Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Zor Çocuklarla İletişim Kurmak

    Zor Çocuklarla İletişim Kurmak

    Doğuştan getirdikleri özellikleri nedeniyle içinde bulundukları çevrede kendilerini rahat hissetmeyen, bunun yanında anne-babaları tarafından da anlaşılamayan, yapılarına uygun karşılık alamayan ve bu nedenle de iletişim kurması zor olan çocukları birkaç grupta incelemek mümkündür. Bu noktada, “zor çocuk” olarak tanımladığımız çocukların özelliklerini, onlarla iletişim kurmakta karşılaşılan zorlukları ve anne-babaların neler yapabileceklerini kısaca ele almaya çalışalım.

    Zor Çocuklar

    Aşırı Duyarlı Çocuklar : Bu çocuklar, çok iyi gözlemci olmalarına karşın genellikle çekingen ve ürkektirler. Yeni ortamlardan ve programlardan hoşlanmazlar. Uyaranların fazla olduğu ortamlarda kolaylıkla hırçınlaşabilirler. Çevreyi kendi başlarına araştırmaktan hoşlanmazlar. Bu çocuklar, uyaranlara karşı aşırı hassas oldukları için, duyu organlarına gelen uyaranları hep belli sınırlar içinde tutma çabası içindedirler; bu sınır aşıldığında da baş etmekte çok zorlanırlar ve mızmızlaşmaya başlarlar. Örneğin, evde son derece uyumlu, keyfi yerinde olan, bir-iki arkadaşıyla güzelce oynayabilen bu çocuk, bir doğum günü partisinde kendini kontrol etmekte çok zorlanabilir. Bütün arkadaşlarını annesine şikayet eder; eve gitmek istediğini söyler. Annesi de bu duruma bir anlam vermekte zorlanabilir. Anne-babaları, genellikle bu çocukları anlamada zorluk çeker; nasıl davranacaklarını da bilemezler. Bazı anne-babalar çocuğa karşı çok taviz verirler, her şeyi alttan alırlar. Bazıları da çocukla inatlaşır; kolayca öfkeye kapılır. Bir çok anne-baba da bu iki tutumu zaman zaman kullanır.


    İçine Kapanık Çocuklar : Bu çocukların ise çevre, insanlar pek umurunda değildir. Kendi kendilerine oynayabilecekleri oyunları tercih ederler. Bunlar genellikle mekanik oyunlardır. Bir senaryo çerçevesinde oynanan oyunlar da, sınırlı kalıplar içindedir. Bu çocukların sözel becerileri de pek gelişmemiştir; kendilerine uzun uzun anlatılan konuları dinlemekte zorlandıkları gibi, kendilerini ifade ederken de en kısa yollara başvururlar. Genellikle, bu tip çocukların anne-babaları onların fazla zorlanmamaları gerektiğini düşünürler. Çocuğun tercihinin bu olduğunu ve buna saygı gösterilmesi gerektiğini söylerler. Bu çocukların kendilerine söyleneni ya da gösterileni algılamaları için, bu uyaranların çok kuvvetli olmaları gerekir. Eğer anne-baba, çocuklarını bir ölçüde zorlama gereği duymazlarsa, çocuğun kendi başına geliştirmekte zaten zorlandığı özellikle sözel becerileri hiç gelişmez ve çocuğun iletişimi “Evet, hayır, iyi, kötü, bilmiyorum” düzeyinde kalır.


    Meydan Okuyan Çocuklar : Bu çocukların temel özellikleri inatçı, dirençli ve her şeyi kontrol altında tutma ihtiyacı duyan çocuklar olmalarıdır. Bu çocuklar da değişikliklerden ve yeniliklerden pek hoşlanmazlar. Çevrelerindeki kişilerle sık sık tartışırlar. Her şeyin tam hayal ettikleri gibi olmasını isterler. Kendi seçimleri olan işlerde son derece başarılı olan bu çocuklar, ekip çalışmalarında büyük zorluklarla karşılaşırlar. Tıpkı aşırı duyarlı çocuklar gibi, bu çocuklar da uyaranlara karşı aşırı duyarlıdırlar, ancak uyaranları kontrol altında tutma ihtiyaçlarını mızmızlık yaparak değil, direnerek belli ederler. Bu çocukların anne-babaları, sabırlarının sınırlarındadır ve genellikle çocuklarına karşı çok öfkeli ve tepkilidirler. Bu da, çocuğun kaygı düzeyini yükseltir ve onun daha da dirençli olmasına neden olur.


    Dikkatini veremeyen Çocuklar : Bu çocuklar, ilgilerini çekmeyen hiçbir konuya uzunca bir süre dikkatlerini veremezler; dikkatleri oradan oraya dağılır ve genellikle “Dikkat Eksikliği” tanısı alırlar. Çok unutkandırlar, fazla konuşmaktan hoşlanmazlar. Bu çocukların gördükleri veya işittikleri bir konuyu yorumlamakla ilgili zorlukları vardır. Başladıkları işleri bitiremedikleri, bir konudan öbürüne kaydıkları, ancak kendi yapılarına işlerde de başarılı oldukları için çevre tarafından, “tembel, bencil” olarak nitelendirebilirler. Bu çocuklar uyaranlara karşı aşırı duyarlı veya duyarsız olabilirler. Çevreden genellikle eleştiri ve uyarı aldıkları için, iletişim kurma konusunda pek hevesli değillerdir; kendilerine güvenleri de zaman içinde azalma gösterir.


    Hareketli/Saldırgan Çocuklar : Bu çocukların en önemli özellikleri son derece dürtüsel olmalarıdır. Akıllarına gelen şeyi anında gerçekleştirmek isterler. İstedikleri bir şey gerçekleşmediğinde de, bunu elde etmek için plan yapmak yerine doğrudan fiziksel müdahalede bulunurlar. Bu çocuklar, çok yaratıcı olabilirler. Anne ve balar ise, kimi zaman çocuğa sınırsız hoşgörü gösterirler, kimi zaman da öfke patlamaları yaşarlar; kendilerini sıklıkla çaresiz hissederler.



    Nasıl Davranmalı?


    İletişim kurmakta güçlük yaşanan çocuklarla, bu engeli aşmada nasıl bir yol izlenmeli? Bu soruyu yanıtlarken, daha önce bahsi geçen çocuğun biyolojik özellikleri ve duygusal gelişim aşamaları şüphesiz ki bize rehber olacak, ancak bunların dışında atılması gereken önemli başka adımlar da var.


    Gözlem: Çocuğunuzun özelliklerini, hangi durumda nasıl davrandığını bir bilim adamı gibi, tarafsız ve yargılamadan gözlemlemeye çalışın. Sizin açınızdan sorun olan davranışları, ne zaman, hangi ortamlarda, kimlerin yanında ortaya çıkıyor veya artış gösteriyor?


    Empati: Kendinizi o anda çocuğunuzun yerine koyun ve onun gösterdiği tepkide haklı olduğunu varsayın. Siz o anda onun yerinde olsaydınız kendi duygu ve düşüncelerinizi nasıl anlatırdınız? Bu çalışmayı bir süre yaptıktan sonra, çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini anlamada oldukça ustalaştığınızı göreceksiniz. Artık, kendi gözlemlerinizi çocuğunuza yansıtabilirsiniz. “Kendini anlaşılmamış hissediyorsun.” “Şu anda çok öfkelisin” gibi. Bu hem çocuğunuzun anlaşıldığı için rahatlamasını sağlayacak hem de kendi duygu ve düşüncelerini sözcüklere dökebilmesini kolaylaştıracaktır.


    Oyun Zamanı: Gün içinde, çocuğunuzla önceden belirlemiş olduğunuz bir zaman dilimini birlikte geçirmeye çalışın. Bu zaman dilimi, sizin çocuğunuzun odasında oturup onun oynadığı bir oyunu izlemesi ile geçebilir, sizin onun için hazırladığınız bir kukla oyununu çocuğunuzun izlemesi şeklinde geçebilir veya ikinizin birlikte bir şeyler yapması şeklinde geçebilir. Bu zaman dilimleri içinde, çocuğunuzun dikkatini belli bir konuya yönlendirmesi yönünde ona geri bildirimler verebilir ve bu konuda farkındalığını arttırabilirsiniz. Paylaştığınız etkinlikleri onun hoşlandıklarından seçip, ilişkiye bir sıcaklık ve yakınlık boyutu katabilirsiniz. İletişim döngülerinin kapanmasına özen gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun o anki durumunu tanımlayıp, onun duygu ve durumları bağdaştırmasını sağlayabilirsiniz. Bu etkinlikler, sırayla birer küp koyup birlikte bir kule oluşturmak kadar basit olabileceği gibi, çocuğun bir okul gününü anlatan ve olaylara onun gözünden bakan bir kukla oyunu hazırlamak gibi karmaşık da olabilir. Bu şekilde, çocuğunuzun duygusal gelişim basamaklarında ilerlemesinde ona rehberlik etmiş olursunuz.


    Yapı ve Sınırlar: Çocuğunuzu anlamak ve anladığınızı ona hissettirmek kadar, onun dış dünyada daha rahat etmesini sağlayacak bir takım sınırları da koymak o denli önemlidir. Çocuğunuzla, belli bir iletişim düzeyine ulaştıktan sonra, onunla özellikle sıkıntı yaratan konularla ilgili olarak belli anlaşmalara varabilirsiniz. Örneğin, “Ödev yapmaktan sıkıldığını biliyorum, bu senin için çok eğlenceli bir şey değil. Ancak ödev yapmadan gitmeden senin öğrenmeni engelleyen ve öğretmenini de zor duruma sokan bir konu. Senden bu akşamdan itibaren 15 dakikanı derse ayırmanı istiyorum. Bunu başarırsan, hem evde kimsenin sesi yükselmeyecek hem de televizyonda istediğin programı seyretmen için zamanın olacak. Yoksa televizyonu açamayacağım, üzgünüm” şeklinde bir yapı getirmek ve bunun takipçisi olmak, çocuğunuza çok şey katacaktır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/okul-oncesi-etkinlikler/14572-zor-cocuklarla-iletisim-kurmak.html#post26284


    Esneklik: Özellikle uyaranlara aşırı duyarlı olan çocukların, bu uyaranlardan kaçınmaya çalıştıklarını biliyoruz. Zaman içinde, çocuğun tahammül sınırlarını biraz zorlamak gerekebilir. Kalabalık bir alışveriş merkezinde kendini çok huzursuz hisseden bir çocukla, bu tip yerlere kısa ziyaretler yapılabilir ve daha sonra da neler hissettiği hakkında konuşulabilir. Bu şekilde, çocuk hayatın onun karşısına çıkaracağı sürprizlere karşı daha hazırlıklı olmaya başlayacaktır.


    Çocuğunuzun doğuştan getirdiği özellikleri, tümüyle değiştirmek elbette mümkün değil, ancak yaşamı hem onun için hem de çevresindekiler için daha rahat ve huzurlu hale getirmek mümkün. Bunun olabilmesi için de ilk adımı mutlaka yetişkinlerin atması gerekiyor.

  2. #2
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Zor Çocuklarla İletişim Kurmak

    İLETİŞİM ENGELLERİ

    Etkin dinleme kullanan anne babalar, çocuklarının kodlayarak gönderdikleri iletilerinden uzaklaştıkları ve gerçek sorunları üzerinde yoğunlaştıklarını gözlemlemişlerdir. Bu yöntemi kullanmayan anne babalar gerçek sorunun kodlandığından habersiz olarak emir, gözdağı, öneri ve çözüm getirme gibi yanlışları ile, iletişim engelleri ile çocuğun sorunlarını çözmeye çalışırlar. İletişim engellerini kullanma alışkanlığını değiştirmenin zor olduğu bir gerçek, ama anne babaların bu engelleri başka nedenlerle de kullandıkları da gerçek. Çocuğun sorunundan hemen kurtulmaya çalışmak, onu dinlemek için zaman harcamak istememek, çocuklarının yine bir sorununun olmasından rahatsız olmak gibi. Şimdi sizlerle iletişimimiz zorlaştıran iletişim engellerini inceleyelim:

    1. EMİR VERMEK, YÖNLENDİRMEK: “Doğru odana git.”, “Gürültüyü kes.”
    2. UYARMAK, GÖZDAĞI VERMEK: “Yemek yemezsen dayak yersin.”, “Ayaklarımın altından çekilmezsen çok kızacağım.”
    3. AHLAK DERSİ VERMEK: “Birisi konuşurken sözü kesilmez.”, “Her zaman teşekkür etmelisin.”
    4. ÖĞÜT VERMEK, ÇÖZÜM VE ÖNERİ GETİRMEK: “Neden gelip arkadaşlarınla oynamıyorsun.”, “Elbiselerini yerine koymalısın.”
    5. ÖĞRETMEK: “Bıçak sağ elle tutulur.”, “Kitaplar fırlatılıp atılmak için değil, okumak içindir.”
    6. YARGILAMAK, ELEŞTİRMEK, SUÇLAMAK: “Çok dikkatsizsin.”, “Kötü çocuk oldun.”
    7. ÖVMEK, AYNI DÜŞÜNCEDE OLMAK: “Arkadaşlarına hep iyi davranıyorsun.”, “Haklısın nasıl istersen öyle olsun.”
    8. AD TAKMAK, ALAY ETMEK: “Ukalasın.”, “Bu kadar yaramazlık yapmaya utanmıyor musun?”
    9. GÜVEN VERMEK, DUYGULARINI PAYLAŞMAK, DESTEKLEMEK: “Benim için üzülme.”, “Gürültüden rahatsız olmuyorum.”
    10. SORU SORMAK, SINAMAK: “Ne yaptığının farkında mısın?”, “Bunu sana kim öğretti?”
    11. KONUYU SAPTIRMAK, OYALAMAK: “TV’ deki o zırvayı izleyeceğine okusan daha iyi olmaz mı?”, “Kulak zarını patlatmaktan hoşlanıyor musun?”
    12.YORUMLAMAK, ANALİZ ETMEK, TANI KOYMAK: “Kardeşini biraz kıskanıyorsun.”, “Yorgun olduğum zaman hep beni rahatsız etmek istiyorsun.”

    İletişim engellerine bir kez daha göz atalım. Bazıları öbürlerinden daha saklı olsa da, her biri ağır “Sen- dili” yüklüdür:
    “Yapma şunu”
    “Neden böyle yapmıyorsun?”
    “Bunu yapmamalısın”
    “Kötüsün”
    “Çocuk gibi davranıyorsun”
    “Dikkat çekmek istiyorsun”
    “Neden uslu durmuyorsun?”
    “Daha çok çalışmalısın”

    Böyle iletilere “Sen- iletileri” diyoruz. Sen iletilerinin çocuk üzerindeki etkileri önceden kestirilemez. Aşağıda ki etkilerden birini ya da daha çoğunu bırakma olasılığı vardır.
    1. Çocuklar verilen emri yapmayınca tehdit edilirlerse, davranışlarını değiştirmeye karşı direnirler.
    2. Öğüt veren, ahlak dersi sunan ana babalar çocuklarının canını sıkar.
    3. Sen- iletileri, “Bana yardım edecek bir yol bulacağına güvenmiyorum” iletisini verir.
    4. Sen- iletileri, anne babalarının gereksinimlerine kendi istekleri ile yanıt verme şansını çocukların ellerinden alır.
    5. Ad takılan ve değerlendirilen çocuk kendini suçlu hisseder.
    6. Eleştiren ve suçlayan iletiler çocuğun benlik saygısını azaltır.
    7. Ne kadar kötü, aptal, düşüncesiz olduğunu bildiren iletileri duyan çocuklar, sevilmediklerini düşünürler.
    8. Sen- iletileri, onları gönderen anne babaları aşağılayan karşı davranışlara neden olur. “Sen de hep yorgunsun”, “Sen de elbiselerini dağıtıyorsun”, “Hiçbir şeyden mutlu olmazsın”, “Çok dırdırcısın” gibi..

    Çocuğun davranışı elle tutulur biçimde olmasa da, anne babasının gereksinimlerini karşılamalarına engel oluyorsa, bu, anne babanın “sorunu” dur. Bu durumda anne/baba kendini hayal kırıklığına uğramış, üzgün, endişeli, yük altında gibi hisseder. Yaşadığı bu duyguları çocuğuna bildirmek için bir kod seçer. Bu, anne babanın gereksinimini çocuğa iletmeyen bir kodlamadır. Açık ve doğru kodlama hep Ben- iletisi ile olur. “Yorgunum”, “Canım oynamak istemiyor”, “Dinlenmek istiyorum”.Bunlar anne babaların duygusunu iletir. Sen-iletileri anne babaya değil, çocuğa yöneliktir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/okul-oncesi-etkinlikler/14572-zor-cocuklarla-iletisim-kurmak.html#post26285

    Sen iletisini çocuk kendisinin bir değerlendirmesi olarak çözümler; ben iletisinde ise anne babasıyla ilgili gerçek bir bilgi elde eder.

Benzer Konular

  1. akvaryum kurmak
    By Mustafa Uyar in forum Akvaryum Balıkları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 26.Nisan.2013, 21:26
  2. Atatürk'ün çocuklarla ilgili sözleri
    By Mustafa Uyar in forum Mustafa Kemal Atatürk
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.Kasım.2010, 12:01
  3. Zor İnsanla İletişim
    By yoLcu in forum Kişisel Gelişim
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 06.Ağustos.2009, 12:32
  4. Almanca cümle kurmak
    By soleil in forum Lise İngilizce Ders Notları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.Mart.2008, 10:55
  5. İnatÇi Çocuklarla BaŞa Çikmanin Yollari
    By ReLaKsT in forum Anne - Baba ve Çocuk
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07.Ekim.2006, 23:35

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.