Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


1 sonuçtan 1 ile 1 arası
  1. #1
    suspect - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    23 Haziran 2007
    Yer
    Ilgın
    Yaş
    32
    Mesajlar
    168
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart Fahreddin Razi

    Horasan’da yetişmiş, meşhur din ve fen âlimi. İsmi, Muhammed bin Ömer bin Hüseyin bin Hüseyin bin Ali et-Teymî el-Bekri’dir. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebü’l-Me’âlî, lakabı Fahrüddîn’dir. Allâme, Şeyhülislâm ve Fahr-i Râzî denilmiş, İbn-i Hatîb-ir-Rey (Rey Hatîbi’nin oğlu) diye tanınmıştır. Soyu Kureyş Kabilesine ulaşır. Aslen Taberistanlıdır. 1149 (H.544) senesinde Rey şehrinde doğdu. 1209 (H.606) senesinde Herat’ta vefat etti.

    Fahrüddîn-i Râzî, önce büyük bir âlim olan babası Ziyâüddîn Ömer’den ders aldı. Babası, Muhyissünne Muhammed Begavî’nin talebelerindendi. Râzî fen ilimlerini Necd-i Cîlî’den, fıkıh ilmini Kemal Simnânî’den öğrendi. Bunlardan başka asrının büyük âlimleriyle görüştü ve onlardan ilim öğrendi. Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin sohbetinde bulunmak suretiyle tasavvufta olgunlaştı.

    Tahsilini bitirip, ilimde yüksek derecelere kavuştuktan sonra, bazı seyahatler yaptı. Harezm’de bozuk îtikâd sahibi Mutezileye mensup kimselerle münazaralarda bulundu. Daha sonra Mâverâünnehr’e gitti. Buradan memleketine dönen Fahrüddîn-i Râzî, daha sonra Gazne’ye, oradan da Horasan’a gitti. İlimdeki yüksekliği sebebiyle, Sultan-ı Kebir Alâeddin Muhammed Harezmşâh’ın sevgi ve saygısını kazandı. Sultan sık sık onun ziyaretine giderdi. Bir müddet Herat’ta kalan Fahrüddîn-i Râzî, bozuk bir inanca sahip olan Kerrâmiyye mensuplarının itikatlarının yanlış olduğunu delilleriyle ispatladı.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/turk-buyukleri/27438-fahreddin-razi.html#post52588
    Fahreddîn-i Râzî, yalnız Arabî ilimlerde değil, zamanın bütün ilimlerinde mütehassıs idi. Bu yüzden gittiği her yerde sultanların iltifatını kazandı. Sultan Gıyâseddîn Gûrî onun için, Herat’ta bir medrese yaptırdı. Kerrâmiyye itikadında olan halk, sultanın ona olan iltifatlarını çekemeyip fitneye sebep olduklarından, buradan da ayrılmak zorunda kaldı ve gittiği her yerde ilimle meşgul oldu. İlim ve irfana susayanlar, âlimler, gittiği her yere peşinden gittiler.

    Pek çok âlim yetiştiren Fahrüddîn-i Râzî 1209 (H.606) senesinde Heret’ta vefat etti.
    Fahrüddîn-i Râzî hazretleri; tefsir, fıkıh, kelâm ve usul-i fıkıh gibi dinî ilimlerde çok derin bir âlim olduğu gibi, edebî ilimler, matematik, kimya, astronomi, tıp gibi zamanın fen ilimlerinde de söz sahibiydi. O zaman İslâm âleminde ortaya çıkan bidatleri, yanlış itikat sahiplerinin ve filozofların bozuk düşüncelerini en ince teferruatına kadar araştırarak, onların bozuk ve yanlış olduğunu delilleriyle ispat etmiş, Müslümanları onların sapık ve yanlış sözlerine aldanmaktan kurtarmıştır.

    Fahrüddîn-i Râzî de, İmam- Gazali ve İmam-ı Beydâvî gibi Ehl-i sünnet itikadında, yani Eshâb-ı kiramın ve onların talebelerinin yolundaydı. Bunların zamanında türeyen bidat fırkaları ilm-i kelâma felsefeyi karıştırdılar. Hatta imanlarının esasını felsefe üzerine kurdular. Bu üç imam, bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet itikadını müdafaa ederken ve onların sapık fikirlerini çürütürken, felsefecilere de geniş cevaplar verdiler. Onların bu cevapları, Ehl-i sünnet mezhebine felsefeyi karıştırmak olmayıp, kelâm ilmini, kendisine karıştırılmak istenen felsefî düşüncelerden temizlemektir.

    Din ilimlerindeki otoritesi yanında, fen ilimlerinde özellikle fizik ve tabiat ilimleri sahasında asrının bir tanesiydi. Bu ilim dallarının gelişmesinde büyük katkıları oldu. Fiziğin temel konularından olan hareket, sürat, zaman-mekân ve enerji konularını derinlemesine araştırdı. Aralarında sıkı münasebet bulunduğunu belirtti. Kuvvetin, şiddet ve süre itibarıyla arz ettiği farklılıkları gösterdi. Ağır bir cismin uzayda durabilmesi için kendi ağırlığına eşit bir kuvvete muhtaç olduğunu ve bu kuvvet devam ettiği sürece cismin uzayda durabileceğini delîllendirdi. Mekaniğin temellerinden olan birinci ve üçüncü hareket kânunlarını da, gayet açık ve esaslı bir şekilde ortaya koydu. Ayrıca, ışık ve ses konularını da inceledi. Görme olayının ışık vasıtasıyla gözde teşekkül ettiğini, renklerin de ışık sebebiyle meydana geldiklerini ve ışıksız cisimlerde herhangi bir rengin mevcut olamayacağını söyledi. Ona göre suda dalgalanma olduğu gibi, havada da dalgalanma meydana gelmekte; bundan da ses ortaya çıkmaktadır
    Konu suspect tarafından (29.Haziran.2007 Saat 18:13 ) değiştirilmiştir.

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.