ALLAH Teâlâ'ya hamd olsun, bir Mîrac gecesini daha idrakimiz nasip ve
muyesser oldu. Binaenaleyh bu nimetin kadrini bilerek sukrunu odemek
mecburiyetindeyiz. Esasen, Cenab-i Hakk'in kudreti ile buyuk bir
mucizenin vuku buldugu Mîrac gecesinin ihya edilmesi, her mu'min icin
ulvi bir vazifedir. Bu mubarek geceden gerektigi sekilde istifade
etmeliyiz. Gecmis hata, kusur ve gunahlarimizdan pismanlik duyarak
bunlari bir daha islememeye soz vermeli, soz ve fiillerimizin Kur'an-i
Kerim ve Sunnete uygun olup olmadiginin muhasebesini yapmaliyiz.
Darginlik, kirginlik, kin ve nefretin yerine sevgiyi, saygiyi,
hosgoruyu, dostluk ve kardesligi hâkim kilmaliyiz. Yetimlerin,
kimsesizlerin, fakir ve muhtaclarin yuzunu guldurmeli, onlara yardim
elimizi uzatmaliyiz.

Boyle mubarek firsatlardan faydalanip afv olunmamiza vesile olacak
hayirli islerle mesgul olalim. Gunah sayilan hareketlerden sakinalim.
Bu gecede yapacagimiz dua ve ibadetlerimizin muhakkak kabul
olunacagina ve ALLAH Teâlâ'nin biz kullarina olan lutfu, ikram ve
izzetinin bol olacagina inanarak bu geceyi ihya etmeye gayret
gosterelim. Bu firsat bir daha insanin eline ya gecer, ya gecmez.

Hani dedelerimiz, ninelerimiz! Hani annemiz, babamiz! Hani
dostlarimiz, kardeslerimiz! Hani gecen sene aramizda bulunan dost ve
ahbaplarimiz. Nereye gittiler? Nicin aramizda yoklar? Unutmayalim ki,
onlari sinelerine ceken kara toprak yakinda bizi de cekecek..
Binaenaleyh bu mubarek Mîrac gecesini derlenip toparlanmamiza vesile
kilmaliyiz.

Mîrac Kandili, Yuce ALLAH'in af ve magfiretinin istendigi, umut, huzur
ve ilahî mujdelerle dolu bir gecedir. Bu nedenle, bu mubarek gece ve
onu izleyen gunler, Yaraticimiza, ailemize, cocuklarimiza, milletimize
ve tum insanliga karsi gorev ve sorumluluklarimizin oldugunu bir kez
daha hatirlamaya ve hatirlatmaya, yanlis ve kusurlarimizdan donmeye
vesile olmalidir.

Bu sebeple, idrak etmekle seref duydugumuz bu gece, ALLAH'a
samimiyetle baglanan kalplerin, acilan ellerin, yalvaran dillerin bos
donmeyecegi inanciyla; basta Islam aleminin aziz ve mansur olmasi,
ulkemizin ve milletimizin birligi, dirligi, huzuru ve gelecegi icin;
solan yuzlerin gulmesi, kaybolan umitlerin tekrar gelmesi, sevgi,
saygi, baris, hosgoru ve kardesligin hakim olmasi, kotuluk ve
dusmanliklarin ortadan kalkmasi, fakirlik ve tembellikten
kurtulunmasi, vatanimizin her kosesinden basari ve kalkinma seslerinin
yukselmesi, gonullerimizin aydinlanmasi ve manevi huzurla dolmasi
icin, hepimiz yeniden dusunmeli, calismali ve dua etmeliyiz.

Icinde yasadigimiz bu zaman, maddi ve manevi yonden uyanik olma
zamanidir. Cunku dunyadaki hizli gelisim ve degisim, bir taraftan
insanlari kisa zamanda etkisi altina almakta, diger taraftan da
kendilerine, kulturel degerlerine, inanc ve ahlaki olculerine
yabancilastirmaktadir. Ilim ve teknolojide saglanan gelismeler
dunyamizi kucultmus, insanlik maddi manada cok buyuk imkanlara ve
rahata kavusmasina karsilik milli ve manevi cesitli problemlerle karsi
karsiya gelmistir. Bu durumdan, ulkemizin ve insanimizin etkilenmemesi
elbette dusunulemez. Nitekim, bu alandaki olumsuz ornekleri zaman
zaman basin ve yayin kuruluslarindan ibret ve uzuntu ile
izlemekteyiz.

Milletimize ALLAH'in buyuk bir lutfu olan ulkemiz, cografi ve
stratejik konumu itibariyle onemli bir yerde bulunmaktadir. Dogal
zenginliklerimiz ve guzelliklerimiz, sanli gecmisimiz, manevi
duygularla ve imanimizla guc kazanan zengin kulturumuz, dost olmayan
kimi ulke ve milletleri, kaos ortami meydana getiren calismalar
yapmaya sevk etmektedir. Bu nedenle, ulkemizi icten ve distan
zayiflatmak, insanlarimiz arasinda huzuru ve barisi bozmak, manevi
degerlerimize ve mabetlerimize ilgiyi azaltmak, aile kulturumuzu
sarsmak, gencler ve cocuklar arasinda alkol ve uyusturucu
bagimliligini yayginlastirmak, irk ve mezhep catismalarina yoneltmek
icin her yolu denemektedirler.

Kendi degerlerimizle, dunya toplumlari arasinda hak ettigimiz yeri
almamizin zaruret haline geldigi bugunlerde, devlet-millet ve fertler
olarak vakit gecirmeden uzerimize duseni yapmak zorundayiz. Basarilar,
toplumu butunlestirir ve birbirine kenetler. Basarisizliklar ise
toplumu dagitir, baskalarina muhtac haline getirir. Sorumsuzluk ve
kendinden baska kimseyi dusunmeme anlayisinin yayginlasmasi da, kimlik
ve kisilik kaymalarina sebep olur.

Bu kutsal geceyi sakin gafletle gecirmeyelim. Bilhâssa boyle gecelerde
rahmet ve magfiret pinarlari gurul gurul akarken gonul kaplarimizi
doldurmazsak, bos birakirsak yazik olur. Icimizdeki harâret,
rûhumuzdaki susuzluk devâm edip gider. Insân denilen varlik ne
tuhaftir. Hem harâretten, susuzluktan yana-yakila sIkâyette bulunur;
hem de bu harâreti dindirecek, bu susuzlugu giderecek bin bir imkân
yaninda ve bin bir firsat onunde iken onlardan faydalanmayi dusunmez.

Muminler icin bu gece, hem af, magfiret ve ilahi rahmete kavusma
vesilesi, hem de birlik, beraberlik ve kardeslik duygularini en yogun
bir sekilde yasadiklari bir firsattir. Bu gecede kirginliklara son
verilir, gonuller alinir, fakir fukara hatirlanir. Bu sebepledir ki
asirlar boyu bu topraklar uzerinde yasayan Musluman ecdadimiz, bu
geceyi diger kutsal geceler gibi, dini hayata derinlik kazandiran bir
deger olarak gormusler ve onu nefisleri kontrol altina almanin bir
firsati olarak degerlendirmislerdir.

Bunalan ruhlar icin bu gece gercekten bulunmaz bir firsattir. Bu gece,
kulluk esprisi icinde ALLAH'in ilahlik hakikatine en koklu anlamda bir
siginma anlami tasiyan ve ibadetin ozu olan dualarla en guzel bir
sekilde degerlendirilmeli, gunahlardan arinmak icin Yuce ALLAH'a
yalvarip yakarilmali, tevbe ve istigfarda bulunulmalidir.

Elhamdulillâh bir Mîrac Kandili'ne daha kavustuk. Gercekten hem fert
ve hem de ummet olarak, ALLAH Teâlâ'nin sinirsiz afv u magfiret,
yardim ve bereketinden istifade etmek uzere, bu mubarek geceye
erismenin heyecan ve mutlulugunu yasiyoruz. Mîrac gecesi; iman, ibadet
ve dusunce bakimindan insanin kendisini yenilemesi, gecmisini muhasebe
etmesi, gelecegini planlamasi ve umitlerini tazelemesi icin onune
konulan buyuk bir firsattir. Binaenaleyh bu firsati cok iyi
degerlendirmemiz gerekir. Bu mubarek gecede, ALLAH Teâlâ'nin emir ve
yasaklari dogrultusunda; Hz. Peygamber (S.A.V.)in tavsiyeleri isiginda
ruhumuzun gelismesi ve olgunlasmasi icin dusunce ve davranis
bicimlerimizi gozden gecirmeliyiz. Icimizdeki manevi duygularin sesine
kulak vererek, gunahlarimiza tevbe etmeyi, kendimiz, ailemiz, ulkemiz
ve butun Muslumanlar, insanlik icin ALLAH Teâlâ'ya dua ve niyazda
bulunmayi ihmal etmeyelim.

Zamanin butunu kiymetli ve insanlar tarafindan degerlendirilmek icin
verilmis en buyuk nimettir. Ancak oyle an ve zamanlar var ki Cenab-i
Hakk'in o ana verdigi kudsî bir ozelliginden dolayi o an bir anda
binlerce yillik anlari ihata edebilecek bir berekete kavusur. Iste bu
buyuklerimiz bizlere bu anlari hakkiyla degerlendirip, dualari bu
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=60513
mubarek ve ozel anlarda yapmamizi hal ve hareketleriyle gosteriyorlar.
Bu gece Rahmet meleklerinin Rahmete susamis mu'minleri hayir hasenat
islemeye, ibadet ve itaatte bulunmaya tesvik ettikleri bir mubarek
gecedir. Bu gecede Rahmetin husu ile edilen dualara, umutla acilan
ellere, nura hasret gonullere sagnak sagnak yagacagi bir gecedir.

Muslumanlar icin cok kiymetli olan bu geceyi ve mubarek uc aylari
uyanik bir sekilde gecirmeliyiz. Gunahlarimiza, yanlis tutum ve
davranislarimiza tevbe etmeli, hatali yolda isek hemen donmeliyiz.
Yuce Rabbimiza karsi eksIk olan kullugumuzu tamamlamaya calismaliyiz.

Biz de bu geceyi ihyâ etmeye gayret edelim. Gecenin ihyâ edilmesi icin
tecrubelerime dayanarak bazi tavsiyelerde bulunmak istiyorum:

1- Gece uykusuz gecirilecegi icin, cok ibadet edilecegi icin, gunduz
bir miktar uyunursa geceye takviye olur. O'nun icin Mîrac gecesi
olmadan onceki gunduzde, soyle kendimizi ibadete daha iyi hazirlamak
icin uyumanizi tavsiye ederim; bu bir...

2- Mîrac gecesinde, "Radyo, televizyon seyredecegim, evde takip
edecegim." filân diye dusunmeyin, mutlaka bir camide olun! Cunku
camide olmak ile evde olmak arasinda cok buyuk farklar var... Camide
kilinan namaz, evde kilinan namazdan yirmiyedi kat daha sevapli, eger
mescid ise... Cuma namazi kilinan buyuk cami ise elli kat sevapli...
Bir de camiye giderken, gelirken attigin her adimdan insanin bir
gunahi affoluyor, bir hasene kazaniyor, bir derece de terfi ediyor,
rutbesi yukseliyor.

O'nun icin Mîrac gecesinde dikkat etmeniz gereken seylerden birisi
yatsi namazinda mutlaka camide olacaksiniz. Sabah namazinda da mutlaka
camide olacaksiniz. Cunku Hz. Osman (R.A.) den rivayete gore
Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz soyle buyurdu:

"Kim yatsi namazini cemaatle kilarsa sanki gecenin yarisini ihya etmis
gibidir. Kim de sabahi da cemaatle kilmissa gecenin tamamini ihya
etmis gibidir." (Muslim, Mesacid: 656, 1/454; Ebû Davud, Salat: 18,
No: 555, Tirmizi, Salat: 51, no: 221) Bu mukâfati kacirmamak lâzim!

Yâni soyle olabiliyor bazen: Mîrac gecesini ihyâ edecegim diye uykusuz
kaldigi icin sahur olur olmaz yemegini yiyor. Ondan sonra da evinde
namazi kilip yatiyor. Bu yanlis... Sabah namazini camide kilmaya
dikkat edin, Mîrac gecesinde ve her zaman... Ama Mîrac gecesinde
ozellikle bunu kacirmamaya dikkat edin! Yatsi namazi ve sabah namazi
camide olacak. Ondan sonraki zamaninizin bir kismi camide olabilir,
bir kismi evinizde, kendi ozel mekâninizda ibadet etmek tarzinda
olabilir.

Binaenaleyh yapacagimiz ibadet ve dualarin muhakkak kabul olunacagina
ve ALLAH Teâlâ'nin biz kullarina olan ikram ve izzetinin bol olacagina
inanarak, bu suur ve idrak icerisinde Mîrac Gecesi ve gunduzunu
soylece ihya etmeye calismaliyiz:

1- Geceyi oruclu olarak karsilayalim ve ertesi gunu de, yani Receb
ayinin 26 ve 27. gunlerini oruc tutalim. Selman-i Farisi (R.A) den
rivayete gore Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz:

"Recep ayinda bir gun ve gece vardir ki Receb'in 27. gecesidir. Kim o
gun oruc tutar ve geceyi ibadetle gecirirse yuz sene oruc tutmus ve
yuz sene ibadet yapmis gibi olur" buyurdu. (Beyhaki, Suabu'l-Îman:
Siyam: No: 3811; 3/373)

2- Salat u selâm okumak. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize hic olmazsa
bir tesbih, salat u selâm okumaliyiz. Can u gonulden, "Es-salatu ve's-
selamu aleyke ya Resûlellah" demeliyiz.

3- Bu mubarek gece kusur ve gunahlarimizdan tevbe ve istigfarda
bulunmaliyiz. En azindan bir tesbih "Estagfirullah" demeliyiz. Diger
kutlu zamanlar gibi Mîrac gecesi de, ozumuze donerek gaflet icinde
gecen gunlerimizi sorgulama, unutarak ve bilmeyerek isledigimiz
hatalara tevbe edip bagislanma dileme, kendimizi ve irademizi yenileme
zamanidir. Mîrac Kandili, ilâhi riza ve destegi kazanacak isler
yapmamiz, ic dunyamiza donup kendimizi sorgulamamiz, kulluk bilincine
ulasarak dua ve niyazda bulunmamiz icin guzel bir firsattir. Mîrac'in,
manevi yukselisimiz oldugunu, O'nun da gonul ve ruh temizliginden
gectigini unutmayalim. Mukâfatlarin sinirsiz olarak verildigi bu gece,
kalplerimizin, duygu ve davranislarimizin her turlu kotulukten
arinmasi, dinimiz hakkinda saglikli ve dogru bilgimizin artmasi,
aramizdaki sevgi ve bagislamanin hepimizi kucaklamasi icin yeni
adimlar atma imkanidir. Tevbe, gunahla kirlenen ruhumuzu yikamanin ve
yeniden dirilisin ifadesidir, tevbe ruhu arindirmanin en guzel
yollarindan biridir.

Unutmayalim ki, Cenab-i Hakk'in bu gece ve gunduzundeki bu buyuk
rahmeti, magfireti ve bagislamasi hic suphe yok ki ona talib ve lâyik
olanlar icindir. Oyle degil mi ya? Kusurlarini, gunahlarini idrak
etmeyen veya edip de bunlarda hâlâ israr edenler, afv u magfiret
ihtiyaci icinde olduklari halde, tevbe ve istigfarda bulunmayanlar,
magfiret-i Ilahiyyeye nereden ve nasil nail olacaklardir? Yapilacak
tevbe samimi ve gercek olmali, bir daha o gunaha donulmemelidir. Tevbe
dil isi degil, kalp isidir. Tevbe, vucudun butun azalarinin Cenab-i
Hakk'in emrine donmesi demektir. Sozu papagan da soyler, amma idrak
etmeden soyler. Nitekim:

Eylesen tûtîyi ta'limi eder kelimât,

Sozu insan olur amma, ozu insan olmaz! denilmistir. Tûti, papagan
demektir. Papagana konusmayi ogretsen, sozu insan gibi olur, amma ozu
insan olmaz, kustur yine. Papagandir, tabiati neyse odur. Hâl
degismeli ki, tevbe makbul olsun. Kul hakki varsa, mutlaka helâllesmek
gerekir. ALLAH Teâlâ soyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ("Samimi bir tevbe" diye tercume
edilen "tevbe-i Nasûh" icin bircok yorum yapilmistir. Bunlarin ortak
noktasi sudur: "Nasûh", nush kokundendir. Buna gore "tevbe-i Nasûh";
tevbe edenin kendi nefsine nasihat dinletebilmesi, gunahlarina son
derece uzulmesi ve artik onlara donmemeye karar vermesi demektir.) ile
ALLAH'a donun. Umulur ki Rabbiniz sizin kotuluklerinizi orter.
Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandirmayacagi gunde
ALLAH sizi, iclerinden irmaklar akan cennetlere sokar. Onlarin
onlerinden ve saglarindan amellerinin nurlari aydinlatip gider de: "Ey
Rabbimiz! Nurumuzu bizim icin tamamla, bizi bagisla; cunku sen her
seye kadirsin, derler." (Tahrim Sûresi: 8) Mîrac gecesini idrak eden
herkes, ALLAH Teâlâ'nin:

"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi asan kullarim! ALLAH'in
rahmetinden umit kesmeyin! Cunku ALLAH butun gunahlari bagislar.
Suphesiz ki O, cok magfiret edici, cok merhamet edicidir." (Zumer
Sûresi: 53) mujdesinin farkina vararak kendi ozune donmeli, umitlerini
canlandirmali, bagislama ve bagislanma duygularini guclendirmelidir.

Bu âyet-i kerimede ALLAH Teâlâ'nin rahmet ve muhabbetinin sonsuzlugu
ifade edilmektedir. O'nun rahmeti her seyi kusatmistir, her insan bu
ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak su hususa dikkat etmek
gerekir ki "ALLAH'in rahmetinden umit kesmeyin" demek, gunah islemeye
devam edin, demek degildir. Bundan maksat, en gunahkâr insanlarin bile
tevbelerinin kabul edilecegini bildirmek, dolayisiyla bir an evvel
kotulukten vazgecip ALLAH Teâlâ'ya donmelerini tesvik etmektir. Cunku
tevbe kapisi daima acik. ALLAH Teâlâ kulunun tevbe etmesini, gunahini
itiraf etmesini sever. O'nun icin tevbe kapisi daima acik. Insan tevbe
ederse kurtulur hasili.

Tevbe, sadece belli gunahlari isleyenlerin basvuracagi bir af kapisi
degil, herkesin yapmasi gereken bir ibadettir. Ruhu arindirmanin en
guzel yollarindan biridir. Kur'an-i Kerim, ameli ne olursa olsun,
istisna koymaksizin herkesi tevbeye davet etmekte ve soyle
buyurmaktadir:

"... Ey mu'minler! Hep birden, butun gunahlarinizdan ALLAH'a tevbe
ediniz ki, felaha, kurtulusa eresiniz." (Nûr Sûresi: 31)

Ruhi olgunlugun doruguna yukselmis peygamberlerle beser arasinda bu
bakimdan fark yoktur. Egar el-Muzenî (R.A.)den rivayete gore Sevgili
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Ben gunde 100 kez tevbe-istigfar ederim" (Muslim, Zikr: 41)

buyururken bu gercege isaret etmektedir. Bu itibarla, idrak ettigimiz
Mîrac Gecesi'ni essiz bir firsat bilelim ve hayatimizin son kandili
gibi kabul edelim. Kandil gecelerinin, omur yapraklarinin birer birer
koptugu, son Mîrac Gecesi'nden bu yana bir yil daha yaslanildigini
unutmayalim. Her anin, her zaman diliminin geregini yapabilenler,
hayatlarinin sonunda pisman olmayacaklardir.

Netice itibariyle, icerisinde bulundugumuz bu mubarek gunlerin
kirbacla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettigi ortak bir hakikat vardir.
Hal lisaniyla soylenen bu hakikat sudur:

"Iman edenler icin, ALLAH'in zikri ve kendilerine inen hakikat
sebebiyle kalplerinin urperecegi, saygiyla yumusama zamani daha
gelmedi mi?" (Hadid Sûresi: 16)

Buyuklerimizden olan, fakat zamanla eskiyalik yapan bir cetenin reisi
olan Fudayl b. Iyaz "K.S.", bir gun yuksekce bir duvarin uzerine
cikmis, asIk oldugu kadini seyrediyor, onunla muhabbet ediyordu. O
sirada biraz ileride bir zat da yukaridaki ayet-i kerimeyi okuyordu.
Fudayl, kirbac gibi ruhunda saklayan:

"Kalplerinin urperecegi, saygiyla yumusama zamani daha gelmedi
mi?"ayet-i kerimesini duyar duymaz kendini yere atmis ve: "O an geldi
ya Rabbi" (Beyhaki, Suabu'l-Iman, No: 7316, 5/468, Kuseyri, Risale,
57) diyerek tevbe etmisti. Iste o an, Fudayl'in Hakk'a kavusmak
yolunda yeni bir donum noktasiydi.

Ayet-i Kerime bizi de tevbeye davet ederek icinde bulundugumuz su
gunlerde genis mefhumuyla soyle ihtarda bulunuyor:

"Mubarek Receb ayina girdiniz, Mîrac gecesine eristiniz, bir yilinizi
geride biraktiniz. Bu elinizdeki son firsat olabilir. Hâlâ ALLAH'i
zikrederek ve Kur'an-i Kerim okuyarak kalplerinizin yumusama zamani
gelmedi mi?" Biz de "O an geldi ya Rabbi" diyerek tevbe edelim.

4- Namaz kilmak. Bu geceyi namaz kilarak ibadetle gecirmenin sevabi
cok buyuktur. Mîrac gecesi ve gunduzundeki namazlari cemaatle kilmaya
son derece gayret gostermelidir. Kaza namazi bulunan kimseler, bu
namazlarini kaza etmeye calismalidirlar. Sadece farz namazlari ve
vitir namazi kaza edilmektedir. Sunnetler kaza edilmiyor. Kaza namazi
kilarken bir defa ezan okunur ve her bir farz namaz icin ayri ayri
kamet getirilir. "Ya Rabbi! Vaktinde kilamadigim ilk (veya en son)
sabah namazinin farzini kaza etmeye niyet ettim" seklinde niyet
edilir, tekbir alinir ve namaza durulur. Diger namazlar icin de
boylece niyet edilir. Kaza namazlarini kilarken hepsini ayni yerde
degil de, ayri ayri yerlerde kilmak, yerlerin sahid olmasi ve secde
ile sereflenmesi bakimindan daha faziletlidir. Yani sabah namazini
kildigi yerin biraz otesinde ogleyi ve O'nun yaninda ikindiyi ve biraz
ileri veya geri cekilerek digerlerini kilmak, daha sevabli olur.

Uzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hic olmazsa bir gunluk
namaz kaza etmesi uygun olur. Boylece hem borcunu oder hem de geceyi
ihya etmis olur. Bir gunde kaza edilmesi gerekli olan, sabah namazi:
2, ogle namazi: 4, ikindi namazi: 4, aksam namazi: 3, yatsi namazi: 4
ve vitir namazi: 3 rekat olmak uzere toplam 20 rekat farz ve vacib
namaz vardir.

Tekelluf yani zorakilik-bitkinlikten kacinilmak sûretiyle nafile namaz
da kilinmalidir. Ayrica tesbih namazi da kilinabilir. Ancak uzerinde
kaza namazi bulunan kimselerin bu gibi mubarek gecelerde nafile namaz
yerine kaza namazi kilmalari daha yerinde olur. Bu sebeple kaza namazi
olan kimseler bol bol kaza namazi kilmali ve bu gece kilinacak butun
nafile namazlari, kaza namazi olarak niyetlenmeli ve oylece
kilmalidirlar.

Mubarek Mîrac Gecesi'nde on iki rekât nafile namaz kilinmasi guzel
gorulmustur. Her rekâtinda Fatiha ile baska bir sûre okuyarak iki
rekâtta bir selâm vermeli, sonra yuz defa: "Subhanellahi velhamdu
lillâhi ve la ilahe illALLAHu vALLAHu ekber" demeli. Bundan sonra yuz
defa istigfar ederek yuz defa da Salat selam okumalidir. Gunduzunde
oruclu bulunmalidir. Bu durumda gunahla ilgili olmaksizin yapilacak
her duanin kabulu, ALLAH Teâlâ'dan umulur. Enes b. Malik (R.A.)den
rivayete gore Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Receb ayinda bir gece
vardir ki, Receb'in 27. Gecesidir. O gece ibadet, taat ve iyilik eden
kimseye yuz senelik ibadet-taat sevabi verilir. Her kim o gece, herbir
rekâtinda fatiha ve bir sûre okumak, iki rekâtta bir selâm vermek ve
selâmdan sonra da: Yuz kerre "Subhanellahi ve'l-hamdulillâhi vela
ilahe illALLAHu vellahu ekber", yuz kerre "estagfirullah", yuz kerre
de Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize salât u selâm yani es-salâtu ve's-
selâmu aleyke ya Resûlellah okumak uzere oniki rekât namaz kilarsa,
sonra da dunyasina ve ahiretine ait kendi isleri icin dua ederse, o
gun de oruclu olursa, ALLAH Teâlâ, butun dualarini kabul buyurur.
Ancak bir gunahi isterse o mustesna, buyurmustur. ( Beyhaki, Suabu'l-
Îman: Siyam: No: 3812; 3/374)
Mehmet Talu
10.08.2007