Asr-ı saadette çocuklar, birbirinden güzel oyunlar oynardı. Ama hiçbir oyun, Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) katıldığı oyunlar kadar heyecan verici ve doyumsuz olmuyordu.

Asr-ı saadet çocukları arasında Abdullah, Ubeydullah ve Kesir de yer alıyordu. Yaşları birbirine yakın, birbirinden tatlı bu üç küçük çocuk, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) amcası Hz. Abbas’ın (r.a.) çocukları idi. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), onları yan yana sıralardı. Adil bir yarış için ne biri önde ne de diğeri geride olurdu. Namazdaki gibi tam bir hizada dururdu ayakları. Sabırla beklerlerken, Peygamberimiz (s.a.s.) onlardan uzaklaşır ve belli bir mesafede durur,


— Kim bana doğru koşup önce gelirse ona şu kadar ödül var, diye seslenirdi.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=131352

Üç kardeş, nefeslerini tutar, kâküllerini ve elbiselerini savuran rüzgâra rağmen kıpırdamadan beklerdi. Üç güzel göz, sonuna kadar gerilmiş yaydan fırlamaya hazır üç ok gibi Peygamberimizin vereceği işarete kilitlenirdi. Asıl önemli olan birinci gelip ödül almak değil, Sevgili Peygamberimize önce dokunmak, sarılmaktı.

Nihayet, Peygamber Efendimizin işaretiyle yarışma başlardı. Birbirine karışan ayak sesleri ve nefesleriyle çocuklar, beyaz tüylü güvercinler gibi adeta uçarak gelirlerdi. Kimi Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sırtına, kimi göğsüne zıplayıp çıkmaya çalışırdı. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de onları kucaklar, öperdi. Tatlı gülücükler ve neşe yükselirdi yerden göğe. Elbette şampiyon, söz verildiği gibi ayrıca bir ödül de alırdı büyük bir keyifle.

[ Musa Mert ]
(Diyanet Çocuk Dergisi, Haziran 2014, sayfa: 6, 7)