Bu sabah büyük bir keyifle uyandım. Her zamanki gibi benden önce uyanan sevgili kızım yanağıma bir öpücük kondurarak beni uyandırdı :) Nasıl hoşuma gitti, anlatamam. Saat 6:30' da bundan daha güzel bir şekilde biri uyandırılamaz. "Kızım neden erken kalktın?" diye sormak aklınıza bile gelmiyor! Yanağınıza konan öpücüğün yarattığı his öyle güçlü ki; sabah mahmurluğundan eser kalmıyor! Biz de ailece madem bu kadar erken kalktık, sabahı uzun uzun birlikte geçirelim dedik. Kızımla beraber babamıza kahvaltı hazırladık, salonu toparladık, azıcık gazete okuduk... Keyfimiz oldukça yerindeyken babamız İpek'e sordu: "Seni öpebilir miyim?" Babasına aşık küçük kızım bizi oldukça şaşırtan bir yanıt verdi: "Hayır, öpme! "Anne öpsün mü İpekcim" diye sordu bu sefer... Son zamanlarda "Bu benim annemmm" diyerek dizime yapışmasından dolayı kendime güveniyordum. Yanıt şöyle geldi: "Hayır, öpme!" Haydaaa! Hemen babası sordu: "Peki, kızım kim öpsün seni?" İpek yanıtını hiç duraklamadan verdi: "Barış öpsün!" İpek'in oyun grubunda bir aylık arkadaşı Barış yüzünden pabucumuz dama atıldı! Son günlerde ağzından Barış sözcüğü eksik olmuyor! Okulda kim var diye soruyorsun yanıt: "Barış!" Sanki başka hiç kimse yok :) Barış aşağı Barış yukarı! Bu çocuk milleti böyle işte! Yedir, içir, doyur, büyüt sonunda olacağı bu! Bugün buna gülüp geçiyoruz, yarın bir bakacağız koluna bir Barış'ı kapmış gidiyor. Biz kalacağız eşimle baş başa :)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=96259

Çocuk, bir insanın hayatındaki en vazgeçilmez varlık... Bu yadsınamaz bir gerçek. Ancak çocuk olunca hayat tamamen "çocuk odaklı" olmamalı. Çocuğumuzun ve kendimizin mutluluğu için önce sağlam, mutlu bir evlilik hayatının olması gerekiyor. Yapılan istatistikler - ilginçtir ki - 25, 30 yıllık evli çiftlerde ciddi bir oranda boşanma görüldüğünü ortaya koyuyor. Kısacası onca sene çocuklu hayata alışıp baş başa yaşamayı unutmuş çiftler sanırım yeniden en riskli dönem olan ilk senelere dönüyorlar! Mutlu bir çift, mutlu bir çocuk demek oysaki! O sebeple mutlaka ve de mutlaka eşlerin birbirlerine daha çok vakit ayırmaları gerekiyor. Her hafta baş başa bir şey yapmak kolay değil, biliyorum. Ama en azından ayda bir günü birbirimize ayırmalıyız. Başucu kitabım olan "Çocuğunuzla İş birliği Yapabilme" adlı kitapta "Evlilik" için ayrı bir bölümde anlatılıyor. Bu konuyu aynı kitaptan alıntı yaparak bir kez daha yazmıştım. Ancak kitabın bu bölümünü ve o gün yazdıklarımı bir kez daha yinelemek isterim. Bakın neler yazmışım:


Bu bölüm, eşinizi değil, ilişkinizin niteliğini değiştirmeye yönelik bilgilere ayrılmıştır. Bunun çocuk eğitimi ile ne ilgisi var? Çok. Dengesiz ve sevgisiz bir evlilik içinde, dengeli ve sevgi dolu bir yaşam olması mümkün değildir.
Evliliğiniz, ailenizin yapısını oluşturur. Eğer evliliğiniz iyi bir temel gibi güçlüyse, aileniz de güçlüdür. Bu hiçbir problem olmayacak demek değildir. Ama bu problemleri halledecek gücünüz olacak ve daha iyiye ulaşacaksınız demektir. Eğer evlilik bağlarınız sağlamsa, ikiniz birlikte her birinizin ayrı ayrı olacağından daha güçlü olursunuz.
Güçlü ve dengeli bir evlilik için ilk önemli adımı atmalısınız: Evliliğinizi en ön sıraya çıkarmak için bir karar almalısınız. Ona zaman ve çaba harcamalı ve üzerinde düşünmelisiniz.

Diyelim ki karar verdiniz. Peki, bunu nasıl uygulayacaksınız? Bunun yanıtı da kitapta var. Birer cümle ile özetlemeye çalışayım. Bu arada şunu da unutmayın: Bu planın en güzel yanı şu ki, ilişkide bir taraf değişti mi bunun zincirleme bir etki yaratmasıdır.


Hep Olumlu Yönlerini Görün, Olumsuzları Göz Ardı Edin
Her gün iki güzel söz söyleyin
İki gözünüz ve iki kulağınızla dinleyin
Her hafta eşinizle baş başa geçireceğiniz bir zaman ayırın
İletişim kurarken sevgiyle yaklaş