Okuma Bozukluklarının Tedavisinde veya Düzeltilmesinde Ana İlkeler: (Miles 1974. Tansley 1974).

Okuma güçlükleri olan çocukların eğitimi ile görevli olan uzmanın ilk görevi, çocuktaki kusurların nedenlerini belirlemeye çalışmaktır: İkinci görevi de çocuğun en az gelişmiş olan yeteneklerini saptamaktır. Ancak, bu iki işi yerine getirdikten sonra uzman kullanacağı yöntemi seçebilir ve programını yapabilir. Bu programı da bozukluğun derecesi ve çocuğun gelişim düzeyine göre hazırlamalıdır. Hazırlanan programı uygulamaya başlamadan önce uzmandan beklenen, çocuğu ve ailesini çocuğun durumundan ve yapılacak çalışmadan haberdar etmesi, onların güvenini kazanmasıdır.

Eğitime daima çocuğun en başarılı olduğu düzeyden başlanmalıdır: Çocuk bir basamakta tam başarıya ulaşamadan, bir sonrakine geçilmemelidir.

Çocuk sağını solunu ayırt edemiyorsa, belli bazı hareketleri yapamıyorsa, okuma alıştırmalarına başlamadan önce bazı beden hareketleri yaptırılmalıdır. Bu hareketleri yaptıran eğitimci, önce çocuğun yanında durarak, sonra da karşısına geçerek kendi yaptığı belli hareketleri aynen taklit etmesini ister, daha sonra da sözlü talimat vererek bunları yapmasını bekler.

Yalnız bu alıştırmaların başlangıçta hep aynı yerde yaptırılmasında yarar vardır. Çocuk alıştığı mekan içinde kendine bazı ipuçları bulur, bu ipuçlarının yardımıyla birtakım hareketleri yapmayı başarır, bu mekan içinde yabancılık çekmediğinden kendine güveni ve mekana hakimiyeti artar. Ayrıca bir çizgi boyunca yürüme, denge tahtası üzerinde yürüme, iki engel arasından geçmek gibi alıştırmalar yaptırılmalıdır (Tansley, 1974).

Bedensel gelişim açısından çocuk bir ilerleme kaydetmişse, bunlara ara vermemek kaydıyla okuma çalışmalarına geçilir. Okuma alıştırmaları, ya haftada 20-40 dakikalık iki seans halinde, ya da günde 5-10 dakikalık iki-üç kısa seans halinde yaptırılır. Bu alıştırmaların düzenli olması, yüksek sesle yapılması, çocuğu sıkmaması ve yormaması sağlanmalıdır. Bireysel çalışma yapılamadığı hallerde, küçük gruplar halinde çalışılmalıdır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turkce-dersi/47872-okuma-bozukluklarinin-tedavisinde-veya-duzeltilmesinde-ana-ilkeler.html#post97530

İlk seanstan itibaren çocuğun en iyi gelişmiş olan yeteneklerine hitap eden alıştırmalarla işe başlanmalıdır. Görme fonksiyonları iyi gelişmiş olanlara görsel uyarıcılardan hareket ederek, işitme fonksiyonları iyi olanlara işitsel uyarıcılardan hareketle öğretime başlanmalıdır, Görme ve işitme duyuları gelişmemişse, çocuğun dokunma duyusuna hitap etmelidir. Her üç şekilde de iki-üç harflik kısa kelimelerle işe girişmeli, resim-ses-şekil bir arada verilmelidir. Bu harf ve kelimelerin yazılışında ideal büyüklük, 10-12 puntodur.

Çok küçük yazıların seçilmesi, çok büyük olanların da okunması güçtür.

Bu aşamada bir başarı sağlandıktan sonra ancak kısa cümlelere geçilmelidir, bunlar da ilgi duyulan konulardan seçilmelidir. İlk okuma alıştırmaları sırasında, hatta daha sonra, çocuğun okuduğu parçayı bir cetvelle izlemesine izin verilmelidir ki, satır atlama olayı önlenebilsin.
Yazı alıştırmalarına geçildiğinde, çocuğa tahtadan veya zımpara kağıdından harfler. harflerin resimleri verilmeli, bu şekillerin etrafında parmağını gezdirerek çocuğun bunları dokunma yoluyla da tanıması sağlanmalıdır. Bu arada şekil çizme ve kopye çalışmaları da yaptırılmalıdır. Harflerin çiziminde de çocuğa bir yandan harfin sesi söylenmeli ve çizilmeli, bir yandan da çocuğun bunu yazılı ve sesli olarak tekrarlaması istenmelidir. Böylece, görme, işitme; dili ve eli aynı anda harekete geçirilmiş olur, çocuğun birden fazla organı uyarıldığından alıştırma daha etkili olur.

Okuma ve yazı alanında ilerleme kaydedildikten sonra, çocuğa yazılı parçalardaki hatalar buldurulabilir, basit kompozisyon çalışmalarına geçilebilir.

Bu arada çocuğun kelime bilgisini genişletmek için sohbetler yapılır. Sözlükten yararlanması öğretilebilir. Sözlükten kelime bulmak için alfabenin sırayla bilinmesi gerekirse de, çocuğa bunu ezberletmenin hiç önemi yoktur. Alfabeyi oluşturan harfler sırayla yazılarak çocuğun önüne konur ve bundan nasıl yararlanacağı kendisine öğretilir (Miles. 1974).

Daha büyük çocuklar söz konusu olduğunda yazı ve imla alıştırmaları, ilgi kaynağı olan daktilo başında yaptırılabilir. Çocuğun yaptığı hatalar azaldıktan sonra elle, yazı çalışmalarına geçilebilir.

Nihayet sıra aritmetik alıştırmalarına gelir, işe basit oyunlarla başlanarak, çocuğa sayı kavramı kazandırılır. Basit işlemler öğretilir. Temel birtakım kavramlar kazandırılırken, çarpım tablosunu ezberlemekten kaçınmakta yarar vardır. Bir kağıda yazılmış olan çarpım tablosunu kullanmasını çocuğa öğretmek daha uygun olur. Büyük çocuklara da hesap makinesini kullanmayı öğretmek birtakım kavramları ezberletmekten daha yerinde olur (Miles, 1974).

Küçük gruplar halinde çalışma,
Her çocuğa ayrı bir program uygulama,
Somuttan soyuta geçme,
Bilinenle başlama,
Amaca yönelik olma,
Okuyamayanda heves uyandırma (Montessori çörek) okuma bozukluklarının eğitimiyle uğraşanların altı temel ilkesi olmalıdır.
Her çocuğun özelliklerine ve gelişim seyrine uygun programla düzenli alıştırmalarla bazı okuma bozukluklarını gidermek veya halletmek mümkün olmaktadır (Kocher, 1962).

A.B.D., Fransa, İngiltere, İsveç, Belçika gibi bazı ülkelerde çocuklar için özel sınıflar olduğu gibi, özel klinikler ve merkezler vardır. Buralarda çalışan personel konunun uzmanı olan, her çocuğa ayrı program ve okuma materyali hazırlayan özel eğitimcilerdir.
Bizde bu tür okuma zorluğu olan çocukların hiçbir özel eğitimden yararlanmadıkları, normal çocukların eğitildiği sınıflarda bulundukları “geri ve tembel” gibi sıfatlarla damgalandıkları hatırlanırsa bu çocukların neden bir an önce teşhis ve tedavi edilmesinin zorunlu olduğu daha iyi anlaşılabilir.

Bizde bazı okuma güçlüklerini önlemek için, ilkokula hazırlık sınıfları yaygınlaştırılmalı. Okulöncesi eğitim olanakları arttırılmalı, ilkokula başlamadan önce çocuğun dil, hareket, kültür yoksunluğu sorunları çözümlenmeli, tüm çocukların okul olgunluğunu kazanarak ilkokula başlamaları sağlanmalıdır.

Bir uzmanın dediği gibi “Okumasını bilenler, okuyamayanların derdini anlayamazlar”

Eğitim ve Bilim. 39,1982. 11-18.