacağı görülmektedir. Ancak, uzun bazlar için tamsayı belirsizliklerini sabitlemek (fıx) için ara adım olarak geniş-dalga çözümü hesaplanmak zorunda kalındığında bu modeller yararlı olabiliyor.