l. Selim (1512 - 1520) devrinde 35 - 40 akça olan 19 - 20 gr. ağırlığındaki yabancı Groş'ları IV. Murad (1623 - 1640) devrinde 152 akçeye yükselmişti. Halkın Osmanlı akçesına itimadı kalmadığından esnaf mal vermek istemiyor, akçeler maden parçaları gibi tartılıp içindeki gümüş değerine göre alınıp veriliyordu. İtibarı değeriyle tedavül etmesi için devletçe yapılan zorlamalar, kanlı ayaklanmalara sebep olmaktaydı. Osmanlı akçası bu devirde geçer akçe olmaktan çıktığından artık Osman'Iı para sisteminde bir değişiklik yapmak, iç ve dış ticarî muamele ve münasebetlere esas olacak yeni bir tip para çıkarmak zarureti hasıl olmuştu. Bu yüzden ilk defa II.Süleyman (1678 - 1691) zamanında halkın rağbetim kazanmış bulunan yabancı devlet Groşlarına benzetilerek 88 ayar gümüşten 6 dirhem (19,20 gr.) ağırlığında ve 40 mm. çapında Osmanlı Kuruşları basılmaya başlanmıştı. Bu devirde düzenlenen fiyat cetvelinde yeni Osmanlı kuruşlarına 40 para (160 akça) kıymet konulmuştu. Ayrıca kuruşun parçalarından olmak üzere yirmilik, onluk ve beşlik adlarıyle 20 para, 10 para ve 5 para kıymetlerinde ufaklık gümüşler de basılmışlardı.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-tarih-dersi/20054-osmanlida-para-sistemi.html#post38349
Fakat bu İslahat ta, bir süre sonra eskisi gibi, hazinenin para sıkıntısına güya tedbir olarak gene ayarların bozulması ve gümüş miktarının azaltılması yolu tutulduğundan, uzun ömürlü olamamıştı.
III. Ahmed (1703 - 1730} devrinde Osmanlı paralanna yeniden bir çeki düzen vermek zarureti hasıl olmuş, bu defa da Zolta adıyla Polonyalıların rağbette olan Zlotilerine benzetilerek - yeni tip bir para daha çıkarılmıştı. Zolta'lara (6 dirhem 2 k.= 19,60 gr.) 30 para, yarım zoltalara 15 para kıymet konulmuş ve bu sırada paranın kıymeti 4 akçadan 3 akçaya indirilmişti. Bu yeni Zoltaların 60 ayar gümüşten bastırılmaları da kararlaşmıştı. Bu devirde paralar 0,35 -0,40 ve akçeler 0,15 gram ağırlığında kesiliyorlardı.
Bu devirdeki (1725) rayice göre, Osmanlı kuruşu 40 para (120 akçe), Zolta 30 para (90 akçe) ve parçaları da buna göre birer kıymet taşıyorlardı. Tedavülde bulunan yabancı devlet gümüşlerinden arslanlı Groşlar (27,20 gr.) 144 ve Kara Groşlar (28 gr.) 181 akça itibar edilmişti.
III. Mustafa (1757 - 1774) devrinde gene para sıkıntısı baş göstermiş, güya tedbir olarak, gümüş ayarı biraz daha bozulmakla beraber ağırlıklarından da dörtte bir nisbetinde indirme yapılması kararlaştırılarak tatbik edilmişti. Bu devirde her nevi gümüş para 45 - 50 ayar gümüşten, yani yarı yarıya bakır ve kalaydan kesilmişlerdi.
l. Abdülhamid (1774 - 1789) devrinde malî durumun bozukluğu yüzünden yeni tedbirler almak zarureti hasıl olmuş, karar, geleneksel tedbir haline gelen gümüş miktarının azaltılması oImuştu. Bu devirde bir yenilik olarak 40 belki de daha aşağı ayar gümüşten çift kuruş adıyle yeni bir para daha çıkarılmıştı. Çift Kuruluşlara 80 para = 240 akça itibari kıymet konulmuştu, 29,45 gr. ağırlığında ve 45 mm. çapında basılan bu Abdülhamid çift kuruşları île bunun zamanında basılmış olan bütün gümüşler, yarıdan fazla bakır ve kalay karışığı olduklarından bu devirde Osmanlı kuruş, zolta, para ve akçelerinin kıymetleri çok düşmüş, yabancı Groşları 300 - 350 akçaya yükselmişti.
Mağşuş akçe, züyüf akçe, kalp akçe, kırık akçe, çürük akçe, meyhaneci, simitçi akçesi, kuş gözü, Morali akçesi gibi adlarla Osmanlı tarihine geçen Osmanlı akçesinin, ayaklanmalara, hükümet değişmelerine ve bir çok ileri gelen kişilerin öldürülmelerine sebep olduğu halde, yüzyıllarca düzeltilmesi yoluna gidilmeyip büsbütün değerden düşünceye kadar tutulan yanlış yolda ısrar edilmesi, yalnız elde yeteri kadar gümüş bulunmamasından değil, fakat Osman'lı devlet adamlarının da bu tutumun, hazineye yararlı olduğu kanısında bulunmalarındandı. Oysa ki görünürde faydalı gibi görünen bu tutum, en çok devletten gündelik, aylık ve yıllık alanlar ile en büyük alıcı durumunda olan hazine zararına olmuş, bakır ve kalay karışığı para basmakla piyasadaki gümüş ve altının gerçek değeri değişmemiş, buna göre her maddenin fiyatı artmıştı. Gerçi, ara sıra makul tedbir ve düşünceler ileri sürenler de çıkmışsa da bu gibi muamelelerden faydalananların tesirleriyle dinleyen olmamıştı.