Asr-i Saadet Anilari 7
ASR-I SAADET ANILARI 7

“Allah ehlinin hayat hikâyeleri Allah’ın ordularından bir ordudur. Onunla hak yolcularının kalbinde kuvvet meydana gelir.” Cüneydi Bağdadi


VALİ



Selman-ı Farisi(RA), Hz. Ömer(RA) tarafından İran’ın Medain şehrine vali tayin edilmişti. Vali olmuştu ama mütevazı yaşantısında bir değişiklik olmamıştı. Valilik maaşını kabul etmedi. Hurma dallarından imal ettiği şeyleri satarak yaşamını idame ettirdi. Elbisesi ise bir taneydi; Mütevazı bir aba..







Bir gün Şam’dan incir ve hurma yükü getiren bir adam yolda Selman’a rastladı. Adam baktı ki, gelen fakir bir kimse, para karşılığı yükünü Hz. Selman’a taşıtmayı düşündü. Onu tanımadığından böyle bir teklifte bulunmuştu. Hz.Selman teklifi kabul etti. Yolda bir toplulukla karşılaştılar ve selam verdiler. Onlar da; “Selam valiye olsun” diye cevap verdiler. Şamlı adam şaşkınlıkla; “Selam valiye mi olsun? Hangi valiye?” diye içinden geçiriyordu. Şehre varırken bir takım insanların; “Yükünü alalım ey valimiz” diye koşuşturduklarını görünce şaşkınlığı daha da büyüdü. O zaman hatasını anladı ve hemen valinin ellerine sarıldı, bin bir özür ve af diledi. Yükünü üzerinden almak için atıldı Ama Hz. Selman; “Hayır, ta ki evine kadar ulaştıracağım” buyurdu.







BELİĞ BİR HATİP



Abdullah bin Zübeyir(RA) hazretleri, Emevi kralı Yezid’in ceza mahalline gitmesinden sonra hilafetini ilan ederek kısa zamanda adilane bir yönetim kurmuştu. Ama Emeviler bu hilafeti tanımadılar ve Yezid’in terine geçen Abdülmelik bin Mervan adlı ısırıcı melik, ona karşı mücadele başlattı. Sonunda şiddetli çatışmalardan sonra, Hz. Abdullah Mekke’de sıkıştırıldı. Üzerine ünlü Haccac-ı Zalim gönderilmişti. Bu adam’ın zalimliği konusunda Ömer bin Abdülaziz’in şu özü çok şey anlatıyor; “Ümmetin günahını terazinin bir kefesine, Haccac’ın günahını da diğer kefesine koysalar, muhakkak Haccac’ın tarafı daha ağır basar.”







Uzun bir kuşatmanın sonunda Abdullah bin Zübeyr’in etrafı sarıldı. Şehid edilmeden evvel öyle bir kahramanlık gösterdi ki Haccac ve yanındakiler şöyle demekten kendilerini alamadılar; Kadınlar bundan daha erkek ve mert bir çocuk daha doğurmamışlardır.”







Haccac bu şehid-i mağfurun mübarek cesedini bir ağaca astırmış ve günlerce bekletmişti. Annesi, Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Esma, oğlunun cesedini gördüğünde şöyle demişti; “Bu hatip bu hutbede daha ne kadar vaaz edecektir” ve 99’undaki bu müthiş kadın Haccac’ın zulmünü yüzüne şöyle savurmuştu: “Sen benim oğlumun dünyasını yıktın. O da senin ahiretini perişan etti.”






Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=41290

BİR DEVLET ADAMININ VİCDAN KONTROLÜ



Ömer bin Abdülaziz’in hilafeti sırasındaki bir durumunu zevcesi Fatıma binti Abdülmelik şöyle anlatıyor: “Bir gün Ömer bin Abdülaziz namaz kılar iken yanına vardım. Gözyaşları sakalının üzerine dökülüyordu. “Yeni bir hadise mi vukua geldi?” dedim. Dedi ki; “Yeryüzünde olan Ümmet-i Muhammed’in durumunu düşündüm. İçlerinde aç ve muhtaç ve sakat ve fakir var, mazlum ve kahra uğramış ve garip ve esir ve yardıma muhtaç nice kimseler bulunuyor. Kıyamet günü Rabbim onları benden soracak, davacım Muhammed sallâllahu aleyhi ve sellem olacak, Kendimi kurtaramazsam halim nereye varacak diye düşünerek ağladım” cevabını verdi.



KAYNAKLAR



1-Fezail-i Âmal- Muhammed Zekeriyya Kandehlevi-Gülistan Neşriyat-İst-



2-Kısas-ı Enbiya-Ahmed Cevdet Paşa- Bedir Yayınları-İst



3-Yeryüzü Yıldızları- Halid Muhammed Halid- Beka Yayınları- İst-2005

4- Aklın Gözyaşları- Vehbi Yıldız- Işık Yayınları- İzmir-2002