Uzun zamandır görüşemiyoruz.Ama sensiz geçen her anım seni benden
uzaklaştıracağına,yakınlaştırıyor sanki.Kalbimde senin bıraktığın boşlukları
,kendi kendime hayallerle dolduruyorum.Yanımda olduğundan çok daha fazla sevgim
var şu anda sana.Çünkü hayallerimde kusursuzsun.Kavga yok.Kıskançlık
yok.Paylaşamama endişesi yok.Seni kaybetme korkusu yok.Sadece gülümseyen
yüzlerle,birbirine sokulmuş sen ve ben varız.Tek amacımız ise hayatı
güzelleştirmek ve huzur içinde yaşamak.
Dün salondaki kanapede ayaklarımı uzatmış kitap okurken senin yanımda olduğunu
hayal ettim bir an.Bir köşede sen,diğer köşede ben oturuyoruz..Elinde bir sürü
kağıt var.İşle ilgili.Dikkatlice inceliyorsun onları.Sonra üşümüş
ayaklarımı,bacaklarının altına doğru itiyorum.Sen ise kağıtlardan gözünü
ayırmadan,ayaklarımı ellerine alıp ovalıyorsun,ısınsınlar diye.İkimizde hiç
konuşmuyoruz.Sesini duymuyorum.Sadece bana dokunduğunu hissediyorum.Ayaklarımın
ısındığını hissediyorum.Sıcaklığın kalbime kadar yükseldiğini.Ne zaman ki
yüzüne dokunma hissim fazlalaşıyor,elimi sana uzatıyorum.Ve bir anda görüntün
bulanıklaşıyor ve kanapede bir başıma kalıyorum.O kadar gerçek bir hayaldi
ki,ayrılmanın acısını hala taşıyorum.



Sana daha önce hiç atları en az ejderhalar kadar sevdiğimi söylemiş
miydim?İsim maceramdan dolayı değil.Çok daha sonralara dayanan bir sevgi
bu.Yağmur sonrası yapılan bir orman gezisinde ortaya çıkan bir sevgi.Bugün sana
söylediğim üzüm bahçesi ve limon ağacı babaannemin yazlık evindeydi..Yani
ayvalık Çamlık mevkii.Orda eski bir konağın yarısında biz kalırdık.Kuzenim Banu
da bizimle kalırdı her yaz.İki çocuğun müthiş bir hayal dünyasında gezdiğini
düşün.Konağın arkası ormanlıktı.Hemen çaprazında müthiş bir kuyu vardı.Çocukken
bize oraya kurtuluş savaşı sırasında yunan askerlerini attıklarını ve açlıktan
birbirlerini yediklerini söylemişlerdi.
Korkardık ordan.Altımızda ormanda dolanırken muhakkak ihşaattan aşırdığımız o
büyük demir çubuklardan olurdu.Hayali atlarımızdı demirler bizim.Kimse kimsenin
demirini almazdı.Gerçek atmış gibi onları her zaman evin arkasındaki bir
boşluğa özenle yerleştirirdik.İsimleri bile vardı.Ama şimdi hatırlamıyorum.
Her sabah düzenli olarak babaanneyle beraber kahvaltı sonrası yürüyüşü
yapardık.Bize ormanda bir sürü kurt ini gösterirdi.Çocukken yunanlı askerler
seni korkutabiliyor ama kurtlar veya ayılar sana ürkütücü gelmiyordu nedense.



Yağmur sonrası o güne kadar hayal gücümün sınırlarını çocukça zorlayarak
geçirdim o ormanda.Sonra o enfes kokulu orman yürüyüşünde sislerin içinden bana
doğru koşarak gelen bir tay gördüm.İkimiz bir ara göz göze geldik.Çocukça
tarttık birbirimizi.Tam önümde durdu.Elimi ona uzattım ve burnuna
dokundum.Huysuzca geri çekti burnunu benden.Yelesini sağladı ve önümden
uzaklaştı.Biraz ilerde bana geri döndü ve gözlerimin içine baktı son
kez.Arkasını dönüp dört nala uzaklaştı benden.Hayatım boyunca bir daha bu kadar
güzel bir ana sahip olamadım.Bazen onun ruhuna sahip olduğuma inanırım.Aynı
asilikle ve özgürlükle dolaştığımı ve boynumu aynı asillikle hep dik
tuttuğumu.Bunu çok nadir birileriyle paylaşırım.Genelde insanların akıllarına
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=6616
başka bir boyutta olduğum izlenimi veriyor bu tür paylaşımlar.Yanlış
anlamayacağına eminim.Ben sadece sophie nin dünyası isimli romanda dediği gibi
''tavşanın tüylerinin arasında dolanmak yerine tüylere tırmanıp dış dünyayı
merakla inceleyen insanlar '' grubundan birisiyim.
Hayatta yaşadığı her anı başka bir gözlük camından seyretmeyi seven bir
kadınım.
Zannedersem şimdilik sana veda etme vaktim geldi aşkım.Hayallerimdeki yerini
burdan sana belirlenmez zaman aralıklarıyla aktaracağım.Her mektupda benden bir
anı ve seninle paylaşmayı hayal ettiğim bir an muhakkak olacak.Bu mektuplar
asla gerçek dünyayı sana göstermiyecek.Sen hayal olduğuna göre.Karşılığını da
hayallerimle alacaksın.