ANLAM BAKIMINDAN İKİLEMELER:
İkilemeler anlamı pekiştirmek, güçlendirmek amacıyla yaratılmış sözcüklerdir. İkilemelerde iki sözcük yan yana getirilerek bu birlikten ortak bir anlam, güçlü bir kavram elde edilmektedir. İkilemeleri anlam açısından ayırma imkanımız bulunmamaktadır.
Anlamı Pekiştirme:
Asıl amaç anlamı pekiştirmek olan ikilemeler, “çok, pek, fazla, gayet” gibi sözcüklerin belirttikleri kavramla ikilemenin anlamda sağladığı güç, pekiştirme bakımından ölçülmez. “öbek öbek çiçekler, demet demet güller, salkım salkım üzümler, deste deste para” gibi ikilemelerle sağlanan kavramlar “çok” vb. sözcüklerle sağlanamaz.
Sözcüklerin pekiştirme olayı da bir çeşit ikileme sayılır. Bu konuyla ilgili Mehmet Ali Ağakay’ ın yaptığı çalışmayı ileride vereceğim.
Anlamı Güçlendirme:
İkilemeler oluşturulurken çeşitli amaçlar güdülmüştür. Bunlardan birisi de anlamı kuvvetlendirmek, güçlendirmektir. Sözcük tekrar edilerek anlam tekrar edilir, böylelikle anlam güçlendirilmiş olmaktadır.
Çoğu zaman deyimlerde de, atasözlerinde de bu yola başvurulmakta, böylelikle anlam güzelliği ve kuvveti oluşmaktadır. Örneğin: “yalvara yalvara ikna ettik, ağlaya ağlaya anlattı, gide gele usandık” vb.
Anlamı Abartma:
İkilemeler anlamın sağladığı gücü, değeri arttırmak, abartmak içinde oluşturulmaktadır. Yani ikilemelerde az çok mübalağa söz konusudur: “koşa koşa yorulmak” anlamını hiçbir zaman “koşarak yorulmak” sağlayamayacağı gibi.
Anlamı Çoğaltma:
İkilemeler topluluk isimleriyle, “ler” çoğul ekiyle bazen de ikilemelerin tümleç görevi gördüğü zamanlarda çokluk ifade ettikleri görülmektedir. Örneğin: “deste deste para, demet demet çiçek, sarı sarı güller, güzel güzel elbiseler, ev ev dolaşmak, sokak sokak gezmek” vb.
Anlamı Kolaylaştırma:
İkileme ile anlam, öteki anlatımlardan çok daha kolaylıkla, çok daha yalın, esnek ve açık olarak anlaşılır. Mesela: “çok fakir bir adam” yerine, “fakir mi fakir bir adam” anlatını durumu daha net bir biçimde anlatır.
Anlam Bakımından İkilemeyi Kuran Sözcükler:
İkilemelerde sözcükler anlam bakımından, bir tek sözcükmüş gibi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hatta bazı ikilemelerde sözcükler birbirinden ayrı düşünülemez.
I- İki Sözcüğe de Anlamlı İkileme:
Başlı başına anlamları olan sözcüklerden kurulan ikilemelerdir. Bu tür ikilemeler üç çeşittir:
a- Aynı Anlamlı Sözcüklerden Kurulan İkileme:
Bu tür ikilemelerde sözcükler aynı anlamda görünseler de her yerde birbirlerinin yerine kullanılamadıkları için, gerçekte aynı anlamda değillerdir. Bu tür ikilemelere endüstriyel iyi örnek tekrar edilen sözcüklerle kurulan ikilemelerdir. Örneğin: “it köpek, kılık kıyafet, deli divane, ses seda, köşe bucak” vb.
“ağlaya ağlaya anlatmak, güzel güzel kızlar, tatlı tatlı masallar, demet demet çiçekler” vb.
b- Yakın Anlamlı Sözcüklerden Kurulan İlkeme:
Bu ikilemelerde sözcüklerin kendi başlarına anlamları mevcuttur. Yakın anlamlı sözcüklerin bazılarında ses biçim yakınlığından faydalanılmıştır. Örneğin: “dünya alem, eş dost, ar namus, mal mülk, ak pak, ağrı sızı, açık saçık” vb.
c- Karşıt Anlamlı Sözcüklerden Kurulan İkileme:
Bu tür ikilemelerde sözcükler karşıt anlamlıdır. Örneğin: “iyi kötü, er geç, dost düşman, tatlı tatsız, yerli yersiz, ileri geri, eksik fazla, az çok” vb.
II- Bir Sözcüğü Anlamlı İkileme:
Bu ikilemelerde sözcüklerden birisi tam anlamlı diğer sözcük anlamlı sözcüğün gölgesidir. Ama bu gölge sözcük anlamı güçlendirmede yardımcıdır. Örneğin: “ufak tefek, yırtık pırtık, incik boncuk, eski püskü, eğri büğrü” vb.
III- İki Sözcüğü de Yarı Anlamlı İkileme:
Bu ikilemelerdeki yarı anlamlı sözcükler bir zorlama olmasa tek başlarına kullanılmazlar. Bu tür sözcüklerle kurulan ikilemelerde bir pekiştirme apaçık ortadadır. Örneğin: “eciş bücüş adam, abur cubur, yalap şalap, hapur hupur, katır kutur, şarıl şurul” vb.
ORHUN YAZITLARINDA İKİLEME:
İlk Türk metinlerinden, Orhun Yazıtlarında de ikilemelere rastlanır:
“Tengri teg tengride bolmış”, “bilig bilmez kişi”, “yogçı sıgıççı tutıp”, “yabız yablak budun”, “Elig yıl işig küçüg birmiş” gibi.
UYGURCADA İKİLEME:
Uygurca metinlerde ikilemelere oldukça sık rastlanmaktadır. İkileme, Uygurca’nın başlıca özelliklerinden biridir. Uygurca döneminde, yabancı dillerin Türkçe’ye etkisi artmaya başlamıştır. İkilemeden vazgeçmeyen Türkler Uygurca sözcüklerle yabancı sözcükleri yan yana getirmek suretiyle ikilemeler oluşturmuşlardır. Örneğin: “Çin kitrü (doğru, hakiki); hua çiçek (çiçek), kalp öp (zaman, vakit), vb.
Ayrıca Türkçe sözcüklerden kurulan ikilemelerde mevcuttur: “köngül köküş (gönül kalp), küç erdem (erdem güç), san sakış (sayı, hesap) gibi.
Uygurca’da ikilemeleri dört gruba ayırabiliriz:
a) Unsurları aynı olan tekrar grubu
Bir kelimenin arka arkaya iki defa tekrarlanmasıyla yapılır.
kayta-kayta “tekrar tekrar”
yéňi-yéňi “yeni yeni”
gür-gür “gür gür”
kiçik-kiçik “küçük küçük”
énik,énik “açık açık”
b) Unsurları eş anlamlı tekrar grubu
Grubu meydana getiren kelimeler yakın veya eş mânâlıdır.
Teň-otak “denk ortak” göşt-et “et et”
yekke-yalguz “tek yalnız” hesel-bal “bal bal”
sak-salamet “sağ selamet” val-vul “val vul”
c) Unsurları zıt anlamlı tekrar grubu
Zıt anlamlı iki kelimenin meydana getirdiği kelime grubudur.
İlgiri-kéyin “önce sonra” yukuri-töven “yukarı aşağı”
Keçe-kündüz “gece gündüz” küni-tüni “gündüz gece”
Anda-munda “orta burada” koya-koymak “koyar koymaz”
ç) İlâveli tekrar grubu
Kelime başına bir ses veya bir hece ilâvesi ile meydana gelen tekrar grubudur:
Kipkizil “kıpkızıl”
Köpkök “gömgik”
Az-maz “az maz”
Un-pun “un mun”
DEDE KORKUT’TA İKİLEME:
Dede Korkut kitabında ikilemelerin değişik, etkili, renkli biçimlerine bol bol rastlanır. Dede Korkut kitabının çekiciliğini sağlayan özelliklerin başında ikilemeler gelmektedir.
Dede Korkut’ta aynen tekrarlar tabii bugünkünden farksızdır. Yalnız tekrar için kullanılan bazı kelimeler, bazı ses taklitleri esere mahsustur, eserin eski Anadolu ve Azeri hususiyetlerine dahildir. Fakat tekrarın bünyesinde bir fark yoktur: kaş kaş 87-11, buldur buldur 54-4, burçak burçak 266-12-13, güv güv 281-4, küpür küpür 285-12, alay alay 285-11, öğür öğür 300-9 misallerinde olduğu gibi. Aynen tekrarlar eserde bugünkü gibi çok kullanılan bir kelime grubudur.
Eş mânalı tekrarlar da bugünkünden faksızdır: çoban çoluk 218-4, yamrı yumrı 274-3 gibi.
Zıt mânalı tekrarlar da bugünkü gibidir: dünlü günlü 263-3 gibi.
İlâveli tekrarlardan başa m getirilerek yapılan tekrar eserde bir terde geçer: herze merze 248-7. Hece tekrarı olarak ap alaca 61-4, kap kaya 188-7 gibi misaller vardır. Sonraki p’ye a, e ilavesi ile de yapa yaluňuz 148-1, sapa sağ 29-7 şekilleri yapılmıştır. Sapa sağ bugün Azeri Türkçe’sinde de aynen vardır.
Dede Korkut’ta Azeri Türkçe’sindeki bir tekrar kısaltması da vardır: kova kov 76-3. gide gide gibi bir gerundium tekrarından Osmanlı sahasında git gide şekli çıkmışken Azeri sahasında bu gide git olmuştur. İşte bunun, bu Azeri şeklin Dede Korkut’ta da bulunduğu görülüyor.
İKİLEMELER ÜZERİNE YAPILMIŞ BAZI ÇALIŞMALAR VE SAPTANMIŞ KURALLAR:
Osman Nedin TUNA: Bu konuda çok değerli bir araştırması bulunan O. Nedim TUNA, topladığı malzemeye “ünlü-ünsüz, ünlü-ünlü” kurallarını uygulayarak, tekrarlanan kelimelerin fonetik yapı özelliklerine göre dizildiğini tespit etmiştir. Ayrıca Türkçe’de yalnız ikili değil, üçlü dörtlü tekrarların da bulunduğunu eserinde kaydetmiştir. (Bkz. Osman Nedin TUNA, Türkçe’nin Sayıca Eş Heceli İkilemelerinde Sıralama Kuralları ve Tabii Bir Ünsüz Dizisi, Ank. 1986)
Prof. Dr. Osman Nedim TUNA eserin sonunda şu kuralları tespit etmiştir: (s. 66)
Sayıca Eş Heceli İkilemelerin Sıralama Kuralları
İkilemelerde sıralama, yani hangi üyenin ilk, hangisinin ondan sonra geleceğini tâyin eden esas fonetiktir. Bununla kastedilen şey, sıralamanın V=ünlü, K=ünsüz’ü gösterdiği takdirde:
a- üyelerin her birindeki fonemlerin sayısı (çok heceli sonda)
b- üyelerin aynı yerlerindeki fonemlerin karşıtlıkları’na göre yapılmasıdır. Kısaca a ve b maddeleri sıralamayı tâyin eden faktörlerdir ve bu faktörler fonetiktir. Konumuz yalnız “sayıca eş heceli ikilemeler” olduğundan, aşağıdaki kurallar yalnız bunlara aittir. Şu halde bu tür ikilemelerdeki sıralamalar V, K kombinasyonlarına dayanmak mecburiyetindedir.
Kurallar
Bütün kurallar sıralanmıştır. Yani, kuralların sırasında değişiklik yapılamaz. Aksi halde bunlar işlemez. Sıralama esası sırası 1. V-K 2. K-K 3. V-V dir.
1. Önce üyelerin sonuna bakılır. Biri V biri K ile bitiyorsa, başa bakılır K’lar farklı ise, V ile biten üye sıralamada ilk, Msl: balta – nacak
2. Durum bu değilse, başa bakılır. Üyelerden biri V, öbürü K ile başlıyorsa, o zaman V ile başlayan üye sıralamada ilk olur. Msl: ana – baba
3. Durum bu değilse, ya her iki üye V ile, veya her iki üye K ile başlıyor demektir. Eğer K – K ise, ilk üyenin hangisi olacağını (Ünsüz Dizisi’ne) bakarak tâyin ederiz. “Ünsiz Dizisi”nde, bu kelime başı K’larından hangi üyeninki ilk geliyorsa o üye başta yer alır. Msl: kaba – saba. Eğer V – V ise, ilk üyenin hangisi olacağını (Ünlü Dizisi’ne) bakarak tâyin ederiz. Ünlü dizisinde bu, kelime başı V’lerinden hangi üyeninki ilk geliyorsa, o o üye başta yer alır. Msl: oğul – uşak
4. Eğer her iki üyeninde baş tarafları birbirinin aynı ise, karşılıklı olarak baştan sona doğru, her iki üyenin fonemlerine bakılır. Bu ikisi arasındaki ilk farkın gösterdiği karıtlığa bakılır. Bu, ya V – K, yada K – K’dır. (V-V için örnek yok). Eğer V – K ise, V’lisi başa gelir. Msl: sere serpe. Eğer K – K ise (Ünsüz Dizisi’ne) bakılır. Hangi üyedeki K, Ünsüz Dizisi’nde öbüründen önce geliyorsa o üye başa gelir. Msl: çoluk – çocuk, huy – hus
ÜNLÜ DİZİSİ : e, a; i, ı; ö, o; ü, u
Şu sıra ile bakılır: 1. düz – yuvarlak (düz önde) 2. geniş – dar (geniş önde) 3. ön–art (ön önde)
ÜNSÜZ DİZİSİ: ğ, h; l, r, n, m; v, y; k; z, s, ş, f; c, d, g, b; ç, t, p
Şu sıra ile bakılır: 1.başka- (k hariç) patlayıcı (patlayıcı sonda) 2. ğ, h-başka (ğ, h önde) 3. liquid ve nasal sonant- başka (başka sonda), 4. v,y – başka (v, y önde) 5. aynı grupta arkadan öne (arka önde), 6. aynı grupta ölümlü – ölümsüz (ölümlü önde)
Ayrıca prof. Dr. Osman Nedim TUNA bu çalışmasında sade ikilemeler değil Türkçe’de üçlemeler ve dörtlemelerinde olduğunu tespit etmiştir. Çalışmasında bunlara dair örnekler vermiştir.
Üçlemeler: “dost ahbap akraba, han hamam apartman, çay kahve gazoz, at avrat pusat, bağ bahçe baston, bahçe sandık sepet, boy bos endâm, çoluk çocuk boncuk, din imam insaf, eş dost ahbap, nane limon ökaliptus, şans kader kısmet” vb.
Dörtlemeler: “ana avrat kız kısrak, bardak sürahi tabak çanak, çanak çömlek tencere tava, din imam insaf merhamet, eş dost hısım akraba, ev bark ot oçak, kadın çoluk çocuk boncuk, karı kancık kız kısrak, karyola dolap masa sandalye, üst baş giyim kuşam” vb.
Mehmet Ali AĞAKAY: İkilemeler konusunda bir başka kapsamlı çalışması olan da Mehmet Ali Ağakay’dır. Ağakay ikilemelere koşmalar adını vermektedir. M. Ali Ağakay’a göre Türkiye Türkçe’si koşmalarında da koşuklar arasında ses uygunluğu göze çarpacak derecede çoktur: “kılık kıyafet, selâm kelâm, çoluk çocuk”’ta olduğu gibi başta, sonda veya her iki yanda sesleri uygun düşen kelime seçilmesi bir kural değilse de uygulanmasına elden geldiği kadar çalışılan bir yoldur. (Bkz. Mehmet Ali AĞAKAY, Türkçe’de Kelime Koşmaları, TDAY- Belleten 1954)
Ağakay incelemesini;
I- Koşuklar dizilirken uyulan ilkeler
II- Meydana gelen koşmalarda sağlanan anlam değeri bakımından iki oluşturmuştur:
Diziliş İlkeleri:
Koşmalarda koşukların dizilişi gelişi güzel olmuyor. Bu diziliş koşukların niteliğine göre uygulanan bir takım kurallara sıkıca bağlıdır. O kadar ki, bunların yeri değiştirilecek olursa kimi, koşma ya anlaşılmaz olur, yada bütün bütün başka bir anlam verir. “iri yarı” yerine “yarı iri” denince aynı kavram çevresi içinde kalınsa da istenilenin tersi anlaşılacağı gibi, “karı koca” yerine “koca karı” denince de büsbütün ayrı bir şey anlatılmış olur.
Bu derece önemli olan dizi sırası başlıca iki temel anlama dayanır: Koşukların biriri karşısındaki anlam ve ses durumu.
Koşukların arasında tabiat ve mantığın anlam bakımından gerekli kıldığı bir sıra varsa buna bağlı kalınır. Böyle bir gereklik bulunmadığı zaman koşukların ses özellikleri işe karışır. Şu ilkelere göre dizilmişlerdir:
a)- Azdan Çoğa: az çok, beş on, bir iki, kırk elli, eksik ziyade, sekiz on, üç dört, vb.
b)- Öncekinden Sonrakine: bugün yarın, eninde (önünde) sonunda, o gün bugün, yarın öbürgün, vb.
c)- Bir işin ilk evresinden son evresine: ekip biçmek, giyinmek kuşanmak, derme çatma, dur otur, kapıp koyvermek, kaptı kaçtı, kesip atmak, satıp savmak, selâm kelâm, vb.
d)- Temel kavramdan yardımcı kavrama: çürük çarık, aslı astarı, canla başla, çeyiz çimen, az buz, bağırmak çağırmak, çift çubuk, dedi kodu, değiş tokuş, falan fıstık, gezip tozmak, helâl hoş, sövmek saymak, sürü sepet, tuz buz, yaşı ne başı ne, yaşlı başlı vb. (haraç mezaç koşması bu kurala uymamıştır.)
e)- Koşuklardan biri yakıştırma olduğu zaman sona alınır: bakkal çakal, boy bos, çarpık çurpuk, eski püskü, hayal meyal, kaba saba, kambur kumbur, sıkı fıkı, ufak tefek, yarım yamalak, yırtık pırtık, tüy tüs vb. (çoluk çocuk, hırlı hırsız, konu komşu koşmaları bu kurala uymamaktadır. )
f)- Olumlu – olumsuz iki koşuktan olumlusu öne geçer: belli belirsiz, yerli yersiz, münasebetli münasebetsiz, bilir bilmez, görünür görünmez, ister istemez, olur olmaz vb.
Mantığın sıra göstermediği maddelerde (eş anlamlı, yakın anlamlı, karşıt anlamlı, ayrı anlamlı olan veya kendi başına anlamı olmayan koşuklarla yapılmış koşmalarda) koşukların dizilişi ses özelliklerine göre düzenlenir. Bunlarda kelimelerin hece sayısı, vokal veya konsanla başlamaları, vokallerin niteliği gibi durumlar göz önünde tutulur:
A- Hece sayısı eşit olmayan koşuklardan hecesi az olanı başa geçer: aç biilâç, ardı arası, az buçuk, bağ bahçe, bet beniz, bıkmak usanmak, bitmek tükenmek, bulup buluşturmak, can ciğer, çalışmak çabalamak, çekip çevirmek, dirlik düzenlik, don gömlek, el ayak, göz kulak, güle oynaya, hısım akraba tam takır, top tüfek, toz duman, vb.
B- Eşit heceliler arasında vokalle başlayan koşuk öne geçer: abur cubur, adı sanı, ağlayıp sızlamak, alacak verecek, alıcı verici, aslı nesli, aygın baygın, allı pullu, el gün, eni konu, etli canlı, etli butlu, ezile büzüle, incik boncuk, vb.
C- Koşma konusunda eşit heceli kelimelerin baş hece vokalleri arasında bir sıra üstün göze çarpar: kapalılarla yuvarlaklara göre açık ve düz olan “a” sonra “e” kapalı yuvarlaklara göre de düzler ve özellikle açık yuvarlak olan “o” ve “ö” üstün tutularak başa alınır: alt üst, altlı üstlü, artık eksik, barış görüş, cart curt, çalı çırpı, falan filan, fasa fiso, irili ufaklı, kara kuru, kaş göz, kazma kürek, kelle kulak, kem küm, sarmaş dolaş, tekme tokat, sayıp dökmek, sazı sözü, tadı tuzu, yalan dolan, vb.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turkce-dersi/56518-ikilemelerin-genel-ozellikleri.html#post115238
NOT: Ağakay bu araştırmasını 100 koşma üzerinde gerçekleştirmiş bunlardan 12 tanesinin bu kurallara uymadığını saptamıştır. (C kuralı için), Tuna araştırmasını 2022 örnek üzerinde gerçekleştirmiş ve daha yüksek bir yüzde oranına ulaşmıştır.
Koşamlarla Sağlanan Anlatışlar:
Bir koşmanın verdiği anlam, kendisini meydana getiren koşukların eş, yakın, karşıt anlamlı olmak gibi birbirine göre olan durumlarıyla belirir. Onun için diziliş konusunda bunların karşılıklı ses durumları nasıl gözden geçirilmişse burada da anlamlarının birbiriyle olan ilişiğini göz önüne almak gerekir. Çünkü, koşmaların anlamında beliren pekişme, genişleme, kutuplaştırma, ikircillik, tekleştirme, gibi çeşitli değerler bu ilişiğe dayanır. Mesele bu bakımdan ele alınınca, koşukların yedi vasıfta alabileceği görülür:
1. Eş anlamlı
2. Yakın anlamlı
3. Karşıt anlamlı
4. Anlamca ilişkili
5. Anlamca ilişkisiz
6. Koşuklardan biri anlamsız
7. Her ikiside anlamsız
Eş anlamlı koşuklarla yapılan koşmalar düşünceyi pekiştirerek anlatır: bitmek tükenmek, doğru dürüst, deli divane, kılık kıyafet, sille tokat vb.
Yakın anlamlarla yapılan kavram çerçevesini genişletmeye yarar: ak pak, akıl fikir, aslı nesli, din imam, mal mülk, yer yurt vb.
Karşıt anlamlı olanlar ya alt üst, öte beri, ulu orta gibi mecaz yolu ile yeni bir kavram meydana getirmeye, ya alıcı verici, altlı üstlü, büyüğü küçüğü, enine boyuna, gece gündüz, yaz kış, gibi iki karşıt anlamı uzaklaştırıp iki kutuplu bir düşünce anlatmaya yada az çok, var yok, er geç, ileri geri, gibi iki ihtimali karşılaştırıp ikircilik meydana getirmeye yarar.
Koşuklarında ancak çağrışım yoluyla bir anlam ilişiği sezilen koşmalar, karı koca, ana baba, giyim kuşam, göz kulak, saz söz, selâm kelâm, vb. de olduğu gibi iki ayrı kavramı birbirine bağlayıp tekleştirme görevindedir.
Koşuklar arasında hiçbir anlam ilişkisi bulunmadığı zaman ya ahım şahım, dedi kodu, hoş beş gibi apayrı bir anlam meydana gelir yada afiyet şeker, aslı faslı, çeyiz çimen koşmalarında görüldüğü gibi ikinci koşuk birincisinin anlamını pekiştirir veya genişletir.
Koşukların biri anlamsız olduğu zaman (ki aralarında her zaman ses uygunluğu bulunur) anlamsızı anlamlı olanın alanını kendi değeri içinde genişletmeye yarar: bakkal çakal, çoluk çocuk, hayal meyal, sıkı fıkı, ufak tefek gibi.
Son olarak, koşukların her ikiside abuk sabuk, çıtı pıtı, ıvır zıvır, kem küm gibi anlamsız olan koşmalar geliyor. Bunlarda anlamın doldurma olması tabiidir.
Ayrıca Ağakay pekiştirmeyi bir çalışmasında şöyle anlatmaktadır. (Bkz. Türk Dili Dergisi sayı: 156 (1964))
1. Pekiştirme öğesi “p” ile yapılan kelimelerin çeşitleri:
a) sesli ile başlayanlar,
b) yapılarında dudaksıl ve s yakını (z, ş, ç) bulunmayanlar,
c) Bu çeşit seslerin her ikisinden başka bir de r taşıyanlar.
a) ap + acı ap + aydın ip + ince
ap + açık ap + ayrı up + uygun
ap + ak ep + ekşi up + uzun
ap + ansız (+ın) ep + ey (+ce)
ap + aşikâr ıp + ıslak
b) dap + dar (+acık) kap + kalın kop + koyu
dip + diri kap + kara kup + kuru
dop + dolu kap + karanlık tap + takır
dup + duru kop + kolay yep + yeni
c) çep(e) + çevre kıp + kırmızı sip + sivri
2. b sesi ile başlayan ve yapılarında s yakını ses bulunanların pekiştirmesi m ile yapılır:
bam + başka bom + boş
bem + beyaz bum + buruşuk
Aşağıdaki pekiştirmeler s yakını ses taşıyan kelimelerle yapılıştır. Bunların kimisi, pekiştirme öğesine p, kimi ise m almıştır. Ancak bu grupta çağdaş olarak dümdüz/düpedüz, tamtakır/taptakır almaş’ını tenavvubünü görmekte olduğumuz gibi aynı olayı ayrı çağlar arasında da görüyoruz: Eskiden yapyalış, düpdüz, tamtaze şimdi yemyeşil, dümdüz, taptaze. Bu gözlem (yukarıda iki sayılı maddede saptanan durum dışında) dil beğenisi’nin s yakını ses taşıyan kelimelerde p ile m yi aynı değerde tuttuğunu gösterir.
a) p alanlar:
düp(e) + düz kıp + kızıl tap + taze
düp + düz (eski) sap + sarı yap(a) +yalnız
gep + geniş sıp + sıcak yap + yaşıl (eski)
kıp +kısa şip + şirin zap + zayıf
b) m alanlar:
dım + dızlak tam + taze (eski) yam + yaş
düm + düz yam + yassı yem + yeşil
4. Yapılarında dudak sesi bulunup da s yakını ses taşımayanlar s alır:
bas + bayağı cas + cavlak pes + pembe
bes + bedava kıs + kıvrak tas + tamam
bes + belli kös + kötürüm tos + toparlak
bes + beter mas + mavi yus + yumru
büs + bütün mos + mor yus + yuvarlak
5. Yapılarında dudaksıl ve s yakını ses taşıyanlar r alır.
Çar + çabuk sır(ıl) + sıklam tor + topaç
Çır(ıl) + çıplak ter + temiz
Yukarıda beş madde halinde anlattığımız düzene uymayan ancak beş sıfat vardır: doğru, katı, koca, sağlam ve top.
Saptadığımız düzene göre ilk üçünün p, dördüncüsünün r, beşincisinin de s alması gerekirken bu gerekliğe uymamışlardır.
ÖRNEKLER
Şiir:
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Esip esip yâre değmeli değil
Ak elleri elvan elvan kınalı
Karadır gözleri sürmeli değil
Karaçoğlan
Beni bende demen, bende değilem
Bir ben vardır bende, benden içerü
Yunus Emre
Sen olasın deyü yer yer asılıp ayineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Necati
Zerre zerre hak-i dergâhına ister sala nur
Dönmez ol dergâhtan ger olsa pare pare su
Füzuli
Kadrini seng-i musallada bilüp ey baki
Durup el bağlayalar karşına yâran saf saf
Bâki
Zerre zerre hak-i guristanı pâmal etme kim
Tûde tûde Husrev-i zerrin külehdür her biri
Naili
Sönük sönük yanıyor rafta isli bir lamba
Önünde bir küme: Fes, tekke, hırka, salta, oba
Mehmet Akif ERSOY
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ahmet Haşim
Bu kitaptır, her insana için dışın öğreten
Gökte yerde tende canda bir Yaradan sezdiren
Mehmet Emin Yurdakul
Sen ağlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini
Faruk Nafiz Çamlıbel
Geceler geceler almış giderim,
Kara taş uyudun mu?
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Atasözü:
“damlaya damlaya göl olur”
“ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir”
“üzüm üzüme baka baka kararır”
“dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur”
“yer damar damar, insan soy soydur”
“erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır”
“bal bal demekle, ağız tatlanmaz”
Deyim:
“durdu durdu turnayı gözünden vurdu”
“dik dik bakmak”
“ne yapıp yapıp başarmak”
“elini kolunu sallaya sallaya gezmek”
“tepe tepe kullanmak”
“sıcağı sıcağına söylemek”
“vakitli vakitsiz gelmek”
“fitil fitil burnundan getirmek”
“az buz değil”
“tüyleri diken diken olmak”
“huyuna suyuna gitmek”
“bucak bucak kaçmak”
İkilemeler Konusunda Yararlanılabilecek Kaynaklardan Bazıları:
1- Ağakay, Mehmet Ali: “Türkçede Kelime Koşmaları” TDAY – Belleten 1954, Ankara (s. 97 – 104)
2- Aksan, Doğan: “Sözcük Türleri” Yayınları s. 93 – 94
3- Ergin, Muharrem: İstanbul 1998, s. 377 – 379
4- Güneş, Sezai: “Türk Dili Bilgisi” 3. Basım 1997 İzmir, s. 355 – 358
5- Hatipoğlu, Vecihe: “Türk Dilinde İkileme” Ankara 2. Basım 1981, 119 sayfa
6- Hatipoğlu, Vecihe: “Kelime grupları ve kuralları” TDAY – Belleten 1963, s. 203 – 244
7- Karahan, Leyla: “Türkçede Söz Dizimi” 4. Baskı 1997 Ankara s. 26 – 28
8- Tuna, Osman Nedim: “Türkçede Tekrarlar(1)”, TDED, III. no. 3 – 4,İstanbul, 1949 (s. 429 – 447), “II”. IV, no.1, İstanbul, 1950 (s. 39 – 81)
9- Tuna, Osman Nedim: “Türkçenin Sayıca Eş Heceli İkilemelerinde Sıralama Kuralları ve Tabii Bir Ünsüz Dizisi, Ank 1986, 66 sayfa
alıntıdır