İslam, ilk
insan ve ilk peygamber Hz. Adem ile başlayan, Hz. Muhammed (s.a.v) ile sona eren tüm
peygamberlerin insanlara iletip onları davet ettiği “Allahtan başka tapılacak
hiçbir varlık yoktur.” Mesajını esas alan bir din dir.
İslam, insanlar arası ilişkide sevgiyi esas alır. Hazreti peygamberin ifadesiyle
“karşılaştığı kimseye tebessümle davranmak sadaka vermek gibidir.” (1)
Komşular arası ilişkiler son derece önem taşır. Hz.peygamberin şu sözleri bunu
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/48900-islam-nedir.html#post99319
gösterir:
“Cebrail bana komşu hakkında sürekli tavsiyelerde bulunurdu. Okadar ki
komşulardan birisi vefat etse diğerinin ona varis olacağını sandım.” (2)
“Komşusu açken kendisi tok gezen bizden değildir.”(3)
İslam, çevre temizliğini ibadet telâkkisi içinde ele alır. Bu,yola sokağa çevreye
rahatsız edecek şeyleri atarak kirletmek şöyle dursun, yoldan sokaktan insanları
rahatsız edecek şeyleri alıp atmak sadaka vermek gibidir, anlayışının doğal bir
sonucudur. Hz. Peygamber bir sözünde “Camiye ( ve çevresine) tükürmek
günahtır. Bu günahın affedilmesi için yapılacak şey, o pisliğin örtülmesi
(temizlenmesi)dir.” (4) buyurmuştur.
İslam, müslümanlara, kendisinden önce gönderilen peygamberlerin hepsinin Allahın
peygamberi olduklarına inanıp, aralarında bir fark gözetmemeyi emreder.
İslam, Cebrailin gökten getirdiği diğer dinlere de kucak açar. Kur’anda
bildiriliyor ki: “İnsanların inanalara sevgi bakımından en yakın olanları biz
hristiyanlarız diyenlerdir. Zira onların içinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar
büyüklük taslamazlar.” (Maide süresi, Ayet 82)
İslam, diğer dinlerle kaynaşmak ister. Allah Hz. Peygambere şöyle seslenir: “
Ey Rasûlüm, O Allah sana Kur’anı Hak olarak ve kendinden önceki (Tevrat,Incil
ve Zebur gibi) kitapları tasdik ederek indirmiştir. Daha önce de insanlara doğru
yolu göstermek üzere Tevrat ve Incil’i göndermiştir.” ( Al-i Imran,
3-4)
“ Ey Muhammed de ki: Ey kitap ehli (Isa ve Musa’nın getirdiği dine
inananlar)! Sizinle bizim aramızda anlamı eşit bir kelimeye geliniz: Allah’tan
başkasına tapmayalım. Ona hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da
kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.” (Al-i İmran, 64)
Kur’anda kesin emirlerle yalan söylemek, başkasının malına, canına, şeref ve
namusuna zarar vermek, başkaları hakkında kötü zan beslemek, dedikodu etmek, kusur
araştırmak, lâf götürüp getirmek, intihar etmek, israf etmek, alay etmek
yasaklanmış, haram kılınmıştır.
İslam günümüzde 15 asır önce insanları doğruya yöneltmek, kötülüklere engel olmak
için geldiğinde durumu hiç iç açıcı olmayan kadın’ı yüceltmiş, peygamberin
ifadesiyle “Cennet anaların ayağı altındadır.” (5) “ Ana babadan
üç kat daha saygıya layıktır.” (6) Ölçüleri ile kadına layık olduğu yeri
vermiştir. Bu konuda pek çok müslüman kimsenin dahi bilmediği bir husus çok dikkat
çekicidir. Islam Hukukçularından hanefi ekolünün en büyük isimlerinden “ Ebu
Yusuf ”, evlenen bir erkeğin ekonomik imkânı varsa eşine birisi iç işlerine,
diğeri dış işlerine bakmak üzere iki hizmetçi tutmasının “gerekli
(vacip)” derecesinde lazım olduğunu söylemektedir. Bu husus ayrı bir makale
hatta araştırma konusu olacak kadar geniştir. Ileri bir tarihte okuyucu dostlarıma
bu vesile ile bunu va’d ediyorum.
Gene pek çok kimsenin zihnini kurcalayan birden çok evlenme (poligami) kesin bir
emir değil, zaruret halinde izin verilen bir husustur. Buna izin veren Nisa Süresi
3. Ayetinin son cümlesi “haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir eşle
evleniniz” şeklindedir. Aynı hususta Nisa Süresi 129. Ayette “Üzerine
uğraşsanızda kadınlar arasında adaletli davranmaya güç yetiremessiniz.”
Buyuruluyor. Bu ayetlerin dikkatle incelenmesi tek evliliğin esas olduğunu,
olağanüstü hallerde, gerek varsa birden fazla evlenmeye izin verildiğini ortaya
koyacaktır.
Kur’an tüm insanlığa gönderilmiş aydınlık dolu bir kaynaktır. Onu insaflı
gözlerle inceleyen batılı düşünürler. Kur’an ve Islamla ilgili gerçekleri
ifade etmişlerdir. Bunlara birkaç örnek verelim:
Prens Bismark şöyle der: “Ben Kur’anı her bakımdan inceledim. Her
kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Muhammed seçkin bir insandır. Ilahi gücün böyle
ikinci bir vücudu meydana getirmesine ihtimal verilemez. Sana çağdaş bir vücud
olmadığım için çok üzgünüm ey Muhammed.! Öğreticisi ve yayıcısı olduğun bu kitap
senin değildir. O, ilâhîdir. Bunun ilâhî olduğunu inkar etmek, mevcut ilimlerin
asılsız olduğunu ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için insanlık, senin gibi bir
varlığı bir defa görmüş, bundan sonrada görmeyecektir. Ben heybetli huzurunda sonsuz
saygı ile eğilirim.”
G.M.Rodwel şöyle diyor: “Kur’anı okudukça onun bizi büyülediğini ve
hayretlere düşürdüğünü nihayet bize üstünlüğünü kabul ettirdiğini ve huzurunda bizi
secdeye vardırdığını görürüz. Kur’anın temas ettiği konular ve gözettiği
amaçlar bakımından üslûbu temiz, yüksek ve ürperti vericidir. Kur’an her çağda
izini bırakacak bir eserdir.”
John Davenport şöyle diyor: Kur’an en yüksek inanç esaslarını, en yüksek
ahlakı öğretir. Kur’an karşılık beklemeyerek iyilik yapmayı emreder.
Kur’an hem dinî hem medenî bir kanundur. Kur’an Islam terbiyesinin
kaynağıdır,hayatın nûrudur. Kur’an ayetleri kalplerde ve ruhlarda devamlı
akisler uyandırmıştır. Kur’an hayatın bütün safhalarının, fert ve toplumun
düzenleyicisidir.”
Prof. Nöldeke şöyle der: “ Kur’anın en muhteşem süreleri kıyamet gününün
yaklaşması sebebiyle tabiatın titreyeceğini ifade edenlerdir. Bu ayetler okunurken
insan, yeryüzünün darmadağınık olduğunu, dağların atılan pamuk gibi dağıldığını,
yıldızların karmakarışık bir halde parçalandığını gözleriyle görüyor gibi
olur.”
Goethe şöyle diyor: “Görüyorsunuz ki, bu kitabın öğrettiği esaslar zerre kadar
aksamıyor. Biz bütün sistemlerimizde, bunda daha ileri gidemiyoruz. Genellikle
hiçbir insan da bundan ileri gidemez.”
Edmond Burk diyorki: “ Kur’anı inceledikçe onun mükemmelliğini ve
yüceliğini anlarız. Önce insanı kendine çeken Kur’an, sonra hayrete düşürür.
Daha sonra da kendinden geçirir. Insanı kendine saygı duymaya zorlar ve böylece
herkesi derinden duygulandırır.”
H.C.Vels diyorki: “ Kur’an ilahi emirlere dayanarak müslümanları en sıkı
kardeşlik bağlarıyla bağlamıştır. Öyle bir kardeşlik ki, ırk, renk, dil
farlılıklarına hiç önem vermez. Hristiyanlar arasındaki kardeşlik bağı ile Islamın
getirdiği kardeşlik asla kıyas kabul etmez. Müslümanların medeniyet, matematik,
astronomi, mimari, güzel sanatlar ve felsefede elde ettiği zaferler, ancak
Kur’anın insanları birleştirerek onları fazilet ve bilgi servetini elde etmeye
yöneltmesinden ileri gelmektedir.”
George Sale de şöyle der: Kur’anın dili bir belâgat harikasıdır. Dünya bir
araya gelse bir ayetine bile bir nazire getiremez. Insan kalemi bundan acizdir.
Kur’an muhteşem bir kutsal kitaptır. Dâimîbir mucizedir. (7)
Daha fazla batılı bilginlerin sözlerini aktararak konuyu uzatmak istemiyorum.
Teknolojinin getirdiği refah yanında insanları makineleştirmesi ve pek çok
problemleri de beraberinde getirmesi karşısında söyleyecek kısa bir cümlemiz var:
“Huzur ve iki cihan (ahiret ve dünya ) da mutluluk, inanmakta ve yüce
yaradan’a sığınmaktadır.”
DİPNOTLAR:
1-Tirmizî, Sünen, Birr, 36
2-Buhari, Sahih, Edeb, 28: Müslim, Birr,140-141: İbn-u Mâce Sünen, Edeb,6
3-Râmûz, Gümüşhânevî, Shf. 362, Pamuk Yayınları, 1980, İstanbul (Metin ve terceme
birlikte olan nüsha. Sahife numarası metne aittir.)
4-Nesâî,Sünen, Mesâcid, 30: Ahmet b. Hanbel, Müsned,3/173
5-Câmius Sağîr, Suyûti, 1/249, 1. Baskı, 1954 (Mustafa Muhammed Ammranın kısa
dipnotları ile)
6-Bu ifade, Buhâri, Sahih, Edeb, 3: Müslim, Birr, 1‘de rivayet edilen bir
hadis-i şerifte Hz. Peygamber’in “kime iyilik edeyim” tarzında
sorulan bir soruya : üç defa “annene” buyurup, bir defa “...sonra
babana ” buyurmasına işarettir.
7-Batılı düşünürlerin sözleri için bakınız:Dr. Kılavuz Sâim,Din Kültürü.