Kendisi gibi gönül ve aşk ehli, Hammâd’a geldiler. Evde yoktu. Beklediler, çok geçmeden geldi. Elinde, pazardan aldığı yiyecekler… Hep beraber sofraya oturdular. Birden içeriye meçhul bir insan giriverdi ve Hammâd’a otuz altın uzattı. Hammâd’ın beti benzi attı. Misafirler, onun derinden derine sarsıldığını gördüler.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=57535
Hammâd: - Almam! dedi.
Meçhul adam: - Alacaksın! diye diretti.
Israr üzerine Hammâd, parayı kabul etmiyeceğine dair yüksek sesle yemin etti. O anda, evin içinden bir kadın sesi duyuldu:
- Bakın siz şunun yaptığı işe! Bugün size yemek yedirebilmek için benim başörtümü pazara götürüp sattı da, öyle yiyecek aldı! Şimdi de parayı kabul etmiyor!
Kimse kadına cevap vermedi. Hammâd da ağzını açmadı. Sessiz ve sıkıntılı, yemeklerini yediler. Bir zaman sonra Cüneyd ona sordu: Niçin otuz altını kabul etmedin? Söyleyebilir misin?
Zevcemin başörtüsünü pazara götürüp, satmak için tellâla verdim. Tellâl örtüyü dolaştırıp satarken bir ses duydum: “Bu işi bizim için yapıyorsun! Karşılığı sana tez ulaşır!” Eve dönüp de bir adamın bana bu altınları getirdiğini görünce, anladım ki, karşılığı geliyor. Onun için kabul etmedim.

ALLAH’IM; BİZİ SADECE BİLGİYE DÜŞÜRME Kİ, BİLGİ AVUNMAKTIR; BİZİ AKLA BAĞLAMA Kİ, AKIL DERTTİR; BİZİ KENDİ KENDİMİZE BIRAKMA Kİ, BU HAL UÇURUMDUR; GÖSTERDİĞİMİZ KULLUKTAN ÖVÜLMEYE RAZI ETME Kİ, BU İŞ GERİYE DÖNMEKTİR.
Zaman - Ailem