[B]Prof. Dr. Ramazan ÖZEY

Coğrafya; yeryüzünün tamamı ve bir parçası üzerinde, doğal, beşerî ve ekonomik olayların dağılışını, aralarındaki bağlantıları, sebep ve sonuçlarını inceleyen bir bilimdir.

Jeopolitik (İngilizce Geopolitics, Fransızca Geopolitique, Almanca Geopolitik), kelimesinin sözlük anlamı; Ekonomik ve siyasal coğrafya verilerine göre dış siyasetin saptanması, Yer Politikası, Siyasi Coğrafya. Daha geniş anlamıyla Jeopolitik; Devletlerin coğrafi özellikleri ile siyasetleri arasındaki ilişkileri inceleyen bilimdir. Diğer bir ifadeyle de, uluslararası siyasette, coğrafi etmenlerin güç ilişkileri üzerindeki etkisinin incelenmesidir.

Jeopolitik (Geopolitics) -Jeostratejik (Geostrategic) - Siyasî Coğrafya (Political Geography) arasında, benzer yön, her birinin esas konusunu yer yani dünya oluşturur. Bu benzerliği, her üç terimde yer alan "Geo" yani "Yer" kelimesi oluşturur. Bu benzerlikten dolayı çoğu kez, Siyasi Coğrafya ile Jeopolitik kavramları birbirine karıştırılmış ve birini diğerinin yerine kullananlar çok olmuştur. Bu karışıklık, halen dünya ülkelerinin çoğunda devam etmektedir.

Jeopolitik daha ziyade siyasi coğrafyadan politikaya geçişi ve coğrafî politikayı temsil ederken, siyasi coğrafya ise coğrafyaya siyasi açıdan bakışı temsil etmektedir. Bir örnekleme ile konuya açıklık getirilecek olunursa; jeopolitik, dünyayı çok yönlü olarak inceler ve yer politikaları üretir.

Türkiye'nin Dünya Üzerindeki Coğrafi Konumu ve Avantajları

Türkiye'nin dünya üzerindeki yeri neresidir? sorusu, Türkiye hakkında çok büyük ipuçları vermektedir. Dünya haritasına bakıldığında; Türkiye, Eski Kara Kütleleri adı verilen, Asya-Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirlerine iyice yaklaştıkları bölgede yer alır. Topraklarının büyük çoğunluğu Anadolu yarımadası olarak Asya'da, Trakya yarımadası olarak Avrupa'da bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye, hem Asya ve hem de Avrupa ülkesidir.

Matematik konum olarak Türkiye, baş meridyene (Greenwich) göre 26-45 doğu meridyenleri, ekvatora göre ise 36-42 kuzey paralelleri arasında yer almaktadır. Kuş uçuşu kuzey-güney doğrultusunda 6 enlem farkı vardır ki, bu da yaklaşık 666 km.lik (6x111=666) bir mesafe eder. Doğudan batıya ise, 19 boylam farkı vardır ki, bu da yaklaşık 76 dakikalık (19x4=76) bir zaman farkına eşittir. Baş meridyene göre Doğu, Ekvatora göre ise Kuzey yarı küresinde yer almaktadır. Diğer bir ifadeyle Türkiye, matematik konum itibariyle, hem kuzeyli ve hem de doğulu bir ülkedir.

Türkiye'nin coğrafi konumu incelendiğinde görülür ki, ülke olarak büyük avantajlara sahiptir. Bu avantajlar sayesinde, dünya üzerinde sayılı ülkelerden birini teşkil eder. Türkiye, matematik konumu itibariyle, orta enlemlerde yerini almakta ve ılıman bir iklim görülmektedir. Türkiye; insan yaşamı için en ideal kuşakta yer almaktadır. Bu özelliğinden dolayı, Türkiye toprakları, tarihin en eski dönemlerinden beri, hep büyük devletlere beşiklik yapmış ve çok sayıda medeniyetlerin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Dünya üzerinde medeniyetler beşiği olarak da bilinen Türkiye, bu özelliğini matematik konumundan dolayı, gelecekte de koruyacaktır.

Matematik konum, ülkenin daha ziyade doğal özellikleri üzerinde önemli etkisi olurken, özel konum siyasi, sosyal ve ekonomik durumunu doğrudan etkilemektedir. Bununla beraber, matematik konum ile özel konum, birlikte etkili olabilir. Ülkelerin dünya platformu üzerindeki konumları ile gelişmişlik ve etkinlikleri bakımından sıkı bir bağlantı vardır.

Türkiye, Asya kıtasının güneybatı ucunda, Anadolu yarımadası üzerinde yer alır. Topraklarının bir bölümü, Avrupa'nın güneydoğusunda yer alan Balkan yarımadasının bir kısmını oluşturan Trakya'da bulunur. Bu yönüyle, Türkiye hem Asya ve hem de Avrupa ülkesidir.

Öte yandan Türkiye, aynı zamanda bir Ortadoğu ülkesidir. Ortadoğu ülkelerinin bir kısmı Afrika ülkesi olduğundan, Türkiye; Afrika kıtası ile temas halindedir. Üzerinde yaşayan insanların ırk ve dil bakımından ele alındığında, Türkiye bir Türk ülkesidir ve bu açıdan ele alındığında Türk Dünyası'nın coğrafi bir parçasını teşkil eder.

Türkiye, dağlara göre dağlık bir ülkedir. Ovalar, daha ziyade kıyılarda ve akarsu vadilerinde yer alır. Akarsular bakımından, bölgenin en zengin ülkesidir. Üç tarafı denizlerle kaplı yarımadalar (Anadolu ve Trakya) ülkesi olan Türkiye, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile büyük bir öneme sahiptir. Üç tarafını çeviren denizler, Cebel-i Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusu'na, Süveyş Kanalı vasıtasıyla Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'na bağlantılıdır.

Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları bakımından, bölge ve hatta dünya ülkeleri arasında zengin ülkeler arasında yer alır. Tarımsal kaynakları, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir. Sanayileşme olarak, sanayileşmiş Avrupa ülkeleri ile sanayileşmemiş Asya ülkeleri arasında geçişi temsil etmektedir. Ulaşım faktörleri bakımından ele alındığında, Türkiye; bütün ulaşım sektörlerinin gelişmekte olduğu, Asya-Avrupa-Afrika kıtaları arasında köprü oluşturan bir ülkedir. Turizm bakımından ise, diğer Akdeniz ülkeleri ile birlikte önemli turizm potansiyeline sahiptir.

Dünya üzerinde genel olarak bakıldığında, Türkiye; Asya-Avrupa-Afrika ülkelerinin kesişme noktasında yer almaktadır. Bu itibarla, Türkiye; kıtalar arası bir kavşak, köprü ya da geçiş ülkesidir. Afrika'nın etkileri Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine, Asya'nın etkileri Doğu ve İç Anadolu bölgelerine, Avrupa'nın etkileri Marmara ve Batı Anadolu bölgelerine kadar sokulur ve ülkenin ortasında adeta bu üç kıta birbirine kavuşurlar.

Özel Konum itibariyle, Türkiye; eski kara kütlelerinin (Asya-Avrupa-Afrika) birbirlerine iyice yaklaştığı bir konumda yer almaktadır. Bu özel konumu sayesinde, üç kıtayı birbirine bağlayan bir köprü görevini üstlenir. Öte yandan Türkiye'nin büyük bir bölümünü oluşturan Anadolu yarımadasının üç tarafı denizlerle çevrilidir. Söz konusu bu denizler, Cebel-i Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusu'na, Süveyş Kanalı ile Hint Okyanusu'na bağlantılıdır. Dolaysıyla deniz ulaşımında stratejik bir öneme sahiptir. Böylece bu yarımadanın üzerinde kurulan devletler, amfibi devlet özelliği taşırlar.

Eski kara kütlelerinin birbirlerine iyice sokuldukları konumda; İstanbul ve Çanakkale boğazları yer almaktadır. Bu boğazlar; Karadeniz'e komşu ülkelerin, açık denizlere açıldığı tek su yolunu oluşturur. Dolaysıyla boğazlar, birer can damarıdırlar.

Türkiye'nin Jeopolitik Konumu ve Avantajları

Jeopolitik konum; bir bölgenin veya bir ülkenin yer siyasetine göre, yani siyasi coğrafya haritasına göre, yerinin belirlenmesidir. Jeopolitik konum belirlemede, jeopolitik kriterler alınır. Örneğin, bir ülkenin büyük bir siyasi birliğe yakınlığı veya uzaklığı, içinde olması veya olmamasını belirlemek jeopolitik konum olarak nitelendirilir.

Jeopolitik konum, siyasi temeller üzerine oturduğundan, sürekli değişken olan siyasetin özelliğine bağlı olarak değişkendir.

Türkiye'nin jeopolitik konumu belirlenirken, dünyadaki güç odaklarını göz önünde bulundurmak gerekir. Bugün için dünya coğrafyasında bulunan güç merkezleri, ABD, BDT, AB, Çin ve Japonya'dır. Türkiye tüm bu güç odaklarının tam merkezinde bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin jeopolitik konumu oldukça önemlidir. Aynı zamanda Türkiye, dünya coğrafyasında büyük askeri bir güç ve birlik oluşturan NATO'nun içindedir ve güney kanadını oluşturan bir devlettir. Diğer taraftan Türkiye; İslam Dünyası ile Hıristiyan Batı Dünyası'nın karşılaşma bölgesinde bulunan Müslüman bir devlettir.

Türkiye, jeopolitik ve jeokültür levhalar üzerinde sınır ülkesidir. Yani batıdan Avrupa kültürü, kuzeyden Rus kültürü, doğudan Asya kültürü ve güneyden Afrika ve Arap kültürü ile sınırlıdır. Dolaysıyla Türkiye, aynı zamanda dünya kültürlerinin kesişme noktasında bulunur.

Türkiye, kuzeybatıdan Balkan ülkeleri, kuzeydoğudan Kafkas ülkeleri, doğu ve güneyden Ortadoğu ülkeleri ile sınırlıdır. Bilindiği gibi, tüm bu ülkeler, dünyanın en istikrarsız bölgeleridir. Savaş coğrafyası haritasında, bu bölgeler sıcak bölgeler diye adlandırılır. Dolaysıyla, Türkiye her yönden savaş çemberi içinde bulunmaktadır. Ancak Türkiye, cumhuriyet kurulduğundan bugüne, bölgede hep istikrar adası olarak kalmayı başarabilmiştir. Türkiye, bölgede istikrarı sağlamış tek ülke olmasına rağmen, çok yakın komşusu olduğu bu savaş bölgelerine karşı da ilgisiz kalamayacağı pek doğal sayılmalıdır. Çünkü Türkiye'nin bu bölgelerle tarihi ve kültürel bağları bulunmaktadır. Nitekim bu bölgeler, yakın geçmişte Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yer almış ve dolaysıyla halen bu bölgelerde önemli miktarlarda Türk nüfusu yaşamaktadır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=107026

Türkiye'nin Alanı, Boyutları ve Sınırları

Türkiye'nin en son hesaplamalar ile, izdüşüm alanı (harita üzerinde yapılan hesaplama) 779.452 km², gerçek alanı ise 814.578 km².dir. Harita üzerinde yapılan hesaplama sonucu elde edilen izdüşüm alanı ile gerçek alan arasında 35.126 km².lik bir fark bulunmaktadır.

Türkiye toplam yüzölçümünün (814578 km²), % 97'si (790200 km².) Anadolu yarımadasında ve %3'ü (24378 km².) ise Trakya yarımadasında yer almaktadır. Türkiye yüzölçümü bakımından komşu ülkelerinden İran (1.648.196 km².) hariç diğerlerinin hepsinden büyüktür. Acaristan-Gürcistan 69.700 km². (2.911 km².), Ermenistan 29.800 km²., Nahçıvan-Azerbaycan 86.600 km². (Nahçıvan 5.530 km².), Irak 438.446 km²., Suriye 185.180 km²., Yunanistan 131.944 km²., Bulgaristan 110.912 km². yüzölçümüne sahiptir. Buna göre, bir kıyaslama yapılacak olunursa ilginç noktalar ortaya çıkar. İran hariç diğer komşuların toplam yüzölçümleri 1.052.582 km².yi ancak bulur ki bu değer Türkiye yüzölçümünden ancak 238.004 km². daha fazladır. İran toplam yüzölçümünün belirli bir kısmının çöller teşkil ettiğinden, insan yaşamına elverişli topraklar esas alındığında bu değerler hayli düşer. Tüm bu sayısal değerler göstermektedir ki yüzölçümü bakımından Türkiye, komşuları arasında en büyük ülke konumundadır. Türkiye, çoğu Avrupa ülkesinden büyük alanlı bir ülkedir. Sözgelimi İngiltere, Almanya, Yunanistan, İsviçre ve Hollanda gibi beş Avrupa ülkesinin toplam yüzölçümleri, ancak Türkiye yüzölçümü kadardır.

Türkiye'nin kuzeyinde; Karadeniz, kuzeydoğusunda; Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan-Nahçıvan, doğusunda; İran, güneyinde; Irak, Suriye ve Akdeniz, batısında; Adalar Denizi (Ege Denizi), kuzeybatısında ise; Yunanistan ve Bulgaristan bulunmaktadır. Topraklarının kuzeybatı kısmının ortasında Marmara denizi vardır. Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ile Adalar denizine, İstanbul Boğazı ile de, Karadeniz'e bağlıdır. Adalar denizi güneyde, Akdeniz ile birleşir. Akdeniz ise, batıda Cebel-i Tarık Boğazı ile Atlas Okyanusu'na bağlantılıdır. Bu sebeple, Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen denizler, dünya okyanuslarına açılmaktadır. Türkiye ve Karadeniz'e komşu olan ülkeler için boğazların büyük bir önemi vardır. Ayrıca İstanbul Boğazı üzerinde yapılan iki köprü (Boğaziçi ve Fatih) ile karadan Avrupa ile Asya birbirine bağlanmıştır. Öte yandan güneyde, Türkiye; Kuzey Afrika ülkelerine çok yakındır. Kısacası Türkiye, Avrupa-Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği konumda yer almaktadır.

Doğal Coğrafyanın Sağladığı Avantajlar

Türkiye'nin ortalama yükseltisi 1132 m.yi bulur. Bu yükseltisi ile kıtaların en yücesi olan Asya (1010 m.)'dan bile yüksektir. Trakya yarımadasının yükselti bakımından fazla yüksek olmayışı (180 m.) dikkate alınırsa, Anadolu yarımadasının yükseltisi ise bu değerden biraz daha fazla olduğu muhakkaktır (1162 m.). Bu yükseltisini içinde bulundurduğu çok sayıda yüksek sıradağlardan alır.

Türkiye'nin kıyı dağlarının çoğu yeri ormanlarla kaplıdır. Ormanların, Türkiye ekonomisine katkısı büyüktür. Öte yandan özellikle kıyı dağları, Anadolu'yu bir doğal yüksek surlar gibi kuşatmakta ve adeta düşmanlardan korumaktadır. Osmanlı Devleti'nin yıkılışı yıllarında, Büyük Güçlerin İç Anadolu'yu işgal edememelerinde kıyı dağlarının koruyucu özelliği rol oynamıştır. Ancak Batı Anadolu'da dağların denizlere dik uzanması ve vadilerin aynı doğrultuda uzanması, Yunan işgalini kolaylaştırmışsa da, vadilere paralel uzanan yüksek sıra dağlar Kuvay-ı Milliye'nin sığınağı olmuştur. Doğu Anadolu'nun platoları ve dağları, Anadolu kalesinin en yüksek surlarını teşkil etmektedirler. Ve bu dağlar, barış zamanında hayvancılık besleme alanını, savaş zamanında ise aşılması güç surların görevini üstlenmektedir. Kargapazarı, Dumlu ve Palandöken dağları, tarih boyunca Erzurum'un savunmasında büyük rol oynamışlardır. Orta Anadolu bölgesinde ise yükseltisi 1000 m.yi aşan yüksek ovalar ve platolar bulunmaktadır. Konya Ovası, âdeta çevresi yüksek surlarla çevrili bir kale içini andırmaktadır ve buğday tarımı ile âdeta kalenin ambarını teşkil etmektedir.

Türkiye'nin denize bakan kıyı yamaçları, özellikle kuzey ve güney bölümünde, denize dik olarak inmektedir ve aşılması güç yalçın kale duvarlarını andırmaktadır. Ayrıca kalenin dış duvarlarında yaşayan insanların ihtiyaçlarını giderecek durumda olan kıyı ovaları da (kuzeyde Bafra, Çarşamba, güneyde Çukurova) bulunmaktadır.

Türkiye'nin yeryüzü şekilleri bakımından coğrafi bölgeler arasında karşılaştırma yapıldığında çok büyük farklılıklar görülür. Marmara ve Batı (Ege) Anadolu bölgeleri yükselti bakımından daha az değerler göstermekte ve çok verimli ovalara sahip bulunmaktadır. Öte yandan yükseltisi pek fazla olmayan dağların denizlere dik ve bu dağlara paralel uzanan akarsu vadilerinin yer alması nedeniyle, denizin etkisi yeryüzünün her yerinde etkisini göstermesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla insan yaşamı için en elverişli ortamı oluşturmaktadır. Sözgelimi burada Büyük Menderes Bölgesi en iyi örneği teşkil eder. Nitekim Evliya Çelebi Aydın yöresini gezerken, "Dağlarından yağ (Zeytin), ovalarından bal (İncir) akıyor." ibaresini kullanması bölgenin genel karakterini yansıtır.

İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yükseltisi nispeten fazla olmasına rağmen, fazla dağlık olmayıp, plato özelliği taşırlar. Bu özelliğinden dolayı, İç Anadolu bölgesinde Konya ovası, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Harran ovası gibi Türkiye'nin can damarı olan verimli ovalara sahiptir. Nitekim Konya Ovası, "Türkiye'nin Tahıl Ambarı" unvanını alması boşuna değildir. Öte yandan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) tamamlandığında, medeniyetlerin beşiği olan Harran ovasının yeniden canlanması gündemdedir.

Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri yeryüzü şekilleri bakımından birbirine benzer özellikler gösterir. Her iki bölgede denize paralel yüksek sıradağlar uzanır. Dağlar çok yüksek ve sarp olduğundan yerleşme açısından pek elverişli değildir. Bu nedenle her iki bölgede dağlık alanlardan kıyı kesimlerine ve diğer bölgelere doğru hızlı bir göç hareketi görülür.

Doğu Anadolu Bölgesi ise hem yükseltisi çok fazladır ve hem de yüksek dağlar bulunmaktadır. Bu bölgenin genel karakterini yüksek dağlar ve platolar oluşturur. Bu nedenle bu bölgemizde tüm yerleşmeler dağlar arasında kalan havzalara sıkışmış durumdadır. Öte yandan havzalarda bile yaşam şartlarının pek elverişli olmayışı nedeniyle bölgeden sürekli göç hareketi yaşanmaktadır.

Türkiye, oldukça yüksek, dağlık bir kara parçasını oluşturur. Bu özelliği ile kıtaların yücesi Asya'ya benzese de ondan ortalama 100 m.den daha yüksektir. Bilindiği gibi, dağ devletleri savunma açısından büyük avantajlara sahiptir. Daha yakın tarihte Afganistan, Rus işgâli sırasında, söz konusu bu avantajının yararlarını görmüştür.

Çanakkale Savaşları, coğrafi bir yaklaşımla ele alındığında, coğrafyanın önemi açıkça görülür. Gerçekten bugün bile Gelibolu Yarımadası'nı ve Çanakkale Boğazı'nı gezip gören bir insan, bölge topografyasının cazibesine kapılır. Savaşların geçtiği yarımadadaki önemli tepelerin hepsi, tatlı su kaynaklarının hemen tamamı, Türk askerlerinin kontrolü altında kalmıştır. Öte yandan boğazın topografik özelliği, düşman gemilerinin ilerlemesine engel olmuştur. Bölgeye hakim tepeler ve tatlı su kaynaklarının mevcudiyeti, Türk Ordusunu, düşman kuvvetlere karşı üstünlük sağlamıştır. Tüm bu coğrafi avantajlara ek olarak, iklim şartları da Türk tarafına avantaj sağlamıştır. Gelibolu Yarımadası'na yapılan çıkartma gecesi aniden çıkan fırtına, İngiliz kuvvetlerinin farklı bölgeden karaya çıkmasına yol açmış ve bu gelişme savaşın seyrini değiştirmiştir.

Türkiye'nin bu özelliğinden dolayı, yakın geçmişte özellikle Orta Anadolu Bölgesi hiçbir zaman düşman işgâline uğramamıştır. Osmanlı Devleti'nin yıkılışı ile birlikte Türk Milleti bağımsızlık hareketlerini Orta Anadolu bölgesinde başlatmış ve bu bölgeyi bir kale gibi kullanmıştır. İstiklâl Savaşı iyi tahlil edildiğinde, Anadolu'nun yeryüzü şekillerinin ne kadar büyük avantaj sağladığı açıkça görülür.