Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
SESSİZ GEMİ..
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler,
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti, dönen yok seferinden..
ÖZLEYEN..
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.
HAZAN BAHÇELERİ..
Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden..
--------------------------------------------------------------------------------
Yanıt: Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
BİR BAŞKA TEPEDEN..
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına ***fince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
RİNDLERİN AKŞAMI..
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, ***fince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.
1918..
Ölenler öldü, kalanlarla muztarip kaldık.
Vatanda hor görülen bir cemâatiz artık
Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdadan
Ve göz kapaklarının arkasında eski Vatan
Bizim diyâr olarak kaldı tâ kıyâmete dek.
Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek
Harâb olup yaşıyor tâli’in azâbıyle;
Vatanda düşmanı seyretmek ıztırâbıyle.
Vatanda korkulu rüya içindeyiz, gerçek.
Fakat bu çok süremez, mutlaka şafak sökecek
Ateş ve kanla siler, bir gün, ordumuz le***i,
Bu, insan oğluna bir şeyn olan, Mütareke’yi
Yanıt: Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
AKŞAM MUSIKİSİ..
Kandilli'de eski bahçelerde,
Akşam kapanınca perde perde,
Bir hatıra zevki var kederde.
Artık ne gelen, ne beklenen var;
Tenhâ yolun ortasında rüzgâr
Teşrin yapraklarıyla oynar.
Gittikçe derinleşir saatler,
Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer
Sessizlik daîmâ ilerler.
Ürperme verir hayâle sık sık,
Her bir kapıdan giren karanlık,
Çok belli ayak sesinden artık.
Gözlerden uzaklaşınca dünyâ
Bin bir geceden birinde gûyâ
Başlar rü'yâ içinde rü'yâ.
AKINCI..
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle...
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Bir gün yine dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla...
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde!
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik,
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
BAHÇELERDEN UZAK..
İstemem artık ışık, râyiha, renk âlemini,
Koklamam yosma karanfille, güzel yâsemini.
Beni bir lâhza müsâit bulamaz idlâle,
Ne beyaz bâkire zambak, ne ateşten lâle.
Beklemem fecrini leylâklar açan nîsânın,
Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın.
Her sabah başka bahâr olsa da ben uslandım,
Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.
Yanıt: Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
BEDRİYE MISRALAR..
Gelmek için ikinci bir hayata,
Bir gün dönüş olsa ahiretten
Her ruh açılıp da kainata
***fince semada bulsa mesken
Tâlih bana dönse, nazikane
Bir yıldızı verse malikane
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul’a dönmek isterim ben.
Bin bir tepe yükselen Boğaz’dan
Baktıkça vatan görünsün engin
Her yıl, bin ömür boyunca, yazdan,
Yelkenler açılsa ufka gergin.
Lakin bu ikinci varlığımda,
Son devrede, ihtiyarlığımda,
Artık çekilince söz ve sazdan,
Ömrüm İç-Erenköyü’nde geçsin.
BERGAMA HEYKELTRAŞLARI..
Pek taze pembe tenlere benzer bu taşları
Yontarken eski Bergama heykeltraşları
İlham eden vucudun edasıyle mest imiş
Heykeltraş demek o zaman putperest imiş.
İnsan vücudu bazan açık, bazan örtülü,
Her çizgisiyle san’atı canlandıran büyü.
Artık dehaya eski güzellikte sinmiyor.
Gördük ki yer yüzünde ilâhlar gezinmiyor.
Yanıt: Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
BİR DOST MISRALARI..
Kâmildir o insan ki yaşar hatıralarla
Bir başka kerem beklemez artık gelecekten
Her an doludur gözleri canan ve baharla,
Kâm aldı bilir kendini, ömründe, felekten.
Bir kere sevip vuslata erdiyse cihanda
Ömrün iyi rüyasına dalsın, uyusun ruh.
Bin zevk aramak kaydına düşmekle zamanda
Her gün yorulup, nafile bin yıl yaşamış Nuh.
CİN'LER..
Kızgın benizleriz ki parıldar görünmeden,
Titrer yanında bizleri bir lahza vehmeden.
Vicdanların azabıyız onlar tanır bizi
Tazîb için ziyarete gelmiş sanır bizi.
Her suçlunun başında hayali cezasıyız
Her aşık aldatan kadının kalp ezasıyız
Bir cinsimiz azap ise vicdan ve hislere
Bir cinsimiz de var ki beladır nefislere
Lakin bu cinsimiz daha dişlek ve zorludur
Vicdanı olmıyanları nefsinde korkutur..
Dünyada korku namına bizler de olmasak
Bilmezdi ademoğlu nedir şer, ne için yasak..
Bir defa hisseden bizi! Bildin mi kimleriz?
Cinler veyahut onlara benzer vehimleriz..
DENİZ..
Bir gün deniz ölgündü. Bir oltayla balıkta,
Kuşlar gibi yalnız, yapayalnızdım açıkta.
Şehrin eleminden bir uzak merhaledeydim,
Fanileri gökten ayıran perdeye değdim.
Rüzgarlara benzer bir uğultuyla sulardan,
Sesler geliyor sandım ilâhi kuğulardan.
Her an daha coşkun, daha yüksek, daha gergin,
Binlerce ağızdan bir ilahi gibi engin
Sesler denizin ufkunu uçtan uca sardı..
Benzim ölümün şi'ri yayıldıkça sarardı.
Kalbimse bu hengamede kuşlar gibi ürkek
Kalbim heyecandan dedi: "Artık dönelim, çek!
Kâfî!.. Ölülerden gelen ahenge kapılma!"
Birdenbire hissettim ufuktan bir atılma.
Baktım ki deniz insanı durgun suyu yardı,
Bir dev gibi munis ve yosun saçları vardı.
Durdum, dedi:
"Madam ki deniz ruhuna sır verdi sesinden.
Gel kurtul o dar varlığının hendesesinden!
Son zevkin eğer aşk ise ummana karış, tat!
Boynundan o canan dediğin laşeyi silk, at!
Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler,
Rikkatle bakarken bile bir fırsatı özler.
Aldanma ki sen bir susamış ruh, o bir aç
Sen bir susamış ruh, o bütün ten ve biraz saç
Ummana çıkar burda bugün beklediğin yol,
At kalbini girdaba, açıl engine, ruh ol!"
Yanıt: Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
DENİZ TÜRKÜSÜ..
Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayalinde doğan aleme yaklaştıkça
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık
Başka bir çerçevedir, git gide, dünya artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya
Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
Lakin az sonra lezaz uyku bir encama varır
Hilkatin gördüğürüya biter, etraf ağarır..
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri
Ta uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Masıkisiyle bir alem kesilir çalkantı
Ve nihayet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi diğer küreye,
Sorma bir saniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
Ayılıp neşeni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabaatta biraz sen de ilah olduğunu,
Ruh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapyalnız
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız,
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.