Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


3 sonuçtan 1 ile 3 arası
  1. #1
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart GÖÇ

    GÖÇ


    SAHNE I-

    Boş sahne. Sahneye ağır ağır çıkan ve çıkarken sağa sola bakınan başı siperlikli şapkalı omzunda mendili olan bir adam. Ceketli ve beli kuşaklı. Beyaz gömlekli. Siyah şalvar pantalonlu. Çıkarken bir yandan da konuşur;

    ADAM: Oooo. Hepceğiniz hoş geldinüz. Ne ey ettünüz de geldünüz. Bakıyorum hepünüzün yüzünde goca goca gülücükler sankü soytaru gördünüz de güleyonuz… ( Çıkar ve kenarda duran sandalyeyi çeker oturur) Yaşlıluk işte.İki adım ateyon Durmuş Ali’nin uyuz iti gibü dilim dışarıde kaleyo.Ohhhhhh.Diyeceğsüz bu adam niyö oturdu buraya.Neişi var şimdi karşımuzda Hemen anlatem.Bizüm köyün başuna neler geldü neler. Öyle şeyler ki, ne ben ne başkası çıkamaz işin içinden. Olanlar oldu aldü köyü bir telaş.Öyle şeyler oldukü birülerü anlatmalü birüleri öğrenmelüydü.EEEEeeee.Dilü uzün olana Bağdat sorulmaz.Biz duymadukta buralarda hiçbişey olmaz.Aha ben anlatem sizde dinleyün.Ya da boşverün olanlarü yaşayenler kendüleri anlatsün.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/53132-goc.html#post109199

    (der ve sağ eliyle sahnenin sağında oturan elişi yapan birkaç kadını gösterir.)

    (Görünen hemen hemen hepsinin yüzü seyirciye dönük yarım daire şeklinde oturan köylü giyimli 3 kadın vardır.Kadınların yanı sıra parmağını emen bir çocuk ve sağa sola koşuşan iki çocuk daha vardır.Sırasıyla anlatıcıya en yakın olanından başlayarak kadınların adları Cevahir,Kaymak,Fincan’dır.)

    KAYMAK:Ee.Durun diyom size koşmayun.Gidinin eniklerü.Hala koşuyolar kıracam şimdi kafanuzü.(der ve ayağından çıkardığı terliği koşan çocuklara atar.)

    (Çocuklar durur kadınlara bakar ve şımarık şımarık gülüp sahneden çıkarlar.)

    CEVAHİR:Komşula.Duydünüz mu?Bizim Hüsniye Akdenüze gitmüş.

    KAYMAK:Guz..Denüzde ne üşi varmüş onun. Leğenü bile seneden seneye görür o.

    CEVAHİR:He gız.Akşam bende onü düşündüm.Yanundan geçerken bizüm gınalı gibi kokar geberesice.Şimdüde kalkmüş denüze gidiyö.

    FİNCAN:Niyö öyle diyonuz gıı.Pistür mistür ama eyü kızdür. Bilürsüz .Geçen sene sobalar dutmadı da onun kirlü eteğünü attuk da tutuşturdük.

    KAYMAK:Gı sen de Hüsnüye’yi övüyon mu yoksa tepelerdön mü atıyon belli değül.

    CEVAHİR:Hele gızlar bırakun Hüsniye’yi de beni dinlen hele.Başuma neler geldü bi sorun hele.

    FİNCAN:Ne geldü gı.Hayurdur.

    KAYMAK:Ne gelecek gı.Gaynanasu Eşreefünü geri çekmüştür.Meymenetsüz garü.

    CEVAHİR:Allah müstahakınü versün gı.(güler)Bizm Eşref yaylaya ballarü almaya gütmüştü geçen gün.Ballarü almış petekten köye gelecekmüş,işi yetştürememüş geceye kalmuş.Madem gece oldü demüş gimüş mereğe yuvarlanmuş,bitü kanlanmuş sıpa gibü samanlarün üzerüne.Anüden bir gürültü kopmüş mereğün çatusu üstünme inivermüş.Bu kadarla kalsa üyü çatuynan berabar bi de ayu düşmüş üstüne.Zabha kadar ayuynen alt üst gitmüşler.

    FİNCAN:Yazuk olmuş gız ayuya.

    KAYMAK:He gı.Zavallü hayvancağüz kendünden daha ayünü görünce saklancak delük aramüştür.

    CEVAHİR:Hay saçumun kıruklarü sankü Eşrefüm ayuda sizinküler sincap yavrusu.Benümkü siyah ayu sizinkile boz ayü.

    FİNCANoğrü dedün kı.Benümkü bozün da bozü.

    KAYMAK:Ama gene de eydürle gı ayü mayü.Akşama ekmek getürüyorlar ya.

    CEVAHİR:Gı Kaymak.Neden sizün telefon çaluşmayü gız.Akşam sabaha kadar aradüm gene çıkaramadüm.

    KAYMAK:Gızlar geçenlerde Telkom mudur Telekomcum mudur nedür onlar aradüle bizü.Telefonlarü yağlüyorüz dedüler.

    CEVAHİR_FİNCAN:Eeeeee.

    KAYMAK:Telefonü bir leğene koyün dedüler.Ben de leğene koydüm.

    CEVAHİR_FİCANgülerler)Sonra ne yaptün gız?

    KAYMAK: Sonra bir şey yapamadüm gı.Oturdüm telefonün başında.Sonra uymuşüm.Akşam bizüm herüf sen kalk bizüm küçük oğlanün tuvaletünü leğene yaptür.Ne leğen kaldü ne tilifon.



    CEVAHİR_KAYMAK:Gızlar bu bizüm herüfler ne işe yarar?

    (hepsi başını sallarlar.Sahnenin bir yanından Hüsniye gelir.El***eleri ve davranışları çok gariptir.)

    HÜSNİYE: Hey gızlar.Nasulsuz. Özlemedünüz mü benü.

    KAYMAK:Kokunu özledük güz.Sen güdelü ahurleden çıkmeyoz.

    FİNCAN:He gı.Akdenüze gitmüşün Bütün Akdenüz Karedenüze gaçmüş senün gokundan.

    CEVAHİR:Guzlar kalkun sarulak.Hüsnüye ancak temüzlenmüştür Akdenüzde.

    (kalkarlar ama Hüsniye Hıh der başını çevirir ve yoluna devam eder.)

    (Hüsniye giderken kadınlar başlarını önlerine eğer ve çalışmaya devam ederlerken anlatıcı adam sahnenin önüne doğru yürür elindeki bastona dayanarak konuşmaya başlar.)

    ADAM:Bu kadunlar buralarda konuşurlarken hafta başundan berü adamlarda gün ışumasunda kahveye doluşup Vazip oğlanun düğününden konuşurlar.Vazip oğlan dedüm ya emme delü çıktü be.Adettür ya evlenüldüğünde gelün erkek evünün kapusunda durur damat yüksekçe bür yerden gelünün kafasuna dörde bölünmüş emme parçalaru birbüründen ayrülmamüş bi elma bırakür.Bu damadun sevgüsünün çocuk isteğünün göstergesüdür.Öyle emme bizüm Vazip oğlan gelün evün kapusuna geldüğünde seçtüğü en sert almayü hızla kızun kafasuna attu.İlk günü maayle hastanede geçürdüler.Tabü köylüye eğlence lazüm.Vazüp oğlanün adı gelünkırana çıktü.

    (Bu arada sahnenin solunda iki masada oturan adamlar elinde çay tepsisiyle kahveci görünür.Vazip sahnenin solundan kafasını kaşıya kaşıya masalara doğru ilerler.)

    ADAM:Ahanda Vazip kahveye geldü.Varun hele dinleyün bakalüm neler deyolar.

    (Adam susar ve bastonuna dayanıp Vazip’e ve kahvedekilere bakar.)

    1.ADAM:Hele Vazip oğlan gel bakalüm.Önemlü adamsün artük.Gırk yuldür senün gibi bir yiğüt gelmedü bu köye.

    2.ADAM:Hele muhtar.Dalga geçmeyelüm Vaziple.Bize de karpuz atar aman ha.(gülerler)

    3.ADAM:Uka Vazüp kaynanala aran nasül?Varsa bi sorun bizüm karpuzlar oldu.
    VAZİP(biraz safça)Söylemeyün ağabeylerüm öyle.Bizüm akkoyu bile benümle küstü.Artük konuşmuyö benümle.

    1.ADAM:Vazip senün adunu değiştürelüm ne dersün?

    VAZİP(Ön tarafa sevinçe atlar)Vallah eyü olur muhtar.Şöyle güzel bir isüm çok güzel olur.

    1.ADAM:Tamam Vazüp oğlan.Sana bi isüm buldu.

    VAZİP:Nedür muhtar.Heyecanlandüm.

    1:ADAMgülerek)Gelünkıran olsün ne dersün.

    (Vazip hariç herkes katıla katıla güler)

    1.ADAM:Beyler.Vazip’ü bırakalumda.Benü eyü dünlen.Bizüm Eşref varya.
    (hepsi birlikte ee?)
    Ha o.yaylaya gitmüş geçen gün.Ballarü almaya.Akşam yatmuş orada.Sabah hasteneye götürmüşler.

    2.ADAM:Ne olmuş kü muhtar?

    1.ADAM:Ne olmuş öyle mü?Ayu Eşrefün üstüne düşmüş,evün ardundakü taştan.

    (hepsi katıla katıla gülerler.)

    Sanenin bir yanından Eşref gelir.Üstü başı yırtıktır.Başı sarılı ve kolunda alçı vardır.)

    Eşref:Selamunaleyküm ağalar.nasulsunuz.

    (hepsi selamı alırlar.)

    1:ADAM:Geçmiş olsun Eşref.Nasıl oldu?

    EŞREF:Bilmiyom muhtar.uyuyordum yaylada bi ses geldü gözlerümü açtum baktum ayu.


    2:ADAM:Geçmüş olsun kardeş.pekü Eşref kardeş ayuye birşey6 oldu mü?

    EŞREF(sinirlenir)Sizünlede bir şey konuşulmuyor be.(der ve gider.)

    3.ADAM:Hele bırakun ağalar.Adamun başuna gelen gelmüş zaten.Bür de siz dalga geçmeyün.Muhtar sana bir şey soracam ya.Bizüm Temündar evlenecekmüş senün kızünla.

    MUHTAR: (Muhtar sinirlenir.)Ne diyön Hüsam kardeş.Ne Temündarü ne evlülüğü.Nerden çukardün bunlarü.


    3.ADAM: Muhtar.Bizüm hanıma senün hanüm demüş.Ordan duydum vallaha.

    MUHTAR:Ya Hüsam bırak bu işlerü ya.Benüm kızün talübü çok.Ne temündarü Temündar küm?

    2.ADAM:Muhtar böyle deme.o da Allahun bir kulu.Neden böye diyon.

    MUHTAR: Ya, aman dilin kemiği yok ki tutasın. Herkes bir şey diyor bu köyde. Ama şunu bilin ki benim kızım Temindar’la evlenmeyecek. Siz şimdi südü gelmiş düveler gibi mızırdanacağınıza dediklerime kulak verin. Akşam kahveye toplanacağız. Zemohanlı Aşık Muhtaci ile Tarakçılardan Sülo Kurbani gelecek kahveya. Akşam yatsidan sonra herkes kahveda toplansın. Ben şimdi kazaya gidiyorum aşıkları alıp geleceğim (der ve çıkar)

    3.ADAM: Ulen muhtar, yok aşıkları getirecekmiş yok bilmem ne. Eve gidiyordur bu ağalar, kesin sabah bulaşıkları yıkamamıştır. Zeliha bacı yolar bunu yıkamazsa. (der herkes güler. Sonra kahveciye döner) Kahveci çay getür hela, soğuk moğuk içağ da kendumuza gelağ.

    Kahveci elinde çay tepsisi ile boşları almaya gelirken anlatıcı kahvenin ortasında dolaşmaya ve konuşmaya başlar)

    ADAM: Köy işte. Dedikodu, şaka akıp gider gün boyu. Ne olacak başka değil mi ki. Şeherde adamlar başka adamların derdini tutmazlar mı? Burada da öyledir. Öyle şaşırmış gibi bakmayın hele. Muhtar gitti işte. Birazdan kahve dağılır, herkes evinin yolunu tutar. Akşam aşık şenliği var ya hazırlık yapılacak. Aşıklar geldi mi mutlak bir olay vardır köyde. Bakın ben de merak ettim şimdi. Ne olacak ki acaba…

    Adam sahnenin öteki yakasına doğru ağır ağır yürürken, kahvedekilerde kalkarlar masalardan ve sahneden çıkarlar.

  2. #2
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: GÖÇ

    SAHNE II-

    Sahneye ağır ağır yürüyen bir adam gelir. Kısacık bağlanmış kravatı, eski ceketi, paça boyları kısa pantalonu ve paçalarının altından görülen beyaz çorapları vardır. Bir iki adım atar ve sahnenin diğer tarafından köyün delisi sahneye damlayıverir. Köyün delisi kısa şort üzerine takım el***e ceketi giymiş elinde bir tepsi, direksiyon çevirmektedir. Arada durmakta, sonra sağa sola bakmakta ve tekrardan ağzı ile araba sesini taklit ederek karşısından gelen adama doğru yürür. Adamla tam karşı karşıya geldiklerinde durur. Elindeki tepsiye yere koyar. Sözde arabadan iner, kapıyı kapatır. Tekrar kapıyı açar ve karşısındaki adamı arabaya davet eder.

    DELİ: Hele bin Recep dayı. Seni kahveye götüreyim. (Sırıtır ve sürekli aynı şeyi söylemeye bir yandan da adamın ceketine asılmaya devam eder)

    RECEP: (Kısık ve hırıltılı bir sesle) Dur be yegan. İşim gücüm var benüm. Aşıklara geç kalücem, bürak benüm yakamü.

    DELİ: Burakmam, ben götürürüm senü. Sen hele bün, sen hele bün. (HAHAHAHA)

    RECEP: Hey Allah’ım ya. Bıraksana olum yakamü. Kıracam bak kafanü. Dur de get uzağa. (Der ve deliyi iter, delinin gözleri yaşarır ve boynunu büküp yerden tepsiyi alır ve döner arkasını gider.)
    Recep ağır ağır yürürken, bir başka köylü ile karşılaşır. Adam görür görmez;

    KÖYLÜ: Vay Recep emmi. Maşallah yine çekmüşsün takımlarü. Sen var ya buralara layık adam değilsün. Senin yerin yeminle şehirler.

    RECEP: (Gülümser) Yegan etme eyleme benimle eylenme.

    KÖYLÜ: NE eylenmesi emice. Valla dilüm ne diyorsa kalbüm de onu diyor. Ya senün bir Antalya da otel yapmışlüğün varmüş, onu hele anlatsana.

    RECEP: Neyünü anlatayüm yeğen Yaptük işte.

    KÖYLÜ: Ya sen anlat anlat, yeminlen çok büyük adamsün. Kahveye daha çok var. Şurada oturup biraz dinlenelüm de sen de anlatıver.

    RECEP: Madem ısrar ettün, hadi oturalüm da anlatayüm.

    Köylü ve Recep sahnenin önüne doğru yürüyüp sahneden ayaklarını sarkıtıp otururlar. Bu esnada sahnenin diğer tarafından yaklaşan başka bir adam daha görülür.

    ADAM II: Esselamün aleyküm ağalar. Ne iş edersünüz orada.

    KÖYLÜ I: Recep emmi otel yapmüş ya onu anlatacak da onun için oturuyoz.

    KÖYLÜ II: de get la. O mu otel yapmüş. O bizim evin düvarünü yaptü daha o işü bitürüp iki yüz metre uzaklaşmadan duvar yüküldü.

    RECEP: O duvarü ben yapmadüm yegan. Onu Maksut yaptü.

    KÖYLÜ II: Ne fark eder.Ha o ha sen.

    KÖYLÜ I: Yerinden kalkar gider diğer köylünün kulağına bir şeyler söyler. )

    KÖYLÜ II: Ya recep emmü kusura kalma ya ben eşeklük ettüm. Biraz sinürlüyüm de. Anlat da ben de dinleyeyüm şu otelü.

    RECEP: E yegan eşeklük bakü değil elbet. Bak senden de geçtü. Madem dinlemek istiyonuz, ben de anlatam. Şimdi o zaman var yok otuzümdayüm. Aradılar benü. O zaman ben de cep telefonü var. Daha yenü çıkmüş Amerika’da. Benim de dostüm çok, gönderdüler bitane de bana.

    KÖYLÜ I –II: ( Gülerken) Vay be, Recep emmi. Sen büyük adamsün.

    RECEP: Neyse ben gittüm Antalya’ya. Kemer diye bir köyü var oranün. Orada bir otel yapmaya başladüm. Yemin olsun on bir yıldızlü.

    KÖYLÜ: Emmü yedü ıduzlu ne demek?

    RECEP: Moderen demek ü. Çok moderen demek. Ne isem otelun balkonlarundan birinü yapariken, ben bir kontrol edeyüm dedüm. Ne isem çıktum merdüvene tam balkona eriştüm merdüven kırıldu, ben de cuup aşağu.

    KÖYLÜLER: Vah recep emmü, kıruldu mu sağun solun?

    RECEP: Yok emme, aşağuda kalasun birinun üzerinde bir yirmibeşlük çivu. Ahan bela kolumdan girdü, (derken kolunu ve başını gösterür) sol şakağumdan çıktu.

    KÖYLÜ: Deme beu. Ölmedün mü?

    KÖYLÜ II: Ölür mü be. O recep emmü, onu çivu öldürmez. Kaya gibi adamdur.

    KÖYLÜ I: Haklusun, kum kayasu. Su değmedü mü recep emmü ölmez.

    RECEP: Evet, ben kaya gibiyum. Bak (der göğsüne vurur ve öksürmeye başlar)

    KÖYLÜ I: Lafa dalduk kahveye geç kalduk haden kalkak da kahveye gidek.(der ve kalkarlar ağır ağır sahneden çıkarlar)

    Anlatıcı adam sahneye gelir. O konuşurken arkada kahvenin masaları kurulur)

    ANLATICI: Buraya kadaru, ne iştür, ne başumuza gelen. Dedük kü biraz görün köyü. Tanıyun insanlaru. Bazen gidenlerun değeru, onlar gidunce anlaşılur. İstedük kü bilesuz bu köyün insanlarunu. Er geç sonu gitmek olan yol değül müdür yolumuz…

    Der ve uzaklaşır. Kahve görünür. Kahvede ik aşık karşılıklı oturmuştur. Köylüler masalara şapkalarını bırakmıştır. Muhtar ve yanında kravatlı adamlar vardır. İki adet. Aşıklar sazlarını akortla meşguldür. Kahveci masalara çay dağıtırken Recep ve iki köylü sahneye girer ve kahveyi selamlayıp bir masaya otururlar. Muhtar ayağa kalkar. Boğazını temizledikten sonra konuşmaya başlar.

    MUHTAR: Değerlü köylü. Bogün dört konuğumuz vardur. Bunlardan iküsünü tanıyorsunuz. İki aşuğ köyümüze gelmüştür. İki de şeherlü konuğumuz vardur. Bunlar da kendülerünü aşuğlardan sonra tanutacaklar. Möhüm şeyler oluyo. Siz de bunlaru öğreneceksüz. Neysemi lafu uzatmayayum. Aşuğlar huysuzlanmadan bakalum ne der aşuğlar.

    AŞIK MUHTACİ: Hoş geldüz ağalar. Bakalum ayağu nerden açacuğ.

    AŞIK KURBANİ: Nerden açarsan aç, başun masada kalacağ…

    AŞIK MUHTACİ: (sazın tellerine rastgele vurup)

    Olmadu cihanu dile gelmedü
    Karşumdaki tavuk yola gelmedü
    Kurbani senunle dağa gidelüm
    Desemde hanumdan izun gelmedü…

    AŞIK KURBANİ:

    Dağlar başu soğuk kardur borandur
    Alnumuza düşen derttür veremdür
    Muhtacinün sözü ahurdan gelendür
    Kuyruğu kısadur bizüm dananun



    AŞIK MUHTACİ:

    Yolarum saçunu, zaten iki tel
    Onu da alurum kalursun sen kel
    Kurbani sözünle hele berü gel
    Yoksa bağlarum senü ahura…

    AŞIK KURBANİ:

    Alem uzaya gidüyor cahül
    Sen düz ovada yol bilemezsün
    Sazuna beynünü bağlasan da bir
    Bizüm inekle bile dilleşemezsün

    AŞIK MUHTACİ:
    ,
    Sana gösterürüm dur birazdan
    Ses çıkarurum kafandaki sazdan
    Üstüme gelürsen, gelüp duymazdan
    Kırarum kelünü, dönersin yumurtaya

    AŞUK KURBANİ:

    (Tam şarkıya başlayacağı anda Muhtaci kalkar ve elindeki sazı Kurbaninin kafasına geçirirverir. Aşıkları zorlukla zapteder köylüler. Aşıklar atışmayı keserler. Birer köşeye otururlar. Muhtar yerinden kalkar ve konuşmaya başlar)

    MUHTAR: Ne yazuk kü, aşuklarumuz kavga ettü. Eğlencemüz bittü. Hem çok geç olmadan, konuklarumuz konuşsun. Dinleyün hele.

    KONUK I: (Yerinden kalkarak) Sevgili köylü kardeşlerim,biliyorsunuz uzun zamandır baraj inşaatı devam etmekte. Ama artık barajın sonuna gelindi. Bir sene içinde baraj su toplayacak.

    RECEP: Ana ne dersün sen. Baraju mu yaktunuz?
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/53132-goc.html#post109200

    KONUK: Anlayamadım neden?

    RECEP: Yanan yerler su toplar. Suyu deşmeyun ki kolay eyileşsun.

    KONUK: (Gülümser) Yok amca öyle değil. Yani barajın kapaklarını kapatacağız. Sonra o büyük duvarın arkasında sular yükselecek.

    RECEP: He anladum. Gene de diyeyüm, ben de vazelün var. Su neyun toplarsa baraj sürüverürsünüz eyü gelür.

    KONUK: Ne kadar şakacısınız. Ama şimdi dememiz odur ki. Baraj su toplamaya başlayınca köyünüz sular altında kalacak.

    Köylüler ( ne, olmaz gibi sözlerle kendi aralarında konuşurken)

    MUHTAR: Bi susun hele. Durun bakalum ne diyecek. Ondan soğra konuşursuz…

    KONUK: İşte böyle kardeşler. Köy sular altında kalıncaya kadar bir yıl süreniz var. İstimlak yapıldığı ve paralar her birinizin adına bankaya yatırıldığı için Artık nereye gideceğiniz konusunda bir karar verme zamanınız geldi. Bundan sonra artık bu köy üstünde suların olacağı bir köy olacak. Biliyorum ki burada çok şeyiniz var ama bu geleceğimiz için önemlidir. Sizlere diyeceğim budur. Bundan sonra bir yıl içinde ne yapacağınıza nereye gideceğinize karar vereceksiniz. Umarım gittiğiniz yerlerde mutlu ve umutlu olacaksınız. Bu arada sizlere devlet tarafından tahsis edilen bir köy yeri bulunduğunu biliyorsunuz. Orada yaşamak isterseniz de bu konuda muhtarla oturup bir karar vereceksiniz. Biz de orada sizler için evler yapacağız. Sonraki işler gerçi bunlar ama en kısa sürede hazırlıklarınızı yapmanız gerektiğini artık anladınız.

    (der ve oturur. Köylüler masadan şapkalarını alırlar ve başlarına geçirirler. Sonra kahveden ağır adımlarla çıkar giderler. Geriye bir tek muhtar, iki konuk, kahveci, aşıklar kalır. Kahveci de bir sandalyeye oturur ve başını ellerinin arasına alıp düşünmeye başlar)

    KONUK: (Henüz hiç konuşmamış olan) Nereye gittiler şimdi.

    MUHTAR: Onlar karşı gelmezler ki. Ne diye konuşacaklar. Şimdü gidecekler, evlerüne bakacaklar. Sonra toparlanup gidecekler.

    KONUK: Neden bu denli suskunlar…

    MUHTAR: Onlaru cahul bellemeyun emü. Onlar Yüce Atanun köylü milletun efendusudur deduğu köylülerdur. Onlarun vatana millete mallaru canlaru fedadur. Onlar kendi aralarunda hasetlenurlar a, iş millet faydasu oldu mu, hiçbir şeyü gözlerü görmez.

    KONUK: (İlk konuşan) Galiba haklısın muhtar. Biz de gidelim artık. Sanırız yapacak işimiz kalmadı.

    MUHTAR: Aşuklaru da ilçeye bıraksaz olur mu?

    KONUK: Ne demek muhtar.

    Kahveden çıkarken, kahveciye selamlaşırlar. Muhtar, aşıklar ve konuklar gider. Kahveci bir masayı siler, bardakları toplar ve sonra o da çıkıp gider.

  3. #3
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: GÖÇ

    SAHNE III-

    Anlatıcı sahneye çıkar. Sahne yavaş yavaş aydınlanırken, arkada resimli dia gösterisi, önünde birbirlerine sarılan yüklerini almış köylüler görülür. Yüklerini sırtlarına vurup ağır ağır yürürler. Döner geriye bakarlar. Otururlar. Ağlaşırlar. Sonra yine kalkar yürürler. Sürekli birilerinin göç görüntüleri vardır diada. Önde ise göç eden köylüler vardır. Anlatıcı köylülere bakar. Sonra gözleri yaşarmıştır. Sahnenin en önüne doğru yürür ve konuşmaya başlar…


    ANLATICI: İşte gidüyular. Nasılda gidüyular. Onlar topraklarunu, anularunu bırakuyular. Onlar elleruyle diktuklaru fidanu, elleruyla yaptuklaru evleru bırakuyular. Onlar bunca yılluk yaşamlarunu bırakuyular. Ama hiçbiru uzun uzun düşünmuyor. Çünkü biluyular ku onlarun bu giduşleru ışuk olacak, aydunluk olacak. Ülkenin yizu yarına dönucek… Onlar toprak insanlaru,topraktan gelen toprağa gider gibi gidiyorlar. Onların kalbinde sevda var, aşk var. Onlar vatana sevdalılar. Onlar kurtuluş savaşına can koyanlar, köy değiştirmekten mi korkarlar… Ne demiş ne güzel demiş Ulu Önder Atatürk… Köylü milletin efendisidir. O zaman bakın milletin efendileri gidiyorlar…
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/53132-goc.html#post109201

    Fondan Karadeniz türküsü yükselir. Anlatıcı da gidenlere katılır ve sahneden ayrılır…


    Yazan:Akın EZBERCİ


    alıntıdır

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.