YERDEKİ VE GÖKTEKİ TEMİZİK İŞÇİLERİ

“Zeminin yüzünde her sene mevt ve hayatın değişmeleri ve dövüşmeleri yüzünden yüz binler hayvanat milletlerinin cenazeleri ve iki yüz bin nebatatın taifelerinin enkazları, ham ve denizlerin yüzlerini fevkalade öyle kirleteceklerdi ki; şuur sahipleri değil, o yüzleri sevmek, âşık olmak; belki öyle çirkinlikten nefret edip ölüme ve yokluğa kaçacaklardı. Bir kuş kolayca kanatlarını ve bir kâtip rahatla sahifelerini temizlediği gibi, bu arz tayyaresinin ve semada uçuşan kuşların kanatları ve bu kâinat kitabının sahifeleri de öylece temizleniyor, güzelleşiyor ki, ahiretin hadsiz güzelliğini görmeyen ve imanla düşünmeyen insanlar, dünyanın bu temizliğine, bu güzelliğine âşık olurlar, perestiş ederler. Bu âlem sarayı, bu kâinat fabrikası Kuddüs isminin bir cilvesine mazhardır ki, o kutsi temizlikten gelen emirleri, değil yalnız denizlerin et yiyen tanzifatçıları ve karaların kartalları, belki kurtlar ve karıncalar gibi cenazeleri toplayan sıhhiye memurları dahi dinliyorlar.. Demek bu alem sarayındaki paklık, safilik, nuranilik, temizlik; mütemadiyen hikmetli bir tanziften, bir dikkatli tathirden ileri geliyor ve eğer o daimi temizlemek ve süpürmek ve dikkatle bakmak olmasaydı, bir senede bütün hayvanların yüz bin milletleri arzın yüzünde boğulacaklardı.. Evet, kâinat sarayını temiz tutan bu ulvi umumi tanzif elbette Kuddüs isminin cilvesi ve muktezasıdır..”
B. N.
Hadise Afrika’da cereyan ediyordu. Öğle vakti, kızgın güneş ortalığı cayır-cayır yakıyordu. Uzaktan zebraların dövüşmeleri, siyahı beyazlı kalın şeritlerin havada kalın hatlar çizmesi şeklinde görünüyordu. Dövüşme uzun müddet devam etti, daha sonra birkaç zebra uzaktan bir ses duymuşlar gibi hepsi bir tarafa doğru kaçışmaya başladılar. Dövüşten sonra yerde upuzun serilmiş bir zebra cenazesi kalmıştı.
Sıcaktan donuklaşan gökyüzünde siyah bir nokta belirdi, giderek büyüdü, irileşti, keskin gözleriyle yerde zebra ölüsünü keşfeden muhteşem görünüşlü bir kuş kocaman kanatlarını açarak havada süzüldü. Döne döne alçaldı, yere kondu. Kanca gibi sert gagasıyla ve çok güçlü olan pençeleriyle biraz evvel ölmüş zebranın baş kısmından yemeye başladı, cenazeleri toplayan sıhhiye memuru, karaların kartalı daha karnını doyurmamıştı ki, hantal görünüşlü sevimsiz bir kuş, soylu ve gururlu kartala doğru ihtiyatla ilerledi. Etrafını gözden geçirdi hayvan leşine pek meraklı olan kırların temizlik işçisi bu varlık, seke seke zebra leşine yaklaştı, tüysüz boynunun hemen ucunda iri ve sert gagasıyla kopardığı parçaları yemeye koyuldu, çok geçmeden başına öteki akbabalar üşüştüler.
Ok gibi ani bir kalkışla kartal dimdik göğe yükseldi ve biraz sonra gözden kayboldu.
Daha sonra heybetli görünüşüyle akbabaları iterek aralarına marabu adlı kuş sokuldu. Kazma demiri gibi çok güçlü gagalı, ikinci bir boyun şeklinde gagasının hemen altında sarkan et torbası çirkin bir görünüm arz ediyordu. Vahşi bölgelerin temizlik işlerini mükemmel bir şekilde yürüten bu kuş da karnını tıka basa doyurdu. Karınlarını yerinden kımıldatamayacak kadar doyuran akbabalar yediklerini oralarda gezinerek hazmetmeye başladılar.

Birkaç saat içinde bir sürü böcek ve uçuşan sinekler bir ziyafete davetliymiş gibi akın akın gelmeye başladılar. Hep acele eden, birbirlerini iterek hızlı hızlı yürüyen, durmadan gidip gelen karıncalar aldıkları parçaları yuvalarına götürmeye uğraşıyorlardı.
Alaca karanlıkta uzaktan bir karartı belirdi, arka ayaklarının üstünde çökerek sivri burnunu sanki dua etmek istiyormuşçasına havaya kaldırdı ve insanların yüreğine korku salan ulumasıyla uzun uzun ulumaya başladı. Hassas işitme duygusu ve koku alma duygusu onu aldatmıyordu, leşe doğru yaklaştı. Aslında hayvanları boğazlamaktan zevk alan, çoğu zaman boğazladığı halde karnı toksa bir lokma hile yemeyen kurdun belli ki, karnı açtı, etrafına salyalar saça saça keskin ve sivri dişleriyle çılgınca leşe saldırdı, karnını çabucak doyurdu.
Birden alaca karanlığa bürünmüş az ötede koruluğun içinden başka bir uluma sesi duyuldu> etini parçaladığı, kemiklerini kemirdiği leşin o iştah açıcı kokusuyla süratle oradan uzaklaştı. Bir numaralı leş hastası olarak bilinen sırtlan akşam olunca korkunç bir ses çıkararak geldi. Çok kuvvetli çeneleri ve öğütücü dişleriyle zebranın en sert kemiklerini bile toz haline getirinceye kadar doyasıya yedi. Koca zebra sabaha yok olmuştu.
Kıyıda köşede kalan et parçalarını da çakal bitirdi; her zaman taze et yemeyi tercih eden çakal, o gün avlanmaya kendinde güç ve cesaret bulamamış ve leş artıklarıyla yetinmek zorunda kalmıştı.
Toprağa karışan ve görünemeyecek kadar küçük parçaları da bakteriler ve mikrobik diğer canlılar temizleyerek böylece yerdeki ve gökteki görünen ve görünmeyen canlılara bir ziyafet sofrası hazırlanmış ve mükemmel bir tarzda temizlik işi o canlılar vasıtasıyla yaptırılmış oluyordu.
Karalarda kargalardan, kıyılarda martılardan, büyük nehir kenarlarındaki tim- saha kadar, cenazeleri toplayan sıhhiye memurları sayesinde ne kadar çok salgın hastalıklar önlenmiş olmakta, tilkiden saksağana varıncaya kadar hasta ve zayıf hayvanları öldürüp yiyen bu hayvanların da sağlığa pek çok faydaları dokunmaktadır. Ve kâinat sarayını tertemiz tutan bütün canlılar, hükümferma cari kanunlara, muti bir şekilde ittiba etmektedirler.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/24865-yerdeki-ve-gokteki-temizik-iscileri.html#post47210
Dr. Kadir Namlı