Bu ayrılığa nasıl da sürükledin beni.... Senden nefret edeyim diye elinden geleni yaptın. Eh, ediyorum işte şimdi.... Bravo, bana söylettin evet.... Vicdanın rahat değil mi şimdi? Ayrılalım diye ben dedim sana... Bu yüzden şimdi rahat rahat içiyorsundur içkini ve kim bilir kiminlesindir... Telefonda sesin değişmişti, evde sorunlar çıkarmaya başlamıştın.Ne yapsam beğenmiyordun,her şeye bahane buluyordun.Ben ne yapıyordum? Katlanıyordum. Aferin bana.Neden aferin bana? Çünkü sevgime emek harcıyordum.Sevgime emek harcarken karşımdaki ne yapıyordu?Seyretmiyordu bile.Bu ilişkiyi ayrılığa hazırlıyordu.Amacı neydi?Bana söyletmek... “Tamam, yeter ayrılalım artık...” Ayrıldık işte. Bundan sonrası daha güzel olacak biliyorum.İlk birkaç hafta kanar kalbim.Sonra yavaş yavaş geçer.Sana bu mektubu neden yazıyorum?

* Şu anda yeni bir sevgilin olduğunu biliyorum.Ve bu, beni kavuruyor.

• Evet, şu anda yeni bir sevgilin olduğunu ve muhtemelen bu ayrılığın sıkıntısını şu anda onunla dağıtmaya çalıştığını biliyorum.Bu yüzden senden nefret ediyorum.

• Birlikte geçirdiğimiz güzel birkaç haftanın anısını aylar süren bir işkence ile kalbimden sökme çabanı takdirle karşılıyor, bu yöntemlerin ve zekanla, benden daha iyi bir boşanma avukatı olabileceğini söylemek istiyorum.

* Egoistsin,cimrisin,dengesizin birisin. Ama bunlar, sen birini sevmeye başladığın zaman, nasıl oluyor bilmiyorum, kayboluyorlar.

• Seni çok sevmiştim.

• Yeni sevgilinin kim olduğunu da biliyorum.

• Edith Piaff CD’si benimdi.Nilüfer kasetleri de...Hiçbir önemi yok ama eşyalarımı topladığım dün gece salonda uyurken uyandım ve ne gördüm?Kutularımı kontrol ediyordun.Senden bir şey aldım mı diye... Vay be!

• Belki de sen iyi bir derssin bana.Senden sonra sevebileceğim biri mutlaka olacaktır. Kötüler kötüsü şablonun bundan böyle iyileri daha çabuk bulmama yardımcı olacak.

• Bu ayrılığa öyle güzel hazırladın ki kendini... Öyle geri dönüşsüz, öyle derindi ki attığın kesikler.... Bana yaşattığın her şeye teşekkür ederim.İyi ve kötülere... Ama yine de... Bitirmeden bilmeni istediğim birkaç şey var:

Biz seninle,
Kocaman bir bahçe gibiydik.Büyük bir göl.
Pufur pufur bir bulut.
Her aşkın ilk günü böyle midir?
İki kişi bir bütün olunca kaplar mı her yanı?


Aral Gölü’nün hikayesini anımsıyor musun? Televizyonda bir klibe rastlamıştık. “Neresi burası?” diye sormuştuk. Ahmet bizdeydi. “Aral Gölü’ymüş bir zamanlar” demişti ve anlatmaya başlamıştı.”İnsanoğlu kendi elleri ile doğaya verdiği gözle görülür en büyük zarar, en büyük ihanet....” diye. “Bir zamanlar Aral Gölü dünyanı en büyük dördüncü gölüymüş.Bu gölün kenarında bir liman kenti varmış.Munyak... Şimdi Munyak’ta gökyüzünü toz ve tuz kaplamış durumda.Ve bebekler orada çok yaşamıyor.Çünkü bir zamanlar su olan yerlerde şimdi çürümüş gemiler ve iskeleler var. Çünkü su, artık çok içeride.Çünkü Aral Gölü’nü besleyen iki nehrin yollarını pamuk tarlalarını sulamak için çevirmişler. Üstelik, çölün tuzu pamuk tarlalarını kapladığı için pamuk da yok.Aral Gölü,haritada artık neredeyse birbirinden kopmak üzere olan iki küçük su lekesi.”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=94578

İkimiz de Aral Gölü’ne benzemeye başlamıştık. Sen, ısrarla yollarımızı başka yönlere çevirmeye çalışıyordun. Israrla kurutuyordun beslediğimiz iç denizi... Bugüne geleceğimiz belliydi. “Kendi hayatlarımız” derken “Biz” olmaya hevessiz gönlün kuruttu işte sonunda “bizi”.

Evet, gidiyorum şimdi.Arkamda bir toz bulutu bırakarak.Sen, belki çok sonra fark edeceksin çürüttüğün gemileri,ıssız bıraktığın iskeleleri... Ama bu, senin kararındı. Dost olmak yok bende.”İstediğin zaman ara beni,başın sıkıştığında ben buradayım” filan gibi, sakın kurma bu cümleleri.

Sana güzel bir yaz günü gelmiştim.Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber.Beş mevsim bir “iç denizi” kurutmaya yetti.

İşte böyle sevgili...
Biz, artık haritada iki küçük su lekesi,
hiçbir nehir kavuşturamaz bizi....



-İclal Aydın'ın Bitmiş Aşklar Emanetçisi isimli kitabından alıntıdır.-