Yemin Ve Kefareti (1) 23/02/2007 - 15:23
Ali Bulaç


Yemin edenler sözlerine, iddia ve davalarına güç katarlar; bu onların ellerinden geldiğince güç ve çaba harcadıklarının göstergesi sayılır.
Yemin, doğruluğu, güvenirliliği pekiştiren, verilen sözü veya taahhüdü güçlendiren sözdür. Sözlük anlamı da "güç ve kuvvet" demektir. Bu anlamda yemin, bir işin yapılıp yapılmamasıyla ilgili sarfedilen sözü güçlendirmek üzere Allah adına and içilmesidir.

Yemin edenler sözlerine, iddia ve davalarına güç katarlar; bu onların ellerinden geldiğince güç ve çaba harcadıklarının göstergesi sayılır.

Mesela "Allah'a ortak koşanlar", sözlerinde ve yeminlerinde samimi olmadıkları halde "olanca güçleriyle yemin ederek, eğer kendilerine bir ayet (mucize)" (6/En'am, 109) veya "bir uyarıcı gelecek olsa inanacaklarını söylerler" (35/Fatır, 42). "Ölümden sonra dirilişin olmadığını, Allah'ın ölen hiç kimseyi diriltmediğini yine aynı şeklide olanca güçleriyle yemin ederek iddia ederler (16/Nahl, 38). Yine münafıklar, eğer Peygamber onlara emrederse "savaşa çıkacaklar"ına dair var güçleriyle yemin ederler" (24/Nur, 53). Bu örneklerde yeminin, bir iddia ve sözü takviye eden önemli destek olduğu görülmektedir.

Yemin aynı zamanda bir ahit ve taahhüttür (68/Kalem, 39). Yemin eden kişi karşısındakini ikna ve tatmin eder, güvenirliliği (emin olma vasfı) konusunda taahhütte bulunur. Bu anlamda yemin bir kalkan, bir siper, bir koruyucudur. (58/Mücadile, 16; 63/Münafikun, 2).

Geçerli bir yemin Allah'ın Zat ismine, yani "Allah adına" edilen yemindir. Ka'be, peygamber, ekmek, namus, atalar, şeyhler, yatırlar, türbeler, şeref vb. şeyler ve soyut değerler üzerine edilen yeminler geçersizdir. "Rahman ve Rahim" gibi Allah'ın isimlerine veya Zati sıfatlarından (mesela Kudret-i ilahiye) birine edilen yeminler de geçerlidir. Peygamberimiz (s.a.), "Nefsim kudret elinde olan (Allah)a andolsun ki…" diye yemin etmiştir. (Müslim, Zühd, 16).

Kur'an-ı Kerim'de rastgele veya tutulmayacak, gereği yerine getirilmeyecek yeminlerle ilgili düzenlemeler getirilmiştir: "Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir." (2/Bakara, 224, ayrıca bkz. 225 ve 5/Maide, 89.)

Bu ayette hayırlı ve yararlı işlerin önüne yeminlerin bir engel olarak konulmamasını, başka bir ifadeyle "Allah'ın bahane gösterilmemesi"ni emretmektedir. Böyle bir şey nasıl düşünülebilir ki, "Allah adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi iyiliği emreder" (16/Nahl, 90).

"İyilik, takva ve insanlar arasında barışın tesisi ve yayılması" insanın en erdemli fiillerindendir. İnsanlara iyiliğe, takvaya ve barışa hiçbir engel yoktur. Kişi, herhangi bir işi yapmamak üzere Allah adına yemin etmiş olsa bile –ki Allah'ın bir işe kefil gösterilmesi son derece önemlidir- insanların iyiliği ve barışı için kefareti ödemek kaydıyla yemini bozabilir. Tabersi'ye göre Abdullah ibn Revaha, eniştesi Numan ibn Bişr ile konuşmamaya ve kız kardeşiyle barıştırmamaya yemin etmişti. Ayet bununla ilgili olarak indi. Kişinin güç yetiremeyeceği, yerine getiremeyeceği veya Allah'a isyanı, farz olan bir şeyi yapmamayı- haram bir fiili işlemeyi ya da akrabalık bağlarını kesmeyi gerektiren konularda yeminler muteber değildir.

İyiliğin ve barışın somut örnekleri olayların akışı sürecinde ortaya çıkar. Akraba ve yakın ziyareti, anne babaya saygı, yardımlaşma, iki kişi veya iki grubun (aile, küçüklü büyüklü topluluk) arasını bulup barıştırma, süren bir kan davasına son verme, infak vb. işlerin yapılmamasıyla ilgili yeminler edilmemeli. Sözgelimi "dargın iki kişiyi barıştırmayacağıma dair yemin ettim" demek bu kapsamdadır. Böyle bir durumda yemini bozup kefaret ödemek daha önemlidir. Çünkü iki kişiyi barıştırmak hayırlı ve yararlı bir iştir, biri bu işi başarabilecek durumdaysa bunu bir görev olarak yerine getirmelidir. İki kişinin barışması toplumsal huzur ve barışı güçlendirir, mü'minler arasındaki dayanışmayı arttırır. Bununla ilgili Peygamber Efendimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra ondan hayırlısını görürse, hemen yeminini bozsun ve kefaretini ödesin" (Buhari, Eyman, 1; Müslim, Eyman, 15-17).
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/14499-yemin-ve-kefareti.html#post26060

Bir işi yapmak için verilen sözler, içten onaylanan karar ve uygulamalar sorumluluk getirir. O zaman kişi bir işi yapıp yapamayacağını iyi düşünüp karar vermeli ve ona göre söz vermelidir. Yemin çeşitli amaçlarla yapılmış olabilir. Bir başkasına haksız yere fayda sağlamak, zarar vermek ya da kişi kendini bazı güzellik ve yararlardan yoksun bırakmak veya hak etmediği şeyleri elde etmek amacıyla yemin edebilir. Bu yüzden üzerinde çokça düşünmeli; gelişi güzel, düşüncesizce yemin edilmemeli.