hikmet damlaları

Efendi Hazretleri'nden





Cihadın en faziletli olanı;

iyiliği emredip, kötülükten nehyetmektir!

Allah Celle Celaluhu buyuruyor ki:
"Müminlerden –özür sahibi olanlar dışında– oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır." (4/95)
Allah Celle Celaluhu bu ayet–i kerimde oturanlarla cihada çıkanların bir olmadıklarını tam üç defa tekrarlıyor. Cihadın Allah indinde ne kadar makbul olduğunu açık bir şekilde bildirilmektedir. Cihad denince akla 'düşmanla savaşmak gelir' ama cihadın çok çeşitleri vardır. Düşmanla savaşmak cihaddır. İlimle cihad yapılır. Mal–mülk ile cihad yapılır. Bu cihadlardan hangisi efdaldir?
Hazreti Ali Radıyallahü An buyurdu ki:
"Cihadın en faziletli olanı iyiliği emredip, kötülükten nehyetmektir."
Bu söze göre, 'emr–i bil maruf' cihadı büyüktür. Fakat yere ve şartlara göre durum değişebilir. Bir düşman saldırısı ile karşı karşıya kalındığında, hemen cihada çıkarak, düşmana hak ettiği cezayı vermek lazım.
Cihadların içinde bir de nefis cihadı vardı ki; bununla yapılan savaşa 'Cihad–ı Ekber' denilmiştir. Kâinatın Efendisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir savaştan dönüyordu, çevresinde bulunanlara buyurdu ki:
"Küçük cihaddan büyük cihada döndük." Bu sözü duyan ashap, Rasûlallah'ın ne demek istediğini anlayamadı ve sordular:
"Ya Rasûlallah! Bu savaştan daha büyük cihad ne olabilir?" Efendimiz buyurdular ki:
"Nefis cihadı bu savaştan daha büyüktür."
Nefis cihadı, günün her anında, ömrün sonuna kadar aralıksız devam etmektedir. Savaş cihadı, her zaman yapılmaz, arada bir yapılır.

* * *
"Muhakkak nefis ile cihad en büyük cihaddır."
Nefis cihadında başarılı olamayan, diğer cihadlarda da başarılı olması zordur. Nefisle yapılan cihadda zafer kazanabilmemiz için en büyük silah Şer'i şeriftir. İslam'ın hükümlerini ihlâsla hayatımıza tatbik etmemiz nefsi öldürür. Nefse, silahla atış yapsan, bomba atsan nafiledir. Nefse karşı zafer kazanmanın yolu, Şer'i şerifi hayatımıza uygulamaktır.
Nefisle cihad yapanlara büyük sevaplar veriliyor. Nefis cihadına çıkana yedi yüz dereceye kadar sevap alıyor. Anlaşılması için şu misal veriliyor, her bir derecenin arası yerle gök arası kadardır.
Ey kardeşlerim! Nefis ile cihada önem verelim. 'Nefis cihadında' mesafe alan kardeşlerim 'emr–i bil maruf nehy–i anil münker' sarılalım. Milletin hak ve hakikatlerden haberi yok, İslam dininin hakikatlerini her tarafa yayalım. Her önümüze çıkana anlatalım.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/iman/17996-cihadin-en-faziletli-olani%3Biyiligi-emredip-kotulukten-nehyetmektir.html#post34778
"(Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir." (16/125)
Ayet–i kerime 'Emr–i bil maruf nehy–i anil münker' cihadını nasıl yapacağımızı haber veriliyor. Güzel bir ifade ile ikna edici bir üslupla tebliğde bulunacağız. Karşı tarafı, muhatabımızı iyice yoldan çıkaracak şekilde değil.
Bazen duyuyoruz, insanları yola getirmek için uğraşırken iyice yoldan çıkmasına sebep olanlar oluyor. Buna çok dikkat edilmeli.

* * *
Bir vakit müşrikler dedi ki; 'Allah Yahudi ve Hıristiyanlara nasıl kitap indirdiyse, bize de indirseydi, biz onlardan daha ziyade hidayete ererdik.' Zaman geçti, peygamber Efendimize Kur'an inmeye başladı. O zaman Peygamberimiz onları Allah'a ve kitaba iman etmeye çağırdı. Fakat onlar inkârı seçti, daha önce söylediklerini unuttular.
Bunun üzerine Allah Celle Celaluhu şu ayet–i kerimeyi inzal buyurdu:
"Yahut 'Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk' demeyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız." (6/157)
Ayet–i kerimeden de anlaşıldığı üzere bütün insanlık için son muazzam kitap gelmişti. Bundan sonra kimsenin itiraz edecek durumu kalmamıştı. Ben bilmiyordum, ben cahildim demeye kimsenin hakkı olmayacak. Bu mübarek kitap baştan sonra, insan için gerekli haberlerle donatılmış olduğundan her noktasına riayet edilmesi icabetmektedir.
"Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!"(6/158)
Rabbimiz; müşriklerin isteklerini yerine getirip onlara bir kitap indirse, onlar yinede iman etmeyeceklerdi, buyuruyor. Üç şey, Melekler gelse, Allah gelse ve Allah'ın alametleri açıkça ortaya çıksa, o zaman iman etsellerde imanlarının onlara bir faydaları olmayacaktır.
* * *
Müşriklerin istediği üç şeyi tek tek ele alalım. Birincisi meleklerin gelmesi: Ecel gelip çattığında, emaneti teslim alamaya gelen ölüm meleğidir. Ölüm meleği ruhu teslim almaya geldiğinde, hakikat bütün açıklığı ile ortaya çıkar.
Her kâfire ölüm sarhoşluğu geldiğinde, hakikati görür ve iman eder, fakat imanı ona bir fayda sağlamaz. Gelen melekler için, 'onlar azap melekleridir' diyenlerde olmuştur.
İkincisi zamandan, mekândan, gelip gitmekten, münezzeh olan Allah Teala'nın (hâşâ) kendilerine gelip görünmesini istediler. Yâda kendilerine vaat edilen azaba dair emrin gelmesini beklemektedirler.
Üçüncüsü, Rabbimizin bazı ayetlerinin gelmesidir. Bazı ayetlerden murat, kıyamet kopmadan önce meydana gelecek, kıyametin büyük alametlerinin gelip çatmasıdır. Kıyamet alametleri çıktıktan sonra teklif ortadan kalkacağından, o anda iman etmeleri fayda sağlamayacaktır.
Bu hususta ki bir hadisi şerifte kâinatın efendisi şöyle buyurdular:
"Üç şey vardır ki, onlar çıkınca artık evvelce iman etmemiş veya iman içinde hayır kazanmamış olan şahsa iman etmesi faide vermez, onlar ise güneşin mağripten doğması, Deccal ile Dabbetü'l– Arz'ın çıkışıdır."
* * *
Allah–u Teala tefrikaya düşen insanların durumundan haber veriyor.
"Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir." (6/159)
Ayet–i kerimede zikredilen 'dinlerini parça parça edenlerden' kasıt müşriklerdir. Zira bazı müşrikler şöyle demişti; "melekler Allah'ın kızlarıdır." Bazıları da; "putlarımız yarın bize şefaatçi olacak" diyorlardı. Ayet–i Kerimde geçen dinlerini parça parça ettilerden kasıt, Yahudi ve Hıristiyanlar olduğu da söylenmiştir.
Yahudi ve Hıristiyanlar birer kitap sahibi idi. Kitaplarını parça parça ederek, Yahudiler yetmiş bir fırkaya, Hıristiyanlarda yetmiş iki fırkaya ayrıldı.
Dinlerinden ayrılanlarından kasıt, İslam ümmet içinde bid'at çıkaranlar olduğu da ileri sürülmüştür. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:
"Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bunların hepsi cehennemdedir. Sadece bir tanesi cehennemden necat bulacak." Rasûlallah'a "O bir fırka kimlerdir ey Allah'ın resulü" diye sordular.
"Onlar, benim ve ashabımın gittiği yolda gidenlerdir" buyurdu.

* * *
Rabbimiz buyurdu ki:
"Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar." (6/160)
Bir mümin; bir günah işleyip de, tövbe istiğfar etmeden ölür ve affa mazhar olamazsa, işlediği günaha denk bir cezaya müstahak olur.
Bir mümin, güzel ve iyi amel işleyerek bir sevap kazanırsa, Rabbimiz onu on misli ile mükâfatlandırır. Bir sevaba, on misli mükâfat. Bu kadar kârlı bir ticaret gördünüz mü? İşte bunun içindir ki, farzların yanında nafileleri devam edelim.
Kim bir duha namazını on iki rekât olarak kılarsa, cennette o kul için hiçbir gözün görmediği güzellikte köşkler inşa edilir. Her kim altı rekât evvabin namazı kılarsa on iki senelik ibadet sevabına kavuşur. Her kim işrak namazını kılarsa bir hac ve bir umre sevabına kavuşur.