Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


4 sonuçtan 1 ile 4 arası
  1. #1

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart TIP BAYRAMI (14 Mart)

    TIP BAYRAMI (14 Mart)
    "Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire” adlı tıp okulunun açılış tarihi olan 14 Mart 1827, ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul ediliyor.

    14 Mart 2005 — Tıp Bayramı, ilk kez, 1. Dünya savaşı sonunda, İstanbul’un işgal edildiği günlerde, yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı. Günümüze kadar gelen bu 14 Mart kutlamaları, artık içinde bulunduğu haftayı da kapsayacak şekilde, “Sağlık Haftası” olarak kutlanıyor.

    Tıbbın ilk insanla birlikte başladığı söylense de, genelde kabul görmüş olan ilk tıp büyüğü Aesculapius’dur. Kendisinden ilk kez İlyada’da Homeros bahsetmiştir: “Çağır Asklepios oğlunu, kusursuz hekimi” demektedir. Önce Zeus’un gazabıyla yıldırım çarpmasıyla öldürülen Asklepios daha sonra yine Zeus tarafından tıp tanrısı olarak ilan edilir. Tıp amblemlerinde yer eden, temeli doğu kültürüne dayanan ve tarihi M.Ö. 3000’ lere uzanan yılan figürü de, Asklepios ve O’nun asası ile bütünleşmiştir. Hatta Asklepios sözcüğünün grekçe “Askalabos” sözcüğünden geldiği söylenir ki, bu da yılan anlamına gelir. Ve Asklepios’un şifa veren gücünü yılandan aldığı, halkın da adaklarını Asklepios’a değil de bu yılana sunduğu söylenir. Öyle ya da böyle, yılanlı asası ile Asklepios tıp tarihinin önemli dönemeçlerinden birini tutan bir sembol olarak yerini almıştır.

    Mitolojiden öte, yaşadığı kesin olarak bilinen ve hizmetleri sonucu tıbbın babası olarak kabul gören ise Hippocrates olmuştur. M.Ö. 460–450 yılları arasında Kos adasında doğan ve babası da doktor olan Hipokrat’ın tıbba katkıları ve getirdiği felsefe dünya tıp çevrelerince hâlâ kabul görür ve bu sebeple birçok ülkede hekimler mezun olurken “Hipokrat Andı” adı altında meslek yemini ederler.


    KİŞİLER DEĞİL DE OLAYLAR YÖN VERMİŞ

    Ülkemiz tarihine baktığımızda, bütün dünyanın kabul ettiği ve bu kadar eskilere dayanan tıp büyüklerimizin olmadığını görmekteyiz. Türk Doktorunun Bayramı’nda yer eden kişiler değil de olaylar olmuştur.
    Osmanlı tıbbı 15. ve 16. yüzyıllara kadar İslam tıbbının etkisi altında kalmış. Bu sırada batıda 14. yüzyılda İtalya’da başlayan Rönesans 15. ve 16. yüzyıllarda bütün Avrupa’ya yayılmış. Tıp alanında da birçok buluş ve ilerlemeler kaydedilmiş. Osmanlı’da ise 17. yüzyıldan itibaren her sahada ortaya çıkan bozulmalar tıp eğitiminde de kendini göstermiş ve tıp medreseleri eskisi kadar yeni bilgilerle donatılmış hekimler yetiştiremez olmuş. Ayrıca batıda yazılan Latince, İtalyanca, Almanca tıp kitaplarını hekimler takip edememişler, dil bilen sayısının az olması, matbaanın Osmanlı’ya geç giriş ve kitap basmanın 1729’da başlamasından dolayı kitaplar tercüme edilmemiş ve yeterince basılamamış. Az sayıda bazı Osmanlı hekimleri ve bilim adamları kendi çabaları ile dil öğrenerek bu yenilikleri takip etmişler ve bu bilgileri de katarak kendi kitaplarını yazmışlar. Ama bu bilgileri yine de hekim adaylarına yeterince iletememiş.
    19. yüzyıla geldiğinde durum tıp eğitimi açısından pek iç açıcı değilmiş. Tıp medreseleri eski parlak dönemlerini kaybetmiş, hatta bazıları kapanmış. Bu arada ortalığı azınlıklardan ve Avrupa’dan gelen, yabancı hekimler sarmış. Mütabbib (tabip olmayan sahte hekim) hekimler serbest hekimlik yaparak, orduda da görev alarak birçok insanın ölümüne sebep olmuşlar. Bunların önlenmesi için birçok ferman çıkarılmışsa da engel olunamamış. Çünkü yeterli tıp eğitimi verilmediği gibi yeterli sayıda hekim yetiştirilemiyormuş. İtalyanca ve Fransızca bilen az sayıda hekim gelişmeleri takip ederek çevresinde yararlı olmaya çalışmışlar. Bunlardan Şanizade Mehmet Ataullah (1771–1826), Mustafa Behçet Efendi (1774–1834) gibi büyük hekimler bu durumdan çok rahatsız olmuşlar ve yeni tıbbın tıp eğitimine girmesini savunmuşlar.
    III. Selim zamanında yeni tıp eğitimi veren, bir Tıphane açılması düşünülmüş. Teşrih (anatomi) yasağından dolayı ulemadan çekinen III. Selim buna cesaret edememiş, Rumlara tıp fakültesi kurmaları için izin vermiş. (1805). O dönemin hekimbaşısı 21 yaşında ilk hekimbaşılığını yapan Mustafa Behçet Efendi’ymiş. Bu dönemde de yeni tıp eğitimi veren bir Tıphane kurulması için çaba sarf etmiş, ama amacına ulaşamamış. Nitekim Mustafa Behçet Efendi, II. Mahmut zamanındaki hekimbaşılığı sırasında (53 yaşında) tıp eğitiminin düzeltilmesi için yeniden büyük bir çaba içine girmiş ve 1827 yılında bu amacına ulaşmış.
    Sultan II. Mahmut 1826 yılında uzun zamandır uğraştığı bir meseleyi halletmiş. Düzeni tamamen bozulmuş olan yeniçeri Ordusu’nu ortadan kaldırıp (17 Haziran 1826) yeni bir ordu kurmuş (Askair-i Mansure-i Muhammediye). Bu yeni orduya bir hekim ve cerrah yetiştirilmesi gerekiyormuş. Bunu fırsat bilen hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi 26 Aralık 1826’da II. Mahmut’a, arada da üç dilekçe vererek, yeni tıp okulunun kurulmasının amacını, bu okulun nasıl ve nerede kurulacağı konusunda teklifini yapmış ve Padişah da onaylamış.


    14 MART 1827’DE TIP OKULU AÇILDI

    Bizde tıp bayramının ne zaman kutlanacağı, ya da hangi tarihle ilişkilendirilmesi gerektiği sorusu ancak yakın tarihimizde cevap bulabilmiş. Sultan II. Mahmut’un yenilikçi hareketleri sonucu, hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin de katkılarıyla batılı anlamda ilk tıp mektebi olan, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda kurulmuş. Bu şekilde, tıp tarihimizde 14 Mart yerini almış. Aynı bina içinde Tıphane ve Cerrahhane eğitimlerini ayrı ayrı yapıyormuş. Tıp eğitimi o yıllar batıda olduğu gibi dört yılmış, son sınıfta hocalar tarafından usta ve yetenekli olanlar tesbit edilerek sınava alını ve başarılı olanlar askeri hastanelere veya ordunun tabur alaylarına muavin tabip unvanı ile tayin ediliyorlarmış. Orada bir hekimin gözetiminde birkaç sene çalışıp deneyim kazandıktan sonra da serbest hekim oluyorlarmış.

    Tıphane-i Amire 1827’den 1836’ya kadar Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağında gündüz eğitimi yapıyormuş. 1836 yılında Sarayburnu’ndaki Askeri Kışla’ya (Otlukçu Kışlası’na) taşınmış. Ayrı binada eğitim gören Cerrahhane de burada tıp eğitimi ile birleşip, eğitim yatılı hale getirilmiş. Bu binanın yetersiz hale gelmesi ile Galatasaray’daki Enderun ağaları okulu tekrar elden geçirilip duzenlenmiş ve Tıbbiye 1839’da Galatasaray’ya taşınmış. Bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiş.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=39304

    Bu okulun 17 Şubat 1839’da açılışı Sultan II. Mahmut tarafından yapılmış ve eğitiminde yeni düzenlemeler getirilmiş. Eğitim dili Fransızca olmuş ve öğrenci alınmaya başlanmış. Eğitim dilinin Fransızca olması zamanla hekim sayısında azalmaya yol açmış. Nitekim 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açılmış. 1870 yılında da askeri tıp okulunda dersler Türkçeleşmiş. 1878 yılında şimdiki Sirkeci Tren İstasyonu yanındaki Demirkapı Askeri Kışlası’na taşınmış. 1894 yılında Sultan II. Abdülhamit’in emriyle Haydarpaşa’daki Tıbbiye Binası inşa edilmeye başlanmış. Bu görkemli binaya 6 Kasım 1903’te taşınılmış. Önce Askeri Tıbbiye sonra, Sivil Tıbbiye taşınmış ve 1909 yılında iki mektep birleştirerek Darülfünun Tıp Fakültesi olmuş.
    Yüce önder Atatürk: Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!


    İLK KUTLAMA 1919’DA

    İlk tıp bayramı 14 Mart 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da, tıp öğrencileri tarafından kutlanmış. Tepkilerini bu şekilde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu törenine Dr.Fevzi Paşa, Dr.Besim Ömer Paşa, Dr.Akil Muhtar (Özden) gibi dönemin ünlü hocaları da katılmış.
    1933’de “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi’ne dâhil olmuş. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi kurulmuş. Derken bugünlere gelinmiş...

    Atatürk: Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!


    www.forumreform.com sitesi olarak tüm doktorlarımızın Tıp Bayramını candan kutlar esenlikler dileriz.

  2. #2

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: TIP BAYRAMI (14 Mart)

    TRAFİK HAFTASI
    Trafik; kara, hava, deniz taşılları ile yayaların kendilerine özgü yollarda gidip gelmesi olayıdır.
    Trafik sorunlarını çözümlemek amacıyla bir çok Avrupa ülkesi aralarında anlaşarak bir konsey kurdu. Bu konseye Türkiye de üyedir. Merkezi Fransa'nın başkenti Paris'te olan bu konseyin üyeleri, zaman zaman toplanarak trafik sorunlarını görüşürler.
    Bu konsey Mayıs ayının ilk cumartesi günü ile başlayan haftayı «Uluslararası Karayolu Güven Haftası» olarak kabul etmiştir.
    Ülkemizde de trafik kazalarının önlenmesi yolunda çaba gösteren kuruluşlarca, aynı hafta «Trafik Güvenliği ve Eğitim Haftası» olarak kabul edilmiştir. Bu hafta süresince; yayın organları, radyo, televizyon aracılığı ile trafik kazalarının önlenmesi için halka trafik kuralları anlatılır. Trafik kurallarına uyulması gereği belirtilir. Okullarda öğrencilere trafik bilgileri öğretilir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=39305
    Uygarlık tarihinde tekerleğin bulunması önemli bir olaydır. Önceleri yüklerini kendileri taşıyan, hayvanlara taşıtan insanlar tekerleğin bulunması ile taşıt araçları yaptılar. Uzun süren çalışmalar, araştırmalar sonucu buharı bulan, motor gücünden yararlanmayı öğrenen insanlar bu buluşlarını taşıtlara uyguladılar. Önce kara taşıtlarının, sonra deniz ve hava taşıtlarının sayıları çoğaldı, hızları arttı.
    Bu taşıt araçlarına sahip olan insanlar kentlerde ve kentler arasında araçlarını kullanmaya başladılar. Yürüyenlerin karşıdan karşıya geçmesi zorlaştı. Taşıt araçları insanlara ve birbirlerine çarparak kazalara neden oldular.
    Trafik sorunlarına çözüm getirmek, trafiği düzene koymak için bir takım kurallar belirlendi. Sürücülerin ve yayaların uymaları gereken bu kurallara trafik kuralları denir. Trafik kuralları uzun araştırmalar ve deneyler sonucu ortaya çıkmıştır.

    Bizi en çok ilgilendiren, her an karşılaştığımız kara trafiğidir. Deniz ve hava taşıtlarının gidiş gelişlerini düzenleyen deniz ve hava trafiği kuralları da vardır.
    Her gün gazetelerde okuduğumuz; radyoda dinlediğimiz, televizyonda izlediğimiz trafik kazaları; dikkatsizlikten, kendine fazla güvenmekten ve trafik kurallarına uymamaktan meydana gelir. İnsan yaşamı bakımından trafik, çağımızın en önemli sorunudur. Büyük kentlerde günün her saatinde taşıtlarla karşılaşırız. Trafik kazalarında yaralanan ve ölenlerin çoğu 5-14 yaş arasındaki çocuklardır.
    Bu nedenle Trafik Haftası’nda, özellikle ilkokullarda, öğrencilere trafik kuralları öğretilir. Trafik kazasına uğramamak için hafta boyunca öğrendiklerimizi hiç unutmayalım. Yürürken, karşıdan karşıya geçerken tüm trafik kurallarına uyalım.

    YAYALAR İÇİN TRAFİK KURALLARI
    1. Cadde ve sokaklarda her zaman yaya kaldırımında yürümeliyiz. Karşı kaldırıma ancak yaya geçitlerinden geçmeliyiz.
    2. Kaldırımdan inerken, karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa yine sola bakıp öyle geçmeliyiz.
    3. Yaya kaldırımı olmayan yerlerde yolun solundan yürümeliyiz.
    4. Trafik polislerinin işaretlerine uymalıyız.
    5. Trafik polisinin olmadığı yerlerde trafik işaretlerine dikkat etmeliyiz.
    6. Trafik lambası kırmızı yanarken kesin olarak karşıya geçmemeliyiz.
    7. Karşıdan karşıya geçerken zikzaklar çizmemeliyiz.
    8. Duran bir taşıtın hemen önünden ve arkasından geçmemeliyiz.
    9. Taşıt araçlarından inerken taşıtın tam olarak durmasını beklemeliyiz.
    10. Taşıt araçlarına binerken sıramızı beklemeliyiz.
    11. Taşıt aracından iner inmez hemen karşıya geçmemeliyiz.
    12. Taşıtlara hiçbir nedenle asılmamalıyız.
    13. Yolda top oynamamalıyız.
    14. Yolda gruplar oluşturup geçişe engel olmamalıyız.

    KAZAYA UĞRAYAN KIZ
    Polianna, (Polyanna) herkesin sevgisini kazanan bir kızdır. Bu sevimli çocuk, bir gün kazaya uğradı.

    Kaza, ekim ayının son günü oldu. Polianna okuldan acele acele eve dönerken karşıdan gelen bir otomobilin önünden karşı kaldırıma geçmek istemişti.
    İşte bundan sonra olanları hiç kimse öğrenemedi. Kazanın nasıl olduğunu kimse bilmiyordu. Suçlu da meydanda yoktu. Yalnız Polianna o çok sevdiği odaya, o gün saat beşte, baygın, ayakları tutmaz bir halde, kucakta getirilmişti.
    Ertesi gün de, daha ertesi gün de Polianna okula gidemedi. Zaman zaman aklı başına gelirse birkaç soru soruyordu ama daha bir şeyin farkında değildi. Sorularına verilen karşılıklardan da bir şey anlamıyordu.
    Böylece tam bir hafta çevresinde olup bitenlerden habersiz, yatağında kıpırdamadan yattı. İlk haftanın sonunda ateşi düştü, vücudundaki ağrılar azaldı, aklı da başına geldi. İşte o zaman Polianna'ya olup bitenleri ta başından başlayıp anlatmak gerekti.
    Polianna hikayeyi dinledikten sonra derin bir soluk aldı.

    — Demek ki sadece yaralanmışım, dedi. Öyleyse hasta sayılmam. buna çok sevindim.
    Teyzesi küçük kızın yatağının kenarında oturuyordu.

    — Sevindin mi? diye sordu.
    — Evet, yaşadığım sürece yatağından çıkamayan bir hasta olmaktansa, bacağımın kırılmasına seviniyorum. Biliyor musunuz, bacak kırıkları insanı ömrü boyunca yatakta zorlayan hastalıklara benzemiyor. Kırık bacaklar iyileşiyor.
    Polianna gözlerini tavana dikmiş, durmadan konuşuyordu.

    — Çiçek hastalığına yakalanmadığıma da seviniyorum. Çiçek bozuğu çilden de kötüdür, iyi ki boğmaca da olmamışım. Bir kere olmuştum, biliyorum. Çok kötü hastalıktır. Hele kızıl, kızamık olmadığıma da daha çok seviniyorum. Çünkü bu hastalıklar başkalarına da geçer. Öyle olsaydı yanımda oturmanıza izin vermezlerdi.
    Teyzesi:

    — Seni sevindirecek ne kadar da çok şey varmış, dedi. Polianna tatlı tatlı güldü.
    — Evet seviniyorum ya dedi. Daha size açıklamadığım pek çok şey beni sevindiriyor.
    E. PORTER
    Çeviren : Azize BERGİN (Polyanna)

  3. #3

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: TIP BAYRAMI (14 Mart)

    SEVGİLİ ARKADAŞLAR!
    Trafik denilince aklımıza taşıtlar gelir. Oysa trafik sadece taşıtlardan ibaret değildir. İnsanlar ve hayvanlar da trafiği oluşturan olgular içindedir. Taşıtların, insanların ve hayvanların yollar üzerindeki her türlü hareketlerine trafik diyoruz.
    Hızla artan taşıt sayısıyla birlikte trafik sorunu da artmıştır. Ülkemizde her yıl binlerce insan trafik kazaları yüzünden hayatını kaybetmekte, binlercesi de sakat kalmaktadır. Trafik canavarıyla mücadele etmenin tek yolu trafik kurallarına uymaktır. Bilgisiz ve cahil insanlar, trafik kurallarına uymayarak ölen insan sayısının artmasına sebep olmaktadır.
    Trafik Haftası, trafik kurallarının anlatılmasında önemli bir zaman dilimidir. Trafik kurallarını öğrenerek ve çevremizdeki insanlara öğreterek bu haftanın amacına ulaşmasına yardımcı olabiliriz.
    İsterseniz uymamız gereken trafik kurallarından bazılarını hatırlayalım;
    1. Cadde ve sokaklarda yaya kaldırımında yürümeli.
    2. Karşı kaldırıma yaya geçitlerinden geçmeliyiz.
    3. Karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa ve tekrar sola bakarak eğer bir taşıt yoksa geçmeliyiz.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=39306
    4. Trafik polisinin olmadığı yerlerde trafik ışık ve işaretlerine dikkat etmeliyiz.
    5. Üst geçit olan yerlerde mutlaka üst geçitleri kullanmalıyız.
    6. Taşıtlara asılmamalı, taşıtlar durmadan inip binmemeliyiz.
    7. Taşıtların sağından inip binmeliyiz.
    8. Taşıtların pencerelerinden kollarımızı ve başımızı dışarı çıkartmamalıyız.
    9. Duran bir taşıtın hemen önünden ve arkasından geçmemeliyiz.
    Hepinize kazasız güzel günler dilerim.

  4. #4

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: TIP BAYRAMI (14 Mart)

    TRAFİK Taşıta sağdan binelim
    Ancak durunca inelim.
    Bugün konumuz trafik
    Kuralını öğrenelim.

    Sağdan yürü kaldırımda
    Dikkatli ol her adımda.
    Eğer kurala uyarsan
    Tehlike yok hayatında.

    Sen tedbirsiz bir şoförsen
    İçkili taşıt sürersen
    Kaza yakın demektir
    Bir de uykulu gidersen.

    Öğüt benden, tutmak senden
    Bir ders çıkar sözlerimden.
    Polislere yardımcı ol
    Alıkoyma görevinden.
    İbrahim ŞİMŞEK
    TRAFİK Yollarda insanlar,
    Her çeşit taşıtlar,
    Gider gelir
    Buna trafik denir.

    Daima yürürüm
    Yolun sağından,
    Karşıya geçerken bakarım
    Önce sola,
    Sonra sağa,
    Tekrar sola,
    Yol ortasına varınca
    Bir daha sağa.

    Kırmızı yanınca
    Dururum,
    Yeşilde geçerim,
    Sarı uyarma.

    Yol üstünde değil
    Bahçelerde oynarım.
    Mustafa KAYNAR
    TRAFİK IŞIKLARI

    Yeşil ışık yanar yanmaz,
    Trafiğe yol açılır.
    Araçların homurtusu,
    Etrafa saçılır.

    Biraz sonra sarı ışık
    Güzelce yanmaya başlar.
    Bunu gören şoför kardeş,
    Fren yapıp çok yavaşlar.

    Derken hemen arkasından,
    Kırmızı ışık savrulur.
    Bu ışığı gören herkes,
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=39307
    Adım atmaz, hemen durur.

    Tüm trafik kuralları,
    Hepimizce bilinmeli.
    Kurallara uyularak
    Tehlikeler önlenmeli.

    Hasan ŞEŞEN

Benzer Konular

  1. TÜRK DİL BAYRAMI (26 Eylül)
    By Beyza in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.Kasım.2008, 22:38
  2. ZAFER BAYRAMI (30 Ağustos)
    By Beyza in forum Türk Tarihi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 30.Ağustos.2007, 10:57
  3. TÜRK DİL BAYRAMI (26 Eylül)
    By şehzade in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 03.Mayıs.2007, 22:20
  4. Okuma Bayrami
    By şehzade in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 03.Mayıs.2007, 22:02
  5. NEVRUZ BAYRAMI (21 Mart)
    By şehzade in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 03.Mayıs.2007, 22:01

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.