'Lâ ilâhe illallah' demek kurtuluşa yeter mi?















Kadimden beri bazı kimseler Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşı anlamsız bir inat içindedirler. Kaldı ki, Efendimiz onlara kapalı da değildi. Bu sebeple bilinip kabul edilmemesi çok garip düşmektedir.

Ancak şunu da ifade etmeliyim ki, O'nu kabul etmeyenlerin hepsi aynı ölçüde mülhit değildir. O'na açıktan karşı çıkanlar ve getirdiklerine savaş ilan edenler akibetlerini bütün bütün karartmış ve azab-ı ilahiyi hak etmiş sayılırlar. Çünkü bunlar tam mülhittirler ve her türlü mesaviye de açıktırlar. Allah, eski devirlerde bu türlü mülhidlerden, Lut kavmi gibi bazılarını yerin dibine batırmış, Ad kavmi gibilerini fırtınayla cezalandırmış, Semud kavmi gibi inatçıları da bir sayha ile hâk ile yeksân etmiştir. Günümüzde Müslümanlar, Hz. Muhammed gibi bir kaptana dayandıkları, O'nun mesajını neşrettikleri için geçmiş kavimlerde olduğu gibi toptan helak olmayacaklardır.

Mevzuyla alakalı ikinci bir husus da, biz Müslümanlar olarak, dünyaya İslam mesajını olması gerektiği şekilde duyuramadık. İslâmî hak ve hakikati bütün güzelliğiyle onlara ulaştıramadık. Bu sebeple hakikat onlara karşı kapalı kaldı. Allah, onları hesaba çekerken, bizi de İslam'ı onlara götüremedik diye hesaba çekecektir.

Üçüncüsü, insanlık içinde, Efendimiz'i hiç duymayan, çok ücra yerlerde bulunan kimseler, bir nevi fetret hayatı yaşamaları itibarıyla -büyük bir müceddidin beyanına dayanarak ifade ediyorum- inşallah onlar, fetret devri insanının tabi olduğu muameleye tabi olurlar. Çünkü onlar ötede diyebilirler ki: "Bize İslam hakikatini getirmediler; ya Rabbi, getirseler inanırdık." ihtimal, Cenab-ı Hak da onlara farklı muamelede bulunur.

"Lâ ilahe illallah" diyen cennetlik mi?

Gönülden "Lâ ilâhe illallah" diyen, bunu iz'an eden, muktezasını kabullenen ve tasdik eden kimse mümin demektir ve böyle bir kimse Allah'ı mabudu mutlak, maksudu bi'l-istihkak olarak kabullenmiş demektir. Efendimiz böyle bir kimsenin cennete gireceğini pek çok sahih hadisinde ifade buyurmuşlardır. Bunun manası şudur: Bir insan "Lâ ilâhe illallah" der, Allah'a karşı ahd ü peymanda bulunur ve mazmuna sadakat içinde ruhunu O'na teslim ederse, Allah böyle bir kişiye dilerse azap eder, dilerse cennete koyar. Başka bir hadiste bu husus şöyle dile getirilmektedir: "Lâ ilâhe illallah" diyen ve bununla ışığında imandan, irfandan nasipdar olan kimseyi Allah, sonsuz rahmeti gereği ebedi cehennemde bırakmaz. Bazı mezheplerden, bu türlü kimselerin ebediyen cehennemde kalacağına kâil olanlar da az değildir.

Bu arada "Lâ ilâhe illallah" ile kurtulan bir zümre de olacaktır. Bu zümreye ait insanlar hayatlarında ibadet ü taat yapacak kadar değil, sadece "Lâ ilâhe illallah" diyecek kadar bir fırsat bulmuşlardır. Ben biraz da bu yoruma temayül ederek bu hadisin bu zümreye mahsus olabileceğini düşünüyorum. Yoksa bu, uzun süre sadece "Lâ ilâhe illallah" diyerek yaşadılar manasına gelmez. Ancak bunlar, ikrar ve tasdiklerinde sadakat içinde olurlarsa Allah da dilerse onları affeder. Öyle olmuştur ki bir şahıs Müslüman olmuş, ardından hemen bir harbe iştirak ederek şehit düşmüş ve bir namaz kılma bile kendisine nasip olmamıştır. İşte böyle bir insanın "Lâ ilâhe illallah" demesi onu kurtarır. Diğerlerine gelince Allah dilerse affeder, dilerse azap eder. Evet, "Lâ ilâhe illallah"ı küçük görmemek gerekir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/iman/26240-la-ilahe-illallah-demek-kurtulusa-yeter-mi.html#post50082

Burada bahsedilmesi gereken son bir husus da şudur: Kelime-i şehadetin iki kelamı birbirinden ayrılmaz, birbirini isbat eder, biri birisiz olmaz. Madem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hâtemül Enbiya'dır, O'nun cadde-i kübrasından hariç hakikat ve necat yolu olamaz.

Günde beş defa minarelerimizden olduğu gibi, gönüllerimizden de yükselen ezanımızı düşünün.. Her namaza yürüyüşümüzde,

"Gök nûra gark olur nice yüz bin minareden,

Şehbâl açınca rûh-ı revân-ı Muhammedî;

Ervah cümleten görür "Allahu Ekber"i,

Aks eyleyince arşa lisân-ı Muhammedî" (Yahya Kemâl)

sözlerinin hakikatini seslendiriyor ve O'na (sallallâhu aleyhi ve sellem) vefamızı önce ezanla ilan ediyoruz. Zât-ı Uluhiyet'in yanında Efendimiz'in nâm-ı celîlini de anıyoruz. "Lâ ilahe illallah"ın, "Muhammedün Resûlullah"dan ayrılamayacağını, şehadetin ancak ikisini beraber söylemekle gerçekleşmiş olacağını gösteriyoruz.

ÖZETLE

1- Kaynaklarımızda, Efendimiz'in devrini ve sonrasını idrak ettikten sonra O'nu tanımadan necat söz konusu olmadığı hususu açıkça ifade edilmektedir. 2- Efendimiz'i hiç duymayan, çok ücra yerlerde bulunan kimseler, bir nevi fetret hayatı yaşamaları itibarıyla, fetret devri insanının tabi olduğu muameleye tabi olabilirler. 3- Bir insan "Lâ ilâhe illallah" der ve bu inanca sadakat içinde ruhunu Cenab-ı Hakk'a teslim ederse, Allah böyle bir kişiye dilerse azap eder, dilerse cennete koyar.