Efsanevi Tür: Birman Kedisi

Renkli maskesi ve saf beyaz patileri ile oldukça yakışıklı olan Birman – veya Burma’nın Kutsal Kedisi, hala görece olarak pek yaygın olmayan bir türdür; fakat İngiltere, Avrupa ve Kuzey Amerika’da kedi severler arasında kendini adamış destekçileri bulunuyor. Ayrıca bu kediler bir o kadar da oyuncu ve iyi huylu birer aile kedisi olmalarıyla ün yapmışlardır.

Efsanevi Tür
Birman kedisinin tarihi en az iki tane çok romantik hikayeye dayanır. Bu öykülerden bir tanesi tarihin derin topraklarında çoktan gömülüp gitmiştir; diğeri ise yaklaşık 100 yaşındadır.

Daha eski olan hikaye bizleri Ortaçağa, insanoğlunun en karanlık zamanlarından birine götürür. M.S. 9. yüzyılda, bugün Myanmar (Burma), Tayland ve Kamboçya olan güney-doğu Asya ülkeleri, Khmer Halkı’nın kontrolünde olan tapınak krallıklarıyla bezenmişti. Bu krallıklardan her biri bir Budist Tapınağı’na bağlıydı: bu tapınaklardan en büyükleri Ava ve Myanmar’daki Pegu idi. Tayland’da bulunan Ayuthaya ve Kamboçya’daki Angkor da diğer büyük merkezlerdi.


Bahsi geçen bu kutsal krallıklar Thai Akıncıları’nın bitmek tükenmek bilmeyen tehditi altındaydılar – ne yazık ki aynı akıncılar 15. yüzyılda bu tapınakları tamamen yeryüzünden silmeyi başarmışlar; ama her zaman en karanlık zamanlarda bile mucizeler olabiliyordu ve bu tapınaklardan bazıları kurtulmayı başardı. Güzel bir tabiat ve otantik yapılarla barış, ahenk ve bilgelik için yaşayan bu tapınaklarda saf kar beyazı kediler yaşardı. Budist inancına göre bu beyaz kediler ölen rahipleri temsil ediyordu. Bu kedilerin özel bir pozisyonu vardı ve her biri büyük bir ihtimamla şımartılırdı. Kimi tarihi yıllıkların yazdığına göre, tapınakları istilacılara karşı korumak için kullanılırlarmış, fakat Birman’lar öyle kibar, uysal bir tabiata sahiptir ki bu efsane biraz olasılık dışı kalır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=129292

Sinh
Hikayemiz bundan uzun zaman önce, Lao-Tsun tapınağında geçiyor. Bu tapınakta baş rahibin dostu olan kar beyaz bir kedi olan Sinh yaşıyordu. Başrahip Mun-ha çok yaşlı ve bilge biriydi. Ne var ki sadece tabiatın seslerinin, kedilerin ve insanların sessizliklerinin ve büyük bir uyumun yaşadığı bu tapınak da insanoğlunun hırsından nasibini alacaktır: bir gece akıncılar tapınağa baskın düzenlerler ve Mun-Ha safir gözlü altın tanrıçanın heykeli önünde meditasyon yaparken onu acımasızca öldürürler.


Bunu gören Sinh hemen Mun-Ha’nın ölmekte olan vücudunun üzerine sıçrar, ve yaşlı rahibin ruhu kediye geçer. Tam o anda, Sinh’in beyaz tüyleri heykelden yansıyan altın rengiyle gölgelenir; tek saf beyaz kalan yerleri kutsal efendisinin vücuduna dokuna patileri olur. Yüzü, kulakları, kuyruğu ve bacakları ebediyet veren toprağın rengini alır, kehribar gözleri ise tanrıçanın safir mavi gözlerinin rengine bürünür. Sinh, yedi gün boyunca Mun-Ha’nın vücudunun yanında yatar ve onu korur, yemek yemeyi reddeder. Sonunda Sinh de son nefesini efendisinin buruşmuş elleri üzerinde verir ve Mun-ha’nın ruhuyla birlikte cennete yükselir; tapınağın geri kalan 99 kedisi de Sinh’in yeni renklerine bürünürler. İnanca göre bir genç rahibin etrafında daire oluşturup dönerler ve o genç Munha’nın yeni başrahip olarak seçtiği kişi çıkar.

Bu gelenek Budist inancının içine işlemişti, fakat Lao-Tsun rahiplerinin gözden düştüğü zamanlar da geldi. 19. yüzyılın sonlarında tapınaklarından kovuldular. Bir İngiliz olan Binbaşı Russell-Gordon ve bir Fransız olan kaşif Auguste Pavie rahiplerin ve kedilerinin sınırı geçip Tibet’te yeni bir tapınak kurmalarına yardım ettiler. Birkaç yıl sonra, 1919’da, bir çift tapınak kedisi bir minnettarlık gösterisi olarak Fransa’ya gönderildi. Erkek kedi yolculuk sırasında öldü, fakat dişi olan anne, yani Sita, Avrupa’daki Birman türünün kurucusu olmak üzere sağ kaldı. Bu hikayelere de dayanarak söylenilebilir ki Birman doğal bir türdür.




Belirgin Özellikleri Olan Bir Kedi
Birman’ın iki fark yaratan özelliği derin mavi gözleri ve tüm dört patisinde bulunan beyaz ‘eldivenleri’. Arka patilerdeki beyaz işaret bacaklardan yukarı doğru uzar, ve bu Kuzey Amerika’da ‘ayakkabı bağcığı’ olarak adlandırılır. Ön patilerinin üzerindeki beyaz tüyler yatay ve net bir çizgi halinde diğer tüylerden ayrılırlar ve hiç taşma yapmazlar. Bunun sebebi bu kedilerde bulunan beyaz ‘S’ nokta genidir.

Özellikleri
Birman geniş bir kedidir fakat İran kedisinden biraz daha az hantaldır. Göbeğine doğru indikçe dalgalanma eğiliminde bulunan uzun, ipeksi tüyleri vardır ve en önemlisi bu tüyle matlaşmaz ve birbirlerine dolaşıp düğüm olmaz. Boynunda kalın, yoğun tüylü bir yakası vardır ve Amerika’da yetiştirilmiş Birmanlar’da bu özellik daha baskındır. Vücudu orta uzunlukta fakat yapılı, bacakları dayanıklı ve orta uzunlukta ve patileri de yuvarlak, sağlam ve parmakları bitişik olacak şekilde oldukça geniştir. Kuyruğu orta uzunlukta ve bol tüylüdür. Geniş, yuvarlak kafasının üzerinde kulakların biraz önünde düz bir alan vardır. Kulakları ise uçları yuvarlak ve birbirinden oldukça ayrıktır. Gözleri tam bir yuvarlak badem şekillidir ve her zaman derin mavi olurlar. Vücut rengi dengelidir ve koyu renkler yüzde, kulaklarda, bacaklarda ve kulaklarda yoğunlaşır. Ayaklardaki beyaz işaretler simetriktir.




Değişik Renkler, Değişik Tatlar
Orjinal Birman kedisi koyu kahverengi mühürlü bir renge sahiptir; uçuk bir krem rengi vücudun yanlarına doğru açık kahve şeklinde gölgelenir. Göbek ve göğüs bölgesinde daha koyu kahve gölgeler olur – elbette ki bembeyaz patileri hariç. Burun derisi koyu kahve ve pati altları pembedir. Bu tür renkli kedilerin en saygı duyulanı arka tarafında görülen uçul altın halesi olanlardır ki bu özellik özellikle yetişkin erkeklerde görülür.

Mavi mühürlü olan mavimsi-beyaz bir vücut rengine sahiptir; göbekte ve göğüste daha sıcak bir tonu vardır. Ayrıca beyaz patileri hariç koyu, derin mavi mühürleri vardır. Görülebilen diğer renk türleri ise çikolata ve eflatun mühürlü, tekir ve kaliko tarzı olanlar. Fakat en orjinal renk çeşitleri yukarda belirtelenlerdir.




Bakımı
Birmanlar sessiz, uysal, nazik kediler olmalarıyla ünlüdürler ve büyük bir asalet ve güzellikleri vardır. Rahat tabiatları onları ideal şov kedileri yapar, çünkü ansızın dellenme gibi bir özellikleri yoktur. Evdeki insanların ve diğer hayvanların arkadaşlığından hoşlanırlar ve gürültülü olmasalar da oyuncudurlar. Dışarıda serüvene hoş bakmayıp çok iyi birer avcı olmasalar da küçük bir alana kapatılmaktan hoşlanmazlar: Eğer onu bir odaya kapayıp da sonra kapısını açarsanız (onlar önce açmazsa) size dik dik bakan bir Birman ile karşılaşabilirsiniz. Yine de uysaldırlar ve aşırıya kaçmazlar. Yaşadıkları yerde ferah bir ortam olmalı ve evlerinde rahat rahat dolaşabilmelidirler. Bu özelliklerinden dolayı onları aile tatildeyken bir pansiyona bırakmak sorun yaratır; ve eğer mümkünse başka türlü bir çözüme gidilmelidir.




Tüyleri düzenli bir fırçalama gerektirir fakat diğer bazı türlerdeki gibi solmaz ve dolanmaz; dolayısıyla zor bir görev olmaz.

Kısırlaştırılmamış dişiler daha 7 aylıkken olgunlaşabilirler ve kızgınlığa girip coşarlar – hayır, hayır, yanlış duymadınız: resmen coşarlar. Bu kediciklerin çiftleşmeye olan hevesi adeta efsanevidir. Bir kez amaçlarına ulaşınca genelde dört ya da beş yavru dünyaya getirirler. Bu minikler dünyaya neredeyse tam beyaz olarak gelirler, fakat renkleri birkaç günden sonra özellikle kulaklarda ve kuyruklarda olmak üzere gelişmeye başlar. Derin mavi göz renkleri ilk başta uçuk bir mavi olur ve kediler olgunlaştıkça koyulaşır.