Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon
29 sonuçtan 11 ile 20 arası
  1. #11
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    --------------------------------------------------------------------------------

    Konu 9

    OSMANLI DEVLETİ’NİN YÜKSELME DEVRİ
    İstanbul’un Fethi (1453)
    İstanbul’ un fethinde;
    • İstanbul’a hakim olan Bizans’ın Osmanlı toprak bütünlüğünü bozması
    • Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu beyliklerini kışkırtması ve Osmanlı yönetimine karşı ayaklanan şehzadeleri desteklemesi
    • Bizans’ın Hristiyan dünyasını kışkırtarak Haçlı Seferlerine neden olması
    • İstanbul’un kara ve deniz ticareti bakımından önemli bir coğrafi konuma sahip olması
    • Hz.Muhammed’in Müslüman komutanları İstanbul’un fethi için teşvik etmesi
    etkili olmuştur.
    İstanbul’un Fethinin Türk ve Dünya Tarihi Bakımından Önemli Sonuçları
    • Osmanlı Devleti’nin Asya ile Avrupa toprakları birleşmiş, böylece toprak bütünlüğü sağlanmıştır.
    • Karadeniz ile Akdeniz arasındaki su yolları Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir. İstanbul’un fethinden sonra Kuzey ve Doğu Avrupa’dan gelen ticaret yolları bütünüyle Türklerin denetimine girmiştir.
    Boğazların savunulması kolaylaşmış ve Osmanlı Devleti tabii başkentine kavuşmuştur. Roma İmparatorluğu’nun son kalıntısının ortadan kalkması ile Türk sultanları büyük bir itibar ve saygıya ulaşmıştır.
    • Osmanlı Devleti merkeziyetçi, mutlak bir imparatorluk haline gelmiş ve devlet Yükselme Devri’ne girmiştir.
    • Karadeniz, Akdeniz ve Ege ticaretinin Türklerin eline geçmesi, Avrupa devletlerini Coğrafi Keşiflere yöneltmiştir.
    • Bizans İmparatorluğu yıkılmış, ticari çıkarları elden giden Venediklilerle Osmanlıların arası bozulmuştur.
    • İstanbul’un fethi surların yıkılabileceğini göstermiştir. Bu durum Avrupa’da feodalitenin yıkılmasına ve merkeziyetçi devletlerin kurulmasına ortam hazırlamıştır.
    • İstanbul’un fethi Ortaçağ’ın sonu, Yeniçağ’ın başlangıcı kabul edilmiştir.
    • İstanbul’dan İtalya’ya giden Bizanslı bilginler burada Rönesans hareketlerinin başlamasına katkıda bulunmuştur.
    • Türkler İstanbul’u fethettikten sonra halka din ve vicdan hürriyeti tanımışlar ve Ortodoks Kilisesi’ni koruma altına almışlardır. Böylece; Hristiyan dünyasının birleşmesinin engellenmesi, Katolik Kilisesi’ne karşı güç oluşturulması ve halka hoşgörülü davranıldığının kanıtlanması amaçlanmıştır.
    Balkanlarda Fetihlerin Devam Etmesi
    Balkanlarda Fetihlerin Devam Etmesi
    Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar üzerine yürümesinde;
    • Balkan devletlerinin her fırsatta tek tek veya birleşerek saldırıya geçmeleri
    • Balkan uluslarının İstanbul’un fethinden sonra Türklerin Avrupa içlerine ilerlemelerini engellemek amacıyla Haçlı ordusu kurmaya çalışmaları ve Fatih’in bu birleşmeyi engellemek istemesi
    • Türklerin Avrupa’da genişlemek ve önceden fethedilen yerlerde hakimiyetlerini pekiştirmek istemeleri
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Anadolu’da Hakimiyet Mücadelesi
    Fatih döneminde Anadolu’daki faaliyetlerin temelinde;
    • Anadolu’daki Türk siyasal birliğinin sağlanması
    • Anadolu’nun tamamına hakim olunarak yabancı güçlerin (Amasra’da Cenevizliler, Trabzon’da Pontus Rumları vs.) Anadolu’dan atılmak istenmesi
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Anadolu’ daki seferler sonucunda Cenevizlilerden Amasra alınmış, Trabzon Rum İmparatorluğu’na son verilmiş, Candaroğullarından Sinop, Karamanoğullarından Konya alınmış, Akkoyunlular Otlukbeli Savaşı’nda mağlup edilerek Doğu Anadolu egemenlik altına alınmıştır.
    Denizlerdeki Gelişmeler
    Osmanlı – Venedik Savaşları (1463 – 1479)
    Osmanlı Venedik ilişkilerinin bozulmasında;
    • Fatih’in Balkanlar ve Adalar Denizi’nde yürüttüğü fetih hareketlerinin Venediklileri rahatsız etmesi
    • Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu ticaret yollarına hakim olmasından sonra Venedikliler ve Cenevizlilerin ticari çıkarlarını önemli ölçüde kaybetmeleri
    • Osmanlı İmparatorluğu’nun kıyılarında ve hakimiyet alanlarının yakınlarında güçlü denizci devletlerin etkili olmasını istememesi
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Osmanlı İmparatorluğu, Venediklileri işgal ettikleri yerlerden çıkarmış ve kara ordularını bozguna uğratmıştır. 1479’da Osmanlı İmparatorluğu ile Venedikliler arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Venedikliler, işgal ettikleri yerleri boşaltmayı, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş tazminatı ve vergi ödemeyi kabul etmişlerdir.
    Osmanlı İmparatorluğu, Hristiyan birliğini parçalamak ve doğudan gelen ticaret mallarını Venedikliler aracılığıyla Avrupa’ya pazarlamak amacıyla Venediklilere kapitülasyonlar vermiştir.
    Kırım’ın Osmanlı İmparatorluğu’na Bağlanması
    1475’te Kırım’a düzenlenen sefer sonucunda;
    • Cenevizlilerden Kefe, Menküp ve Azak gibi şehirler alınmıştır. Böylece, Karadeniz’de Cenevizlilerin hiç kolonisi kalmamıştır.
    • Kırım’daki taht kavgaları sona ermiştir.
    • Karadeniz Türk gölü haline gelmiş ve İpek Yolu tamamen Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir.
    1478’den itibaren Kırım Hanlığı Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir devlet haline gelmiştir. Kırım’ın Osmanlı hakimiyetine girmesiyle, devletin sahip olduğu topraklar Lehistan ve Rus sınırına kadar genişlemiştir.
    Fatih’in vefat etmesinden sonra Osmanlı tahtına II. Bayezid çıkmıştır (1481 – 1512).
    II. Bayezid, Osmanlı tahtına çıktıktan sonra kardeşi Cem Sultan isyan etmiş, kardeşler arasında taht kavgaları başlamıştır. Yapılan savaşlarda başarılı olamayan Cem Sultan, Balkanlara geçmek isterken Rodos Şövalyelerine esir düşmüştür. Papa ve Fransa kralı, Cem Sultan’ı Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kullanmaya çalışmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Bu gelişmeden sonra Cem Sultan Papa tarafından zehirletilerek öldürülmüştür.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101831
    Cem Sultan’ın isyan etmesi;
    • Osmanlı Devleti’nin pasif bir politika takip etmesine neden olmuştur.
    • İspanya’da yaşayan Müslümanlara gerekli yardım yapılamamıştır.
    İslam Dünyasında Birliği Sağlama Çalışmaları
    Osmanlı – İran İlişkileri
    Yavuz Sultan Selim döneminde İran’a sefer düzenlenmesinde;
    • Şah İsmail’in Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki topraklarına hakim olmasını engellemek
    • Safevilerin Anadolu’da propaganda yapmasını ve isyanlar çıkarmasını önlemek
    • İslâm dünyasında birlik ve beraberliği sağlamak
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Osmanlı kuvvetleriyle Safevi kuvvetleri Çaldıran Ovası’nda karşılaştı. Taraflar arasında yapılan Çaldıran Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazanmıştır (1514).
    Bu savaşın sonucunda;
    • Doğu ve Güneydoğu Anadolu tamamen Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir.
    • Safevilerin Anadolu için oluşturdukları tehdit önlenmiş ve İran’dan geçen ticaret yollarının denetimi Osmanlıların eline geçmiştir.
    Çaldıran Savaşı’ndan dönen Osmanlı ordusu, Maraş, Elbistan ve Malatya çevresine hakim olan Dulkadiroğullarını Turnadağ Savaşı’nda yenerek bu beyliği topraklarına katmışlardır (1515). Böylece, Anadolu’da kesin olarak Türk siyasal birliği sağlanmıştır.
    Osmanlı – Memlük İlişkileri
    Yavuz Sultan Selim, Anadolu Türk birliğinden sonra İslâm dünyasını da birleştirmeyi amaçlıyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti için tehlikeli gördüğü Memlüklere karşı hazırlık yaparak Mısır Seferi’ne çıkmıştır (1516).
    Mısır Seferi’nin sonucunda;
    • Suriye, Filistin ve Mısır’ın tamamı Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmiştir.
    Kutsal yerler (Hicaz) Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.
    • Osmanlı İmparatorluğu, İslâm dünyasının en büyük siyasal gücü haline gelmiş ve Müslüman ulusların koruyuculuğunu üstlenmiştir.
    • Memlükler Devleti yıkılmış ve Baharat Yolları Osmanlıların hakimiyeti altına girmiştir. Ancak Avrupalıların Coğrafi Keşifleri yapmaları Osmanlıların bu yollardan gerektiği gibi yararlanmasını engellemiştir.
    • Halifelik Osmanlı İmparatorluğu’na geçmiş ve kutsal emanetler İstanbul’a getirilmiştir. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu teokratik bir karakter kazanmıştır.
    • Kuzey Afrika’da fetihler başlamış, Kıbrıs, Girit ve Rodos adaları dışında Doğu Akdeniz, Osmanlı egemenliği altına girmiştir.
    Osmanlılar Zirvede
    Osmanlı – Macar İlişkileri
    Mohaç Meydan Savaşı (1526)
    Kanuni Sultan Süleyman;
    • Macaristan ile aralarındaki sorunları çözmek
    • Alman İmparatoru Şalken’e esir düşen Fransa Kralı I. Fransuva’yı kurtararak Avrupa’da Hristiyan birliğini bozmak amacıyla Macaristan üzerine sefere çıktı. İki devlet arasında yapılan Mohaç Savaşı, Osmanlıların galibiyetiyle sonuçlandı (1526). Bu savaştan sonra;
    • Macaristan sorunu çözülmüş ve Macaristan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır.
    • Macaristan’ın alınmasından sonra Osmanlı - Avusturya savaşları başlamıştır.
    • Fransa Kralı I. Fransuva Almanya’nın esaretinden kurtarılmış ve Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa arasında dostluk dönemi başlamıştır.
    Osmanlı – Avusturya İlişkileri
    Kanuni döneminde Osmanlı – Avusturya ilişkilerinin temelinde Macaristan’a hakim olma isteği yatıyordu. Bu nedenle Avusturya Arşidükü Ferdinand Macaristan’a girdi. Kanuni, hem Avusturyalıları Macaristan’dan çıkarmak hem de Alman İmparatoru Şalken’in Avrupa’daki üstünlüğünü sona erdirmek amacıyla sefere çıktı.
    Kanuni’nin Almanya içlerine kadar ilerlemesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır (1533).
    Osmanlı İmparatorluğu İstanbul Antlaşması’yla; Avusturya’ya üstünlüğünü kabul ettirerek yaptırım gücü elde etmiştir. Böylece, Orta Avrupa’da Osmanlı İmparatorluğu hakim güç haline gelmiştir.

  2. #12
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Osmanlı – Fransız İlişkileri
    1535 yılında iki taraf arasında ticaret ve dostluk antlaşması imzalandı. Bu antlaşma iki hükümdar yaşadığı sürece yürürlükte kalacaktı. Eşit haklar üzerine kurulan bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu;
    • Coğrafi Keşiflerin etkisiyle ülkede sönükleşmeye başlayan ticaret faaliyetlerini canlandırmayı
    • Avrupa devletleri arasına girerek dengeleri kendi lehine çevirmek ve Türk dünyasına karşı kurulmaya çalışılan Hristiyan birliğini parçalamayı
    amaçlamıştır.
    1535’te yapılan antlaşma ile Fransızlara ticari, şahsi, adli ve idari alanlarda imtiyazlarla seyahat, ikamet, ibadet ve kazanç elde etme serbestiyeti verilmiştir. Ticari imtiyazlarla Fransızlara, Osmanlı limanlarını kullanma ve düşük vergi ödeme hakkı verilmiştir. Ayrıca, diğer Avrupa devletlerinin sadece Fransız bayrağı altında Osmanlılarla ticaret yapabilmesi kararlaştırılmıştır.
    Adli imtiyazlarla yabancıların işledikleri suçlardan dolayı, Osmanlı Devleti tarafından değil, uyruğu olduğu devletin konsoloshanesi tarafından yargılanması kabul edilmiştir.
    Fransızlar, Osmanlılarla yakınlaşmadan dolayı elde ettikleri çıkarlardan vazgeçemedikleri için kendilerini Türk dostu olarak göstermişlerdir. Fakat zaman zaman Osmanlı Devleti’ne karşı Avrupa devletleriyle anlaşarak ikili politika izlemişlerdir. Herşeye rağmen Osmanlı – Fransız ilişkilerinde önemli sorunlar çıkmamıştır. Bunu da Osmanlı Devleti sürekli tavizler vererek sağlamıştır.
    1535 yılında imzalan dostluk ve ticaret anlaşması,d,n ayrılıklarının devletin çıkarları sözkonusu olduğunda ne kadar önemsiz olduğunu oktaya çıkarmıştır.
    Akdeniz’de Üstünlük Sağlanması
    Preveze Deniz Zaferi
    Osmanlı donanmasıyla Haçlı donanması Preveze Körfezi’nde karşılaştılar. Yapılan deniz savaşını Osmanlı donanması kazandı (1538).
    Preveze Deniz Savaşı’nın sonucunda;
    • Akdeniz egemenliği bütünüyle Osmanlıların eline geçmiş ve Türk gölü haline gelmiştir.
    Kıbrıs’ın Fethi (1571)
    Osmanlı İmparatorluğu;
    • Akdeniz ticaretinin ve Anadolu sahillerinin güvenliğini sağlamak
    • Kıbrıs’ta üstlenen Hristiyan şövalyelerin ticaret gemilerine saldırılarını engelleyerek Akdeniz hakimiyetini pekiştirmek
    • Venedikleri Kıbrıs adası için ödedikleri vergileri kestiklerinden dolayı cezalandırmak
    gibi nedenlerden dolayı adanın alınmasına karar verdi.
    Kıbrıs’ın fethinden sonra;
    • Venedikliler Doğu Akdeniz’den çıkarılmış ve burası tamamen Osmanlı hakimiyeti altına girmiştir.
    • Anadolu sahilleri ile Mısır ve Suriye deniz yollarının güvenliği sağlanmıştır.
    • Konya ve çevresindeki illerden Türk aileler Kıbrıs’a yerleştirilmiştir. Ayrıca, Kıbrıs merkeze bağlı bir eyalet haline getirilmiştir.
    Kıbrıs’ın fethi Avrupalıları harekete geçirmiş, Papa’nın kışkırtmaları sonucunda İspanya, Malta, Venedik, Ceneviz ve diğer İtalyan devletleri birleşerek bir Haçlı donanması kurmuşlardır. Haçlı donanması İnebahtı Körfezi’nde Osmanlı donanmasını yakmıştır (1571). Osmanlı donanmasının İnebahtı’da yanması, Akdeniz’de Osmanlı hakimiyetinin sarsılmasına neden olmuştur.
    Sokullu’nun Kanal Projeleri
    Don – Volga Kanalını Açma Girişimi
    II. Selim döneminde Sokullu kanal projesini gerçekleştirmek için harekete geçti.
    Osmanlı İmparatorluğu, Don – Volga kanalını açmakla;
    • Rusların güneye yayılmasını, güçlenmesini ve Türk hanlıklarına verdiği zararın önlenmesini
    • Karadeniz’den çıkarılacak donanmayı Hazar Denizi’ne geçirerek İran’ı kıskaç altında tutmayı
    • İpek Yolu’nun canlanmasını sağlamayı
    • Orta Asya’daki Türklerle iyi ilişkiler kurmayı ve gerektiğinde yardım yapmayı
    • Kafkasya’nın bütününe hakim olmayı
    amaçlamıştır. Don ile Volga nehirleri arasında kanal açılamamıştır.
    Süveyş Kanalı Projesi
    Osmanlı Devleti Süveyş Kanalı Projesiyle;
    • Hindistan kıyılarını Portekizlilerin baskısından kurtarmayı
    • Akdeniz ticaretini canlandırmayı
    • Güney Asya’daki Müslümanları Avrupalılara karşı korumayı
    amaçlamıştır. 1568’de gündeme gelen proje gerçekleşmemiştir.
    Hint Okyanusu’nda Üstünlük Sağlama Mücadeleleri
    Kanuni döneminde;
    • Hint deniz ticaret yolunu açmak ve denetimini ele geçirmek
    • Portekizlileri Hint Okyanusu’ndan atmak
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101832
    • Müslüman devletlere ve tüccarlara yardım etmek
    gibi amaçlarla Hindistan’a dört defa deniz seferi yapılmıştır. Seferler genellikle Osmanlıların başarısızlıklarıyla sonuçlanmıştır.
    Hint deniz seferlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasında;
    • Portekizlilerin zenginleşmelerini borçlu oldukları Hindistan bölgesinin ekonomik değerini kavramaları ve savaşlara iyi hazırlanmaları
    • Hindistan’daki Müslüman devletlerin Osmanlı İmparatorluğu’na gerekli yardımı yapmamaları ve Portekizlilerle anlaşmaları
    • Osmanlı gemilerinin okyanus koşullarına uygun olmaması
    • Kanuni’nin gayretlerine rağmen bölgenin ekonomik değerini anlayamayan devlet adamlarının seferlere gereken önemi vermemeleri
    gibi nedenler etkili olmuştur

  3. #13
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 10

    OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
    Osmanlılarda Devlet Anlayışı
    I. Murat döneminde “devlet yönetiminin hükümdar ve oğullarına ait olduğu” kural haline gelmiştir. Fatih döneminde devletin bütünlüğünü korumak için padişahlara kardeşlerini öldürme izni verilmiştir. Bu kanunname ile Osmanlı İmparatorluğu merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir karakter kazanmıştır.
    XVI. yüzyıl başlarında halifeliğin Osmanlı padişahlarına geçmesinden sonra Osmanlı Devleti, mutlakiyetçi ve teokratik bir imparatorluk haline gelmiştir. XVII. yüzyıl başlarında I. Ahmet’ten sonra veraset sisteminde değişiklik yapılarak “Yönetimin hanedanın en yaşlı üyesinin hakkı olduğu” kabul edilmiştir.
    Merkez Teşkilatı
    Divan-ı Hümayun
    Bugünkü Bakanlar Kurulu’na benzeyen Divan-ı Hümayun’da devletin önemli siyasal, sosyal, ekonomik, hukuksal sorunları görüşülürdü. Divan her milletten ve dinden vatandaşlara açıktı.
    Fatih’ten itibaren Divan üyelerinin fikirlerini rahatça söyleyebilmesi için padişahlar Divan toplantılarına katılmamıştır. Bu uygulamadan sonra Divan’a sadrazamlar başkanlık yapmaya başlamıştır.
    Böylece;
    • Sadrazamlık makamının önemi artmış ve sadrazamlar siyasal yönden güçlenmiştir.
    • Divan-ı Hümayun karar organı olmaktan çok danışma kurulu şeklinde çalışmaya başlamıştır.
    Toprak Yönetimi
    Öşrî ve Haraci topraklar özel mülkiyeti olan topraklardır. Bu toprakların sahipleri mülklerini satabilir, vakfedebilir veya miras bırakabilirdi.
    Miri topraklar ise devlete aittir. Devlet bu toprakları idaresine alır ve ekip biçmek koşuluyla halka dağıtırdı. Bu tür toprakları ekip biçenler kiracı durumunda olup toprakları satamazlardı. Toprağını üç yıl üst üste boş bırakanlardan üretim faaliyetlerini aksattıkları için “çiftbozan akçesi” adıyla vergi alınırdı. Miri araziler yirmibeş kısma ayrılmıştır. Başlıcaları şunlardır:
    1. Dirlik
    Asker yetiştirmek veya devlet memurlarının maaşlarını karşılamak amacıyla ayrılan devlet topraklarına dirlik denir. Miri arazilerin en önemli bölümü olan dirlik arazilerini işleyenler ödemeleri gereken vergileri devletin göstereceği memurlara veya sipahilere verirlerdi.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101833
    Dirlikler gelirlerine göre; Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere üçe ayrılmıştır.
    Tımar sisteminin Osmanlı Devleti’ne;
    • Devletin vergi toplama yükü azalmıştır.
    • Osmanlı ordusunun büyük bir bölümünü oluşturan tımarlı sipahiler sürekli savaşa hazır tutulmuştur.
    • Üretimin artışı ve devletin iktisadî yönden güçlenmesi sağlanmıştır.
    • Ülkede güvenlik sağlanmıştır.
    gibi faydalar sağlamıştır.
    2. İltizam Sistemi
    Osmanlı İmparatorluğu’nda XVI. yüzyılda bazı eyaletlerin vergi gelirlerinin açık artırma yoluyla belirli bir bedel karşılığında şahıslara satılmasına iltizam sistemi denilmiştir. Bu kişilere de mültezim adı verilmiştir.
    İltizam sisteminin uygulanması sonucunda;
    • Devlet eyaletlerin vergi gelirlerini peşin alarak nakit ihtiyacını karşılamış, alınan paralarla yönetici ve askerlerin maaşlarını karşılamıştır.
    • Mültezime bırakılan topraklarda asker yetişmemiş, tımarlı sipahilerin önemi azalmıştır.
    • Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve gerekli denetimlerin yapılmamasından dolayı halktan fazla vergi alınarak zor duruma düşürülmüştür.
    Ekonomik ve Sosyal Hayat
    Tarım ve Hayvancılık
    Osmanlı nüfusunun büyük bölümü köylerde ve mezralarda yaşadığı için ekonomik hayatın temeli tarımsal faaliyetlere dayanıyordu.
    Osmanlı İmparatorluğu geniş topraklarından ve farklı iklim koşullarından faydalanarak değişik ürünler yetiştirebilmiştir. Tarım ürünleri dünya ekonomisinin şartlarında büyük değişimler olduğu XVIII. yüzyıl başlarına kadar genellikle Osmanlı nüfusuna yeterli olmuştur. Ancak, zaman zaman susuzluk, çekirge salgınları ve diğer afetler yüzünden kıtlıklar yaşanmıştır. Bu gelişmeler dışında devlet, önlemler alarak toplumun sıkıntıya düşmesini engellemeye çalışmıştır.
    Hayvancılık, tarım ekonomisinin önemli unsurlarından biridir. Osmanlı Devleti’nde ulaşım, taşımacılık ve başta tarım olmak üzere insan gücünün üstünde kuvvet kullanılması gereken bütün üretim dallarında hayvanlardan yararlanılmıştır.
    Ticaret
    Fatih döneminde, ülke sınırlarının genişlemesi ve doğudan gelen ticaret yollarının Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi ticaretin gelişmesini sağlamıştır. XV. ve XVI. yüzyıllarda Türk tüccarları uluslararası alanda görülmeye başlamıştır.
    Osmanlı Devleti, ticaret faaliyetlerini teşvik etmiş, vergileri düşük tutmuş, Avrupalı devletlere ticari imtiyazlar vermiş, önemli ticaret şehirlerine kapalı çarşılar, bedestenler ve hanlar yaptırmıştır. Bu çalışmaların yanında devletin doğudan gelen ticaret yollarını ele geçirmesi ülkede ticari canlılığı artırmıştır.
    Sanayi
    Osmanlı Devleti’nde esnaflar, Lonca adı verilen teşkilatlara üye idi. Her esnaf kendi çalışma alanıyla ilgili bir loncaya üye olarak koruma ve denetim altına girerdi. Osmanlı şehirlerinde ekonomik hayatın temeli durumunda olan loncaların dışında esnaflık ve zanaatkarlık yapmak mümkün değildi.
    Loncaların başlıca görevleri;
    • Ürünlerin kaliteli yapılmasını sağlamak ve fiyatları belirlemek
    • Esnaflarla hükümet arasındaki ilişkileri düzenlemek
    • Üyelere kredi sağlamak ve zararlarını karşılamak
    • Mesleki eğitim vermek
    idi.
    Müslümanlar ile diğer dinlere mensup olan halk arasında ayrım yapılmamıştır. Osmanlı ülkesinde gayrimüslimler diledikleri işlerde çalışırlar, ibadetlerini serbestçe yaparlar, kendi dillerine ve dinlerine göre eğitim görürlerdi. Bütün halk aynı huzur, güven ve varlık ortamını paylaşarak barış içinde beraberce yaşarlardı. Gayrimüslimler askere alınmamış, bunun yerine askerlik yapabilecek erkekler devlete cizye adıyla vergi ödemişlerdir. Ticaret hayatında sürekli ve istikrarlı bir faaliyet gösteren gayrimüslimler zenginliklerini artırmışlar ve Osmanlı ülkesinde ticari hayata hakim olmuşlardır.
    Osmanlı Devletin’nde Hukuk
    Osmanlı Devleti fethettiği yerlerdeki halkın Osmanlı yönetimine uyum sağlamasını kolaylaştırmak amacıyla yürürlükteki kanunları bir süre kaldırmamıştır.
    Osmanlı Devleti’nde hukuk; şer’i ve örfi hukuk olmak üzere iki temele dayanıyordu. Örfi hukukun şer’i hukuk kurallarına ters düşmemesine özen gösterilmiştir.
    Eğitim ve Öğretim
    Medrese
    Osmanlı tarihinde ilk medrese Anadolu Selçukluları örnek alınarak Orhan Bey döneminde İznik’te kurulmuştur (1331).
    Daha sonraki dönemlerde başta Bursa, Edirne ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde medrese kurulmuştur.
    Osmanlı medreseleri Tanzimat’a kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim hayatında etkili olan kişileri yetiştirerek XIV. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar geçen döneme damgasını vurmuştur.
    Enderun
    Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkar yetiştirmek amacıyla kurulan saray okuluna Enderun denilmiştir. İlk defa II. Murat tarafından Edirne sarayında kurulan bu okul, bazı düzenlemeler yapılarak ve ismi değiştirilerek 1910 yılına kadar devam ettirilmiştir.

  4. #14
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 11

    YENİÇAĞ’DA AVRUPA
    Coğrafi Keşifler
    Siyasal Nedenler
    Feodalitenin yıkılmasından sonra Avrupa’da güçlenen krallar, ticari alanda birbiriyle mücadeleye başladılar. Orta Avrupa ülkeleri arasında mücadeleler devam ederken, Batı Avrupa ülkeleri ise, mücadelelerini daha çok deniz aşırı alanlarda yoğunlaştırmışlardı. Amaçları; Çin ve Hindistan gibi zengin ülkelere ulaşmak ve buralardan alacakları malları Avrupa’ya taşımaktı. Avrupalı krallar dışarıdan gelen malların kontrolünü ele geçirerek zenginleşmeyi amaçlıyordu. Bu nedenle Portekizliler ve İspanyollar yeni yolların bulunması için denizcileri desteklemişlerdir.
    Jeopolitik Nedenler
    XV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu İpek ve Baharat Yollarının sona erdiği limanları ele geçirmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun amacı, doğudan gelen ticaret yollarına hakim olarak Avrupa devletlerini ekonomik yönden kendisine bağımlı hale getirmekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun Karadeniz ve Akdeniz’i Türk gölü haline getirmesi, Avrupa ülkelerini Akdeniz ticaretinden uzaklaştırarak Akdeniz’in batısına itmesi ve Kuzey Afrika’yı ele geçirmesi Avrupa ülkelerini yeni egemenlik alanları ve ticaret sahaları bulmaya zorlamıştır. Bu nedenle Avrupalılar yeni yollar ve zenginlik kaynakları aramaya başlamışlardır.
    Sosyo – Ekonomik Nedenler
    • XV. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da ticaret gelişmiş, yeni pazar ve hammadde kaynaklarına ihtiyaç duyulmuştur. Ticaretin gelişmesi paranın esası olan altın ve gümüş gibi değerli madenlere ihtiyacı artırmıştır. Bu durum fiyatları düşürmüştür. Avrupalılar bu sorunu çözmek için değerli madenlerin bol bulunduğu Asya ve Afrika’ya ulaşmayı amaçlamışlardır.
    • Uzak Doğu’dan Avrupa’ya gelen ipek, baharat, inci, porselen, fildişi ve kumaş gibi mallar İpek ve Baharat Yollarıyla ulaşıyordu. Bu yollara Venediklilerin, Mısırlıların ve Türklerin hakim olması maliyetleri artırıyordu. Ayrıca, sık sık çıkan savaşlar nedeniyle yollar kapanıyor ve mal akımı kesintiye uğruyordu. Bu nedenler yeni zenginlik kaynakları arayan Avrupalı devletleri Uzak Doğu’ya ulaşabilmek için yeni yollar aramaya yöneltmiştir.
    • Avrupalılar Doğu’nun zenginliklerine ulaşmayı amaçlamanın yanında Hristiyanlık dinini Avrupa dışında yaymayı da hedeflemişlerdir.
    Coğrafi Keşiflerin Sonuçları
    Sosyal ve Ekonomik Sonuçlar
    • Yeni ticaret yolları bulunmuş, İpek ve Baharat Yolları önemini kaybetmiştir. Bu gelişmeler sonucunda Akdeniz limanları ve ticareti önemini kaybederken Atlas Okyanusu limanlarının önemi artmıştır.
    • Yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda değerli maden taşınmıştır. Bu durum Avrupa’da temel zenginlik ölçüsü olan toprağın yerini altın ve gümüşün almasına neden olmuştur.
    • Avrupalılar ekonomik yönden zenginleşmişlerdir.
    • Kara ticaret yolları deniz ticaret yollarıyla rekabet edememiştir.
    • Uluslar arası ticaret faaliyetleri gelişmiştir. Avrupa’da ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşmiş ve soyluların topraklarına sahip olmuşlardır. Böylece, siyasal denge bozulmaya başlamıştır.
    • Avrupa’dan keşfedilen yerlere göçler olmuştur.
    • Keşfedilen yerlerde sömürgeler kurularak zenginlik kaynakları Avrupalılar tarafından yağmalanmıştır. Ayrıca, Avrupa ürünleri yeni pazarlar bulmuş ve daha sonra gerçekleşecek Sanayi İnkılabı’na ortam hazırlanmıştır.
    • Uzak sömürgelerden malların deniz yoluyla getirilmesi, Avrupa’daki liman şehirlerinin önemini artırmıştır. Bunun sonucunda şehirleşme faaliyetleri ve şehirlerin nüfusları artmıştır. Şehirleşme yeni sosyal grupların doğmasına, hayat seviyesinin yükselmesine ve yaşam tarzının değişmesine neden olmuştur.
    • Keşfedilen ülkelerin halkları ya soykırıma kurban gitmiş, ya da köleleştirilmiştir. Keşiflerden sonra köle ticareti artmıştır.
    Siyasal Sonuçlar
    • Yeni keşfedilen topraklar, keşifleri yapan devletlerin kendi malları haline gelmiş ve buralarda sömürge imparatorlukları kurulmuştur.
    • Avrupalı devletler arasında sömürge rekabetinden dolayı savaşlar çıkmıştır. Sömürgeci Avrupa devletleri diğer devletlere siyasal ve ekonomik alanlarda üstünlük sağlamışlardır.
    • Zenginleşen Avrupalı krallar savaş sanayisine daha fazla yatırım yapmaya başlamışlardır.
    • Okyanuslara açılacak durumda olmayan Osmanlı İmparatorluğu, tartışmasız durumdaki siyasal üstünlüğünü daha donanımlı ordu ve donanmaya sahip olan Avrupa devletleri karşısında kaybetmeye başlamıştır.
    Bilimsel ve Kültürel Sonuçlar
    • Yeni kıtalar, ırklar, uygarlıklar, hayvanlar ve bitkiler tanınmış, insanlarda merak ve araştırma isteği artmıştır.
    • Avrupa’nın bilim ve düşünce hayatında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Keşiflerin etkisiyle Avrupa’da gelişmeleri engelleyen durumları ortadan kaldıran Rönesans ve Reform hareketleri başlamıştır.
    • Kıtalar arası ticaret ve taşımacılık sayesinde zenginleşen Avrupalılar yeni bir hayat tarzı benimsediler. Bunlar kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyerek gelişmesini sağlamışlardır.
    Yeni keşfedilen yerlerdeki uygarlıklar söndürülmüştür.
    Rönesans Hareketleri
    Rönesans’ın başlamasında;
    • Kâğıdın ucuzlaması ve matbaanın kullanımının artmasıyla yeni buluş ve düşüncelerin geniş alanlara yayılması
    • Avrupa’daki kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkarları koruyan varlıklı kişilerin ortaya çıkması
    • Eski Yunan ve Roma’ya ait edebiyat, felsefe, bilim ve sanat eserlerinin incelenmesi ve bunların akademilerde okutulması
    • Avrupalıların İspanya’daki Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığı ile İslâm uygarlığını tanıması
    Coğrafi Keşiflerle Avrupa halkının zenginleşmesi ve yaşam seviyesinin yükselmesi
    etkili olmuştur.
    Rönesans’ın Sonuçları
    • Avrupa’da hür düşünce ve yeni bir sanat anlayışı ortaya çıkmıştır.
    • Avrupa’da bilim alanında deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce yayılmış ve skolastik düşünce yıkılmıştır.
    • Hümanistler insanı ve doğayı konu alan, insanın ön plana çıktığı eserler ortaya koymuşlardır.
    • Avrupa’da eğitim – öğretim faaliyetlerine önem verilmiştir.
    • Bilimsel alandaki çalışmalar endüstrinin gelişmesine ortam hazırlamıştır.
    • Avrupa’da soylularla halk arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki çelişkiler artmıştır.
    • Pozitif düşüncenin gelişmesiyle Hristiyanlık dininin kutsal kitabı İncil ve din adamları eleştirilmiştir. Bunun sonucunda Avrupa’da Reform hareketleri başlamış ve kilisenin gücü azalmıştır.
    Reform Hareketleri
    Avrupa’da Reform hareketlerinin başlamasında;
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101834
    • Bozulan Katolik Kilisesi’nin bazı zümrelerin çıkarlarına uygun hareket etmesi ve dini ticarete alet ederek Endüljans adlı af belgesi sayesinde zenginleşmesi
    • Hümanizm sayesinde Hristiyanlığın kaynaklarına inilerek temel ilkelerin ortaya çıkarılması
    • Kağıt ve matbaa sayesinde iletişimin gelişmesi
    • Rönesans döneminde yetişen özgür düşünceli aydınların Katolik Kilisesi’ni tenkid etmeleri
    • Dinî kitapların ulusal dillere çevrilmesi ve matbaa sayesinde bol miktarda basılması
    etkili olmuştur.
    Reform’un Sonuçları
    • Avrupa’da mezhep birliği parçalanmıştır. Katolik ve Ortodoks mezhepleri yanında Protestan, Kalvenizm ve Anglikanizm mezhepleri ortaya çıkmıştır.
    • Papa ve din adamları saygınlıklarını kaybetmişlerdir. Katolik Kilisesi yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalmıştır.
    • Eğitim ve öğretim, kilisenin elinden alınarak laik eğitim anlayışı yaygınlaşmıştır.
    • Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde kilisenin topraklarına ve mallarına el konulmuştur.
    • Papa engizisyon mahkemeleriyle Katolik Kilisesi’nin otoritesini devam ettirmeye çalışmıştır.
    • Protestan krallar ve prensler egemen oldukları bölgelerde din işlerinin mutlak hakimi haline gelmiştir.
    • Reform hareketleri sonucunda Avrupa’da oluşan siyasal ayrılıklar, Osmanlıların Avrupa içlerine ilerlemesini kolaylaştırmıştır.
    Rönesans ve reform hareketleri Avruba' da gelişmei önleyen engelleri oratadan kaldırmıştır.
    Avrupa’da yaşanan Reform hareketleri Osmanlı ülkesinde etkili olmamıştır. Osmanlı Devleti, hakimiyeti altında yaşayan Hristiyan halka din ve inanç yönünden geniş haklar tanımıştır. Osmanlı Devleti’nin Hristiyan halkı kilisenin suistimaline karşı koruması mezheplerin ve savaşların çıkmasını engellemiştir.

  5. #15
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 12

    XVII.YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU
    Osmanlı İmparatorluğu’nun Duraklama Nedenleri
    Merkezi Yönetimin Bozulması
    Osmanlı merkezi yönetiminin bozulmasında;
    • XVII. yüzyıldan itibaren tahta çıkan padişahların devlet işlerine ilgisiz kalmaları ve ordunun başında seferlere çıkmamaları
    • Şehzadelerin sancaklara gönderilmemesinden dolayı, devlet işlerinde yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan devletin başına geçmeleri
    • Padişahların tecrübesizliğinden yararlanan saray kadınlarının ve ağalarının devlet yönetiminde etkili olmaları
    • Önemli makamların liyakata bakılmadan rüşvet ve iltimas yoluyla dağıtılması
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur.
    Ekonominin Bozulması
    • XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı ekonomisinin bozulmasında;
    • Coğrafi Keşiflerin etkisiyle ticaret yollarının yön değiştirmesi ve gümrük gelirlerinin büyük ölçüde azalması
    • XVII. yüzyılda Avusturya ve İran ile yapılan savaşların yüklü harcamalara yol açması
    • İhracatın azalması, ithalatın artması ve kapitülasyonların giderek Avrupalı devletlerin sömürü aracı haline gelmesi
    • Sömürgelerden Avrupa’ya yüklü miktarda altın ve gümüşün gelmesi, bu madenlerin bir miktarının Osmanlı ülkesine girmesi ve paranın değerini düşürerek enflasyonu artırması
    • Vergilerin yükseltilmesi üzerine köylerde yaşayan insanların vergilerini ödeyemeyerek tarımsal üretimi bırakmaları
    • Saray masraflarının artması
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Askeri Sistemin Bozulması
    • III. Murat döneminden itibaren kapıkulu ocaklarına kanunlara aykırı asker alınarak sayılarının artırılması
    • Yeniçerilerin geçim sıkıntısını ileri sürerek askerlik dışında işlerle uğraşmaları
    • İltizam sisteminin yaygınlaşması üzerine tımar sisteminin önemini kaybetmesi ve eyaletlerde asker yetiştirilmemesi
    • Denizcilikle ilgisi olmayan kişilerin donanmanın başına getirilmesi
    • Avrupa’da meydana gelen harp teknolojisindeki gelişmelerin takip edilmemesi
    gibi etkenler Osmanlı askeri sisteminin bozulmasına neden olmuştur.
    Sosyal Alandaki Bozulmalar
    Tımar sisteminin bozulması, nüfusun artması ve Anadolu’da çıkan Celâli isyanları halkın devlete olan güvenini sarsmıştır. XVII. yüzyılda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin nüfusları hızla artmış, bu durum şehirlerde işsizliğe ve güvenliğin bozulmasına neden olmuştur.
    Eğitim Sisteminin Bozulması
    • Osmanlı eğitim sisteminin temelini oluşturan medreselerin çağın gerisinde kalması ve Avrupa’da eğitim alanında meydana gelen yeniliklerin takip edilmemesi
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101835
    • Pozitif bilimlerin medreselerin müfredatından çıkarılması
    • Medrese öğrenimi görmemiş pek çok kişiye ilmi rütbeler verilmesi
    • Yeni doğmuş çocuklara müderrislik ünvanının verilmesi ve beşik uleması diye adlandırılan bir sınıfın ortaya çıkması
    Dış Etkenler
    • Coğrafi Keşiflerle zenginleşen ve ekonomilerini güçlendiren Avrupa devletleri, Rönesans ve Reform hareketleriyle düşünce ve bilim hayatında önemli atılımlar yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Avrupa’daki teknolojik ve bilimsel gelişmelere ayak uyduramamış, Avrupa’nın gerisinde kalmıştır.
    • XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu doğal sınırlarına ulaşmıştır. Sınırlarını çöllere, okyanuslara ve güçlü devletlere dayandıran Osmanlı Devleti duraklama sürecine girmiştir.
    • Avrupalıların Haçlı anlayışıyla Osmanlı İmparatorluğu’na hep birlikte saldırmaları duraklamaya neden olmuştur.
    XVII. Yüzyılda Osmanlı – Avusturya İlişkileri
    1593 – 1606 Osmanlı – Avusturya Savaşları
    Sokullu Mehmet Paşa döneminde imzalanan antlaşma tarafların karşılıklı saldırılarıyla bozulmuş ve iki devlet arasında savaşlar başlamıştır. İki devlet arasındaki savaş Avusturya’nın isteğiyle Zitvatorok Antlaşması imzalanarak sona erdirilmiştir (1606).
    Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı Devleti;
    • Avrupa’daki üstünlüğünü kaybetmiştir.
    • Avusturya kralı Osmanlı padişahına denk hale gelmiştir. Böylece, Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleriyle hukuki eşitlik dönemi başlamıştır.
    Viyana Kuşatması ve Osmanlı - Avusturya Savaşı
    Avusturya, Orta Avrupa’da gücünü artırmak için Macaristan’a egemen olma politikası izlemiştir. Macarlara yardım etmeyi kabul eden Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sefere çıkarak Viyana’yı ikinci defa kuşatmıştır (1683). Osmanlı orduları Viyana önlerinde bozguna uğrayarak geri çekilmiştir.
    Türklerin Viyana önlerinde bozguna uğraması, Avrupa’da büyük bir sevinç meydana getirmiş ve Papa’nın gayretleriyle Türkleri Avrupa’dan atmak amacıyla Kutsal İttifak kurulmuştur (1684). Bu ittifaka; Avusturya, Lehistan, Venedik, Malta şövalyeleri ve sonradan Rusya katılmıştır. 16 yıl devam eden savaşlarda Osmanlı Ordusu yenilmiş, kutsal İttifak devletleriyle Osmanlı Devleti arasında Karlofça Antlaşması imzalanmıştır (1699).
    Karlofça Anlaşması'yla;
    -Osmanlı Devleti Batıda ilk kez toprak kaybetmiştir.
    -Osmanlı Devleti Orta Avrubadaki egemenliğini kaybetmiştir
    -Avruba devletleri savunmadan saldırıya geçmiş ve askeri bakımdan üstünlükleri ortaya çıkmıştır.
    Karlofça Antlaşması’ndan sonra Rusya ile Osmanlı Devleti arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır (1700).
    İstanbul Antlaşması’yla;
    • Osmanlı Devleti, Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları’yla kaybettiği toprakları geri alabilmek amacıyla XVIII. yüzyılda Avusturya, Venedik ve Rusya ile savaşlar yapmıştır.
    İç İsyanlar ve Sonuçları
    İstanbul İsyanları
    İstanbul isyanları kapıkulu askerlerinden yeniçeriler ve sipahiler tarafından çıkarılmıştır.
    İstanbul isyanlarının çıkmasında;
    • Devlet yönetimindeki otorite boşluğundan yararlanan yeniçeri ağaları ve saray kadınlarının yönetimi olumsuz yönde etkilemeleri
    • Kapıkulu sisteminin değişmesi ve ocağa askerlikle ilgisi olmayan kişilerin alınması
    • Kapıkulu askerlerinin maaşlarının zamanında ödenmemesi veya ayarı düşük paralarla ödenmesi
    • Yeniçerilerin cülus bahşişi almak için sık sık padişah değiştirmek istemeleri
    • Devlet yönetiminde etkin olmak isteyen devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtması
    • Yeniçeri ve sipahilerin çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen padişah ve devlet adamlarını görevden uzaklaştırmak istemeleri
    • Kapıkulu askerlerinin disiplin altında tutulamaması
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    İstanbul isyanları devlet düzeni değiştirmeye olmayıp, yönetimi şahıslara karşı yapılmıştır.
    İstanbul isyanları sonucunda;
    • İsyancılar, daima isteklerini yaptırmayı başarmışlar ve Osmanlı merkezi idaresi üzerinde kapıkulu (özellikle yeniçeriler) askerlerinin etkisi artmıştır.
    • İsyancılar, padişah ve devlet adamlarını görevden almışlar, hatta öldürmüşlerdir.
    • İsyanlar İstanbul’da asayişin bozulmasına, halkın zor durumda kalmasına, şehirde yangınların çıkmasına ve yağmalamaların yapılmasına neden olmuştur.
    Celâli İsyanları
    XVII. yüzyılda Anadolu’da çıkan isyanlara “Celali İsyanları” denilmiştir.
    Celâli isyanlarının sonucunda;
    • Eyaletlerde devlet yönetiminin bozulması ve vergi toplamada adaletsiz davranılması
    • Dirlik sisteminin bozulması ve dirliklerin dağıtımında haksızlıkların yapılması
    • XVII. yüzyılda savaşların uzun sürmesi ve yenilgiyle sonuçlanmasından dolayı askerden kaçanların Anadolu’da eşkiyalığa başlaması
    • Devşirme asıllı devlet adamlarının Anadolu halkıyla kaynaşamamaları
    • Merkezi otoritenin zayıflaması
    • Kadı ve sancak beylerinin kanunlara aykırı davranarak halkı zor duruma düşürmeleri
    • Osmanlı – İran ve Osmanlı – Avusturya savaşları
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Celâli isyanlarının sonucunda;
    • Anadolu’da devlet otoritesi sarsılmıştır.
    • Anadolu’da huzur ve güvenlik bozulmuş, birçok şehir ve kasaba harap olmuştur.
    • Üretim faaliyetleri azalmış, ekonomi bozulmuştur.
    • Vergiler toplanamamış ve devletin gelirleri azalmıştır.

  6. #16
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 13

    XVIII.YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU
    Osmanlı – Rus İlişkileri
    Prut Savaşı ve Sonuçları
    Osmanlı Devleti’yle Rusya arasında Prut Savaşı’nın başlamasında Osmanlı Devleti’nin;
    • İstanbul Antlaşması’yla kaybettiği yerleri geri almak istemesi
    • Kırım Hanlığı ve İsveç Krallığı’nı Rusya’ya karşı korumak istemesi
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Türk ordusu, Prut nehri yakınlarında Rus ordusunu kuşattı ve Rusya Çarı I. Petro barış istedi (1711). Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Prut Antlaşması’yla; Osmanlı İmparatorluğu Azak Kalesi ve çevresini alarak Rusları Karadeniz’den uzaklaştırmıştır. Osmanlı Devleti Karlofça ve İstanbul Antlaşmalarıyla kaybettiği yerleri geri alma konusunda ümitlenmiştir. Ayrıca, Prut Savaşı sonunda Osmanlı – İsveç ilişkileri güçlenmiştir.
    Osmanlı – Venedik ve Avusturya Savaşları
    XVIII. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu ile Venedikliler arasında savaşların başlamasında;
    • Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması’yla kaybettiği Mora Yarımadası’nı geri almak istemesi
    • Venediklilerin Karadağlıları Osmanlılara karşı isyana kışkırtmaları
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Osmanlı Devleti, Venediklilere savaş açarak Mora Yarımadası’nı ele geçirmiştir (1715). Bu gelişme üzerine Karlofça Antlaşması’nın bozulduğunu ileri süren antlaşmanın garantör devleti Avusturya, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı (1716). Osmanlı Devleti, Avusturya’ya yenildi.
    Osmanlı – Venedik ve Avusturya savaşları Pasarofça Antlaşması’yla sona ermiştir (1718).
    Pasarofça Antlaşması’nın sonucunda;
    • Osmanlı Devleti; kaybettiği toprakları geri alamayacağını anlamış ve barışçı bir politika takip ederek elinde kalan toprakları korumaya çalışmıştır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101836
    • Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin üstünlüğünü kabul ederek, Avrupa’daki gelişmelerin paralelinde ıslahatlar yapmıştır. Lale Devri’yle başlayan Avrupa’nın etkisi gün geçtikçe artmıştır.
    • Balkanların kapısı durumundaki Belgrad’ın Avusturya’ya kaptırılmasından sonra bölgedeki güç dengesi Avusturya’nın lehine bozulmuştur.
    Osmanlı - Rusya ve Avusturya Savaşları (1736 - 1739)
    Osmanlı Devleti ile İran savaş halindeyken Rusya, Avusturya ile Osmanlı topraklarını paylaşmak amacıyla gizli bir ittifak kurdu.
    İki büyük Avrupa devletiyle savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, iki cephede de önemli başarılar kazanmıştır.
    Osmalı ordularının Gerileme Devri'de Avruba'nın iki güçlü devletini mağlup etmesinde,Humbaracı Ahmet Paşa'nın ıslahatlar ve savaş planları etkili olmuştur.
    Fransa’nın araya girmesiyle önce Avusturya, sonra Rusya ile ayrı ayrı Belgrad Antlaşması imzalanmıştır (1739).
    Belgrad Anlaşmalarının sonucunda;
    • Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’deki üstünlüğü kesinleşmiştir.
    • Rusların Boğazları tehdidi bir süre engellenmiştir.
    • XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en kârlı antlaşma olmuş ve Avrupa’da uzun süren barış döneminin başlangıcı olmuştur.
    • Antlaşmanın imzalanmasında arabuluculuk yapan Fransa, Osmanlı Devleti’nden yeni imtiyazlar elde etmiştir; kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiş ve Kudüs’teki kutsal yerlerin yönetimi Katolik olan Fransa’ya bırakılmıştır. Bu gelişmelerden sonra Fransa malları, Osmanlı ülkesinde iyi bir pazara kavuşmuştur.
    1768 – 1774 Osmanlı – Rus Savaşı
    Rusların Lehistan’ ın iç işlerine karışması Osmanlı - Rus savaşının başlamasına neden olmuştur (1768).
    Savaş sırasında Ruslar İzmir Çeşme limanında Osmanlı donanmasını yakmışlar, Rus Orduları karşısında başarısız olan Osmanlı Devleti barış istemiştir.
    Küçük Kaynarca Antlaşması ve Önemi
    1. Kırım Hanlığı bağımsız bir devlet olacak; sadece dini konularda Osmanlı halifesine bağlı kalacaktır.Bu madde ile;
    • Osmanlı Devleti ilk defa halkı Türk ve Müslüman olan bir toprak parçasını kaybetmiştir.
    • Osmanlı Devleti siyasal ilişkilerde ilk defa halifeliğin dinsel gücünden yararlanmışıtır. Böylece, Kırım ile dini ve kültürel bağların devam ettirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, askeri yönden Rusya’yı durduramayan Osmanlı Devleti’nin halifeliğin gücünden yararlanmaya çalışması zayıfladığını göstermektedir.
    2. Osmanlı ülkesinde yaşayan Ortodoksların himayesi Rusya’ya verilecektir.
    3. Rusya, Osmanlı ülkesinde istediği her yerde konsolosluk açabilecek ve İstanbul’da sürekli elçi bulundurabilecektir.
    2. ve 3. maddelerle;
    • Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasına ortam hazırlanmıştır.
    • Osmanlı ülkesi Rusya’nın etkisine açık hale gelmiştir.
    • Osmanlı ülkesinde yaşayan Ortodoksların isteklerini Rusya’ya iletme imkanı doğmuştur.
    4. Rusya diğer Avrupa devletlerinin yararlandığı kapitülasyonlardan faydalanacaktır.
    5. Rusya Karadeniz’de donanma bulundurabilecek ve Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz’de serbestçe dolaşabilecektir.
    Bu madde ile;
    • Karadeniz Türk gölü olma özelliğini kaybetmiştir.
    • Rusya tarihinde ilk defa İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını geçerek sıcak denizlere çıkma imkanı elde etmiştir.
    Osmanlı – Fransa İlişkisi (1798 – 1801)
    Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne ait olan Mısır eyaletini işgal etmesinde;
    • Orta Doğu’ya egemen olarak İngiltere’nin sömürgelerine giden yolları ele geçirmek ve bölgedeki İngiliz çıkarlarına darbe vurmak istemesi
    • Fransa’nın Yedi Yıl Savaşları’ndaki kayıplarını telafi etmeye çalışması
    • Mısır’ın stratejik ve ekonomik yönlerden önemli bir konumda bulunması
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    Fransızların bölgeye (Akdeniz’e) yerleşmesi çıkarlarına ters düşen İngiltere ve Rusya ittifak yaparak Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldılar.
    Donanması yanan Napolyon Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak amacıyla Suriye üzerine yürüyerek Akka kalesine kadar ilerledi. Burada Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizam – ı Cedit ordusuyla yapılan savaşı Napolyon kaybetti (1799). Bir süre daha devam eden savaş El – Ariş Antlaşması’yla sona ermiştir (1801).
    Bu antlaşma ile;
    • Mısır yeniden Osmanlı idaresine girmiştir.
    • İngiltere, doğu ticaret yolunu tehdit eden Fransa’yı etkisiz hale getirerek Akdeniz’de üstünlük sağlamıştır.
    Osmanlı Devleti varlığını devam ettirrebilmek için denge politikasını izlemeye başlamıştır.

  7. #17
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 14

    XVII. VE XVIII. YÜZYILLARDA ISLAHAT HAREKETLERİ
    XVII. Yüzyıl Islahatları ve Özellikleri
    II. Osman
    Osmanlı tarihinde ilk köklü ıslahat girişimleri II. Osman döneminde (1618 – 1622) başlamıştır. II. Osman dönemi yenilikleri şunlardır:
    • II. Osman, saray dışından evlilik yaparak sarayı halka açmıştır.
    • Şeyhülislam’ın fetva vermek dışındaki yetkilerini elinden aldı. Böylece ilmiye sınıfının devlet işlerine karışması engellenmiştir.
    • Zamanın ihtiyaçlarına göre yeni kanunların yapılması planlanmıştır.
    • II. Osman Hotin Seferi’nde yeniçerilerin durumunu görünce Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak istedi. Ancak, Genç Osman düşüncelerini zamansız açığa vurduğundan ve ıslahatlar sırasında kendisine yardımcı olacak tecrübeli devlet adamı olmadığından ıslahat planları gerçekleştirilememişt ir.
    IV. Murat
    • Yeniçeri ve sipahi zorbaları ortadan kaldırıldı. Bu durum İstanbul’da asayiş ve güvenliğin kurulmasını sağlamıştır.
    • Bütçe açığının saray masraflarının çokluğundan ve lüzumsuz hediye ve bahşişlerden kaynaklandığını görünce bunları azaltmaya çalışmıştır.
    • Mali yılın bütçesini önceden hazırlamıştır.
    • Divan üyeleri ve diğer yöneticilerden hazineye para aktarmıştır.
    • Hazineye borcu olan kişilerden bu borçları tahsil etmiştir.
    Köprülü Mehmet Paşa
    Köprülü Mehmet Paşa;
    • Memleketin iç durumunu ele aldı. Dini yönden fikir ayrılığına düşen İstanbul ulemasını değişik yerlere göndererek kargaşaya son vermiştir.
    • Maliyeyi düzene sokan Köprülü Mehmet Paşa, Kuyucu Murat Paşa ve IV. Murat gibi baskı ve şiddet kullanmıştır. Onun ölümünden sonra, kendi tavsiyesiyle oğlu Fazıl Ahmet Paşa sadrazamlığa getirilmiştir.
    • Ordu ve donanmayı ele aldı. Çanakkale Boğazı’nı ablukaya alan Venedik donanmasını buradan uzaklaştırıp, Venedik tarafından işgal edilen Limni, Bozcaada ve Gökçeada’yı geri alarak Akdeniz yolunu açmış ve Girit Adası’na yardım göndermiştir.
    • Erdel Beyi Rakoçi ve Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın isyanlarını bastırarak asayişi sağlamıştır.
    • Tımarlar eskiden olduğu gibi savaşlarda yararlılık gösterenlere verilmiştir. Anadolu ve Rumeli’deki tımarlı sipahilerin gerçek mevcudunu öğrenmek için yoklamalar yapılmıştır. Haksızlık ve zorbalık yapan devlet memurları engellenerek kanun hakimiyeti kurulmaya çalışılmıştır.
    • Devletin duraklamasının ve kötü gidişatın durdurulması için neler yapılması gerektiğine ilişkin devlet ileri gelenlerinden raporlar alınmıştır. XVII. yüzyılın önemli şahsiyetlerinden biri olan Koçi Bey, devletin Kanuni’den sonra düştüğü sıkıntıları, kurumların nasıl bozulduğunu anlattığı “Koçi Bey Risalesi” adlı raporunu IV. Murat’a takdim etmiştir.
    • İran üzerine iki defa sefer düzenlendi. Bu seferler sırasında Anadolu’daki Celâliler ortadan kaldırılmış, emniyet ve güvenlik sağlanmıştır.
    • Uyuşturucu maddelerin ve tütünün kullanımı, gece sokağa çıkılması yasaklanmıştır.
    Tarhuncu Ahmet Paşa
    Tarhuncu Ahmet Paşa mali alanda ıslahatlar yaparak devletin gelir – gider dengesini sağlamaya çalışmıştır. Tarhuncu Ahmet Paşa;
    • Bazı illerin gelirinin iltizama verilmesini, dirlik sahiplerinin gelirlerinin bir kısmının da hazineye aktarılmasını sağlamıştır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101837
    • Bütçe açığının saray masraflarının çokluğundan ve lüzumsuz hediye ve bahşişlerden kaynaklandığını görünce bunları azaltmaya çalışmıştır.
    • Mali yılın bütçesini önceden hazırlamıştır.
    • Divan üyeleri ve diğer yöneticilerden hazineye para aktarmıştır.
    • Hazineye borcu olan kişilerden bu borçları tahsil etmiştir.
    XVIII. Yüzyıl Islahatları ve Özellikleri
    Lale Devri
    • İlk kez Avrupa’nın önemli merkezlerinde geçici elçilikler açıldı (Paris, Viyana, Moskova ve Lehistan). Osmanlı Devleti, elçilikleri kurmakla; Avrupa’daki teknik, bilimsel ve sosyal gelişmeleri takip etmeyi ve Avrupa devletlerinin politikalarını öğrenmeyi amaçlamıştır.
    • Said Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından ilk Türk matbaası kuruldu (1727). İbrahim Müteferrika’nın evinde kurulan bu ilk Osmanlı matbaasında dini kitaplar hariç tarih, coğrafya ve edebiyata ait bazı kitaplar basılmıştır. Matbaada basılan ilk eser Vankulu Lügati adlı sözlüktür.
    Osmanlı Devleti’nde binlerce insan hattatlık yaparak geçimlerini sağlıyordu. Bu insanları mağdur etmemek amacıyla devlet önceleri matbaada dini kitapların basımını yasaklamıştır.
    • Yeniçerilerden oluşturulan bir itfaiye örgütü kurulmuştur (Tulumbacılar).
    • Yalova’da bir kağıt imalathanesi kurulmuştur.
    • İstanbul’da bir kumaş ve çini imalathanesi açılmıştır.
    • İlk defa çiçek hastalığı için aşı bulunmuştur.
    • Kütüphaneler açılmıştır (En önemlileri Enderun ve Yeni Cami kütüphaneleridir).
    • Askeri alanda esaslı bir ıslahat görülmemiş, sınırlarda bazı kaleler ve istihkamlar yaptırılmıştır. Ayrıca İstanbul surları onarılmıştır.
    • Doğu klâsiklerinden bazı eserler Türkçeye tercüme edilmiştir.
    • Resim, minyatür, edebiyat ve az da olsa bilim alanında gelişmeler gözlenmiştir.
    • Avrupa’dan Rokoko ve Barok tarzı mimari örnek alınarak çeşitli eserler yapılmıştır.
    • Osmanlı mimarisinin Avrupa mimarisinin etkisinde kalması sonucunda sivil mimari ön plana çıkmıştır.
    Osmanlı Devleti bu dönemde sadece Doğu’da İran’la savaşmıştır.
    • Lâle Devri Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir.
    I. Mahmut
    • l. Mahmut orduya düzen vermenin ve Avrupa orduları gibi savaşa hazırlanmanın lüzumunu anlamış ve bu işi Fransız asıllı Humbaracı Ahmet Paşa’ya (Kont dö Boneval) vermiştir.
    Ahmet Paşa;
    • Osmanlı ordusundaki Humbaracı ve Topçu sınıfını ıslah etmiştir.
    • Ordunun ıslahı için raporlar hazırlamıştır.
    • Subay yetiştirmek amacıyla Kara Mühendishanesi’ni kurmuştur (1734). Böylece Avrupa tarzında ilk teknik okul açılmıştır.
    • Emrindeki kıtaları Avrupa ordularının düzenine göre örgütlemiş, bölük, tabur ve alay örgütlerini oluşturmuştur.
    III. Mustafa
    Bu dönemin ıslahatlarını Sadrazam Koca Ragıp Paşa ve Baron dö Tot yapmıştır:
    • III. Mustafa lüzumsuz masrafları keserek maliyede ıslahat yaptı. İlk defa bu dönemde iç borçlanma sistemi (esham) uygulanmıştır.
    • Fransızca’dan matematik ve astronomiyle ilgili kitaplar tercüme edilmiştir.
    • Fransa’dan getirilen Baron dö Tot topçu ve istihkam askerlerini ıslah etmiştir.
    • Sürat Topçu Ocağı kuruldu. Bu ocak Avrupa tarzında yetiştirilmiştir.
    • Tophane ıslah edilmiştir.
    • Deniz subayı yetiştirmek amacıyla Deniz Mühendishanesi kurulmuştur.
    • Çeşme faciasından sonra tersane ıslah edilerek yeni bir donanma kurulmuştur.
    I. Abdülhamit
    Devrin ileri gelen ıslahatçı devlet adamları Halil Hamit Paşa ve Cezayirli Hasan Paşa’dır.
    • Halil Hamit Paşa, Sürat Topçu Ocağı’nı genişleterek mevcudunu artırmıştır.
    • İstihkam Okulu açıldı. Lağımcı ve Humbaracı ocaklarının gelişmesi sağlandı. Kara ve deniz kuvvetlerini ıslah etmek için Avrupa’dan çok sayıda mühendis ve uzman getirilmiştir.
    • Yeniçerilerin sayımı yapıldı. Tımar sisteminde düzenlemeye gidildi. Ulufe alım satımı yasaklandı. Halil Hamit Paşa maliyeyi düzeltmek için çalışmalar yaptı. Ancak başarılı olamadı.
    III. Selim
    III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluşturmuştur.
    • Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
    • III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir.
    • Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir.
    • Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir.
    • Ülke parasının değerini korumak için yerli malı özendirilmiştir.
    • Resmi devlet matbaası kurulmuştur.
    • İlmiye sınıfının ıslahı için çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.
    III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.
    Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır.
    XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri
    • Osmanlı Devleti, Avrupa’nın gerisinde kaldığını anlamış ve Avrupa’yı örnek alarak yenilikler yapmıştır.
    • Islahatlar padişah ve devlet adamları tarafından yapılmış, halkın ıslahatlar konusunda bir isteği ve desteği olmamıştır.
    • Savaşların yenilgiyle sonuçlanması ve toprak kayıplarının devam etmesi, ıslahatların askeri alanda yapılmasına neden olmuştur.
    • Islahatlar, gösterilen tepkiler yüzünden (özellikle yeniçerilerin) devamlı olmamıştır.
    • XVII. yüzyıl ıslahatlarına göre daha esaslı ıslahatlar yapılmıştır. Ancak, ıslahatlarla amaçlanan hedefler gerçekleştirilememiş ve devlet çöküntüden kurtarılamamıştır.

  8. #18
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 15

    AVRUPA TARİHİ
    Fransız İhtilali
    Fransız İhtilali, meydana getirdiği gelişmelerle Avrupa’nın sosyal ve siyasal yapısını değiştirmiş, sonuçları itibariyle bütün dünyayı etkilemiştir.
    İhtilâlin Nedenleri
    Fransız İhtilâli’nin başlamasında;
    • Fransa’nın XVI. yüzyıldan beri kendisini “Tanrıdan başka kimseye hesap vermek zorunda görmeyen” krallar tarafından baskıyla yönetilmesi
    • Fransa’da halkın birbirine eşit olmayan sınıflara ayrılması ve bazı sınıflara geniş ayrıcalıkların verilmesi
    • XVIII. yüzyılda Fransa’da yetişen aydınların yazılarıyla ve konuşmalarıyla eşitliği, adaleti ve özgürlüğü savunarak halkı bilinçlendirmeleri
    • Fransızların İngiltere ve Amerika’daki insan hakları ve demokratikleşme hareketlerinden etkilenmeleri
    • Avrupa’da üstünlüğü ele geçirmek isteyen Fransa’nın birçok savaşa girmesi, Amerika’daki kolonilere maddi yardımda bulunması ve kralların savurgan tutumlarının devletin ekonomik yönden zayıflamasına neden olması
    • Fransa kralının ekonomiyi düzeltmek için haksız olarak yeni vergiler koyması ve soylularla din adamlarının vergilerden muaf tutulması
    • Fransa’nın ekonomik yükünü çeken burjuva sınıfına ve köylülere siyasal hakların verilmemesi
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    İhtilâlin Sonuçları
    • Fransa’da mutlak monarşi yıkılarak, egemenliğin halka ait olduğu kabul edilmiştir.
    • Milliyet, eşitlik, hürriyet, adalet gibi demokrasi ilkeleri dünyaya yayılmıştır.
    • Milliyetçilik fikrinin yayılması ile imparatorluklar dağılma sürecine girmiştir.
    • Fransız İhtilâli Yeniçağ’ın sonu, Yakınçağ’ın başlangıcı kabul edilmiştir.
    • Dağınık halde bulunan milletler siyasi birliklerini kurmaya başlamıştır.
    • İnsan Hakları Bildirisi Fransızlar tarafından dünya çapında bir bildiriye dönüştürülmüştür.
    Fransız İhtilâli’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri
    Osmanlı Devleti, Fransız İhtilâli karşısında tarafsız bir tutum takınmıştır. Bütün dünya uluslarını etkileyen Fransız İhtilâli’nin Osmanlı İmparatorluğu’na olumlu ve olumsuz etkileri olmuştur.
    Olumlu Etkileri
    Fransız İhtilâli’nin etkileri yayıldıkça Osmanlı devlet adamları, vatandaşlık haklarının korunması, yargı güvencesi, din ayrımı yapılmaksızın eşitlik gibi ilkeleri benimsemişlerdir. Egemenliğin millete ait olduğu fikrinin ve demokrasi anlayışının Türk toplumuna yerleşmesinde Fransız İhtilâli’nin olumlu katkıları olmuştur. Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı ve Kanun–i Esasi’nin ilan edilmesi, yönetim, askerlik, eğitim ve ekonomik alanlarda yeniliklerin yapılması bu durumun göstergesidir.
    Olumsuz Etkileri
    Fransız İhtilâli’nin olumsuz etkisi milliyetçilik akımının ülkedeki Müslüman olmayan topluluklar arasında hızla yayılması olmuştur. XIX. yüzyılda milliyetçilik akımının etkisiyle ülkede isyanlar çıktı. XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti açısından “Ayaklanmalar Yüzyılı” olmuş ve devlet dağılmaya başlamıştır.
    Sanayi İnkılâbı
    Yeni buluşların üretime uygulanması ve bunların en önemlisi olan buhar gücüyle çalışan makinelerin kullanılması makineleşmiş endüstriyi doğurdu. Böylece insan ve hayvan gücünün yerini makineler almıştır. Buna Endüstri veya Sanayi İnkılâbı denilmiştir.
    İngiltere’de başlayan makineleşme, kısa zamanda diğer ülkelere yayıldı. İngiltere’den sonra Fransa, Hollanda, Almanya devletleri ve Avusturya’da sanayileşme hızla gelişti.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101838
    Sanayi İnkılâbı’nın Sonuçları
    • Avrupa’da üretim artmış ve insanların refah seviyesi yükselmiştir.
    • Sağlık, temizlik ve konfor anlayışında önemli gelişmeler görülmüştür.
    • Yaşam koşullarının iyileşmesi ve ölüm oranlarının düşmesi sonucunda hızlı nüfus artışı görülmüştür.
    • Büyük sanayi şehirleri ortaya çıkmıştır. Kentlerin hızla büyümesiyle işsizlik gibi yeni toplumsal sorunlar doğmuştur.
    • Ekonomiyle ilgili kapitalizm, sosyalizm ve emperyalizm gibi görüşler ortaya atılmıştır.
    • Avrupa’da işçi sınıfı ortaya çıkmış ve önem kazanmıştır. İşçi işveren sorunlarının çözümlenebilmesi için sendikacılık girişimleri başlamıştır.
    • Hammadde ve pazar bulma önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu durum Avrupa devletleri arasında sömürgecilik yarışını hızlandırmış ve I. Dünya Savaşı’na neden olmuştur.
    • Küçük atölyeler kapanmış, bunların yerlerine ucuz ve kaliteli mallar üreten fabrikalar kurulmuştur. Tarımdaki teknolojik gelişmeler de üretimi artırmıştır. Ayrıca, XVIII. yüzyılda İngiltere’de geniş ve büyük toprak edinme politikası izlenmiştir. Böylece, küçük çiftçi ortadan kalkmış ve bu kişiler tarım işçisi olmuştur.
    • Ticaretin gelişmesi, hammadde ve mamül maddelerin ucuza taşınma gereğinin ortaya çıkması demiryollarının yapılmasına, sermaye ve eğitilmiş insan gücüne ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur.
    • Üretimin fabrikalarda yapılması, üretim faaliyetlerini yerel ve aile çevresini aşarak sistemli şekilde uluslararası bir niteliğe ulaştırmıştır.
    Endütri Devrimi sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nda küçük atölyeler oratdan kalkmış işsizlik artmış ,dış ticarette denge bozulmuştur.Osmanlı Devleti,XIX yüzyılının ortalarından itirbaren Avruba mallarının istilasına uğramıştır.Sonuç olarakOsmanlı Devleti,dışarıya hammadde satan ve dışarıdan mamül alan bir ülke haline gelmuştir.Ekonomide başlayan bu gerileme siyasi çöküşü hızlandırmıştır.

  9. #19
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Konu 16

    XIX. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU
    XIX. Yüzyıl Siyasal Olayları
    Milliyetçilik Hareketleri
    Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu, Fransız İhtilâli’nin getirdiği ulusçuluk akımından en fazla etkilenen devlettir.
    XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Rusya başta olmak üzere İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti içinde yaşayan ulusları kışkırtmışlardır. Bu kışkırtmalar sonucunda Balkanlarda Sırplar ve Yunanlılar ayaklanmıştır.
    Sırp İsyanı
    Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ilk milliyetçilik isyanı Sırplar tarafından başlatılmıştır. Sırpların isyan etmesinde;
    • Rusya ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin kışkırtmaları
    • Osmanlı merkezi otoritesinin zayıflaması
    • Toprak düzeninin bozulması
    • Savaş alanı haline gelen Sırbistan topraklarının sık sık el değiştirmesi
    • Sırbistan’da görev yapan memurların ve yeniçerilerin halka karşı sorumsuz davranışları
    • Milliyetçilik düşüncesinin Sırplar arasında yayılması
    gibi nedenler etkili olmuştur.
    1806 – 1812 Osmanlı – Rus Savaşları sonucunda imzalanan Bükreş Antlaşması’yla Osmanlı Devleti Sırplara bazı ayrıcalıklar vermiştir (1812). Bu ayrıcalıklarla yetinmeyen Sırplar, bağımsızlık yolunu açacak imtiyazlar isteyerek ayaklandılar. Osmanlı Devleti, Rusların olaya karışmasını engellemek için Sırplara yeni haklar tanımıştır (1815). Yunan isyanının başlamasından sonra yeniden ayaklanan Sırplar Edirne Antlaşması’yla özerk bir devlet haline gelmiştir (1829). Böylece, iç işlerinde serbest hale gelen Sırplar, Rusların Osmanlı Devleti’ne baskıları sonucunda Berlin Antlaşması’yla bağımsız olmuşlardır (1878).
    Yunan İsyanı
    Osmanlı İmparatorluğu’nda diğer uluslardan daha fazla imtiyaza sahip olan Rumların ayaklanmasında;
    • Milliyetçilik akımının Rumlar arasında yaygınlaşması
    • Rusya, İngiltere ve Fransa gibi Avrupa devletlerinin Rumları isyana kışkırtmaları
    • Yunanlıların eski Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istemeleri
    • gibi nedenler etkili olmuştur.
    • Ticaret faaliyetleri yapan Rumların zenginleşmeleri
    • Rumların okullar ve cemiyetler kurarak yapacakları isyan hareketlerine ortam hazırlamaları (Bu cemiyetlerden en önemlisi Etnik–i Eterya’dır.)
    • Rumların Divan–ı Hümayun elçilik tercümanlığı gibi devletin önemli memurluklarında görev almaları
    • Rumların Avrupalı devletler tarafından desteklenmesi
    • Osmanlı Devleti’nin Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nın isyan etmesi ve devletin isyanı bastırmak için uğraşması
    gibi gelişmeler Yunan isyanının çıkmasına, yaygınlaşmasına ve başarıya ulaşmasına ortam hazırlamıştır.
    Avrupalı devletlerin Rumlarla yakından ilgilenmesinde; Rumları eski Yunan uygarlığını meydana getirenlerin torunları olarak görmeleri ve aynı dinden olmaları etkili olmuştur.Avrupalıları n Yunanlıları desteklemeleri, XIX yüzyıl Avrupa diplomasisinde din unsurunun etkili olduğunu göstergesidir.
    Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa’nın isyanından yararlanan Rumlar Mora’da isyan başlattılar (1821). Osmanlı Devleti kısa sürede yayılan isyanı bastıramadı. Padişah II. Mahmut, Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. İbrahim Paşa komutasında Mora’ya gelen Mısır kuvvetleri kısa sürede isyanı bastırdı. Fakat bu gelişme Rusya, İngiltere ve Fransa’nın tepkisini çekmiş ve bu devletler birleşerek Navarin Limanı’nda Osmanlı ve Mısır donanmalarını yakmışlardır. (1827).
    Navarin faciası sonucunda;
    • Yunan isyanı yeniden başlamıştır.
    • Doğu Akdeniz’de Ruslara karşı deniz gücü kalmamıştır.
    • Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştır.
    İmparatorlukla yönetilen Avusturya ,Yunan isyanında Osmanlı Devleti,'ni desteklemiştir.Avustu rya Avusturya'nın Yunan isyanını desteklemesinde ;
    -Birçok ulustan meydsana gelen bir devlet yapısında olması
    -Rusların Balkanlara yerleşmesini istemesi
    gibi nedeler etkili olmuştur.
    Osmanlı – Rus Savaşı (1828 – 1829)
    Ruslar Rumeli’den ilerleyerek Edirne’yi, Doğu Anadolu’da ise Erzurum’u ele geçirdiler. Avrupa devletlerinden destek alamayan Osmanlı Devleti zor durumda kalmış ve Edirne Antlaşması’nı imzalayarak savaşa son vermiştir (1829).
    Osmanlı Devleti açısından önemli sonuçlar doğuran Edirne Antlaşması’yla;
    1. Milliyetçilik isyanları başarıya ulaşmış ve Yunanistan’ın bağımsız olması imparatorluk içindeki diğer uluslara örnek olmuştur.
    2. Osmanlı Devleti geniş toprak kaybına uğramıştır.
    3. Devlet ekonomik sıkıntı içerisine girmiş ve yapılacak ıslahatlar aksamıştır.
    4. Yunanistan’ın bağımsız olması üzerine Rum isyanı sırasında Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’ya verilmesi kararlaştırılan Mora Yarımadası kaybedilmiştir. Mehmet Ali Paşa’nın Mora yerine Suriye valiliğini istemesi padişah ile Mehmet Ali Paşa arasında anlaşmazlığa ve Mısır isyanının çıkmasına neden olmuştur.
    Mısır Sorunu
    Yunan isyanının bastırılmasında etkili olan Mehmet Ali Paşa’ya Girit valiliği verildi. Ancak, Yunan isyanı sonrasında Mora Osmanlı Devleti’nin elinden çıktığı için Mehmet Ali Paşa’ya verilemedi. Mehmet Ali Paşa II. Mahmut’tan Mora’ya karşılık Suriye valiliğini istedi. Bu isteğin kabul edilmemesi üzerine Mehmet Ali Paşa Suriye’ye güçlü bir ordu gönderdi (1831). İbrahim Paşa komutasındaki Mısır kuvvetleri üzerlerine gönderilen Osmanlı ordularını mağlup ederek Kütahya’ya kadar ilerlediler (1833). II. Mahmut Osmanlı Devleti’nin düşmanı Rusya’dan yardım istedi. Rusya’nın gönderdiği bir filo İstanbul Boğazı’nı geçerek Büyükdere önlerine geldi. İngiltere ve Fransa, Rusya’nın Akdeniz’e inmesini istemediklerinden dolayı padişah II. Mahmut ile anlaşması için Mehmet Ali Paşa’ya baskı yaptılar. Sonuçta; Mısır sorunu iç sorun olmaktan çıkmış, Avrupa sorunu haline gelmiştir.
    Avrupalı devletlerin baskılarına dayanamayan Mehmet Ali Paşa Osmanlı Devleti’yle Kütahya Antlaşması’nı imzalamıştır (1833). Bu antlaşmaya göre; Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Adana valiliği verilmiştir. Böylece, Kütahya Antlaşması’yla Mısır sorunu geçici olarak çözümlenmiştir.
    Kendini güvence altında hissetmeyen II. Mahmut Rusya ile arasında sekiz yıl sürecek Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalamıştır (1833).
    Hünkar İskelesi Antlaşması’yla;
    • Rusya, Karadeniz’de tam güvenlik sağlamıştır.
    • Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa’nın herhangi bir hareketine karşı Rusya’nın desteğini sağlamıştır.
    İngiltere bu antlaşmaya tepki göstermiş ve Boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır.
    • Osmanlı Devleti, Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını son defa tek başına kullanmıştır.
    Osmanlı Devleti, Rusya’nın himayesi altına girmiştir.
    Osmanlı Devleti Mehmet Ali Paşa’ya karşı İngiltere’nin desteğini sağlamak için Balta Limanı Antlaşması’yla ekonomik imtiyazlar vermiştir.
    Mısır sorununu çözümlemek için büyük devletler Londra’da bir konferans düzenlediler.
    Londra Sözleşmesi’ne göre;
    • Mısır özerk bir eyalet haline gelmiştir.
    • Mısır sorunu çözümlenmiştir.
    • Mısır isyanı, Osmanlı Devleti’nin bir valisine söz geçiremeyecek kadar zayıfladığını ortaya koymuştur.
    Mısır sorununun çözümlenmesinden sonra Avrupalı devletler Boğazlar sorununu ele aldılar. Yapılan görüşmeler sonucunda Londra Boğazlar sözleşmesi imzalandı (1841).
    Boğazlar sözleşmesine göre;
    • Boğazlar, uluslararası bir statü kazanmıştır.
    • Rusya, Hünkâr İskelesi Antlaşması ile elde ettiği imkânları kaybetmiştir.
    • İngiltere ve Fransa bu antlaşmadan kârlı çıkmıştır.
    • Osmanlı Devleti’nin boğazlar üzerindeki mutlak egemenliği sona ermiştir.
    Kırım Savaşı
    Kırım Savaşı’nın Nedenleri
    • Rusya’nın tarihi emellerini gerçekleştirerek sıcak denizlere ulaşmak istemesi
    • Rusya’nın kutsal yerler sorununu gündeme getirmesi
    • İstanbul’a gelen Rus elçisinin protokol kurallarına uymaması ve devlet adamlarına baskı yapması üzerine Osmanlı Devleti’nin elçiyi ülkesine göndermesi
    • Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne Ortodoks Kilisesi’nin kutsal yerlerle ilgili isteklerini onaylattıktan sonra, Osmanlı sınırları içindeki bütün Ortodoksların Rusya tarafından himaye edilmesini istemesi
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101839
    1853 yılında Rusya’nın Eflak ve Boğdan’ı işgal etmesi üzerine Kırım Savaşı başlamıştır (1853). Rusya kısa bir süre sonra Sinop’a baskın yaparak Osmanlı donanmasını yaktı.
    Bunun üzerine İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti ile bir ittifak antlaşması imzalayarak Rusya’ya savaş ilan ettiler (1854).
    Müttefikler Kırım’da Sivastopol’u ele geçince Rus çarı barış istemek zorunda kaldı. Yapılan görüşmeler sonucunda Paris Antlaşması imzalandı (1856).
    Paris Antlaşması ve Önemi
    1. Osmanlı Devleti Avrupa devleti sayılacak, devletler genel hukukundan yararlanacak ve toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altında olacaktır.
    • Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin garantisi altına girmekle, kendini koruyamayacak kadar zayıf bir devlet olduğunu kabul etmiştir.
    • İngiltere ve Fransa, çıkarlarının tehlikeye girmesine seyirci kalmayacaklarını göstermişlerdir.
    2. Karadeniz tarafsız hale getirilecek, sadece ticaret gemilerine açık olacak; Osmanlı Devleti ve Rusya, Karadeniz’de savaş gemisi bulunduramayacak ve tersane kuramayacaklardır.
    • Osmanlı Devleti savaşta galip gelmesine rağmen, yenik bir devlet durumuna düşürülmüştür.
    • Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri bir süre için engellenmiştir.
    • İngiltere ve Fransa, Akdeniz’deki güvenliklerini korumuşlardır.
    3. Boğazlar konusunda 1841 tarihli Londra Boğazlar Antlaşması geçerli olacaktır.
    • Boğazlar üzerinde uluslararası statü devam etmiştir.
    4. Eflak ve Boğdan’ın sahip oldukları haklar ve ayrıcalıklar genişletilecek, bu beyliklerin ve Sırbistan’ın hakları antlaşmayı imzalayan devletlerin ortak garantisi altında bulunacaktır.
    • Avrupalı büyük devletler Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmışlardır.
    • Osmanlı Devleti’nin egemenlik haklarına müdahale edilmiştir.
    • Büyük devletler Balkan uluslarının bağımsızlığına ortam hazırlamışlardır.
    5. Avrupa devletleri Islahat Fermanı’nı memnunlukla karşılamışlar ve Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmamayı kabul etmişlerdir.
    • Islahat Fermanı’nın antlaşmada yer alması Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmalarına zemin hazırlamıştır.
    • Islahat Fermanı Avrupalı devletlerin baskısıyla hazırlanmıştır.
    Osmanlı İmparatorluğu’nun Dağılması
    Panislavizm Hareketleri
    Slav asıllı toplulukları (Rus, Sırp, Hırvat, Slovak, Bulgar, Ukrayn, Sloven, v.s.) siyasal ve kültürel bakımdan birleştirmek isteyen harekete Panislavizm denilir.
    Rusya Panislavizm politikasıyla; Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayı ve bu devleti yıkmayı, Balkanlara egemen olmayı ve Balkanlar üzerinden sıcak denizlere ulaşmayı amaçlamıştır.

    Balkanlarda Ayaklanmalar
    Rusya, tarihi emellerine ulaşabilmek amacıyla Balkan uluslarını Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırttı. 1876’da Bulgarlar, arkasından Karadağlılar ve Sırplar ayaklandılar. Osmanlı tarihinde bu gelişmelere “Balkan Bunalımı” denilmiştir.
    1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı
    Avrupalı Devletler İstanbul’da konferans düzenleyerek uluslarına özerklik verilmesini istemişler, bu teklifleri Osmanlı Devleti kabul etmemiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti’ne savaş açan Ruslar Osmanlı orduları karşısında büyük başarılar kazanmışlar ve Edirne’yi alarak İstanbul yakınlarındaki Çatalca’ya kadar ilerlemişlerdir.
    İstanbul’un Rusların eline geçmesinden çekinen Osmanlı Devleti barış istedi. Barış görüşmeleri Ayastefanos’ta (Yeşilköy) yapıldı (Mart 1878).
    Rusya’nın çok güçlenmesi menfaatlerine ters düşen İngiltere’yi harekete geçirdi. Avusturya, Balkanlara yayılmayı amaçladığından antlaşmaya tepki gösterdi. Almanya da bu devletlere katılınca Ayastefanos Antlaşması uygulanmamıştır.
    Rusya, yeni bir savaşı göze alamadığından Berlin’de bir kongre toplanmasını kabul etti.
    Berlin Kongresi’ne Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Avusturya, Fransa, İtalya ve Almanya katıldı. Görüşmeler sonunda Berlin Antlaşması yapıldı (1878).

  10. #20
    **NUR** Beyza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Konya, Turkey
    Mesajlar
    4,214
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Tarih Bilimine Giriş

    Bu antlaşmaya göre;
    • Osmanlı Devleti’nin tek kârı Doğu Beyazıt olmuş, ancak Kıbrıs’ı İngilizlere üs olarak vermiştir.
    • Ermeni sorunu, Berlin Antlaşması’yla uluslararası politika konusu haline gelmiştir.
    • Bulgaristan’ın parçalanmasıyla Rusya’nın Balkan egemenliği ve Ege Denizi’ne inmesi engellenmiştir.
    • Osmanlı Devleti, Berlin Kongresi’nde Avrupalı devletlerin hedefi haline gelmiştir. Bunun sonucunda kongre Osmanlı Devleti’nin paylaşım pazarlığı haline gelmiş, Osmanlı Devleti’nin dağılması hızlanmıştır.
    • Bu dönemde İngiltere de Osmanlı Devleti’nin parçalanması girişimlerine katılmıştır. Osmanlı Devleti’nin denge politikasında İngiltere’nin yerini Almanya almıştır.
    • Osmanlı Devleti Anadolu’da ve Balkanlarda geniş toprak kaybına uğramıştır. Rumeli’deki Türkler güvenli yerlere göç etmişler ve Rumeli’de Türk nüfusu azalmıştır.
    Dağılmayı Önleme Çabaları
    Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemek ve siyasal varlığını sürdürmek amacıyla bazı düşünce akımları ortaya çıkmıştır.
    Osmanlıcılık
    Osmanlıcılık fikri Tanzimat döneminin sonlarına doğru ilk defa Genç Osmanlılar adı verilen aydınlar tarafından ortaya atılmıştır. Osmanlıcılık fikrini savunan Genç Osmanlılar, devletin sınırları içerisinde yaşayan bireyler arasında dil, ırk ve din bakımından hiç bir ayrım gözetmeksizin aynı haklara sahip oldukları kabul edilirse, Osmanlı toplumu içinde bir kaynaşma ve dayanışma sağlanacağı düşüncesindeydiler.
    Ancak;
    • Azınlıkların bağımsız olmak istemeleri ve ulusçuluk akımının yaygınlaşması
    • Avrupalı devletlerin azınlıkları kışkırtmaları ve korumaları
    • Balkanlarda isyanların çıkması ve Anadolu’da Ermeni olayları
    Osmanlıcılık düşüncesinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını göstermiştir.
    İslâmcılık
    İslâmcılık düşüncesiyle; imparatorluk içindeki Müslüman unsurlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak ve imparatorluk dışındaki Müslümanların Halifelik kurumunun dini gücü etrafında birleştirilerek beraber hareket edilmesi amaçlanmıştır.
    II. Abdülhamit, “İslâmcılık” düşüncesini, resmi bir politika olarak benimsemiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların İngilizlerle birlikte hareket ederek Türk askerlerine saldırmaları, İslâmcılık görüşünün Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumada başarılı olamadığını göstermiştir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=101841
    Türk Birliği (Turancılık)
    Türkçülük akımı, bir kültür hareketi olarak başlamış, ancak daha sonra siyasal bir karakter kazanmıştır. Turancılık düşüncesinin amacı, Türkleri bir ülkede, bir yönetim ve bayrak altında toplamaktı.
    Turancılık, İttihat ve Terakki Partisi’nin programında yer almış, devlet yönetimine yansıtılmıştır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda yenilmesi, Turancılık hareketini zayıflatmıştır.

    Türkçülük
    Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarının olumsuz sonuçları nedeniyle kendisini yıkan ögelerden birinin milliyet ve millet kavramı olduğunu anlamıştı. Osmanlıcılık ve İslâmcılık anlayışının terkedilmesiyle ülkede, Türkçülük akımı ön plana çıkarıldı. Bu akımın öncülerinden Ziya Gökalp, çalışmalarıyla Türkçülük akımına toplumsal bir içerik kazandırmıştır.
    Batıcılık
    Batıcılık, II. Meşrutiyet döneminde bir düşünce akımı haline geldi. Bu görüş, devletin Batılılaşmasıyla kurtulabileceğini ve bunun için çeşitli alanlarda ıslahatlar yapılması gerektiğini savunmuştur

Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon

Benzer Konular

  1. Hukuka Giriş
    By Beyza in forum Ders Notları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.Temmuz.2008, 16:00
  2. İktisat giriş
    By Beyza in forum Ders Notları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.Temmuz.2008, 15:59
  3. Dedesi tarih yaptı, torunu tarih yazdı!
    By NAZ in forum Lise Edebiyat Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.Haziran.2007, 19:53
  4. Biyolojiye Giriş
    By Mustafa Uyar in forum Lise Biyoloji Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 31.Mayıs.2007, 20:40
  5. Fotoğrafçılığa giriş
    By Gezgin in forum Konusuz Konular
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 29.Nisan.2007, 20:56

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.