Karagöz: Ey Kantorlu Kavak, sen adamın musluğunu çalarsın, benim de enseme konarsın.
(Cin gelir, Karagöz’ü alıp götürür, çarpık olarak geri getirir.)
Hacivat: Karagöz , bu halin ne?
Karagöz: Sorma Hacivat, sorma; bir zırıltı geldi; aldı götürdü, bu hale koydu. (ağlar)
Hacivat: Ben sana demedim mi buralarda dolaşma diye, bu ağaca ilişme diye, var halini gör.
Karagöz: Kuzum bana bir çare bul.
Hacivat: öğütle uslanmayanı tekdir ederler, tekdirle de uslanmazsa döverler, benim öğüdümü tutmadın dayak yedin.
Karagöz: Kuzum Hacivat, bana bir çare bul!
Hacivat: Gene senin bu haline acıdım. Ben dua ederim, sen yalnız amin de.
Hacivat: El-cinni mela cinni, kör cinni… estane mestane kuzu kuzu kestane…
Karagöz: Amin amin, kabak çekirdeği, sarı leblebi, amin.
Hacivat: Aman Karagöz’üm başka söz söyleme, cinler kızarlar, beni de senin gibi yaparlar, sonra ben yaparım?
Karagöz: Karıştırmam daha beter olursun inşallah, amin!
Hacivat: El-cinni mela cinni, kör cinni
Karagöz: Şu herifi de götür cini! (cin gelir, Hacivat’ı da götürür, çıplak olarak getirir.)
Karagöz: Ha ha haay! Aman Hacı cav cav, kuyu çengeline dönmüşsün.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=108661
Hacivat: Sahi mi? Eyvah, ben ne olmuşum yahu?
Karagöz: Gülme komşuna gelir başına.
Hacivat: Ben sana demedim mi aminden sonra söz söyleme diye! Senin yüzünden bakar mısın ne hal oldum? El cini mel cini!
Karagöz: Amin amin… (cin, Karagöz’ü götürür, eski haliyle getirir)
Hacivat: Haydi Karagöz’üm geçmiş olsun.
Karagöz: Allah müstahakını versin.
Hacivat: ya Karagöz’üm iyiliğe karşı kemik ha?
Karagöz: Bugün de yarın da… Ey kantorlu kavak, ben senin kökünü kurutmazsam bana da Karagöz demesinler. (perde kapanır, Karagöz eve gelir.)
Karagöz: Yahu!
Karısı: Hu!
Karagöz: Benim eski bir baltam vardı, şunu ver bakalım.
Karısı: Ne yapacaksın?
Karagöz: Sana kışlık odun keseceğim. Şimdi sen görürsün kantorlu kavak. (Ağacı kesmeye başlar.)
Hacivat: Aman Karagöz, bindiğin dalı kesiyorsun, düşersen kafan gözün patlar.
Karagöz: Sen karışma defol oradan! Şimdi kafana baltayı atarım.
Hacivat: Yazıklar olsun, güzelim ağacı kesmişsin, elin ayağın kesilsin. (gider)
Karagöz: Nasıl, bizi çarpar mı? Ben de onu parçalayım da görsün gününü! (keserken ağaçtan düşer)
Vay kafam… Vay kafam… (Korucu Arnavut Bayram gelir)
Bayram: Morey çim çecmiştir bu kavayi?
Karagöz: Ne bileyim ben?
Bayram: Tüü, Allah belasini versin, morey doğru söyle çim çesmiştir bu kavayi?
Karagöz: Görmedim.
Bayram: Ne yaparsin sen burada brey?
Karagöz: Ben yolcuyum, işime gidiyorum.
Bayram: Ne var o elinde?
Karagöz: Çubuk, çubuk!
Bayram: Ver onu bana bir çekeyim.
Karagöz: Delikleri tıkalı.
Bayram: Doğru söyle morey, nedir o elindeki?
Karagöz: Kaval kaval!
Bayram: Ver onu bir çalayım.
Karagöz: Çatlak, çatlak.
Bayram: (Arkadaşı Ramazan’a seslenir) Ho morey Ramezaan!
Ramazan: Ne var morey Bayram?
Karagöz: (Arkasına dönerek) Eyvah, Arnavutlar birdi iki oldu ne etmeli?
Bayram: Ne var bu adamin elinde?
Ramazan: Balta more kardeş.
Karagöz: Şimdi hapı yuttuk!
Bayram: Demek sen çestin bu kavayi!
Karagöz: Hayır, ben kesmedim, bu balta kesmiş.
Bayram: Tüü, Allah müstahakını versin!
Karagöz: Tükürme be, suratımı mahvettin!
Bayram: Ho more Ramezan, ne yapalim bu adami?
Ramazan: Yakalım more yakalım.
Bayram: Yazıktır, more yazıktır.
Karagöz: Yazıktır ya!
Bayram: Yazıktır tabii, bunu keselim en iyisi!
Karagöz: Hay Allah razı olsun kesin tabii… Nee!!! Kesmek mi???
Bayram: Yo yoo!... En iyisi asalim bunu more asalim!
Karagöz: Hoppala! Beni öldürmek için tartışıyorlar, işe bak!
Ramazan: Yazıktır more kardeş yazıktır.
Karagöz: Yazıktır ya!
Ramazan: Bunu kuyuya atalım.
Bayram: Olmaz olmaz, kuyu lazım. Bağlayalım bir ağaca, suyun yüzüne biraz bal, bırakalım.
Karagöz: Eyvah, suratımı arılara sineklere yedirecekler.
Ramazan: Yazıktır more yazıktır!
Karagöz: Vay köpeoğlu herifler, insanı çeşit çeşit öldürüyorlar.
Ramazan: Bunun ayaklarına yüz sopa vuralım.
Bayram: Vuralım. Bırak elinden baltayı, yat aşağı.
Bayram: Bir imiş, iki imiş…
Karagöz: Yavaş vurun be! Hay elleriniz kırılsın!
Ramazan: Nasıl, keser misin kavayi? Bir imiş iki imiş üç imiş dört imiş…
Karagöz: Vay ayacıklarım vay, yavaş vurun be!
Bayram: More Ramezaann??? Kaç oldu bre?
Ramazan: Bilmem unuttum.
Bayram: Baştan… Bir imiş iki imiş üç imiş… Altı… yedi… on… otuz…yirmi…
Karagöz: Herif hesabı şaşırdı.
Bayram: More şaşırdım kaç idi?
Karagöz: Otuzdu otuz.
Ramazan: Ben de unuttum.
Bayram: Baştan… bir…iki…altı…dokuz…dört…otuz…
Karagöz: Ha bitiyor!
Bayram: Yetmiş…seksen… doksan…
Karagöz: Ha bitiyor ha!
Bayram: More Ramezan, ben şaşırdım kaç idi?
Karagöz: Doksan doksan!
Ramazan: More ben de unuttum.
Bayram: Bir imiş…iki imiş…
Karagöz: Eyvah bu herifler beni sabaha kadar dövecekler.
Ramazan: More kardeş, yeter bu kadar dayak.
Karagöz: Hay Allah razı olsun.
Ramazan: Takalım boynuna bir ip, soka sokak dolaştıralım, herkes suratına tükürsün.
Karagöz: Hay inayetinle yerin dibine gir! Yaş kesenin baş kesenin hali budur işte!
(Bayram ile Ramazan sahnenden ayrılır, Hacivat sahneye gelir)
Hacivat: Karagöz’üm bu hal nedir?
Karagöz: Orda vır vır konuşacağına el bakalım şu oduna.
(Karagöz, odunu Hacivat’a yükler Hacivat dengesini kaybeder, yere yıkılır.)
Karagöz: Oh olsun sana… Beni bu hallere düşürürsün değil mi!
Karagöz: Oyunumuz burada biter, sürç-i lisan ettikse affola…
Perde Kapanır…