Hıdırlık Kulesi
Hıdırlık Kulesi eski kentin ana ekseni olarak kabul edilen bugünkü Hesapçı Sokağı’nın batı yönünde denizle kesiştiği yerde, surların hemen bitişiğinde bulunan ve Romalı bir senatör ailesine ait olan bir anıt mezardır.
Denizden yanaşan teknelerin çok uzaklardan kolaylıkla görülebildiği bir konumda olan kule, zamanla bir yol yapısı olarak algılanmış ve bu kimliğini son zamanlara kadar korumuştur. Ancak yapılan son incelemelerle bu yapının bir anıt mezar olduğu kanıtlanmıştır. Anıt mezarın yüksekliği, kare plânlı kaidesi üzerinde yükselen yuvarlak kulesi ile birlikte 14 metreyi bulmaktadır.
Kesik Minare
Hesapçı Sokağı’nın Sakarya Sokağı ile kesiştiği yerde, eski Roma Agorası’nın bulunduğu yerde 6. yüzyılda Pamphylia Bölgesi’nin en önemli kilisesi inşa edildi. Haç biçimindeki kilisenin doğusunu geniş bir apsis kapatıyordu. 1974 yılındaki kazılar sırasında, Roma Agorası’nın yuvarlak kült podyumunun bir bölümü ortaya çıkarılmış bulunmaktadır.
16. yüzyıl başlarına kadar kilise olarak hizmet veren yapı, Şehzade Korkut’un valiliği döneminde camiye çevrilerek minare ilave edilmiştir. Minarenin ahşap kısımlarının 19. yüzyılda yanması, caminin "Kesik Minare" olarak anılmasına neden olmuştur.
Yivli Minare Külliyesi
Kentin sembolü olan Yivli Minare, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad döneminde inşa edilmiştir. Blok kesme taştan yapılan kaidenin üzerinde, tuğladan örülmüş sekiz silindirik yivle yükselen minarenin çini ile kaplı olduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Yivli Minare Külliyesi içinde yer alan ikinci önemli yapı, Yivli Minare Camii de denen, Ulu Cami’dir. Caminin I. Alaeddin Keykubad tarafından, Yivli Minare’nin hemen kuzeyindeki eski bir Hıristiyan yapısının üzerine yaptırıldığı bilinmektedir. Kuzey ve batı yönünde iki kapısı bulunan Ulu Cami, 12 sütun üzerinde yükselen altı kubbe ile örtülüdür.
Cami, bugünkü modern müze binası inşa edilinceye kadar müze olarak da kullanılmıştır. Külliyenin ayakta olan yapılarından biri de Mevlevihane’dir. Devlet adamlarının, eşrafın ve varlıklı kimselerin tarikatı olarak Mevlevilik, 13. yüzyıl Anadolu hümanizminin önemli isimlerinden biri olan Mevlana Celaleddin’in düşünceleri doğrultusunda çalışan bir tarikattır. Selçuklular döneminde inşa edilen yapı, 18. yüzyılda devrin valisi tarafından Mevlevihane haline getirilmiştir.
Yapının üstü, tamamı kiremit kaplı dört kubbe ile örtülmüştür. Bugün sanat galerisi olarak hizmet veren yapının yanında, üç kubbeli, küçük hamam ilginç mimarisiyle varlığını sürdürmektedir. Yine Yivli Minare Külliyesi içinde yer alan Zincirkıran Mehmet Bey Türbesi, Cumhuriyet Caddesi’nin hemen yanında yer almaktadır. 1377 yılında inşa edilen türbenin kitabesinde "Emir Yunus oğlu Mehmet’e" ifadesi yer almaktadır. Türbe sekizgen planlı olup, içinde üç mezar barındırmaktadır.
Külliye içinde yer alan bir başka türbe ise II. Beyazıt’ın eşi, Şehzade Korkut’un annesi olan ve 1502 yılında ölen Nigar Hatun anısına inşa edilmiştir. Mevlevihane ile Yivli Minare Camii arasında yer alır. Yivli Minare Külliyesi’nde bulunan Atabey Armağan Medresesi’nden günümüze çok az kalıntı ulaşmıştır. Yivli Minare Medresesi olarak da bilinen medrese, tarihi ve kültürel varlıklara sahıp çıkmak, evrensel kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarmak ve yaşatmak amacıyla restore edilerek bir Türk Çarşısı olarak düzenlenmiştir.
Karatay Medresesi
Kentin sur içinde bulunan önemli eserlerinden biri de, 13. yüzyılın ilk yarısında saltanat naibi olarak görev yapan Celaleddin Karatay tarafından kurulan medresedir. 1250 yılında yaptırılan medrese, Celaleddin Karatay’ın vakıf senedinde kayıtlıdır. İki eyvanlı medreselerin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen Karatay Medresesi, geçtiğimiz yıllarda onarılmıştır.
Tekeli Mehmet Paşa Camii
Kalekapısı semtinde bulunan ve Paşa Cami olarak bilinen yapı, 17. yüzyıl mimari özelliklerini taşımaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı caminin kuzey ve doğuya açılan iki kapısı vardır. Kuzey batı köşesindeki minare tek şerefelidir. Caminin minber ve mihrabı ise mermerden yapılmıştır. Mihrap büyük sivri kemerli bir niş içine alınmıştır.
İskele Mescidi
Eski limanda, köşk mescit türünde, altıgen planlı, iki katlı, küçük bir yapıdır. Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Mescidin altından akan ve 20. yüzyılın ilk yarısının sonuna kadar kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan küçük kaynak, bir tür şadırvan hizmeti vermektedir. Ahşap minarenin külahını şerefe korkulukları taşımaktadır. Mescidin mihrabı gotik mimari özellikler göstermektedir.
Ahi Yusuf Mescidi ve Türbesi
Mermerli Sokakta Ahi Yusuf adına 1249 yılında yaptırılmıştır. Gezgin İbni Batuta, 14. yüzyıl ortalarında uğradığı Antalya’da Ahilerin yaşamı ve dayanışması konusunda önemli bilgiler aktarmakta ve "Dünyada bunlar kadar hayırlı iş yapan meslek görmedim" demektedir. Bu anlamda bir Ahi Şeyhi olan Ahi Yusuf’un adıyla anılan ve günümüze kadar gelen mescit ve türbe, Antalya Ortaçağı’nın önemli tanıklarından biri olarak görülmelidir. Girişi kuzeyde bulunan mescidin güneyinde türbe ve doğu duvarında küçük bir çeşme yer almaktadır.
Murat Paşa Camii
1571 yılında ölen Karaman Beylerbeyi Murat Paşa’nın vasiyetiyle, 1574 yılında inşa edilen cami, kentin kuzeyinde ve surların dışındadır. Murat Paşa’nın, Antalya yöresindeki büyük arazilerin, çevredeki akarsuların üzerindeki köprülerin ve hanların gelirlerini, açılacak su kanallarına, imar işlerine ve vasiyeti üzerine yaptırılan caminin giderlerine ayırdığı, ölümünden sonra düzenlenen vakıf senedinde yazılıdır. Cami tek kubbeyle örtülüdür. Caminin tek minaresi iki şerefelidir.
Kentin Diğer Önemli Yapıları
İsmet Paşa Caddesi ile Şehit Cengiz Toytunç Caddesi’nin kesiştiği yerde 15. yüzyıl yapımı olduğu sanılan Balibey Camii, Şeyh Sinan Mahallesi’nde 17. yüzyılda yapıldığı varsayılan cami ve Şeyh Sinan Türbesi, Müsellim Camii, Kapıcı Mehmet Ağa tarafından 1796 yılında Kalekapısı’nın kuzeyinde inşa edilmiştir. Caminin güney batı köşesinde küçük bir kütüphanesi vardır. Antalya, denizden 40 metre kadar yüksek falez oluşumların üzerinde gelişmiştir. Kentin doğusundan akan Düden (Kataraktes) Çayı, antik Magydos yakınlarında saçak yaparak denize dökülür.
Bunun yanında, Murat Paşa’nın 16. yüzyılda kurduğu vakfın gelirleri ile açılan sulama kanalları, sularını kentin yakın çevresinden denize dökerdi. Antalya’nın Şelaleler Kenti olarak anılmasının nedeni bugün artık var olmayan o kanallardır.
Termessos
Orman içinde korunan ören yerlerinin en çarpıcılarından biri olup aynı adı taşıyan Milli Park'ın içinde yer alır. Beydağları-Termessos Milli Parkı; bitki örtüsü ile bölgenin botanik, yaban keçisi sürüleri ile de açık hayvanat bahçesi görünümündedir. Antalya-Korkuteli karayolunun 24. km'sinden sola tırmanan özel yolla 1050 m. yükseklikte Güllük Dağı'ndaki kalıntılara ulaşılabilir.
Şehrin kalıntıları, Antalya-Korkuteli yolu üzerindeki Yenicekahve yakınında bulunan Hellenistik devir suru ile başlar ve Güllük dağının zirvesine kadar devam eder. Otoparktan sonra şehre tırmanan patika takip edildiğinde, sağ yanda İmparator Hadrian devrinde yapılmış İyon düzenindeki tapınağın basamak ve anıtsal girişine rastlanır, aşağı şehir surları ve su kayağının bulunduğu alanda güneye doğru tırmanmaya devam edilirse, solda yer yer birinci katı ayakta kalmış Gymnasium'a ulaşılır. Birçok oda ve salondan oluşan yapının güney-batısında arkalarında dükkanlar bulunan sütunlu cadde yer alır ve hemen yakınında kanalizasyon şebekesinin mükemmeliğini gösteren kanallar hala görülebilir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=92586
Düzlüğe çıkıldığında, orman gözetleme noktasına giden patikanın solunda şehrin birçok resmi yapısının bulunduğu alana ulaşılmış olur. Düzlükteki ilk kalıntı agoraya aittir. Batısındaki portiko veya stoa, II. Attalos zamanında (İ.Ö. 159-138) inşa edilmiş olup dor düzenindedir. Agoranın doğusunda, yamaca yaslanmış olan ve Antalya Körfezi'ni görebilen konumdaki tiyatro yer alır. Hellenistik devirde yapılmış olup Roma devrinde onarılıp sahne binası eklenmiştir. Tiyatronun yaklaşık 100 m. güney-batısında çatı yüksekliğine kadar ayakta duran meclis binası bulunmaktadır. Agoranın doğusundaki düzlükte ise birbirine geçişli 5 adet sarnıç, derinlik ve genişlik açısından benzersizdir.
Şehrin güneybatısında, "Kurucunun Evi" olarak isimlerinden Roma tipinde fevkalade güzel bir villanın kalıntıları yer almaktadır. Cephe duvarı dor düzeninde olan ve 6 m. yüksekliğe erişen yapı, kapısının sol tarafındaki kitabeden dolayı 'Kurucunun Evi" adını almıştır. Termessos çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanlarına sahiptir. Mezarlarının çeşitliliği ye bezemeleri oldukça zengindir. Bunlardan Büyük İskender döneminin önemli komutanlarından Alketas'ın mezarı (İ.Ö. 319) ve diğerleri, şehir tarihine ışık tutmaları açısından da önemlidirler.