Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


2 sonuçtan 1 ile 2 arası
  1. #1

    Üyelik tarihi
    25 Aralık 2006
    Yer
    konya
    Mesajlar
    351
    Tecrübe Puanı
    23

    Kuvay-i Milliye Destanı

    BAŞLANGIÇ
    ONLAR


    Onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;
    korkak,
    cesur,
    câhil,
    hakîm
    ve çocukturlar
    ve kahreden
    yaratan ki onlardır,
    destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
    Onlar ki uyup hainin iğvâsına
    sancaklarını elden yere düşürürler
    ve düşmanı meydanda koyup
    kaçarlar evlerine
    ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
    ve yeşil bir ağaç gibi gülen
    ve merasimsiz ağlayan
    ve ana avrat küfreden ki onlardır,
    destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.
    Demir,
    kömür
    ve şeker
    ve kırmızı bakır
    ve mensucat
    ve sevda ve zulüm ve hayat
    ve bilcümle sanayi kollarının
    ve gökyüzü
    ve sahra
    ve mavi okyanus
    ve kederli nehir yollarının,
    sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı
    bir şafak vakti değişmiş olur,
    bir şafak vakti karanlığın kenarından
    onlar ağır ellerini toprağa basıp
    doğruldukları zaman.
    En bilgin aynalara
    en renkli şekilleri aksettiren onlardır.
    Asırda onlar yendi, onlar yenildi.
    Çok sözler edildi onlara dair
    ve onlar için :
    zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,
    denildi.


    BİRİNCİ BAP

    YIL 1918-1919
    ve
    KARAYILAN HİKÂYESİ


    Ateşi ve ihaneti gördük
    ve yanan gözlerimizle durduk
    bu dünyanın üzerinde.
    İstanbul 918 Teşrinlerinde,
    İzmir 919 Mayısında
    ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar :
    Mayıs ortalarından
    Haziran ortalarına kadar
    yani tütün kırma mevsimi,
    yani, arpalar biçilip
    buğdaya başlanırken
    yuvarlandılar...
    Adana,
    Antep,
    Urfa,
    Maraş :
    düşmüş
    dövüşüyordu...
    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Ve kanlı bankerler pazarında
    memleketi Alaman'a satanlar,
    yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar
    düştüler can kaygusuna
    ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından
    karanlığa karışarak basıp gittiler.
    Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,
    en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,
    dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,
    iki kat soyulmamak için.
    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Murat nehri, Canik dağları ve Fırat,
    Yeşilırmak, Kızılırmak,
    Gültepe, Tilbeşar Ovası,
    gördü uzun dişli İngiliz'i.
    Ve Aksu'yla Köpsu,
    Karagöl'le Söğüt Gölü
    ve gümüş basamaklı türbesinde yatan
    büyük, âşık ölü,
    şapkası horoz tüylü İtalyan'ı gördü.
    Ve Çukurova,
    kıyasıya düzlük,
    uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya
    ve Seyhan ve Ceyhan
    ve kara gözlü Yürük kızı,
    gördü mavi üniformalı Fransız'ı.
    Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte.
    Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu
    ve ağalar :
    Bağdasar Ağa'dan
    Kellesi Büyük Mehmet Ağa'ya kadar,
    düşmanla birlik oldular.
    Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp,
    gelinlerin ırzına geçip,
    çocukları öldürüp
    ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman,
    dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan
    ve çığ gibi çoğaldı çeteler
    ve köylülerden paşalar görüldü,
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/14068-kuvay-i-milliye-destani.html#post24710
    kara donlu köylülerden.
    Ve bizim tarafa geçenler oldu
    Tunuslu ve Hindli kölelerden.
    Ve Türkistanlı Hacı Ahmet,
    kısık gözleri,
    seyrek sakalı,
    hafif makinalı tüfeğiyle
    dağlarda bir başına dolaştı.
    Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü
    ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin,
    ne zaman sıkışsa bizimkiler,
    peyda oluverdi, yerden biter gibi o
    ve ateş etti
    ve düşmanı dağıttı
    ve kayboldu dağlarda yine.
    Ateşi ve ihaneti gördük.
    Dayandık,
    dayandık her yanda,
    dayandık İzmir'de, Aydın'da,
    Adana'da dayandık,
    dayandık, Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te.
    Antepliler silâhşor olur,
    uçan turnayı gözünden
    kaçan tavşanı ard ayağından vururlar
    ve arap kısrağının üstünde
    taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar.
    Antep sıcak,
    Antep çetin yerdir.
    Antepliler silâhşor olur.
    Antepliler yiğit kişilerdir.
    Karayılan
    Karayılan olmazdan önce
    Antep köylüklerinde ırgattı.
    Belki rahatsızdı, belki rahattı,
    bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular,
    yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi
    ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.
    Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur,
    onun atı, silâhı, toprağı yoktu.
    Boynu yine böyle çöp gibi ince
    ve böyle kocaman kafalıydı
    Karayılan
    Karayılan olmazdan önce.
    Düşman Antep'e girince
    Antepliler onu
    korkusunu saklayan
    bir fıstık ağacından
    alıp indirdiler.
    Altına bir at çekip
    eline bir mavzer
    verdiler.
    Antep çetin yerdir.
    Kırmızı kayalarda
    yeşil kertenkeleler.
    Sıcak bulutlar dolaşır havada
    ileri geri...
    Düşman tutmuştu tepeleri,
    düşmanın topu vardı.
    Antepliler düz ovada
    sıkışmışlardı.
    Düşman şarapnel döküyordu,
    toprağı kökünden söküyordu.
    Düşman tutmuştu tepeleri.
    Akan : Antep'in kanıydı.
    Düz ovada bir gül fidanıydı
    Karayılan'ın
    Karayılan olmazdan önceki siperi.
    Bu fidan öyle küçük,

    korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun,
    namlıya tek fişek sürmeden
    yatıyordu yüzükoyun.
    Antep sıcak,
    Antep çetin yerdir.
    Antepliler silâhşor olur.
    Antepliler yiğit kişilerdir.
    Fakat düşmanın topu vardı.
    Ve ne çare, kader,
    düz ovayı Antepliler
    düşmana bırakacaklardı.
    «Karayılan» olmazdan önce
    umurunda değildi Karayılan'ın
    kıyamete dek düşmana verseler Antep'i.
    Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.
    Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,
    korkaktı da bir tarla sıçanı kadar.
    Siperi bir gül fidanıydı onun,
    gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun
    ak bir taşın ardından
    kara bir yılan
    çıkardı kafasını.
    Derisi ışıl ışıl,
    gözleri ateşten al,
    dili çataldı.
    Birden bir kurşun gelip
    kafasını aldı.
    Hayvan devrildi kaldı.
    Karayılan
    Karayılan olmazdan önce
    kara yılanın encâmını görünce
    haykırdı avaz avaz
    ömrünün ilk düşüncesini .
    «İbret al, deli gönlüm,
    demir sandıkta saklansan bulur seni,
    ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.»
    Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
    bir tarla sıçanı kadar korkak olan,

    fırlayıp atlayınca ileri
    bir dehşet aldı Anteplileri,
    seğirttiler peşince.
    Düşmanı tepelerde yediler.
    Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp
    bir tarla sıçanı kadar korkak olana :
    KARAYILAN dediler.
    «Karayılan der ki : Harbe oturak,
    Kilis yollarından kelle getirek,
    nerde düşman varsa orda bitirek,
    vurun ha yiğitler namus günüdür...»
    Ve biz de bunu böylece duyduk
    ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen
    Karayılan'ı
    ve Anteplileri
    ve Antep'i
    aynen duyup işittiğimiz gibi
    destânımızın birinci bâbına koyduk.






    İKİNCİ BAP

  2. #2

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Kuvay-i Milliye Destanı

    bu güzel şiir için sağol...

Benzer Konular

  1. Göç Destanı
    By Mustafa Uyar in forum Lise Edebiyat Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.Aralık.2014, 11:29
  2. Şu Destanı
    By Mustafa Uyar in forum Lise Edebiyat Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.Aralık.2014, 11:23
  3. Alp Er Tunga Destanı
    By Mustafa Uyar in forum Lise Edebiyat Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.Aralık.2014, 11:20
  4. Tekalif-i Milliye Emirleri
    By Mustafa Uyar in forum Lise Tarih Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 16.Mayıs.2007, 11:30
  5. Bir Kahramanlık destanı
    By vergun in forum Mustafa Kemal Atatürk
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Kasım.2006, 17:33

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.