KADI BURHANEDDİN

XIV. yüzyılda Anadolu Anadolu Beylikleri adıyla bölge bölge kurulan Türk Beyliklerinin idaresi altındadır.Selçuklu Devletinin çöküşünden sonra türeyen her biri kendi başına buyruk her biri bağımsız büyüklü küçüklü bu beylikler tek bir devlet gücüne bağlanıncaya kadar birbirleriyle sürekli olarak çatışmışlardır. Aralarında birlik olmayınca Anadolu'da dirlik de olmamış halk sürekli bir huzurun özlemini çekmiştir.
Hele iki beylik vardı ki bunlar ötekilerinden daha büyük daha güçlüydüler.
Biri Karamanoğulları öteki Osmanlılar... Bunlar devamlı çatışıyor çevrelerindeki küçük beylikleri sık sık birbirleri aleyhine kışkırtıyorlardı. Anadolu'nun Kayseri Sivas kesimini ellerinde bulunduran Eratna Beyliği bu küçük beyliklerden biriydi.
İşte bu yıllarda Kayseri'de Şemseddin Ahmed adında ünlü bir kadı vardı. Adaletiyle bilgisiyle tanınmış sevilmişti. 1344 yılında Şemseddin Ahmed'in bir oğlu dünyaya gelmiş bu sevimli çocuğa Burhaneddin adı verilmişti. Türk Edebiyatının büyük divân şairi devrin seçkin bilim ve devlet adamı Kadı Burhaneddin işte bu çocuktu.
İlk öğrenimini babasından yapan Burhaneddin daha 14 yaşlarındayken ana dili Türkçe’den başka Arap ve Fars dillerini mantık ve hikmet gibi bilimleri yaşından beklenmeyen bir ölçüde öğrenmişti.
Kayseri'de gördüğü öğrenimini yeterli bulmayan Burhaneddin bir gün azığını aldığı gibi yollara düşmüş önce Kahire'ye daha sonra da Halep'e gelerek öğrenimini tamamlamıştı. Onun gurbet hayatı 6 yıl sürmüş 1364 yılında babasının ölüm haberini alır almaz Kayseri'ye dönmüştü.
Kayseri'de Kadı Şemseddin Ahmed'in yerine oturacak adaleti onun gibi ince eleyip sık dokuyacak kimse yoktu. Oğlu Burhaneddin ise o zaman 20 yaşındaydı. Gençti tecrübesizdi ama bilgisi ve zekâsıyla herkesi kendisine hayran bırakıyordu. Çok geçmeden Kayserililer onu babasının makamına oturtuverdiler. O günden sonra Kadı Burhaneddin adını aldı. Bununla da kalmadı. Eratna Beyi Gıyaseddin Mehmed'e damat oldu.
Gıyaseddin Mehmed'in kısa bir süre sonra öldürülmesiyle Eratna Beyliğinin başına oğlu Alâeddin Ali Bey geçmişti. Alâeddin Ali Bey genç eniştesi Kadı Burhaneddin'i kendisine vezir tayin etmekte gecikmedi. Kadı Burhaneddin bir yanda devlet işlerini yürütürken öte yanda durmadan okuyor öğreniyor kitaplar yazıyor tasavvuf ve edebiyatla uğraşıyordu.
1380 yıllarına doğru Eratna Beyi Alâeddin Ali Beyin ölümüyle yerine 7 yaşındaki oğlu tahta çıkmıştı. Bu durum sürekli karışıklıklara neden olmuş Kadı Burhaneddin halkın da isteği ve ısrarı üzerine idareyi eline alarak bağımsızlığını ilân etmiş ve Sivas'ta tahta oturmuştu.Onun 18 yıllık saltanatı yine karışıklıklar savaşlar iç isyanlar içinde geçmiş böyle olduğu halde kılıç ve kalemini aynı ustalıkla kullanmış 1500 gazeli 119 tuyuğ ve 20 rubaî'yi içine alan Türkçe koca bir divan meydana getirmişti.
Özellikle Türk Edebiyatında (Tuyuğ) denen şiir örneğini en çok kullanan Kadı Burhaneddin olmuş tuyuğlarında yiğitçe kükremiştir:
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-buyukleri/56906-kadi-burhaneddin.html#post116178
Özünü şeyh gören serdâr olur
Enelhak dava kılan berdâr olur.
Er oldur Hak yoluna baş oynaya
Döşekte ölen yiğit murdar olur.
Cana can vermeyenin ne canı var
Can verenin adı ile sanı var.
Er kişinin matahı erlik olur.
Cevherinin lâl ile mercanı var.
Erenler öz yolunda er tek gerek
Meydanda erkek kişi mertek gerek
Yahşi yaman katı yumşak olsa hoş
Serverim diyen kişi erkek gerek
Şiirlerinde adını ya da takma adını kullanmayan Kadı Burhaneddin tekke şairleri gibi içine dönük değil aksine hayata yaygın Köroğlu misali mertlik ve aşkı birlikte yaşatan halka halkın diliyle seslenen bir ozandır. 600 sayfalık Dîvân'ından ayrı olarak yazdığı İksîr-i Saâdet adlı eseriyle de bilgi dağarcığını ortaya koymuştur.
Bir gazelinde:
Şahâ senün cemalünü göreyim ondan öleyim
Susamışam visaline ereyüm andan öleyim
Dün gice düşte ben seni benim ile görür idim
Bu düşümün tabirini yorayım andan öleyim.
diyerek son nefesine kadar aşkı dilinden düşürmemiştir.
Kadı Burhaneddin Şeyh Müeyyed isyanı sırasında 1398 yılında Sivas'ta şehit olmuş ölümünden sonra kurduğu Beylik dağılmıştır.