Çiğil Türkleri
Çiğil Türkleri; İlk Müslüman Türk Devleti “Karahanlılar Devleti”ni kuran, büyük bir kavimdir. Bu kavimleri tanıtmak aslında tarihçilerin görevidir. Ancak bu konuda boşluk hissedildiğinde, halk kültürü araştırmacıları devreye girerek bu boşluğu doldurmaktadır.
Çiğil Türkleri ülkemizin muhtelif yerlerinde, Avrupa’da ve Orta Asya’da geniş bir çoğrafyada halen yaşamaktadır. Konya’mızda yaşadıkları bölgeler, Aşağı Çiğil, Yukarı Çiğil Kasabaları ve Karapınar’ın Çiğil Köyleri’dir. Bu bölgelerde yaptığım araştırmalarda, özellikle “yer adları” bunu ispatlamaktadır.
Bu haftaki yazımızda, siz değerli okuyucularımıza “Çiğil Türkleri” hakkında bilgi vermek istiyorum. Çiğil Türkleri’nin İslamiyete yaptıkları hizmetler ile, kültür ve sanatları ile ilgili bilgileri daha sonraki haftalarda sizlere sunacağım.
Çiğil; Ortaçağ’da, Orta Asya’da yaşayan bir Türk kavminin adıdır. Ord.Prof.Dr.A.Zeki Velidi Togan Çiğil kelimesinin “iç oğlan” anlamına gelen “iç-gil” kelimesinden geldiğini belirtmektedir.(1) Bu kelime tarama sözlüğünde “çiğin” olarak kullanılmıştır.
Eski Türklere ait İran rivayetine göre cihanşumul bir Türk Devleti kuran Çiğil Türkleri’nin şehir merkezi, Isık Gölü’nün batısındaki Koçukarbaşı ve Zerefşah kıyısındaki Bakırkale, Beykend ve Kaşgar idi. Bu devletin hükümdarı Tunga Alp’dir. Tunga Alp hükümdar, İranlılar ile savaşıp, galip gelince Hamun Gölü taraflarına ve İran içlerine kadar ilerlemiş, burada yenilince Altaylar’ın doğusundaki büyük göllerdin birinin (Koso-Göl veya Baykal) civarına Ruyi Diz şehrine çekilmiş, son olarak memleketin batı kısmı olan Azerbaycan’a gelmiş, orada İranlıların eline geçerek öldürülmüştür.(2)
Onuncu yüzyılda yazılmış, yazarı bilinmeyen Farsça Hududu’l-Alem adlı coğrafya eserine göre, Çiğiller (Çiğil Türklerine genellikle Çiğiller denilmiş ve böyle yazılmıştır), güneyde Tohsilere, kuzeyde Kırgızlara, batıda Karluklara komşu idiler. Bir kısmı göçebe, bir kısmı da yerleşik olup az sayıda fakat güzel kasaba ve şehirleri vardı. Başlıca zenginlikleri at, koyun, deve ve sığır sürüleri idi. Bazıları aya ve yıldızlara taparlardı. İyi huylu, hayırsever insanlardı ve hanları da kendilerindendi.(3)
842 yılında Çiğil Türkleri Yağma Oymağı ile birlikte Karahanileri ayakta tutarak, Türkistan’ın idaresinde söz sahibi olmuşlardır. 760 yılından itibaren Yağma Oymağı ile beraber Kaşgar, Fergane ve Taşkent taraflarını idare etmişlerdir. (4)
Onbirinci yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, Çiğiller’in üç kola ayrıldıklarını belirttikten sonra bu kollardan birinin göçebe olup, Barshan’ın kuzeyindeki Kuyas Kasabası’nda yaşadığını söylüyor. Yerleşik olan öbür iki koldan birisi, Tıraz (Talas) yakınlarında bir kasaba, öteki de Kaşgar bölgesindeki bazı köyleri oturuyordu. Kaşgarlı Mahmud, Oğuzlarla Çiğiller arasında eski çağlarda savaşlar olduğunu, bu yüzden aralarındaki düşmanlığın kendi zamanına kadar sürüp geldiğini de yazmaktadır. Yine aynı yazar, Oğuzların Ceyhun ırmağından yukarı Çin’e kadar olan yerlerdeki bütün Türklere yanlış olarak Çiğil adını verdiklerini de söylemektedir. Çiğillerin Onbirinci yüzyılın ikinci yaryısında Maveraünnehr’e yayıldıkları anlaşılıyor. Nitekim Selçuklu Sultanı Melikşah, Semerkant üzerine yaptığı bir seferde onlarla karşılaşmıştır. Hatta bunlar, kendilerine bağışta bulunmadığı için, Melikşah’a sitem etmişlerdir. Çiğiller İslam Ülkelerinde güzellikleri ve cesaretleri ile tanınmışlardır. Farsça sözlüklere giren Çiğil, Türkistan’da güzellikleriyle tanınmış bir şehir olarak açıklanmıştır.(5)
Çiğil Türkleri öztürkçe konuşurlardı. Şiveleri de tekti. Kızgız, Oğuz, Tuhsi, Yağma, Iğrak ve Çaruk Boyları’nın şiveleri de Çiğil şivesinin aynısı idi.( 6 ) Çiğil lehçesinin, Orhun Abideleri’nin dilinden hiçbir farkı yoktu.(7)
Ondördüncü asırda Çiğil kabilesi Karluk, Tukhsı ve Argu Kabileleri ile birlikte Çu havzasına 12. ve 13. asırdan önce yerleşmiş, bu asırda bir ara ortadan kaybolmuşlar, kaybolunca buraya yeni oymaklar yerleşmiştir.(8)
Bulgar kabilelerinden Eşgil, Tukhsi ve Kasan kabileleri Çiğil Türkleri’ndendir. Macarların Sze’kely oymağı, Çiğil Türkleri’nin Doğu Avrupa’da yaşadığı dönemlerde orada kalan uzantılarıdır.(10)
Semerkant’ta, Yağma Kabilesi ile birlikte yaşayan Çiğil Türkleri 1090 yılında Selçuklu hakimiyetine karşı ayaklandılar. Semerkant valisi kaçmak zorunda kaldı. Doğu Karahanlı sülalesinden Yakup-Tekin’i başlarına davet eden Çiğiller, kısa zamanda ona karşı ayaklandılar. Bu ayaklanmayı duyan Melikşah, daha önce ayrıldığı Semerkant’a gelerek Yakup-Tekin’i yakalayıp, durumu sakinleştirerek İstihan’a geri dönmüştür. (11)
Çiğil Türkleri’nin sembolu “arslan” idi.
DİPNOTLAR:
1. Ord.Prof.Dr.A.Zeki Velidi Togan. Umumi Türk Tarihi’ne Giriş. İ.Ü.Ed.Fak.Yayınları.-1534. İstanbul 1981. s.22
2. Ord.Prof.Dr.Togan. a.g.e. s.19
3. Türk Ansiklopedisi. Cilt 12 s.2
4. Ord.Prof.Dr.Togan. a.g.e. s.431
5. Türk Ansiklopedisi. Cilt 12. s.2
6. Kamuran Gürün. Türk Tarihi. İstanbul-19.. s.102
7. Prof.Dr.Faruk Sümer. Oğuzlar (Türkmenler) İstanbul-198/ s.557
8. Ord.Prof.Dr.Togan. a.g.e. s.82
9. Ord.Prof.Dr.Togan a.g.e. s.198
10. Ord.Prof.Dr. Togan a.g.e. s.158
11. Gürün. A.g.e. s.320
Çigiller kimdir?
“10. ve 11. yüzyıllardaki en tanınmış Türk topluluklarından biri de Çigiller’dir. Bunların aslında Karluklar’ın bir boyunu teşkil ettikleri, Mervezi’ye dayanılarak kaydedilmişti. Çigiller, o kadar büyük bir topluluk idiler ki daha 10. yüzyılda müstakil bir Türk kavmi sayılmışlardır.
Hududu’l-alem’de Çigiller’e dair şu bilgiler veriliyor: Bu Çigiller aslında Karluklar’dandır. Bunların nüfusları çoktur. Çigil ülkesinin doğu ve güneyini Karluk ülkesi, batısını Topsılar’ın yurdu teşkil eder; kuzeyi de Kırgızlar’ın yurdudur.
Karluk ve Kırgız ülkelerinde ne gibi nesneler var ise, Çigil ülkesinde de aynı şeyler bulunur. Onların servetleri çoktur. Çigiller’in ekserisi çadır ve alçıklarda yaşar; şehir ve köyleri azdır; servetlerini sığır, koyun ve at teşkil eder.
Çigiller’den bazıları güneşe ve yıldızlara tapar. Onlar iyi tabiatlı, cana yakın, şefkatli insanlardır. Hükümdarları kendilerindendir.
Çigiller’in varlıklarını 11. yüzyılda kuvvetle korudukları görülüyor. Kaşgarlı onlardan göçebe bir bölüğün Kuyaş’ta yaşadını söylüyor. Kuyaş’ın, İli ırmağı üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Yine aynı müellifimiz bir bölüğünün de Taraz yakınında bulunduğunu yazıyor ki bu, el-Mukaddesi’nin zikrettiği Çigil kasabasındakiler olacaktır.
Çigiller’den üçüncü bir kol da Kaşgar köylerinde yaşıyordu. Buna göre 11. yüzyılın ortalarında Çigiller arasındaki yerleşik hayata geçme faaliyetleri gelişmiştir. Onlardan göçebe hayat geçirenleri ancak İli havzasındaki Kuyaş’ta yurt tutmuş olanlarıdır.
Bundan başka aynı yüzyılda Maveraün-nehr’de de Çigiller’den kalabalık bir topluluğun yaşadığını biliyoruz. Ancak 12. yüzyıldan itibaren Çigiller’in adlarına rast gelinemiyor. Bu husus şüphesiz onların hemen tamamıyla yerleşik hayata geçmeleriyle ilgilidir.
Anadolu’da beş veya daha ziyade Çigil adının görülmesi Çigiller’den bazı mühim zümrelerin bu ülkeye gelmiş olduklarını gösterir. Bunların Moğol istilasından önce gelmiş olmaları çok daha muhtemeldir. Son olarak Çigil gençlerinin yakışıklılıkları, cana yakın ve sevimli olmaları ile İran edebiyatında akisler yapmış olduklarını da kaydedelim.”
(Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, S.69-70)