KAN
Çok hücreli hayvanlarda oksijen ve besinleri, ayrıca birçok türde hormon ile vücudun savunmasını üstlenen hücreleri dokulara taşıyan, metabolizma artıklarını hücrelerden uzaklaştıran ve vücudun koşullara uyum sağlarken dengelerini korumasında temel işlevi olan sıvıdır. Kan, kalp ya da ona karşılık gelen bir yapı tarafından vücudun bütün bölgelerine pompalanır, daha sonra da kalbe geri döner.


KAN GRUPLARI
Kan grubu, insanda kanın kalıtımla geçen ve alyuvarlara bağlı olan türe özgü antijen özelliklerine göre sınıflandırılmasına denir. En önemlileri A, B, 0 ve Rh kan grubu sınıflandırmalarıdır. Kan nakillerinde bu belirleyici özelliklerin saptanması zorunludur. Alıcı ve vericinin aynı ya da birbirleriyle oluşan kan gruplarına sahip olması gerekir. Bu durum sağlanmassa birinin kan hücrelerindeki antijen ve öbürünün serumundaki antikorlar etkileşerek alyuvarların yıkımına neden olur. Ayrıca kan grupları kanın uyuşmazlığından kaynaklanan hastalıklarda nedenin zaman geçirmeden saptanmasına yardımcı olur. Kan grubunu belirleyen etkenlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasında bilinen kalıtım mekanizmaları rol oynar. Bazı kan grubu konbinasyonlarının öbürlerinden daha fazla yaşama şansına sahip olduğu düşünülür.
Kan grupları alyuvarlar üzerindeki özel proteinler (antijen) sayesinde belirlenir.


Alyuvarlarda;
A proteini varsa  A kan grubu
B proteini varsa  B kan grubu
AB proteini varsa  AB kan grubu
Protein yoksa  0 kan grubu


Kan sıvısında (serum) antikor (çökeltici madde) bulunur.
A kan grubu  B antikoru
B kan grubu  A antikoru
AB kan grubu  Antikor yok
0 kan grubu  A – B antikoru



0 grubu :
Genel vericidir. Yalnız kendi grubundan kan alır.
A grubu :
0 ve kendi grubundan kan alır. AB’ye ve A’ya kan verir.
B grubu :
0 ve kendi grubundan kan alır. AB’ye ve B’ye kan verir.
AB grubu :
Genel alıcıdır. Her gruptan kan alır. Yalnız kendi grubuna kan verir.
Rh grubu :
Rh alyuvarlar üzerinde bulunan bir çeşit özel proteindir.


Alyuvarında Rh proteini olan Rh+
Gen dizilişi :
Rh+ Rh+
Rh+ rh-
Alyuvarında Rh proteini olmayan Rh-
Gen dizilişi :
rh- rh-

Rh+  Rh+ ‘ya kan verebilir.
Rh+  Rh- ‘ye kan veremez.
Rh-  Rh- ve Rh+ ya kan verir.


KAN GRUPLARININ ARAŞTIRILMA TEKNİKLERİ

Kan merkezlerinde eritrosit antijen ve antikor reaksiyonlarının gösterilmesinde RIA (Radioimmun assay) , EIA (Enzymeimmun assay) de dahil olmak üzere çok sayıda yöntem mevcuttur. Ancak, bu yöntemlerin en basit olanı aglutinasyon tekniğidir.
Elektrolitli ortamda eritrositlerin yüzeyindeki antijenler, ortamda bulunan özgül antikorlarla birleşecek olurlarsa, gözle görülebilecek kümeler oluşturarak çökerler. Bu olaya Hemaglutinasyon denir.
TEKNİKLER
1. Slide Yöntemi
2. Tüp Yöntemi
3. Jel Santrifügasyon Yöntemi
4. Mikroplate Yöntemi
5. Manual Polybrene Testi
6. Yarı veya Tam Otomatize Sistemler


KAN UYUŞMAZLIĞI :
"Kan uyuşmazlığı" genel kanının aksine, karı koca arasında değil, gebelik döneminde anne ile karnındaki bebeği arasında söz konusu olabilen normal dışı bir durumdur. Hangi kan grupları arasında ve nasıl bir uyuşmazlık olduğunu anlatmadan önce kan gruplarını tanımlamak gerekir. Kanımızda oksijen taşımakla görevli kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteinler esas alındığında klasik olarak dört ana kan grubu tanımlanır: "A", "B", "AB" ve "O" grubu .. Bir de "Rh" söz konusudur. Birey, proteine sahipse yani Rh pozitif (+), sahip değilse Rh negatif ( olarak ifade edilir. Rh ( kişilerin vücudunda bu proteinden hiç yoktur ve bağışıklık sistemi için tamamen yabancı bir maddedir.
Normal koşullarda hamilelik döneminde anne ve bebeğin kanları birbirine karışmadan plasenta (eş) aracılığıyla oksijen, karbondioksit ve besi öğelerinin karşılıklı alışverişi gerçekleştirilir. Anne Rh (, bebek Rh (+) ise ilk gebelikte herhangi bir sorun olmaz. Bebek doğarken zedelenen damarlardan bir miktar bebek kanı, Rh ( annenin kanına karışabilir. Böylece annenin bağışıklık sistemi tamamen yabancısı olduğu bir proteinle tanışır ve ona karşı tepki geliştirir. O maddeyi tanımadığı için yok etmek ister. Beyaz kan hücrelerinin bu proteini yok etmek üzere ürettiği antikorları kullanarak hedefine ulaşır. Annenin kanında bir tane bile bebek kan hücresi kalmaz, tümü yok edilir. Bu savaş sona erdiğinde geriye "Rh (+) antikorları" adı verilen sıvısal maddeler ve bunları gereksinim duyulduğunda her an yeniden üretebilecek akıllı beyaz kan hücreleri kalır. İkinci gebelikte çocuk eğer yine Rh (+) kana sahipse annenin kanında hazır bulunan bu antikorlar kolayca plasenta engelini aşarak anne karnındaki bebeğin kanına karışırlar. Bebek kırmızı kan hücreleri yok edilmeye başlanır. Çocuğun kemik iliği, karaciğer ve dalağı yok edilen kırmızı kan hücrelerinin yenilerini üretir ve eksilen kanı yerine koyar. Bu aşırı kırmızı kan hücresi yıkımı ve yapımı sürecinde "bilirubin" adı verilen ve fazlası zararlı olan bir madde açığa çıkar, bebekten anneye geçer, annenin karaciğeri tarafından yok edilir. Bebeğin karaciğeri henüz bu maddenin tümünü zehirsizleştirebilecek kadar gelişmemiştir. Eğer üretilen kırmızı kan hücresi miktarı yok edilenden az olursa sonuçta bebek ağır bir kansızlığa maruz kalır, hatta ölebilir. Eğer arada bir denge varsa bebek bir ölçüde kansızlıkla doğar veya sağlıklı olarak dünyaya gelir. Sorun asıl o zaman belirginleşir. Çünkü kan hücreleri hala parçalanmakta, yenileri yapılırken gereken maddeler anneden temin edilememekte, çocuk kendi depolarını kullanmaktadır. Üstelik açığa çıkan sarı boyar madde niteliğindeki "bilirubin" bebeğin karaciğeri tarafından yeterince vücuttan uzaklaştırılamamaktadır. Kanda belli bir düzeyi aşan "bilirubin" göz aklarına, cilde ve sonunda asıl zararını gösterdiği beyin ve sinir sistemine yerleşerek yaşamı tehdit etmektedir. Yenidoğan sarılığının ağır şekillerinde, tedavi edilmeyen çocuklarda adalelerin sertleşmesi, zeka geriliği gibi kimi geri dönüşümsüz sinir sistemi bozuklukları meydana gelmektedir.
Yenidoğan sarılığı olan bebeklerde sarı boyar madde "bilirubin"i vücuttan daha kolay uzaklaştırmak için belli bir dalga boyundaki ultra viyole (kızıl berisi) ışınları kullanılmaktadır. Bebeklerin uygun sıcaklık ortamı sağlayan küvöz ya da yataklarda ultra viyole ışığıyla tedavisine "fototerapi" denir. Yeterli olmadığında bebeğim göbek kordonundan takılan bir sistemle, uygun bir Rh ( kanla "kan değişimi" işlemi gerçekleştirilerek yaşamsal tehlike atlatılır. Geç kalınan durumlarda araz kalması olasıdır. Körlük, şaşılık, sağırlık, felç gibi ..
Mademki kan uyuşmazlığı ve sonuçları bu kadar ağır olabiliyor, o halde Rh ( anneler için koruyucu bazı önlemler alınması gereklidir. Bir anne adayı eğer Rh ( kana sahipse, ilk doğum, kürtaj ya da düşüğünden hemen sonra, bebeğinden kendisine o anda geçmiş olabilecek Rh (+) bebek kan hücrelerine karşı annenin bağışıklık sisteminde tepki oluşmadan önce girişimde bulunulmalıdır. Bunun için özel olarak hazırlanmış bir serum vardır: "Anti-D İmmun Globulin". Bu madde doğumdan (ya da düşük veya kürtajdan) hemen sonra anneye kaba etten iğne şeklinde yapılmalıdır. "Anti-D İmmun Globulin" kana karışır, bebekten geçmiş olan Rh (+) kan hücrelerini derhal yok eder. Annenin bağışıklık sistemi ne olduğu anlamadan işlem tamalanır. Bir süre sonra "Anti-D İmmun Globulin" doğal ömrünü tamamlar ve kanda yok olur. Oysa anne kendisi "antikor" geliştirmiş olsaydı bu sıvısal madde uzun süre kanda kalacak, gerekirse onu yeniden üretebilme yeteneği olan beyaz kan hücreleri tarafından eksikliği tamamlanacaktı. Pasif olarak verilmiş olan "Anti-D" için eksikliğin tamamlanması diye bir konu söz konusu değildir. Zamanla yok olan "Anti-D İmmun Globulin" bu sayede annenin sonraki hamileliklerinde çocuk için bir sorun oluşturamaz. Yalnız unutulmaması gereken bir konu bu immun globulinin herbir gebeliğin son bulumunda yeniden uygulanmasının gerekliliğidir. Kan uyuşmazlığı genel olarak ilk bebekte sorun oluşturmaz. Sonraki Rh ( çocuk için zaten bir problem yoktur.
Rh uygunsuzluğu kadar ağır seyretmese de "kan grupları" arasında da uygunsuzluk söz konusu olabilir. Genellikle annenin "O" bebeğin "A", "B" veya "AB" olduğu durumlarda meydana gelir. Farklı mekanizmalarla ama aynı aynı prensiplere dayanan süreçler yaşanır. Fakat daha seyrek olarak yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşır.
Sonuç olarak Rh ( olan annelerin Rh (+) doğabilecek çocukları için önceden hazırlıklı olunmalıdır. Eğer anne ve baba her ikisi de Rh ( iseler genetik kurallarına göre Rh (+) bebekleri olamaz. Eğer anne Rh (, baba Rh (+) ise çocuk Rh ( de olabilir, Rh (+) de. Bu genel bilgi de göz önünde bulundurulmalı, doğum sonrası bebek kan grubu tayin edilmelidir. Anne Rh (, bebek de Rh ( ise uygunsuzluk yoktur, anneye anti-D immun globulin yapmak gerekmez. Annenin Rh (+) olduğu durumlarda çocuğun Rh'ı ne olursa olsun Rh uygunsuzluğu olmaz. Eğer anne ve baba her ikisi de "O" grubu kana sahiplerse çocukları mutlaka "O" grubu olur. Bu durumda anne ve bebek arasında grup uygunsuzluğu olamayacağı açıktır. Anne "O", baba "A" ise çocuk "O" veya "A"; anne "O", baba "B" ise çocuk "O" veya "B"; anne "O" baba "AB" ise çocuk "A" veya "B" olur ama "O" veya "AB" olamaz. Annenin "A" ya da "B" olduğu, çocuğun "B" ya da "A" olduğu durumlarda uyuşmazlık nadirdir, hafif seyreder. Ayrıca bazı alt kan grubu uygunsuzluklarında, hatta hiçbir uygunsuzluğun olmadığı kimi sıra dışı durumlarda kan uyuşmazlığıyla benzer klinik tablolar görülebilir, yenidoğan sarılığı meydana gelebilir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/1149-kan-kan-gruplari-kan-uyusmazliklari.html#post1288
Sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek için gebelikte sağlıklı ve düzenli izlem ön koşuldur. Anne baba adayları, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı arasında işbirliği bu sürecin temelini oluşturmaktadır. Uygun bir gebelik yönetimi ve doğuma uzman gözetiminde hazırlık, kan uyuşmazlığı gibi yaşamsal bir sorunun bile kolaylıkla halledilmesini sağlayacaktır.