2 Ağustos 1926 gecesi Türkiye'nin ''Bozkurt'' adlı yolcu gemisi, Fransız ''Lotus'' gemisi ile Ege Denizi'nde çarpışır. Bozkurt gemisi batar ve 8 Türk denizcisi boğularak ölür. Ertesi gün, İstanbul'a gelen Lotus gemisinin kaptanı tutuklanır ve Türk mahkemelerince 80 gün hapis cezasına çarptırılır. Lotus gemisinin kaptanının karşı çıkışları sonucu dava, Lahey Sürekli Adalet Divanı'na intikal eder. Lahey Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927'de, Türkiye'nin hukuka aykırı davranmadığına karar verir. Bu kararla birlikte ''Geminin adı ve Türk milletinin milli simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olmasından ötürü'', Türk heyetine, Atatürk'e verilmek üzere tunçtan bir Bozkurt heykeli armağan edilir. Bu davadan dolayı, dönemin adalet bakanı Mahmut Esat'a, Atatürk tarafından Bozkurt soyadı verilmiştir.

HEYKEL GÖZDEN UZAKLAŞTIRILIYOR
Adı geçen Bozkurt heykeli 1968 yılına değin Anıtkabir'de sergilenmiş, 1968'de Samsun'da Gazi Müzesi'nin açılmasıyla Atatürk'ün birçok özel eşyası ile birlikte Samsun'a yollanmıştır. Bu Bozkurt heykeli 1978 yılına dek Samsun Müzesi'nde sergilenmiş, fakat CHP iktidarının baskıları sonucu (bu baskıda devrin imar ve iskan bakanı Ali Topuz hayli etkin olmuştur) müzenin deposuna atılmıştır. O günden sonra da heykeli bir daha gören olmamıştır.

VE HEYKEL YENİDEN KEŞFEDİLİYOR
Konu hakkında araştırmalar yapan Türkiye Gazetesi muhabiri Kemal Çapraz, heykelin izini sürer ve Samsun'daki Gazi Müzesi'nde bulunduğunu öğrenir. Müze müdürü Mustafa Akkaya'dan bilgi almak ister. Müdür böyle bir heykelin bulunmadığını söyler. Kemal Çapraz, bozkurt heykelinin müzenin deposunda olduğunda ısrar eder ve nihayet heykel depoda bulunup gün ışığına çıkarılır. Fakat müdür bey, akmazsa damlar misali yine zorluk çıkarmak ister ve heykelin fotoğraflarının çekilmesine izin vermez. Lakin acar gazeteci Kemal Çapraz bakanlıktan aldığı yazılı izinle heykelin fotoğraflarını çeker.


HEYKELİN BOYUTLARI
Lahey Sürekli Adalet Divanı'nca Atatürk'e armağan edilen bozkurt heykeli kaidesiyle birlikte 29 sm yüksekliğinde, 34 sm uzunluğunda olup, kaidesi 30-12'dir.

ATATÜRK'ÜN ÇALIŞMA MASASINDAKİ BOZKURT
Atatürk'ün çalışma masasında çağırma zili olarak kullandığı küçük bir bozkurt heykeli daha vardır. Yine tuçtan olan bu heykel kaidesiyle birlikte 8 sm yüksekliğinde ve 9 sm uzunluğundadır.
Bu heykel de gazeteci Kemal Çapraz'ın girişimleriyle Samsun Gazi Müzesi'nde bulunmuştur.

Atatürk döneminde 1927 yılında basılan kağıt 5 ve 10 liralarda Bozkurt resmi kullanılmıştır. Burada Bozkurt, ay-yıldızın içinde koşar durumda tasvir edilmiştir.
DEVLET ARMASI SEÇİLEN BOZKURT

1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti, Türkiye Cumhuriyeti devlet armasının yapılması için Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle bir yarışma açmıştır. Bu yarışmanın sonunda Namık İsmail'in bozkurtlu arması birinci seçilmiştir. Fakat yarışmaya katılan armalar yeterince görkemli olmadığından kullanılmamışlardır BOZKURTLU SİGARA
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-tarihi/11787-turklugun-sembolu-olan-bozkurt.html#post18817

Atatürk döneminde, 1935 yılında piyasaya çıkarılan Bozkurt adlı sigaralar vardır. Bozkurt sigarasının üzerinde de bir bozkurt tasviri yer almaktadır.
PULLARDA DA BOZKURT VARDI

Atatürk'ün ölümünden sonra, 27 Mayıs 1960 ihtilalinde bozkurda ilgi yeniden canlandı. İhtilalin birinci yıldönümünde bastırılan 40 kuruşluk posta pulunda, bozkurt figürlü Ergenekon'dan çıkış sahnesi yer almaktadır

1924 yılında Edebiyat Fakültesi yapısında Atatürk'ün emriyle Fuad Köprülü tarafından kurulan Türkiyat araştırmaları enstitüsünün simgesi meşale tutan bir bozkurttur. Yine, Türk Ocakları'nın, Milli Türk Talebe Birliği'nin, Yavrukurt Teşkilatı'nın, ilk milli petrol şirketimiz olan Petrol Ofisi'nin simgeleri de bozkurttur. Yine, Atatürk zamanında devlet okullarında okuyan öğrencilerin başlıklarında bozkurt yer almıştır.

Eski Türkçe'de Boz Kurt'a, Kök Böri adı da verilirdi. Buradaki ''Böri'' sözcüğü kurt anlamına gelirken, ''kök'' de bugünkü ''gök'' sözcüğünün eski söyleniş biçimidir. Ayrıca gök, bilinen anlamı dışında mavi ve boz renklerin de adı olduğu gibi, mecazen de kutsallık ifade ederdi. Mesela ''Gök Tanrı'', göğün ilahı demek değidir; Yüce Tanrı, Ulu Allah anlamlarına gelir. Aşağı yukarı bugün kullanılan ''Allâh-u Teâlâ'' kavramını karşılar. Boz Kurt'un Eski Türkçe'deki bir başka adı da Börte Çine'dir.

Efsanelere göre, Mete Han'ın atası bir dişi Bozkurt ile evlenmiş ve bu evlilikten Hun hükümdarı Mete Han'ın (Oguz Kagan) ataları doğmuştur (Bozkurt Destanı). Hunlar'dan Osmanlılar'a dek gelen bütün Türk hanedanları Mete Sülalesi'nden, dolayısıyla Bozkurt kanındandır. Bu sülaleye Bozkurt Sülalesi, Aşınaoğulları gibi adlar verilir.

Yukarıda anlatılanlar bakımından Bozkurt, Türkler'de kutsal sayılmış ve Türklüğün milli simgesi olmuştur. Eski Türk devletlerinde bozkurt başı, bayrak ve tuğların ucuna alem olarak konulurdu; sonraları hilal (ayça) alem olmuş ve bir zaman sonra hilale yıldız eklenmiştir (hilal, Göktürkler'den daha önceki zamanlardan kalmış bir simge olup yıldız daha yenidir).

Mete Hanedanı'na Aşınaoğulları yani Bozkurtoğulları denilmiştir. Bozkurtoğulları'nın rengi al'dır; Osmanoğulları da hanedan rengi olarak aynı rengi kabul etmişler, Türk bayrağının rengini oluşturmuşlardır.

Bozkurt, Mete Kagan'a, Türkler'i birleştirdiği Kuzey Asya fetihlerinde kılavuz olduğu gibi, Ergenekon'dan da Türkler'i çıkarıp yol göstermiştir. Ergenekon Destanı'nda bu olay açıkça ve vurgulanarak ifade edilmiştir.

Bozkurt'a olan sevgi Atatürk çağında da devam etmiş; bu dönemde paraların, pulların, resmi binaların üzerine Bozkurt tasvirleri işlenmiş ama bu milli hareket, İnönü zamanında bırakılmıştır !

Her milletin kendine göre bir simgesi vardır. Mesela İngilizler'in simgesi arslan, Ruslar'ın ayı, Çinliler'in ejderdir. Hatta nispeten köksüz bir devlet ve çeşitli halkların (yapay biçimde de olsa) kaynaşmasından oluşmuş bir kuruluş olan A.B.D.'nin dahi armasında bir kartal vardır. Türkler'in ise milli simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olan BOZKURT'tur.

Milliyetçi Türk aydınları Bozkurt simgesine sahip çıkarken kendilerini aydın diye tanımlayan ve tanımlatmağa çalışan bazı kimseler ise -her ne hikmetse- Bozkurt'a karşı çıkmakta, adeta ondan korkmaktadır. Fakat şu bilinmelidir ki, bir kişinin öz milli simgelerini inkar etmesi aslında kendini, tarihini, atalarını, milliyetini inkar etmesi demektir. Ve dünyanın neresinde olursa olsun, milliyetini inkar eden kişiye bir nebze olsun değer verilmez. Hadis-i şerifte de değinildiği gibi aslını inkar eden bizden değildir.