Nebiler silsilesinin ilk ve son halkası Seyyidül Kevneyn Rasulüs Sakaleyn,İmamül Haremeyn, Varlık Nuru,Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin mü’minlerle son vedalaşmasından sonra artık naif bedeni ateşler içinde yanarken, ruhu vuslat deryasıyla coşuyordu.
Tüm hayatını Mahbubu için yaşamış olan tarifsiz temiz kalbi ve bedeni büyük kavuşmaya böyle deruni bir sızı ile hazırlanırken, ümmeti onun yokluğuyla hangi sızıları atlatacağından haberi olmaksızın vuslat-ı idrak etmeye çalışıyordu…
“Anam babam sana feda olsun” haykırışları kime söylenecekti artık? Başlarına bir sıkıntı geldiğinde, yürekleri bunaldığında bir tebessümüyle huzur bulan ümmeti şimdi hangi yalnızlığa çare arayacaktı?
Can parelerinin bu yolculuğu,onların büyük vedasıydı.Asr-ı Saadetin en hüzünlü günleri artık başlamıştı.
İkinin ikincisi,habibin sadık dostu,kadife yürekli Hz Ebubekir Sıddık,hissetmişti yaklaşan büyük yalnızlığını.artık O’da fazla yaşayamayacaktı…imanın yüreklere serpilişinde hiç kimsenin imanı Hz Ebubekirin ki kadar sevindirmemişti Allah Resulünü .İslam’ın nuru Rasulullah’ın nübüvveti ve Hz Ebubekirin mühim yardımlarıyla kalplere yerleşmiş ,büyümüş ,gelişmişti.Sıddıklığın en layıkını yaşayan Ebubekir ra. Aşkı kurallarına göre yaşamış,kendını Rasulunde bulmuştu.Vefayı en doruğunda kainata hediye eden Allah Rasulu sav. De Bu ulvi hissiyatı karşılıksız bırakmamış “Ebubekir bendendir bende ondanım Ebubekir dünya ve ahrette kardeşimdir” buyurarak mana âlemindeki beraberliği ve kalbden kalbe vaki olan hal inikâsını teyid etmiştir…
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/iman/35467-refik-i-ala.html#post75214
Ümmetin anası Hz Ayşe şifa için duacı… Çırpınıyordu adeta Hz Ayşe bir tebessümüne kurban olduğu Resulünü neşelendirmeye çalışıyordu.Ama nafile kalem yazmıştı Allah Resulünün önune geçilemeyen mübarek yolculuğunu şanlı vuslatını…ümmetin anası bitirdi duayı ilacı…Eriyip yok olmak istedi…
Ve Hz Fatıma O’nun en sevgili evladı ve içlerinden O’na en benzeyeni. Allah Resulü sav.kızı Fatıma’yı en güzel müjde ile müjdeledi.Cennete ardından ilk O gelecekti.Hz Fatıma en güzel tebessümleriyle göz yaşlarını kesti.
Far-i kâinat efendimiz sav. fani hayatındaki son miracının ardından Ashabına seslendi;
Ey insanlar!
Duydum ki sizler peygamber vefat edeceğinden korkuyormuşsunuz! Benden evvel gönderilip de ümmeti içinde daimi olarak kalmış bir peygamber var mıdır ki bende sizin içinizde sürekli kalayım?
İyi biliniz ki ben Rabbime kavuşacağım!O’na sizde kavuşacaksınız.Muhakkak ki bütün işler yüce Allah’ın izni ile cereyan eder…
Ashabım burada olmayanlara selam söyleyiniz! Kıyamet gününe kadar dinim üzere bana tabi olan kimselerde benden selam söyleyiniz! Ve aleyküm selam Ya Rasülallah! Ve aleyküm selam!

“Tüm kapılar kapansın, yalnızca Ebubekir’in ki açık kalsın kalsın” sesi ashabın kulaklarında yankılanırken, gözlerin fer-i söndü, yüreklerin mutluluk kapıları da artık bir daha ki buluşma ihtimaline kadar kapandı…
12 Rebiyülevvel pazartesi…
Sabah, ashabının yüreklerini dağlayarak O baki sevgiliye olan muhabbetleriyle namazlarını eda ettiklerini görünce en güzel tebessümlerin yaratılış sebebi olan far-i kâinat efendimiz sav. memnun ve sürur içerisinde gülümsediler…
Ardında bırakacağı ashabının taşıdığı iman,ulvi yolculuğunu süsleyen mis kokulu çiçekleri idi…
Yeryüzü şirkten ve puttan temizlenmenin bedelini ağır ödüyordu…
Ömrüne kasem edilmiş rahmetin membaı Her zerresine dek ateşler içerisinde yanan bedeniyle dahi hal tebliği yapıyordu.
Azrail as. Yanına gelmek için izin isterken hiç bu kadar mağrur olmamıştı. Ve Cebrail as. Allah’ın sevgilisi için yeryüzüne son ayak basışıydı bu, son emri yerıne getirdi;Mahbub ,habibini özlemişti!
Kâinatın yaratılış sebebi, merhametin varlığı Rasulullah sav. “ruhumu al” sözüyle Refik-i Ala Refik-i Ala diyerek vuslat kapısından geçerken mübarek ruh-i şeriflerini teslim ettiler. Artık O’na cemal ufukları açılmış, en yüce dostuna Allah-u Teala’ya kavuşmuşlardı.
Ashab’ın bitkin yüreklerinden ve gözlerinden hüzünlü ılık yaşlar sel gibi akarken bir ses işitildi
“Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun”
Büyük veda ve büyük vuslat arasında kalan,sahipsizliğin şahikalarındaki ashab artık hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktı..
Hz Fatıma’nın altı aylık hasret dolu günlerinde bir gün olsun yüzü gülmedi.
Bilal-i Habeşi r.a. o semaları kaplayan güzel sesiyle bir daha ezan okuyamadı, o diyarlardan göç etti,daha fazla dayanamadı.Ne zaman ki ezan-ı şerif okudu Medine sarsıldı,Rasullullah ‘ı özleyen yanık kalpler O’nu dirildi sandı!
Kainat bu günden daha hayırsız, sevimsiz ve karanlık gelmemişti kalple ve gözlere.Artık nehirler nereye coşkuyla akacaktı o gür sesleriyle kimi selamlayacaklardı? Ağaçlar acı rüzgarın verdiği hüzünlü esintiyle birbirlerini teselli ediyorlardı adeta.Mübarek nübüvvet mühürleri dahi sessizce terk etmişti bu fani dünyayı…
12 Rebiyülevvel pazartesi; kıyamete kadar sürecek bir hüznü omuzlarında taşırken gün Salıya döndü.
Kainatı saran hüzün her dakika katmerleniyordu.Ashab gönüllerinde ki yangın ile mescide ağlarken Hz Ömer haykırdı “Muhammed aleyhisselatü vesselam öldü diyeni vururum”diye yürekleri dağladı.
Sıddık, ikinin ikincisi dengeyi bozmadı, ruhunun derin yalnızlığına sabrederek Medine’ye koştu,Varlık Nuru efendimizin yüzüne öptü öptü…baki olan sevgiliyi hatırlattı ve ayeti okudu;
“Muhammed ancak bir peygamberdir ondan öncede peygamberle gelip geçmiştir.şimdi O ölür veya öldürülürse ökçeleriniz üzerinde geriye (küfre) mi dönecek siniz?Kim ökçeleri üzerinde geriye dönerse,Allah’a asla en ufak bir zarar veremez!Allah ise şükredenleri mükafatlandıracaktır”
Ali İmran -144
Ashab irkildi kendine geldi.ve Hz Ömer dizleri üzerine çöktü, Rasulullah’ın alnından öptü kokladı…
Ve seher vakti fani dünyada son kez misafirleri olan varlık nurunun o mübarek yüzüne bakıp teselli bulan acılı yürekler dışarıda yankılanan kazma sesleriyle feryadı figan etti Medine bu çığlıkla inledi… Varlık Nuru o eşsiz edebiyle ashabına son kez, güllere ilham veren deruni güzelliğini sergilerdi ve Mescid-i Nebevi’ye defnedildi.
Din artık kemal bulmuş,sahabiden tebliğin bizzat tasdiki alınmış ve Cenab-ı Hak’a da şahadeti arz edilmişti.Ardından Varlık Nuru sav. Ebediyet alemine çağrılmıştı.Şimdi O mahşerde,sıratta ve Havz-ı Kevser’de ümmetini beklemektedir.






Allah Rasulu sav.’in dünyadan saadet alemine irtihali ile O’ndan mahrum kalan dünyanın vefasızlığını Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri şu mısraları ile tasvir eder;
Kim umar senden vefayı
Yalan dünya değil misin?
Muhammedül Mustafa’yı
Alan dünya değil misin?

İslam’ın en büyük şahitleri olan ashab acıyı yüreklerinin en ulvi makamına yerleştirip hüzünleriyle baş başa kaldılar…Artık O’nu görmeyen gözü,O’nu işitmeyen kulağı ve O’nun yaşamadığı hayatı istemeyenlerin yangını kainatı çepeçevre kuşatacaktı…
Ya biz Ya Rasullallah?
Biz ilk günümüzden beri yalnızız…
Biliriz tüm benliğimizle Mahbubu,Habibi
Biliriz biliriz de aşamayız engelleri
Yinede söyleriz seni sevdiğimizi…
Ya Rabbi! Kelimelerin mahdut imkanlarıyla anlatmaya cür’et ettiğimiz bu bahsi bizler için bir rahmet ve bereket vesilesi kılarak hakikat-i Muhammediyye’den hisse alabilmeyi nasib buyur!Muhabbetin cevheri ve membaı olan Rasulullah –sallalahu aleyhi ve sellem-‘in şefaat-i uzmasına nail eyle!

Amin!...