Yalnızlığa Alışmalı


Bavulları hep toplu durmalı insanın...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz*geçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...

Yalnızlığa alışmalı...

* * *

Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının
değer kaybeden hisse senet*lerinden biri artık...
Bireyin keşif çağı, geride kı*rık dökük yalnızlıklar bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma
zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.

* * *

İşte o yüzden alışmalı yalnız*lığa...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği
dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşı*lan
gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada
tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür
duvarlarına...

"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı
güne...

Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kim*se yok" denmeli, "...
belki de hiçbir zaman olmaya*cak..."

Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...

* * *

Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya
alışmalı... Kendiyle he*saplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip,
kendiyle keyiflenmeye hazır ol*malı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar
gözüpek olabilmeli...

Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...

* * *

Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...