TÜRKÇEDEN İNGİLİZCEYE GEÇEN KELİMELER
aga, agha: ağa, yüksek rütbeli Türk askerî yöneticisi
baklawa, baklava: baklava
bashlyk: başlık
bey: bey
bergamot: bey armudu, bergamot
beylik, beylic: beylik
bosh: boş, saçma (konuşmak)
bulgur: bulgur
buran: buran, fırtına
cafe: kahvehane, kafe
caique: kayık
calpac, calpack, kalpak: kalpak
caracal: karakulak, bir tür Afrika vaşağı
caviar, caviare: havyar
cham: han
chiaus: çavuş
chibouk: (tütün içmek için) çubuk
chouse, chowse: hile yapmak (çavuş’tan)
coffee: kahve
dey: dayı, eskiden Kuzey Afrika’da yönetici
dolman: dolama, bir tür giysi
effendi: efendi
firman: ferman
giaour: gavur
janizary, janisary: yeniçeri
kabob, kabab, kebab, kebob, cabob: kebap
kantar: kantar (ağırlık birimi)
karakul, caracul: karakul, bir cins koyun
kavass: kavas, elçiliklerde koruma görevlisi
khan: han, kağan
kilim, kelim: kilim
kiosk: üstü kapalı etrafı açık sergi yeri (köşk’ten)
kumiss, koumiss: kımız
kurbash: kırbaçlamak
kurgan: kurgan, mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe
odalisk: odalık
oka, oke: okka
ottoman: bir çeşit yatak (Osmanlı’dan)
pastrami: pastırma
pacha, pasha, bashaw: paşa
pashalic, pashalik: paşalık, bir paşanın yönetimindeki bölge
pilau, pilaf, pilaff, pilaw: pilav
raki, rakee: rakı
samiel: sam yeli
sanjak: sancak
seraglio: harem (saray’dan)
serai: saray
shagreen: bir çeşit deri (sağrı’dan)
shashlik, shaslik: kebap
sherbet: şerbet
spahi, spahee: sipahi
taffeta: tafta
tulip: lale (tülbent’ten)
turban: türban (tülbent’ten)
turk: değişime istekli, genç dinamik kişi (Türk’ten)
ulan, uhlan: Prusya ordusunda asker (oğlan’dan)
vilayet: vilayet
yarmulke, yarmelke: Yahudilerde giyilen bir çeşit başlık (yağmurluk’tan)
yashmac, yashmak, yasmak: yaşmak, bir tür kadın giysisi
yataghan, yatagan, ataghan: yatağan, bir tür kılıç
yoghourt, yoghurt, yogurt: yoğurt
yurt, yurta: bir tür taşınabilir çadır (yurt’tan)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turkce-dersi/48851-turkceden-ingilizceye-gecen-kelimeler.html#post99200
zaptiah: zaptiye