Mü’minin Gizleneceği Zaman
11. Yine günümüzü tablolaştıran bir başka hadîs : Yani :“ İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o günün mü’-mini, onların arasında gizlenecek, aynen, bugün münafığın sizin içinizde gizlendiği gibi...” 140
O devrede münafık nasıl davranıyordu? Kendisini hissettirmemek için hangi çarelere başvuruyordu; aynen mü’min de onun gibi davranacak, kendini gizleyecek, ibadetlerini gizli gizli yapacak ve bulunduğu yeri korumaya çalışacak.. yoksa onu iflah etmeyeceklerdir. Bu şerr-i mütegallibe, onu ve onun gibi olanları bağrında barındırmak istemeyecektir. İş yerleri ve devlet kademelerinin bazı kesimleri, onlara tamamen kapalı tutulacak ve onlar cemiyet içinde hor ve hakir görülecektir.
Başka bir hadîs de aynı hususu takviye eder mahiyettedir: “Fitneler olacak. O gün kişi namazından dolayı ayıplanacak. Aynen zina eden bir kadının bugün ayıplandığı gibi.”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hz-muhammed-sav/17237-sonsuz-nurdan-peygamberin-sifatlari-1-a-post32940.html
Tabii ki hadîste zina eden kadının ayıplanmasına teşbih, o günün anlayışı baz alınarak yapılmıştır. Halbuki günümüzde, hususiyle de bazı yörelerde o bir meslek sayılmaktadır.
Evet, eğer belli bir dönemde gelip geçenler sayılmazsa, namazından dolayı insanların horlandığı, ayıp bir iş yapmış gibi suçlandığı ve şer güçlerin hakimiyeti altında inim inim inlediği günler de gelecek ve mü’min, bu afeti de, gizlenmek suretiyle geçiştirecektir.
Tâlekan’da Petrol
12. Allah Resûlü buyuruyor:
Arapçada “Veyh” buruk bir tebessüme benzer müjdeler için kullanılır. Hz. Ammâr’ın şehid edileceğini bildirdiği zaman da, Allah Resûlü aynı tabiri kullanmış ve demişti.141
“Tâlekan” ise, Kazvin’de petrol yatakları bol bir mıntıkanın adıdır. Hadîste, Efendimiz meâl olarak: “Müjde Tâlekan’a! Orada Allah’ın gümüş ve altın cinsinden olmayan hazineleri var” demişlerdir.142
İleride oralarda daha başka madenler de bulunabilir. Bulunan şey, uranyum veya elmas yatakları da olabilir. Ve bunlar neticeyi değiştirmez. Efendimiz, altın ve gümüş cinsinden olmayan bir hazineden bahsetmektedir.. ve günümüzde bunlar ortaya çıkmış durumdadır. Demek ki Tâlekan’da çıkan petrol dahi, Allah Resûlü’nü tasdik etmekte ve O’nun doğruluğunu haykırmakta...
Ehl-i Kitaba İttiba
13. İslâm âlemi, kendinden evvelki ümmetleri, yani Hristiyan ve Yahudileri, adım adım, karış karış takip ve taklit edecek; hatta onlardan biri başını bir keler deliğine soksa müslümanlar da onları aynen takip edip başlarını oraya sokacaklar. Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz bu hususu, şu veciz ifadeleriyle beyan buyurmaktadırlar:
“Sizden evvelkileri öyle takip ve taklit edeceksiniz ki, karış karış, kulaç kulaç onların ardından gideceksiniz. Hatta onlar başlarını bir keler deliğine soksalar siz de aynı şeyi yapacaksınız.” 143
Sahâbe “Sizden evvelkiler” cümlesinden kasdolunanın Hristiyan ve Yahudiler mi olduğunu soruyor. Allah Resûlü: “Başka kim olabilir ki” ma’nâsına ( ) buyuruyorlar.
Bugün bizim ve bütün İslâm dünyasının durumu meydanda.. hemen hepimiz şahsiyetini kaybetmiş ve bir kimlik bunalımıyla inlemekteyiz. Halimiz, hadîsin ifadesiyle, iki sürü arasında gelip giden şaşkın koyundan farksız. Bir zaman başka devletleri yıkan, bitiren ve tüketen bütün olumsuz şeyler, bugün, ahtapot gibi dört bir yandan bizi sarmış durumda. Biz de taklit sersemliği ile bu ölüm ağını, yenilik ve medeniyetin turnikeleri sanıyoruz. Evet, dünyanın hiçbir devrinde, hiçbir millet, bizim batıyı taklidimiz ölçüsünde, taklidi bir tutku haline getirmemiştir. Bugün batı dünyasında meydana gelen her yenilik hiç parola sorulmadan bizde aynen kabul görüyor ve kabul ediş sür’-atinde birçok batılı ülkeyi bile geride bırakıyoruz. Halbuki Allah Resûlü, en küçük hususlarda ve teferruat gibi görünen mes’elelerde dahi onlara muhalefet ediyordu.144
Ne var ki konu o olmadığı için o kapıyı açmak istemiyoruz.
Şimdi bizim üzerinde durmak istediğimiz husus, bütün bu olacak hâdiseleri Allah Resulü’nün hem de asırlarca önce haber vermesi ve mevsimi gelince de bunların zuhurudur. Evet, her hâdise, O’nun dilinde bir tebşir ve inzar şeklinde tecelli eder. Vakt-i merhunu (belirlenmiş zaman) gelince de fasih bir lisan kesilir ve O’nun sıdkına şahâdet eder.