Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacib)

1069 yılında Balasagunlu Yusuf tarafından yazılmış, Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Hana sunulmuştur. Eseri çok beğenen Tabgaç Buğra Han, eserin yazarı Yusufa has haciplik görevini vermiştir. Yazar bu nedenle daha çok Yusuf Has Hacip ismiyle anılmaktadır.


Kut, Türkçede saadet ve devlet manalarına gelir. Kutadgu Bilig, kutluluk bilgisi, saadet bilgisi, devlet olma bilgisi,devlet idaresi bilgisi manalarında bir isimdir.


Kutadgu Bilig gerek fert olarak gerek cemiyet halinde yaşayan insanların, iyi bir siyasetle idare edilip, dünyada ve ahrette mesut olmaları için tutmaları gereken yolları göstermektedir.


Eser, mesnevi şekliyle yazılmış olup 6645 beyitlik bir esedir. Fakat Yusuf Has Hacip, Türk kültürünün öğelerinden olan manileri, eserinin çeşitli yerlerine yerleştirerek eserini Türk-İslam sentezi eseri haline büründürmüştür.


Könül kimni sevse körür közde ol
Közin kanca baksa uçar yüzde ol
Könülde negü erse arzu tilek
Ağız açsa barça tilin sözde ol

Gönül kimi sevse gözünün önünde hep onu görür
Göz ne yana baksa onun hayali uçar
Gönülde arzu, dilek her ne ise
İnsan ağzını açınca hep ondan söz açar


Bu manilerin İslamiyet öncesi manilerden farkı vezin hususundadır. Yusuf Has Hacip, eserinde kafiyeye de önem vermiştir.


Bu dünya işi kör oyun ol oyun
Oyunka katılma nerek bu oyun
İdin varlığa kıl özin kullukı
Kalı kılmasa sen anuk tut boyun
Bu dünya işi oyundur oyun
Oyuna katılma neyine gerek bu oyun


Allahın varlığına uy, kendi kulluğunu bil
Böyle yapmazsan boynunun gitmesine hazır ol

Küvencim avıncımcım sevincim kamuğ
Sevinci içinde turur ey Uluğ

Güvenim, avuntum, sevincim
Hepsi senin rızan içindir ey ulu Tanrım

Kutadgu Bilig, İslam-Türk klasik edebiyatının, şimdilik ilk Türk eseridir. Edebi bakımdan ilk sayıldığı gibi, dil bakımından da Orta Türkçe veya daha dar bir sahada düşünürsek, Hakaniye Türkçesinin ilk örneğidir. Kitabın yazıldığı lehçe, Karahanlı Devletindeki bütün boyların konuşma dili değil, anlaşma dili, yani devlet ve yazı dili idi. Kaşgarlı Mahmud'un bu lehçeyi Hakaniye adıyla anması da bunu göstermektedir. Kutadgu Biligde dil henüz saflığını korumaktadır. Eserde güçlü bir İslam-İran etkisi olmakla birlikte Arapça ve Farsça sözler yüz tane kadardır. İlginç olan, bunların içinde İslamiyet ait helal, haram, ecel, şükür, dua, şeriat, tarikat, fazl, nimet gibi sözcükler bulunmasına rağmen ve Yusuf da muttaki bir Müslüman olduğu halde, Allah kelimesinin bir kez bile kullanılmamış olmasıdır. Genellikle Türkçe Tanrı, İdi, Bayat, Ugan ve seyrek olarak da Arapça Rab kelimeleri kullanılmıştır. Peygamber ve Resul kelimeleri de kullanılmamış, onların Türkçe karşılığı olan Yalavaç ve Savcı tercih edilmiştir. En dikkat çekici olanı ise Tengri Taala ifadesidir ve bir sentezin sembolü gibidir.


Eserin adı kutadgu ve bilig gibi iki Türkçe kelimeden meydana gelmiş bir tamlamadır. Tamlanan bilig kelimesi, bil- fiil kökünden -g fiilden isim yapma eki ile yapılmış bir isim olup, bilgi demektir. Tamlayan Kutadgu kelimesi ise, kut isim kökünden -ad- isimden fiil yapma eki ile yapılmış kutad- fiilinden -gu eki ile yapılmış bir isimdir. Kutadgu Bilig, kutlandıran bilgi veya kutlu olma bilgisi demektir. Bu çeviri üzerinde anlaşılmakla birlikte, kök unsur olan kut kelimesinin anlamı üzerinde bir türlü fikir birliğine varılamamıştır. Radloff ve Thomsen bu sözün saadet anlamında kullanıldığını düşünmüşlerdir; Barthold'a göre majeste (Haşmetmeab) karşılığı olarak kullanılmıştır. Arsal ve Kafes oğlu, kelimenin siyasi iktidar kavramını ifade ettiğini, talih, saadet, bahtiyarlık gibi karşılıkların ikinci planda kalan ve ancak sonraları ortaya çıkan tali anlamlar olduğu kanaatindedirler. Karamanlı oğlu, kut kavramının tamamen devlet sözünün bugün de ifade ettiği anlamlar karşılığı olduğunu kabul ediyor; yani, hem hükümranlık hem saadet. Bu yorum, doğruya en yakın olanı gibi görünmektedir. Bütün bu tartışmalar boyunca, Yusuf'un bilerek bir dil oyunu yapmış olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Belki de, bu dil oyunu sayesindedir ki, Kutadgu Bilig felsefi yoruma daha uygun bir hale gelmiştir: Hükümdar olabilecek kişi, hükümdar olmakla, ancak kendini gerçekleştirebilir. Bu gayeye eriştiğinde tamamlanmış olur ve aynı anda mutluluğa da kavuşur. Zira mutluluğun önündeki en büyük engel eksikliktir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=124188


Kutadgu Bilig'in bu güne değin üç nüshası bulunmuştur. Bunların hepsi de eserin yazıldığı dönemden çok sonra, eserin aslından değil de, kopyalarından alınmış ikinci kat kopyalardır. Bu nüshalar, bulundukları yerlerin adları ile Viyana, Mısır ve Fergana nüshaları olarak anılırlar. Uygur harfleri ile yazılı olan Viyana nüshası 1439da Heratta kopya edilmiştir. Aynı yüzyıl içinde Tokat'a, oradan da 1474de İstanbul'a getirilmiştir. Ünlü tarihçi Hammer, bunu XIX. yüzyıl başlarında İstanbul'da satın alarak Viyana Saray Kitaplığına vermiştir. Bilim dünyasında ilk tanınan nüsha budur. Arap harfleri ile yazılı olan ve Kahire'deki Kral Kitaplığında bulunan Mısır nüshasının ne zaman yazıldığı belli değildir. Bu nüsha 1896da tespit edilmiştir. 1914de bulunan ve yine Arap harfleri ile yazılmış olana Fergana nüshası ise, eldeki nüshaların en eskisidir ve XIII. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.


Her üç nüshanın tıpkıbasımları Türk Dil Kurumunca yayımlanmıştır. Bu üç nüshanın karşılaştırılması ile meydana getirilen metin ve eserin günümüz Türkçesine çevirisi, Reşit Rahmeti Arat tarafından hazırlanmıştır.


Aratın hazırladığı karşılaştırmalı nüsha 88 bölümden oluşmaktadır. Baştaki 11 bölüm giriş, 74 bölüm asıl konu, son 3 bölüm de bitiriş bölümleridir.


Eser, genellikle mesnevi biçimiyle, sondaki bitiriş bölümleri de kaside biçimiyle yazılmıştır; bunlar 6299 beyit tutmaktadır. İçinde 173 tane de dörtlük vardır ki, hepsi birden 13.290 dize etmektedir. Bu dörtlükler biçimdeki milli unsuru teşkil etmektedirler.


Kitabın başında sonradan başkalarınca eklenmiş olan, nesir ve nazım olmak üzere iki önsöz vardır; bunlar eserin yazarı, konusu ve şöhreti hakkında bilgi vermektedirler.


Sözü edilen üç nüshanın da Türklerin hakim olduğu coğrafyalarda bulunmuş olması, Kutadgu Biligin, vaktiyle bütün Türk dünyasına yayılmış olduğunu gösterir. Yayık nehrinin ağzına yakın, Saraycık denilen yerde, üzerinde Kutadgu Bilig'den alınmış dizelerin olduğu bir çömleğin bulunması, bugüne kadar bulunan nüshaları az olmasına rağmen, zamanında epeyce meşhur olduğunu düşündürtür.


Kutadgu Bilig alegorik bir münazara karakterindedir. Eserin temeli dört kavram üzerine kurulmuş; bunlar kişileştirilerek eserin dört kahramanı ortaya çıkartılmıştır. Bunlar dört kişi olmakla beraber, kitap ikili konuşmalardan oluşur. Dört temel kavram ve bunları temsil eden kişiler şunlardır:


Kün-Togdı (hükümdar): köni törü (Adalet) Ay-Toldı (vezir): kut Ögdülmiş (vezirin oğlu): ukuş (Akıl) Odgurmış (vezirin kardeşi): akıbet (hayatın sonu) Bu dört kişi arasında geçen konuşmalarda; birey, toplum ve devlet hayatının düzenlenebilmesi için gerekli olan görgü, bilgi ve erdemlerin neler olduğu ve bunların nasıl elde edilip kullanılacağı anlatılır. Böylelikle, ideal olan devlet ve toplum yapısı belirlenmek istenir.


Sadece dört kavramın birbirleriyle olan ilişkileri veya temsilci kişilerin konuşmalarının içerikleri açılarından sonuçlar çıkarmak mümkün olduğu gibi, her iki durum gözetilerek de değerlendirme yapılabilir.


Bugüne kadar, eser ile ilgili yapılan çalışmalarda, üzerindeki Hint-İran, Çin, Yunan ve İslam etkileri vurgulanmıştır. Bunların hepsi mümkün olabilir. Türkler İslamiyet'i doğrudan doğruya Araplardan değil, İranlılar vasıtasıyla almışlar ve özellikle Maveraünnehir'deki İran kültürüyle ilişkide olmuşlardır. Çini iki bin yıldır tanımaktadırlar ve kültür alışverişinde bulunmuşlardır. İslam felsefesi ise, Yunan felsefesinin en büyük mirasçısı olmuş; özellikle Aristoteles felsefesi, bu topraklarda, başta Farabi ve İbn-i Sina olmak üzere temsil edilmiştir. Ancak bu durumların hiçbirisi Kutadgu Bilig'in özgün olmadığını göstermez. Çünkü Kutadgu Bilig'in önemi hikayesinde ve şeklinde değil, kitaptaki tartışmaların konu içeriğindedir. Sosyal hayat, ahlak, bilgi ve özellikle devlet anlayışı hakkındaki fikirler, tamamen eski Türk geleneğinin sonucudur. Kutadgu Bilig'de iyiliği telkin eden sözlerin dayanağı ise, bütün dinlerde ve ahlakçı felsefe sistemlerinde rastlanabilen evrensel ilkelerdir ve kimsenin malı değildir. Eser üzerindeki çalışmalarıyla tanınan İtalyan Türkolog A.Bombaci, tamamen orijinal bir eser olduğu hükmüne varıyoruz demektedir.


Bu tartışmaların dışında, çok yeni olarak, eser üzerinde bir Sümer etkisinden söz ediliyorsa da, bunu temellendirmek oldukça güçtür; yine de hükmü zamana bırakmak gerektir.


Kutadgu Bilig'in, dönemini tasvir ettiği; yaşamasını istediği değerleri tespit ettiği; maziyi canlandırmak istediği ve ideal bir toplum ve devlet modeli tasarladığı söylenmiştir. Bunların hepsi de iç içe geçmiş şeylerdir ve doğrudur. Eserin ne tür nedenlerden dolayı kaleme alındığı bilinmemekle beraber, dışarıdan gelen bir emir veya istek üzerine yazıldığını gösteren bir işaret yoktur. Yusuf'un, yaşadığı dönemin iç karışıklıkları yüzünden sarsılmış olan toplum ve devlet düzenini, bir ideal devlet tasarlamak suretiyle eleştirdiği anlaşılmaktadır. Kitabın sonlarında yer alan Zamanenin bozukluğunu ve dostların cefasını söyler başlıklı bölümde bunu açıkça görmek mümkündür.


Kutadgu Bilig, geçmişe referansla geleceği kurma çabasıdır. Yüzyıllar boyunca imparatorluklar kurmuş bozkır atlı kültürünün pratik zeka ve zihniyetini teorileştirme denemesidir.


Türk kültürü bakımından tartışılmaz bir öneme sahip Kutadgu Bilig, Roux'a göre, bunun yanı sıra başka bir işlevi daha gerçekleştirmiştir. Bu da, kavmi ve dilbilimsel köklerine hala bağlı kalmayı sürdüren bir dinin gerçekten evrensel nitelikte bir dine dönüşmesine yardımcı olmaktır.
alıntıdır