ADALI (Büyük bir gurur ve istihfaf ile Tercümanı süzerek)— Sen kimsin?
TERCÜMAN — Ben General Galo Hazretlerinin tercümanıyım...
ADALI — Anlaşıldı... Anlaşıldı... Sen ister bu efendiye, ister General Galo dediğin adama benim tarafımdan şu sözleri söyle... Ben aşağılık bir serseriyim... Herkesin bildiğini ne
saklayayım... Binbir türlü marifetim, pisliğim vardır... Bu yetmiyormuş gibi bir kardeşimin kanma da el bulaştırdım... İstemezdim ama oldu... Ne yapayım... Kader... Talih... Fakat benim bütün ahlâksızlıklarıma, pisliklerime karşı bir tek iyi tarafım vardır... Benim memleketimin, devletimin işine yabancıların, dost olsun, düşman olsun, ecnebinin burnunu, parmağını sokmasına tahammül edemem... Benim devletim, benim kanunum beni ölmeye mahkûm ediyor... Haksız yere bile olsa benim devletimdir, benim milletimin kanunudur... (Heyecanı artmış, sesi tıkanarak) Unutma amma.... Allah aşkına unutma... Söylediğimi General Galo'ya bir bir tekrar et... De ki bu külhanbeyinin tahsili, terbiyesi yok... Adamakıllı lâkırdı etmesini bilmiyor, (biraz sükût) bir tek lügat biliyor: "İstiklâl". Ben yalnız bu lügatin mânasını biliyorum... İstiklâl... (Derin bir nefretle) General Galo memleketime, milletime zırhlıların toplarım çevirecek.. Bizim hükümetimizle kanunumuzla çocuk oyuncağı gibi oynayacak. (Elini göğsüne vurarak) Ben bunu kabul edeceğim, Terma'daki namussuz kardeşimin yanına gidip canımı kurtaracağım... General Galo'ya, onun devletine "Yaşasın" diye bağıracağım... Beni bu ekmekten yiyecek kadar mı aşağılık sanıyor, General Galo, Terma'daki kardeşlerim?... (Müdür Müfettiş ve Savcıyı göstererek) Benim asıl kardeşlerim bunlar! Et tırnaktan ayrılır mı? Onlarla aram açık olabilir... Hangi ailede kavga yoktur... Onlar bana yolsuzluklarım için kızgındır haklan var... (Muhabbet ve sitemle Türklere bakarak ve göstererek) Ben de onlara kızgınım... Nasıl oldu da beni size, düşmana teslime razı oldular? Nasıl oldu da yabancının işimize karışmasına bu okumuş, yazmış adamlar rıza gösterdiler. (Türkler başlarını eğerler) Amma bizim dargınlığımız kardeş dargınlığıdır... Islak tülbent kuruyuncaya kadar geçer... (Kaymakamın elindeki kâğıdı alarak) Kaymakam bey... Bu benim af kâğıdım mı? Ver onu bana... O herkesten evvel benim hakkım... Ellerim iki dakika serbest kaldı. Bakın onların göreceği işe... (Kâğıtları parça parça yırtar, bir kibritle yakar, oturur.) Küllerinin bile bu toprakta kalmasını istemem. General Galo Hazretlerine benden selâm söyle, bizim işimize karışmasın. Ondan beklediğimiz insanlığın, iyiliğin en büyüğü budur. Şimdi artık ellerimin işi bitti. (Jandarmaya) Arkadaş demiri yine yerine tek. (Jandarma tereddüt eder.)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/69697-istiklal.html#post134210
ADALI (Gülerek masum bir tavırla) — Kaymakam bey... Emret şuna... Beni kızdıracak... yine kavga çıkaracağım... küfredeceğim... Gözünle görüyorsun ya!.. Her zaman kabahat bende değil beni kışkırtıyorlar. Damarıma basıyorlar... (Jandarmaya) Yahu bu zincirlerin benim bileklerime takılmasını bu devletin kanunu emretmedi mi? Ayıp sana be... (Jandarma kelepçeyi takar... Adalı dindar bir hürmetle gözlerini kapayarak kelepçeyi öper, gözlerini süzer.) Benim memleketimin, milletimin zincirleri Galo'nun gönderdiği hürriyetten çok tatlıdır... Benim biricik Türkiyem yaşasın... (Ecnebilere) Haydi efendiler... Siz yolunuza... (Kaymakama) Biz de yolumuza... Vasiyetim masiyetim yok, haydi gidelim şu işi bitirelim.
İHTİYAR (Kaymakama) — Bey, sana ses çıkarmayacağım diye söz verdim... Lâkin yüreğim yanarak yalvaracağım... Bırak beni Adalı'ya iki çift lâkırdı söyleyeyim... (Adalı ya yanaşır, cebindeki bıçağı çıkarıp gösterir.) Adalı seni düşmana bıraksaydılar ben ne olursa olsun kendi elimle bıçaklayacaktım... (Biraz durur) Adalı, beni bir evlâttan mahrum ettin... Lâkin yaptığın iş bütün kinimi söndürdü... Gel kabul et... ölen oğlumun yerine seni bağrıma basayım... Seni kendime evlât edeyim... Ben de eski askerim... Zaten bizde eski asker olmayan hangi ihtiyar var ki... Ben de senin gibi... "îstiklâl"in mânasını bilirim... Benim gibi bir ihtiyar için "İstiklâl"in mânasını bu kadar iyi anlamış bir delikanlıdan iyi evlât olur mu? Ah benim çocuğum... öz evlâdım... (Adalı'yi alnından, gözlerinden öper.) Aramızda devletin büyük adamları var... Ben cahil bir adamım... Pek aklım ermez ama onlar seni yine bu günlük daracağına gönderecek yere odana götürürler, gördüklerini hükümete yazarlarsa belki affedilirsin... Ben kanımı helâl ettim. O zaman oğlum olursun, benim gözlerimi sen kapatırsın. Yok olmazsa ne diyelim, memleketine kanununa karşı boynumuz kıldan ince. O zaman da ben senin gözlerini elimle yumarım... İki çocuğum vardı, Allah ikisini de aldı diye ağlarım...
(İhtiyar Adalı mn boynunda hıçkıra hıçkıra ağlarken perde iner.)
Reşat Nuri GÜNTEKİN