Müsait Olduğunda Beni Sever misin Anne?


İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:
-Anne biliyor musun bugün okulda ne oldu?
- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine
benzemiyordu.


Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Her şey erteleniyordu,
telefon ve araba söz konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu
kendisine hiç yer kalmıyordu.


...Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.

Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti:
-Sana yardım
edeyim mi ? dedi, en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı
baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok
yorgunum zaten.



Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında
anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :
-'Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun
gül kokulu kolları sarsın seni..'
diyerek alnına bir öpücük
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/67094-musait-oldugunda-beni-sever-misin-anne.html#post131370
konduruverirdi.



Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle
böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
—Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu
uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.
—Uykuya dalayım da, gül kokuları
kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.



Bu kelimeden nefret ediyordu.'Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle
yorgunken'....
—Anneciğim sen yorulma, diye...
—Yemekte konuşuruz çocuğum.
Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen
oyna biraz.



Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ne
yapayım bilmem?
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması
gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle
söylenmeye başladı.



—Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk
sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli
tavşan masalını anlatışını.
Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin
önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı
kaldırarak
tavşan kafası yaptı.



''Bak deli tavşan'' diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen
arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine
hür
dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü.
Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu
yavaşça
kanepeden aşağı sarktı.
Sonra ışıklar geldi.



Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu.
Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki
dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu
içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk
sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı;
— İşin
bitince beni sever misin anne? dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan
çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı...


alıntı.