XI.SAHNE
(Işık sahneyi aydınlattığında, Ali ve Öğretmen vardır. Öğretmen elindeki kağıdı okumaktadır.)

I. Öğretmen :Aferin Ali, mektubunda hiç hata yok. Sanırım bol bol
okuduğundan olsa gerek.
Ali :Verdiğiniz bütün kitapları okudum. Anam mektuba çok sevinecek.
I. Öğretmen :Çok sevinecek... Buradaki ordu ile birlikte, onun bulunduğu kasaba hastanesinin de, başka bir yere taşınması bekleniyor.
Ali :Niye ki?
I. Öğretmen :İşgalcilere karşı sözü edilen büyük saldırı başlatılacak. Tüm hazırlıklar tamamlandı... Sana söylemek istediğim başka bir şey var.
Ali :Nedir öğretmenim?
I. Öğretmen :Senin öğretmen okuluna gidebilmen için her şeyi ayarladım.
Ali : Çok sevindim öğretmeni. Sağolasınız...
I. Öğretmen : Akşam da kasabaya gideceğim. Oradan da bir doktor arkadaşımı görmek için annenin bulunduğu hastanenin olduğu yere gitmek istiyorum.
Ali :O zaman anneme yazdığım mektubu siz götürür müsünüz?
I. Öğretmen :Neden olmasın?
(Işık kararır)

XII.SAHNE

(Işık anlatıcıyı aydınlatır)

Anlatıcı :Artık Türk ulusu için varolma ya da yok olma savaşının son noktasına gelinmişti. Hem Yunan ordusu, hem de Türk ordusu tüm güçlerini batı cephesine yığmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce ülkenin ve ulusun tüm kaynakları, ordunun hizmetine verdi. Binlerce gönüllü Anadolu insanı, askerler, malzemeler ülkenin dört bir yanından , kötü koşulları, yolları, ilkel araçlarla aşarak, batıya aktı. İstanbul’da ya da yurtdışında okuyan onlarca yüksek okul öğrenci, yurtsever aydınlar orduya katıldı, cephelerde zorlu görevler aldı. İstanbul işgal altındaydı ama, mavnacılar, hamallar, arabacılar, gümrük memurları, bağlı oldukları Anadolu yanlısı dernekler aracılığıyla Anadolu’ya silah, cephane kaçırıyorlardı.İstanbul’dan kaçırılanlar İnebolu’ya indiriliyordu. Bir Fransız gazetecisi, İnebolu’da gördüklerini şöyle aktarıyordu...
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=134206
(Anlatıcı’nın üzerindeki ışık biraz kararır. Sahnenin diğer tarafındaki Fransız Gazeteci nokta ışığıyla aydınlatılır.)

Fransız Gazeteci :İstanbul’dan gelen vapurun görünmesiyle birlikte, bütün halk erkek, kadın, çoluk, çocuk ve yetkililer sahile toplanıyorlardı. Kayıklarla kıyıya getirilenler, inanılmaz bir beceriyle ve hızla taşınıyordu. Kolları arasında mermi taşıyan annelerin arkasında, minimini çocukları vardı. Herhangi bir teşekkür beklemeksizin, taşıdıkları yükün ağırlığından omuzları çökmüş ihtiyarları gördüm. Herkes gücünün yettiğince taşıyor, yardım ediyordu.

(Işık kararır. Anlatıcı’nın olduğu bölüm tekrar aydınlatılır.)

Anlatıcı :Aslında tüm ülke seferberlik içindeydi. Yirmi iki gün, yirmi iki gece sürecek savaş, 26 Ağustos günü başladı. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar savaşı, savaş alanında yönettiler. 30 Ağustos’da yenilen Yunan Orduları, İzmir’e doğru hızla geri çekildiler. Savaşa ve Anadolu’daki düşmana son vermek için Mustafa Kemal şöyle diyordu...

(Sahne gerisinde yanan nokta ışığının altında Mustafa Kemal vardır.)

Mustafa Kemal :Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!

(Işık söner. İzmir Marşı duyulmaya başlar.)

Anlatıcı :9 Eylül günü Türk kuvvetleri İzmir’e ulaştılar. Artık Anadolu halkı, işgal devletleri karşısında zaferi kesin olarak kazanmıştı.

(İzmir Marşı daha bir yüksek tonda çalar.)

Gazeteci Çocuk :Yazıyor, yazıyor. Mudanya Antlaşması’nın imzalandığını yazıyor. Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin isteklerinin yerine getirildiğini yazıyor.

(Işık kararır. Müzik biter.)