Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


3 sonuçtan 1 ile 3 arası
  1. #1

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart 12 Mart Askeri Müdahalesi

    12 Mart Müdahalesi

    12 Mart Muhtırası

    Ara rejim, 26 Mart 1971'de kurulan Nihat Erim Hukumeti ile baslamisti. "Teknokratlar" agirlikli bu hukumet ancak yedi ay, 2. Erim Hukumeti de ancak dort ay ayakta kalabildi. 22 Mayis 1972'de Cumhuriyet Senatosu uyesi olan Ferit Melen..

    12 Mart 1971'de ara rejim...









    12 Mart Muhtirasi'nda, "Mevcut anarsik durumu giderecek ve Anayasa'nin ongordugu reformlari Ataturkcu bir gorusle ele alacak kuvvetli ve inandirici bir hukumetin demokratik kurallar icinde teskili zaruridir." deniliyordu. Demokrasinin kesintiye ugradigi uc onemli tarihten biri olan 12 Mart 1971 Muhtirasi'nin yildonumunde CHP lideri Deniz Baykal'in, bazi cevrelerin ara rejim ozlemi iciresinde olduklarini aciklamasi buyuk yanki uyandirdi. CHP lideri, boylesi dusunceleri, "Ataturk'un kurdugu Cumhuriyet'e saygisizlik" olarak gostererek, tek cikis yolunun demokrasi oldugunu vurguladi ve bulundugu safi gosterdi.
    Turkiye'yi zaman zaman askeri mudahalelerle yuz yuze getiren surec, 1960 oncesinde basladi. 27 Mayis 1960 darbesi ile Demokrat Parti'nin iktidardan dusurulmesinden sonra baslayan "ara rejim" donemleri, daha sonra her kriz donemi icin ordunun onculugunde bir formul olarak gundeme getirildi. 1960 mudahalesinden sonra Harp Okulu Komutani Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaslarinin onculuk ettigi "cunta" girisimlerinin benzerleri, Turkiye 1970'li yillara girerken yeniden turemeye basladi.
    CHP lideri Baykal'in sozunu ettigi "ara rejim ozlemcilerini", 12 Mart doneminin Hava Kuvvetleri Komutani Orgeneral Muhsin Batur, 32. Gun ekibinin hazirladigi "12 Mart Belgeseli"nde soyle anlatmisti: "Bize muhtelif partilerden hic tanimadigimiz senatorler, milletvekilleri geliyordu. Kendi liderlerini sikayet ediyorlardi. 'Ne duruyorsunuz? bunlarin boyle boyle hatalari var.' diyorlardi. Sasirip dinliyorduk. Ve oyle bir intiba uyandi ki kafamizda, 'Turkiye'nin neler yapmasi gerektigi belli; ama partiler arasi cekisme ve bazilarinin parti programina uymamasi yuzunden bunlar gerceklesmiyor. Ama partiler ustu bir hukumet kurulursa, Meclis de teknik bir uzuv olarak calisip bu yasalari hazirlar Turkiye bir duzluge cikar.' havasina kapildik biz..." Batur'un sozunu ettigi bu isimlerin benzerleri 12 Eylul oncesinde de yeniden sahneye cikmislardi. Kenan Evren, hem anilarinda hem de gectigimiz yilin sonlarinda yayinlanan "12 Eylul'den once ve sonra, ne demislerdi, ne dediler, ne diyorlar?" kitabinda bunlardan uzun uzun soz ediyor.
    12 Mart Muhtirasi oncesinde Dogan Avcioglu'nun Devrim gazetesi etrafinda biraraya gelen ve aralarinda 27 Mayis ihtilalcilerinden Cemal Madanoglu'nun da bulundugu cunta MIT gorevlisi Mahir Kaynak tarafindan desifre edilmisti. Ancak bu cevreleri destekleyen bazi subaylar icin henuz her sey bitmemisti. Hava ve Kara Kuvvetleri'nde orgutlenen bu subaylar yapilacak bir askeri mudahalede devletin alacagi bicimi ve yeni Bakanlar Kurulu listesini bile hazirlamislardi. Dogal olarak ilk destek arayisi Hava Kuvvetleri Komutani Muhsin Batur ve Kara Kuvvetleri Komutani Faruk Gurler'e yonelikti. Hazirlanan plana gore, "Selim Bey" kod adli Orgeneral Faruk Gurler, devlet baskani, "Yavuz Bey" kod adli Muhsin Batur ise basbakan olacakti. Bahri Savci Adalet Bakani, Osman Olcay Disisleri Bakani, Nusret Fisek Saglik Bakani, Altan Oymen de Basin Yayin Bakani olacakti. Bu plandan Batur ve Gurler de haberdar edildi, askeri mudahalenin tarihi de "9 Mart" olarak belirlendi. Ancak Faruk Gurler'in bu tabloda yer almakta isteksiz davranmasi ve 9 Mart aksami yapilan toplantida, "Emrediyorum, bu hareketleri durduracaksiniz. Cunku yarin Genisletilmis Komuta Konseyi toplantisi var." demesi uzerine Muhsin Batur yalniz kaldi. Boylece 9 Mart hareketi basarisizlikla sonuclandi. Ancak 10 Mart gunu donemin Genelkurmay Baskani Memduh Tagmac baskanliginda yapilan Komuta Konseyi toplantilari, 12 Mart gunu Demirel Hukumeti'ne verilen muhtira ile noktalandi.
    MUHTIRA METNI
    12 Mart gunu TRT radyolarindan okunan muhtira metni soyleydi:
    "1. Parlamento ve hukumet suregelen tutum, gorus ve icraati ile yurdumuzu, anarsi, kardes kavgasi, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar icine sokmus, Ataturk'un bize hedef verdigi cagdas uygarlik seviyesine ulasmak umidini kamuoyunda yitirmis ve Anayasa'nin ongordugu reformlari tahakkuk ettirememis olup, Turkiye Cumhuriyeti'nin gelecegi agir bir tehlike icine dusurulmustur.
    2. Turk milletinin ve sinesinden cikan Turk Silahli Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkinda duydugu uzuntu ve umitsizligi giderecek carelerin partilerustu bir anlayisla meclislerimizce degerlendirilerek mevcut anarsik durumu giderecek ve Anayasa'nin ongordugu reformlari Ataturkcu bir gorusle ele alacak ve inkilap kanunlarini uygulayacak, kuvvetli ve inandirici bir hukumetin demokratik kurallar icinde teskili zaruridir.
    3. Bu husus suratle tahakkuk ettirilmedigi takdirde, Turk Silahli Kuvvetleri, kanunlarin kendisine vermis oldugu Turkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak gorevini yerine getirerek idareyi dogrudan dogruya uzerine almaya kararlidir."
    Bu muhtira 12 Mart gunu saat 15'te acilan Turkiye Buyuk Millet Meclisi'nde oturumu yoneten Meclis Baskan Vekili Fikret Turhangil tarafindan da okutuldu. Tek itiraz sesi Demokratik Parti Milletvekili Hasan Korkmazcan'dan geldi. Korkmazcan yerinden kalkarak, "Meclis'te ya Cumhurbaskanligi tezkeresi ya da Basbakanlik tezkeresi okunur, ordu tezkeresi okunmaz." dedi. Turkiye'nin cift Meclis'le yonetildigi bu donemde Cumhuriyet Senatosu Baskani AP'li Tekin Ariburun, muhtira metnini kendisine getiren subayi geri cevirdi; ancak bu metin uc gun sonra Senato'da da okundu. Ariburun, Senato Genel Kurulu'nda yuksek sesle su elestiriyi yapti: "Bir Meclis'e askeri kita gibi 'sunu soyle, bunu boyle yapacaksin' demeye imkan yoktur. Icranin emri altinda bulunan kumandanlarin takdir edecegi ve tenkit edecegi olcuye gore hukumetler kalacak veya kalmayacak. Boyle bir duzen demokratik duzen degildir. Biz demokratik rejim disinda bir rejim kabul etmeyecegiz."
    Bu gelismelerden birkac saat sonra da Basbakan Suleyman Demirel, hukumetin istifasini acikladi. Muhtiranin hedefi "reformlari gerceklestirecek" guclu bir hukumet kurulmasiydi. Genelkurmay Baskani Memduh Tagmac'in basbakan adayi CHP'li senotar Nihat Erim'di. Erim CHP'den istifa ederek hukumeti kurmakla gorevlendirildi. Ancak Erim'in bir yil icinde kurdugu iki hukumete Adalet Partisi ve CHP de bakanlar vermesine karsilik Cumhuriyet tarihinin en zayif ve kisa omurlu hukumetleri arasindaki yerlerini aldi. Tabani olmayan hukumetlerin guclu olamayacaklari ve reform yapamayacaklari anlasilmisti. Muhtirayla ayrilmak zorunda kalan Suleyman Demirel, bunu soyle acikliyordu: "Benim yapamadigimi o neyle yapacak? Arkamda su kadar milletvekili bu kadar halk var. Ve Turkiye'yi ben o gun onlarin hepsinden daha iyi biliyorum. Yapilacak bir sey varsa ben hepsini yaptim, geliyorum zaten. Bunlar hizimi kesti. Ben yapamayacagim da onlar mi yapacakti?."
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/22715-12-mart-askeri-mudahalesi.html#post43169
    Ara rejim, 26 Mart 1971'de kurulan Nihat Erim Hukumeti ile baslamisti. "Teknokratlar" agirlikli bu hukumet ancak yedi ay, 2. Erim Hukumeti de ancak dort ay ayakta kalabildi. 22 Mayis 1972'de Cumhuriyet Senatosu uyesi olan Ferit Melen baskanliginda kurulan hukumet 11 ay, 15 Nisan 1973'te yine bir senator olan Naim Talu'nun kurdugu hukumet ise 10 ay is basinda kaldi. Ara rejimlerle gecen bu bunalimli doneme Aralik 1973 secimleri kismen nokta koyabildi. CHP, secimi AP'nin onunde tamamlamasina karsilik Meclis'te cogunlugu alamamisti, Ecevit'in 26 Ocak 1974'te kurdugu hukumet 10 ay sonra dagildi. Ardindan senator Sadi Irmak'in kurdugu hukumet bes ay, Demirel'in kurdugu hukumet ise iki yil uc ay gorev yapti. 1977 secimlerinde, CHP yuzde 41, AP yuzde 36.9 oy aldi. Yine istikrarli hukumetler kurulamadi. Turkiye uzerine siyasal arastirmalari ile taninan Feroz Ahmet'in "1973'ten sonraki yillar Turkiye'nin, yonunu bulamayan zayif ve kararsiz hukumetler tarafindan yonetildigi en kotu donemdi. Bu donemde ekonomi sadece 1973 petrol sokuyla ugrasmak zorunda kalmadi. Avrupa'nin Turk iscisi talebinin sona ermesine yol acan ekonomik krizinin darbelerine de katlanmak zorunda kaldi." sozleriyle tanimladigi bu en kotu donemin ardindan Turkiye 12 Eylul 1980'e dayandi.

    Turan Güneş konuşuyor : Partilerüstü hükümet olmaz

    Herkesin, ismini Kibris Baris Harekati sirasinda Disisleri Bakanligi koltugunda oturmasindan hatirladigi Turan Gunes, ara donemlerde kurulan hukumetlerin basarisiz olmasini gercekci olarak analiz eden isimlerin basinda geliyor.
    Mudahalelerle hep ayni sey hedefleniyor: Istikrari yeniden saglamak ve yillardir yapilmayan reformlari hayata gecirmek... 27 Mayis'tan sonra Milli Birlik Komitesi uyeleri de ayni seyi soyluyordu. 27 Mayiscilar bir de "Reform Komitesi" kurmuslardi. Ihtilalin onderlerinden Kadri Kaplan, Sefik Soyuyuce, Orhan Kabibay, Sami Kucuk ve Suphi Karaman bu komiteye secilmislerdi. Ama Turkiye'nin gercekleri ile yuz yuze kaldiklarinda "reform yapmak" denilen seyin hic de kolay olmadigini gorduler. Milli Birlik Komitesi'nin guclu isimlerinden Orhan Erkanli, bunu soyle anlatacakti: "Yahu ihtilal yapmak cok kolay; ama devlet yonetmek cok zor..."

  2. #2

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: 12 Mart Askeri Müdahalesi

    TURAN GUNES'IN 'ARA REJIM' DEGERLENDIRMESI

    Herkesin ismini Kibris Baris Harekati sirasinda Disisleri Bakanligi koltugunda oturmasindan hatirladigi Turan Gunes, ara donemlerde kurulan hukumetlerin basarisiz olmasini gercekci olarak analiz eden isimlerin basinda geliyor. 1954'te Demokrat Parti'den milletvekili secilmesine ragmen daha sonra Menderes'le yollari ayrilan ve politika hayatina CHP'de devam eden Turan Gunes, Turkiye'nin "partilerustu hukumetler"le ara donemlerde yasadigi celiski ve sikintilari soyle anlatiyor:
    "12 Mart'tan bu yana meydana cikan 'Partilerustu Hukumetleri' parlamenter rejimin temel kurallari ile karsilastirabilmek icin bu kavrami ortaya atanlarin ileri surdukleri nitelikleri gozden gecirmek gerek. Onlarin anlayisina gore, bu bir koalisyon degildir. Yani, partiler arasinda bir anlasma urunu olarak ortaya cikmamistir. Icraatindan partiler sorumlu degildir, bakanlar da partileri temsil etmezler. Gerek Erim gerek Melen hukumetleri zamaninda Meclis'te programlar okunup gorusuldugu zaman parti sozculeri de bu nitelikleri belirtmis ve hukumetin sevk edecegi kanun tasarilari hakkinda da serbest bulunduklarini belirtmislerdir. Son olarak CHP'nin bakanlarinin kabineden cekilmesinden sonra AP bu hukumetten sorumlu olmadigini gene de ilan etmistir. Simdi su gariplik icinde bulunuyoruz. Hukumet, parlamenter rejimde oldugumuza gore, Meclis cogunluguna dayaniyor. O halde cogunlugun gorusunun hukumet politikasi olmasi, yahut baska bir deyimle hukumet politikasi ile cogunluk politikasinin esanlam tasimasi, ayni dogrultuda olmasi gerekli. Oysa partiler daha baslangicta, 'Bu hukumetten biz sorumlu degiliz, getirecegi kanunlari serbestce inceleyecegiz.' diyorlar. Boyle olunca da parlamenter rejimde hukumetle Meclis'i baglayan zincir kopmus oluyor. Birinci ve en buyuk celiski buradadir.
    5 YILLIK PLAN VE AP...

    Bakanlar Kurulu'nun guvenoyundan gecmekle beraber, partileri baglamayan bir programi var. Bu programin gerektirdigi birtakim kanunlar da olacak. Partiler bu kanunlari kabul edeceklerine soz vermemislerdir. O halde guvenoyunun anlami nedir? Meclis cogunlugunun istemedigi kanunlar reddedilecek ya da cogunlugun istemine uygun bir bicime girecektir. Boyle olunca da gene partilerustu hukumet programi kalmayacaktir. Gercek de boyle olmaktadir. Bes yillik plan sonucta AP'nin istedigi bicime girmistir. Girmesi de gereklidir. Meclis'te cogunluk onundur. Mantiksiz olan, hayal urunu olan, parlamento cogunlugu disinda bir politika yuruten hukumet iddiasidir. Bu iddiayi daha da garip hale getiren, parlamento karsisinda bagimsizligi bulunmayan ve istese de istemese de cogunlugun dogrultusunda yurumek zorunda bulunan bir hukumetin "reformculuk" temasi ile ortaya cikmasidir. Parlamento cogunlugunun istemedigi bir reform nasil yapilabilecek? Hukumet bunu Meclis'ten hangi gucune dayanarak gecirebilecek? Boyle iddialari ileri surenler kendilerini aldatiyorlar. Ya da kamuoyunu veya diger ilgilileri oyaliyorlar.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/22715-12-mart-askeri-mudahalesi.html#post43170
    PARTILERUSTU HUKUMET MUMKUN DEGIL

    Hukumetler eylemlerinden parlamento onunde sorumludur. Parlamento da secmen onunde sorumludur... Ozet olarak sunu soyleyeyim: Parlamento cogunlugunun siyasal dogrultusu disinda partilerustu bir hukumet parlamenter rejimde mumkun degildir. Olsa olsa bir slogandan ibarettir..."
    Turk domokrasisini analiz ederken "Bizde sivil toplum ve bu sivil toplumun olusturdugu bir devlet yapisi hicbir zaman olmamistir. Bireylerin birer atom gibi oldugu, aralarinda organik baglar bulunmayan birer numara neferi gibi sayildigi bir toplum yapisindan, demokrasiyi olusturan bir cogulcu toplum cikarmanin zorlugu ortadadir." sozlerini kullanan Turan Gunes, Deniz Baykal'in sozunu ettigi "ara rejim ozlemcileri" ile ilgili olarak da su gozlemleri yapiyor:
    "Turkiye'de yaygin kani, 'aydinlarin ilerici olduklari' seklindedir. Bence Turkiye'de aydin denen insanlari simdilik gerici gucler arasinda saymak daha dogru olur. Bu gerilik baslica iki bicimde kendini gosterir. Bir defa okumus personeli cok kit olan Turkiye'de aydin denen kitlenin cok buyuk bir kismini memurlar olusturuyor. Memurlar ilerici bir unsur sayilabilir mi? Aydinlarda gorulen gericiligin ikinci nedeni de onlarin toplumsal kokeni ile ilgili. Memurlar disinda bunlarin buyuk bir kismini da buyuk veya kucuk tuccar, gazeteciler, serbest meslek sahipleri olusturuyor. Bunlarin ilericiligi de Ataturk devrimlerine bagliliktan oteye gecmiyor. Ataturk devrimlerini de burjuva sinifinin rahat yasamasina, modern yasantinin nimetlerinden yararlanmasina olanak verdigi icin tutuyorlar. Bu sinif ornegin gelirin asagi siniflara da dagilmasina yol acacak derecede koklu bir devrime taraftar degildir. Cunku oyle bir atilim kendilerine de birtakim yukumlulukler yukleyecek, rahatlarini kaciracaktir... Ataturk devrimleri de, Ataturk ihtilalinin felsefesi de bir mutlu azinligin huzur icinde yasamasi demek degildir. Ataturk rejiminin temelinde halkcilik vardir, toplumculuk vardir. Kitlelere hukmetmek isteyenler degil, onlari ikna ederek ileriye goturenler Ataturkcudur, ilericidir..."
    IHTILALCILERE SESLENIS!..

    Mechul Ihtilalcilere Acik Mektup basligi altinda, 'Sayin Ihtilalciler' girisi ile baslayan yazisinda Turan Gunes sunlari yaziyor: "Sizin yolunuz, sizin kafanizdan gecen usuller topyekun butun filizleri kavuracaktir diye korkarim. Biz simdi bir zirai mucadele yapar gibi bir siyasi mucadele yapacagiz. Tarlamizdaki bu yaban otlarini elbet koparip atacagiz. Emin olunuz ne Turk toplumunun sagduyusunda bir eksiklik vardir, ne de mucadele silahlarimiz yetersizdir. Elverir ki, calismayi bilelim ve ufak tefek hadiseler karsisinda inancimizi yitirmeyelim... Simdi eger cikarmissaniz tabancalarinizi kiliflarina sokunuz. Turk vataninda ahlak, fazilet ve bilgi savasi veren demokratik guclere katiliniz..."
    12 Eylul sabahi Kenan Evren'in radyolardan yayinlanan konusmasinda yer alan, "Devlet baslica organlariyla islemez duruma getirilmis, anayasal kuruluslar tezat veya suskunluga burunmus, siyasi partiler kisir cekismeler ve uzlasmaz tutumlariyla devleti kurtaracak birlik ve beraberligi saglayamamislar ve luzumlu tedbirleri alamamislardir..." sozlerini hatirlatan Turan Gunes, "Yine bundan 20 yil once bir 27 Mayis gecesinde uyandigimiz zaman duyduklarimiz gibi!" diyor. Evren'in konusmasinin devaminin, anayasanin baslangic kismi ile neredeyse kelime kelime ayni oldugunu vurgulayan Gunes, sozlerini soyle noktaliyor: "O halde amacimiz ayni! Demokratik duzen istiyoruz, huzur istiyoruz. 1924 Anayasasi'ni denedik, 27 Mayis'i denedik. Gene kargasa, gene kardes kavgasi, neden? Nicin? Kimdir sorumlusu? 27 Mayis'tan bizi 12 Eylul'e getiren nedenler nelerdir?.."
    Yararlanilan kaynaklar:
    -12 Mart, Ihtilalin Pencesinde Demokrasi, Mehmet Ali Birand, Can Dundar, Bulent Capli, Imge Yayinevi, 1994
    -27 Mayis'tan 12 Mart'a, Kurtul Altug, Koza Yayinlari, 1976.
    -Turan Gunes, Turk Demokrasi'sinin Analizi, Hazirlayan: Hurssit Gunes, Umit Yayincilik, 1996.
    -Turkiye'nin Hukumetleri, Turker Sanal, Sim Matbaacilik, 1997.
    -Rejim ve Asker, Hikmet Ozdemir, Afa Yayinlari, 1989
    -Ordu Siyaset Iliskisi, Dr. Umit Ozdag, Gundogan Yayinlari, 1991.
    -Ziverbey Kosku, Ilhan Selcuk, Cagdas Yayinlari, 1989
    -12 Mart muhtirasi, Feroz Ahmad, Zaman Gazetesi, 12 Mart 1998.

  3. #3

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: 12 Mart Askeri Müdahalesi

    9 Martçılar oyuna geldi

    Mahir Kaynak, 1966'da Istanbul Universitesi Iktisat Fakultesi'nde asistan iken Milli Istihbarat Teskilati'ndaki gorevine basladi. Ayni yil, Turkiye'yi 12 Mart'in o karanlik gunlerine surukleyen hareketler de filizlenmeye basladi. Iste Kaynak, daha sonra tarihe 9 Mart Cuntasi olarak gecen bu hareketi basindan itibaren MIT adina adim adim izledi ve rapor etti. Daha sonra da bu isimlerin Askeri Mahkeme'de yargilanmasi sirasinda taniklik yapti. Prof. Kaynak, o gunlerde yasananlari anlatirken gunumuze de de isik tutacak aciklamalar yapti.
    - 12 Mart'la nasil yuz yuze geldiniz?
    - Milli Istihbarat Teskilati benden hizmet talep ettikten kisa bir sure sonra cuntacilarla tanistim, yani cuntacilar beni iclerine almak istediler. Ben de teskilata haber verdim ve ondan sonra cuntacilarla birlikte ilk gunden itibaren calismaya basladik.
    - Ne zaman basladi bu?
    - Bu, 1966 yilinin Kasim ayinda basladi, bu tarihten itibaren cunta izlenmeye baslandi, 1971 Hazirani'na kadar surdu. Dort seneyi asan bir sure takip edildi bunlar. Yani cuntanin butun faaliyetleri biliniyordu, kontrol altindaydi. Bu esnada tabii su da yapildi. Zaman zaman cuntanin faaliyetlerini engelleyecek birtakim operasyonlar yapildi, yani burada gorev alan subaylar tayin edildi ve organizasyonlari da zaman zaman bozuldu.
    - Kontrol altindaydi derken bunu kastediyorsunuz.
    - Evet, daha once hareket etme imkanlari pek fazla kalmamisti. 9 Mart'a gelindiginde butun bunlara ragmen, takip edilmesine ragmen bu grup darbe yapmaya karar vermisti. Bunlari sadece Dogan Avcioglu'nun etrafindaki grupla sinirlamak dogru degil, cunku bilindigi gibi 12 Mart Muhtirasi'nda komuta kademesindeki kisiler rol aldilar. Yani iki taraf da rol aldi. Bir tarafta Batur ve Gurler (Hava Kuvvetleri Komutani Muhsin Batur ve Kara Kuvvetleri Komutani Faruk Gurler), obur tarafta Tagmac (Genelkurmay Baskani Memduh Tagmac) ve 1. Ordu Komutani Faik Turun vardi. Boylece ordu icinde bir farklilasma oldu. Bunlar 9 Mart'taki darbenin onlenmesi icin mudahaleyi birlikte yapmaya karar verdiler. Bu aslinda 9 Mart'a karsi olanlarin onlara oynadigi bir oyundan ibaretti. Yani onlarin butun faaliyetlerini biliyorlardi, darbe heveslerini de biliyorlardi. Ama onlari engelleyemeyeceklerini anlayinca dediler ki, mudahaleyi birlikte yapalim. Birlikte 12 Mart mudahalesi olduktan sonra bu iki grup ayristi. Nihat Erim kabinesinin bir kismi 9 Martcilari destekliyordu, 11'ler dedigimiz kisiler. Onun disinda da diger grubu destekleyenler vardi. Bir sure sonra 11'ler tasfiye edildi.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/22715-12-mart-askeri-mudahalesi.html#post43171
    - 1965'te secimler yapilmis Adalet Partisi buyuk bir oyla iktidara gelmis ve hemen bir yil sonra 1966'da darbe hazirligi basliyor. Bu 9 Mart olusumu nasil baslamis?..
    - Aslinda bu darbenin bir tarafinda Cumhuriyet Halk Partisi'ni gormek lazim. Dogan Avcioglu mesela CHP'nin Arastirma grubunun basindaydi ve onun faaliyetlerini parti yonetiminin bilmemesi mumkun degildi. Aslinda boyle bir darbeye tesebbus, Turkiye'deki birtakim sikintilarin bertaraf edilmesi amacini da tasimiyordu. Yani boyle bir iktidarin mevcudiyeti, devrilmesini gerektiriyordu. O zaman su soru sorulabilir: Turkiye'de secimler yapilmis, bir parti iktidara gelmis, Turkiye'de islerin kotuye gitmedigi de goruluyor, buna ragmen bir darbe tesebbusunun anlami nedir?.. Bu soruya benim eskiden beri verdigim bir cevap vardir. Ben sunu goruyordum. Turkiye o tarihte ABD ile Avrupa arasinda bir cekisme konusuydu. Yani taraflar Turkiye'yi kontrol etmek icin birbirlerinden farklilasmislardi. Tarihlere bakildiginda ozellikle ekonomik konularda Avrupa ile ABD arasinda buyuk bir rekabet var. Ben sol denilen cuntanin aslinda Marksist kokenli ve Rusya tarafindan yonlendirilen bir darbe olmadigi kanaatini tasiyordum. Bunun daha ziyade Avrupa tarafindan desteklendigini ve Turkiye'yi de "Baas tipi" Anti Amerikan ve Anti Rus bir cizgiye oturtmak istediklerini dusunuyordum. Buna karsilik Amerikalilar boyle bir darbeyi engellemek istediler ve aralarinda bir catisma cikti. Sonuc olarak 12 Mart herhangi bir tarafin kesin olarak basari kazanamadigi bir operasyon olarak tarihe gecti.
    - MIT ne zaman dugmeye basti bu grubu desifre etmek icin?..
    - Haziran ayinda, muhtiradan cok sonra. Hatta 12 Mart Muhtirasi'ndan sonra bu grup basari kazandigini, hukumeti devirdiklerini dusunuyorlardi. Belirli bir sure sol cuntada sevinc vardi, amaclarina ulastiklarini dusunuyorlardi. Ama sonra, oyunun icerisinde oyun cikti. Yani karsi taraf, 9 Mart cuntasinin icinde yer alanlari tevkif etmeye basladi. 1971'in haziran ayina rastlar bu... O tarihte de MIT beni desifre etti. Yani dedi ki, biz bu grubun icerisine bir elemanimizi soktuk, surekli olarak takip etti. Onun verdigi raporlar var. Bu raporlari da mahkemeye ibraz ettiler. Benim ilk ortaya cikisim Osman Koksal'in dokunulmazliginin Meclis'te kaldirilmasi olayinda oldu ve raporlar MIT tarafindan TBMM'ye verildi.
    - Osman Koksal, 27 Mayiscilardan biri degil miydi?
    - Evet, ayni zamanda 9 Mart cuntasinin elemanlarindan biriydi, tabii senator olmustu. Daha sonra da 9 Martcilari tutuklamaya basladilar.
    - Bir liste de hazirlamislar, cumhurbaskani, basbakan kim olacak, bakanlar kurulu kimlerden olusacak diye... Kim hazirlamisti bu listeyi?
    - Bunlari kendi aralarinda hazirliyorlardi, 9 Mart'in sivil kanadi bu olusuma kamuoyu destegi yaratmaya calisiyordu. Tabii, darbede de onemli rolleri olacakti. Cunku Turkiye'deki kamuoyu o tarihlerde bu sivil kanattan cok etkileniyordu. Dogan Avcioglu, Ilhan Selcuk, Ilhami Soysal gibi isimler Turk kamuoyunun gercek yonlendiricisi durumundaydilar. Halkin bir kismi ozellikle entelektuellerin ordu mensuplarinin buyuk bir kismi onlarin fikirleri etrafinda hareket ediyorlardi.
    - 1966'dan 71'e kadar butun bunlar olurken hukumet neredeydi?
    - Hukumet surekli olarak bu olaylari takip ediyordu. Elde edilen butun bilgiler Basbakan'a ve Cumhurbaskani'na veriliyordu. Hatta Milli Guvenlik Kurulu'na da veriliyordu. MGK'nin icinde, darbeci dedigimiz Gurler ve Batur da vardi. Tabii Gurler ve Batur, cuntanin surekli olarak takip edildigini biliyorlardi. Takip edildigini bildikleri icin de bu iliskilerini uzak tuttular. Onlar raporlari aliyorlar ve MIT'in cuntanin icine sizdigini da goruyorlar. Fakat sizanin kim oldugunu tespit edemediler. Ve biz cunta icerisinde her zaman konusurduk, MIT'in cuntaya sizdigini, toplantilari banda aldigini bilirdik. Arada bazi insanlardan suphe edilirdi, onlara karsi tedbirler de alinirdi.
    - Ama sizden hic suphelenen olmadi...
    - Benden hic suphe etmediler. Ama riskli bir oyundu. Cunku verilen raporlardaki ortak noktayi teskil eden kisi aransaydi, ben oldugum bulunurdu. Bir toplantida 10 kisi var, bir toplantida sekiz kisi, bir toplantida bes kisi var. Ve butun bu toplantilar MGK'ya gidiyorsa...
    - Siz gorunuste cuntanin icinde nasil bir rol ustlenmistiniz?
    - Ben gorunuste Madanoglu'nun en yakiniydim. Ikinci, ucuncu adam konumunda bir yerde.
    - Size nasil bir gorev verilmisti?
    - Cok oyle belirlenmis gorevlerimiz yoktu. Ama yonetim kademesinde ve ust duzeyde olacagim cok belliydi.
    - Peki, 12 Mart Muhtirasi olmadan bu faaliyet onlenemez miydi?
    - Bence onlenebilirdi. Cok ilginc bir sey, dunyada en iyi takip edilen darbedir. Her hareketleri biliniyordu. Tamamen yonetimle ilgili bir sorun. Suleyman Bey diyor ki, bana son anda darbenin yapilacagini haber vermediler. Bunun tarihini ogrenmek zaten Milli Istihbarat Teskilati'nin gucu icinde degil, hicbir istihbarat teskilati da ogrenemez. Hem niye ogrensin, ne yapacaksin tarihini?.. Butun safahatiyla gun gun kim ne yapmis biliniyordu. Mesela Suleyman Bey'in en cok merak ettigi sey, darbe hareketine kimin komuta edecegiydi. Onu ogrenmistim ben, Korgeneral Atif Ercikan'di.
    - Cuntanin icinde gorevli olarak bir tek siz mi vardiniz?
    - Bir ben vardim; ama sunu soyleyeyim. Elemansiz da takip edildiler. Yani gittikleri yerler tesbit edildi. Buralara dinleme cihazlari konuldu, fotograflar cekildi, temaslari tespit edildi. Ankara'da bircok yerler arada bir araci olmadan kontrol altinda tutuldu. Mesela, Sevket Sureyya Aydemir'in evi dinleniyordu. Ruslar da bunu tespit etmisler. Bir gun Rus basin atasesi Dogan Avcioglu'nun burosuna geliyor ve konusurken, "Bahcelievler'deki toplantilariniz takip ediliyor" diye kagida not birakip cikiyor.
    - Cuntanin beyni Avcioglu-Madanoglu ikilisi mi, yoksa Gurler ve Batur ikilisi miydi?
    - Gucu ellerinde bulunduracak olanlar esas itibariyle Gurler ve Batur ikilisiydi; ama bunlar bu sivil kesimin destegi olmadan ayakta kalamazlardi. Cunku kamuoyunu olusturanlar da bunlardi. Yani birisinde silah gucu var, birisinde fikir gucu var. Ikisi yan yana geldigi zaman bir anlam ifade ediyor. Tek basina hicbirisi basarili olamazdi.
    - Sonucta 12 Mart'tan sonra cunta desifre oldu ve siz 1. Ordu Sikiyonetim Komutanligi Askeri Mahkemesi'nde taniklik yaptiniz... Mahkemedeki durumunuz nasildi?
    - Soyle oldu: Raporlarim okunuyordu. Hatta soyle oldu; raporlar okunmadan once falan falan tarihli bir raporunuz var onu anlatin, diyordu. Ben de, o tarihteki raporu hatirlamiyorum okursaniz benim olup olmadigini bilebilirim. Okuyorlardi ve evet benim raporumdur diyordum. Yargilamalar sonunda mahkeme saniklarin bu sucu islemediklerine kanaat getirdi, beraat etti. Hukuken 9 Mart darbesi yoktur; ama tarihi olarak vardir. Bu kesim 12 Mart'tan sonra giderek Turkiye'nin onemli kilit noktalarini isgal ettiler. Ve tabii beni de cezalandirdilar. Nasil cezalandirdilar?.. Bugun ben hicbir yerde herhangi bir gorevi olmayan bir adamim. Bunu hak edecek kadar da beceriksiz oldugumu zannetmiyorum.
    - Ama MIT'te Daire Baskanligi gorevine kadar yukseldiniz...
    - Ama orada onemsiz bir gorevdeydim. Rutbem yuksekti; ama gorevim anlamsizdi.
    - MIT'ten ne zaman ayrildiniz?
    - 1980'de mudahaleden sonra. Zaten orada bos oturuyordum, ortam da musait olunca ayrildim. Ondan sonra MIT de dahil bircok kurumu benim mucadele ettigim grup ele gecirdi.

Benzer Konular

  1. Türk askeri ile ilgili slogan
    By Mustafa Uyar in forum 3. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.Nisan.2016, 11:49
  2. Askeri sipere çivileyen emir
    By soleil in forum Belirli Gün ve Haftalar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 13.Mart.2010, 21:32
  3. Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)
    By Beyza in forum Tanıtımlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.Temmuz.2008, 12:48
  4. Temel Ile Yunan Askeri
    By Sempatya in forum Fıkralar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 19.Mart.2008, 02:31
  5. 12 Eylül Askeri Darbesi
    By şehzade in forum Türk Tarihi
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 14.Mayıs.2007, 22:26

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.