Hüsâmeddîn Uşâkî hazretleri
İstanbul’da medfun bulunan evliyanın büyüklerinden Hüsâmeddîn Uşâkî hazretleri, 1594 (H.1003) senesinde vefât etti. Kasımpaşa’da, Uşâkî Dergâhına defnedildi. Asıl memleketi Uşak olduğu için, Uşâkî adıyla meşhur oldu. Nükteli ve hikmetli sözler söyleyen Hüsâmeddîn Uşâkî hazretleri buyurdu ki:

“TÖVBEKÂR DÖRT ŞEYİ YAPAR”
“Tövbekâr dört şeyi yapar: Lisânını gıybetten, yalandan, hasedden, boş sözden korur. Kötü arkadaşlardan ayrılır. Günahını hatırladığı zaman, Allahü teâlâdan hayâ eder. Ölüme hazırlanır. Böyle olup da Allah’ın rızâsı dışında iş yapmayan kimseyi, Allahü teâlâ sever. Şeytandan korur ve Cehennem’den emin kılar.”
“Eğer dost istersen Allahü teâlâ kâfi, yol arkadaşı istersen Kirâmen kâtibîn melekleri yeter. Eğer arkadaş istersen, Kur’ân-ı kerîm yeter. Eğer iş istersen, Allahü teâlâya ibâdet etmek yeter. Eğer nasîhat istersen, ölüm yeter. Eğer bu söylediklerimi kabullenmemiş isen sana Cehennem yeter.”
“Beş türlü kalp vardır. Kalp vardır ölüdür, kalp vardır hastadır, kalp vardır gâfildir, kalp vardır mühürlüdür, kalp vardır sapasağlamdır. Kâfirin kalbi ölüdür. Günahkârın kalbi hastadır. Nasîbsiz kimsenin kalbi gâfildir. Kalbimizde perde vardır diyerek fenâ iş yapanın kalbi de mühürlüdür. Allahü teâlâdan korkup dâimâ ibâdette bulunan kimsenin kalbi de sağlam olan kalptir.”
“İnsanlara ilim öğretip, insanlar ondan öğrendikleri ilim ile amel ettikleri halde kendisi amel etmeyen kimse, kıyâmet günü pişmanlığı en çok olan kimsedir.”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islam-alimleri/63306-husamedd%EEn-usak%EE-hazretleri.html#post127208

MİSK SATICISI ALİ EFENDİ
Şöyle anlatılır: “Kasımpaşa’da, Uşâkî hazretlerinin dergâhı yakınlarında Ali Efendi isminde bir zât vardı. Ali Efendi misk satıcısı idi. Bir şey tartarken, hak geçmesin diye çok dikkat ederdi. Ali Efendi, hac farîzasını yerine getirmek için Mekke-i mükerremeye gitmişti. Hacı olduktan sonra, Resûl-i Erkem Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîfini ziyâret için Medîne-i münevvereye gitmek istedi. Fakat ayaklarındaki bir hastalıktan dolayı gidemedi. Bu duruma çok üzüldü. Bir gece rüyâsında Peygamber Efendimizi gördü. Resulullah efendimiz ona; (Ağlama! Kasımpaşa’da evlâdım Hüsâmeddîn-i Uşâkî’nin kabrini ziyâret et, onu ziyâret etmek, beni ziyâret gibidir) buyurdu... Sonra İstanbul’a dönen Ali Efendi, her gün işe giderken Uşâkî hazretlerinin kabrini ziyâret etmeyi kendisine vazife ve âdet edinmişti. Vefât ederken bunu çocuklarına anlattı ve dedi ki: Siz de benim yaptığımı yapın.”