Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


Sayfa 1/2 12 SonSon
11 sonuçtan 1 ile 10 arası
  1. #1
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    SOSYAL BİLGİLER
    Performans Ödevi
    -Yaşamına ilişkin belli başlı olayları kronolojik sıraya koyma
    -Sözlü tarih yöntemiyle aile tarihi yazma
    -M.Kemal'in 19 Mayıs 1919'dan 29 Ekim 1923'e kadar geçen sürede yaptığı çalışmalar
    -Hava durumu gözlemi ve elde edilen verileri tabloda gösterme

    SOSYAL BİLGİLER
    PROJE ÇALIŞMALARI
    -Ülkemizdeki kültürel özellikleri yazınız.
    -Yaşadığımız yerde sorun olarak gördüğümüz bir durumun çözümüne yönelik, yerel yönetim birimlerini hareke geçirmek amacıyla kamuoyu oluşturmak.
    -Yaşadığımız yerin tarihi, kültürel özellikleri, gelenek göreneklerini,oyun,müzik ve yeteneklerini konu alan proje çalışması(grup)

  2. #2

    Üyelik tarihi
    03 Ocak 2010
    Mesajlar
    2
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    Doğal kaynakların(toprak, su, altın, gümüş, kömür,petrol, doğalgaz, bor.) tarihsel süreç içinde siyasi ve ekonomik açıdan etkileri. ödevini gönderebilirmisiniz

  3. #3

    Üyelik tarihi
    03 Ocak 2010
    Mesajlar
    2
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    ödev çocuğum için içeriğini bulamadım

  4. #4
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    Alıntı nisa44 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    ödev çocuğum için içeriğini bulamadım
    Doğal kaynaklar ekonomik faaliyetleri doğrudan etkiler. Örneğin, ormanlarla kaplı bir arazide orman-cılık, verimli topraklara sahip bir bölgede tarım gelişir.
    Ekonomik Faaliyet Türleri
    Rüzgâr Madenler
    Güneş Kömür
    Orman Jeotermal
    enerji
    Toprak Hava
    Doğal gaz
    Petrol
    Daimi kaynaklar
    Tükenebilen doğal kaynaklar
    Doğada kendiliğinden oluşmuş, insan akli ve tekniğinin
    ürünü olmayan, meydana gelme aşamalarinda insanin herhangi
    bir rolünün bulunmadiği bütün zenginlik kaynaklari
    doğal kaynak olarak ifade edilir (Fotoğraf 2). Dünya üzerinde
    yapilan pek çok faaliyetin temelinde doğal kaynaklar vardir.
    Diğer faaliyetler bu kaynaklar üzerinde şekillenir. Örneğin,
    tarim aslinda beşerî bir faaliyettir. Ancak faaliyetin esas kaynaği
    doğal bir kaynak olan tarim topraklaridir (Fotoğraf 3).
    Ayni şekilde sular da doğal bir kaynak olup bu ortamda
    yapilan ulaşim, turizm, su ürünleri avciliği ve yetiştiriciliği gibi
    etkinlikler birer beşerî faaliyettir

  5. #5
    Forumdan Atıldı
    Üyelik tarihi
    29 Aralık 2009
    Yer
    istanbul
    Yaş
    28
    Mesajlar
    3
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    buda deniz neden tuzludurun cevabı

    Deniz Suyu neden Tuzlu dur?

    1900 lü yılların başlarında bilim adamları bu konuyu çok basit bir şekilde açıklamaya çalışıyorlardı. Bu açıklamaya göre; her ne kadar nehirlerin suları tatlı ise de içlerinde bir miktar da erimiş mineral vardır. Yataklarındaki bu mineralleri ve içlerinde tuz bulunan kayaları erozyona uğratarak okyanuslara taşırlar. Bu mineraller içinde en çok olanı kimya dilinde sodyum klorür (NaCl) diye adlandırılan bildiğimiz sofra tuzudur ve bir daha karaya geri dönmez.

    Bilim insanları bu teoriden yola çıkarak dünyanın yaşının da hesap edilebileceğine inanıyorlardı. Ancak nehirlerdeki tuz oranı ile okyanuslardaki tuz oranı mukayese edilerek yapılan hesaplamalarda dünyanın yaşı 300 milyon yıl çıktı. Dünyamız ise gerçekte 4,5 milyar kusur yaşındadır.

    Ayrıca bu teoriye göre denizlerdeki tuzun her geçen yıl artması gerekir. Her ne kadar denizlerdeki tuz oranı bölgelere ve zamana göre değişiklik gösterse de içindeki belli başlı elementlerin yoğunluklarının yüz milyonlarca yıl hemen hemen aynı kaldıkları bilinmektedir. Öyleyse bu yüksek miktardaki tuz başlangıçta denizlere nereden gelmiştir? Bilim insanları da tam olarak bilemiyorlar ve emin değiller ama iyi bir tahminleri var.

    Tuz iki çeşit atomdan yapılmıştır. Sodyum (Na) ve Klor (Cl). Bilim insanları Sodyum'un ilk teoride olduğu gibi nehirler yolu ile karalardan denizlere taşındığını, Klor'un ise dünya tarihinin ilk dönemlerinde, yer kabuğu ile yer merkezi arasında kalan katmanlardan, okyanusların diplerindeki çatlaklar ve volkanlar yolu ile denize karıştığını ve bu ikisinin birleşerek denizin tuzunu oluşturduklarını tahmin ediyorlar.

    Ama hala niçin denizlerin gittikçe tuzlu olmadığının cevabını alabilmiş değiliz. Bilim insanları bunun açıklamasını da şöyle yapıyorlar: Tuz nehirler yolu ile denizlere ilave edilmektedir, ama aynı zamanda denizdeki diğer kimyasallarla birleşerek, okyanus tabanındaki kayalar tarafından emilerek veya deniz suyunun çözeltisinden ayrılıp çökelti haline gelerek bir şekilde deniz suyunun içinden eksilmektedir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/sosyal-bilgiler-dersi/58071-sosyal-bilgiler-proje-ve-performans-odevleri.html#post118870

    Yüz milyonlarca yıl, eksiltme ve ilave etme yolu ile deniz suyunun tuzluluk oranını hep aynı tutan bu müthiş ayar gerçekten çok etkileyici. Değil mi_?

    Deniz ve okyanuslarda bulunan içinde bir çok element ve tuz içeren saf olmayan su. Okyanuslarda ortalama tuzluluk oranı %3.5tir.Yani 1 kg suda 35 gram tuz bulunur. Böylece %88,8 klor bileşimi oluşur ve en büyük oran 77.7 ile sodyum klorüre aittir.

    Tüm dünyada denizlerdeki tuzluluk 3.1 ile 3.8 arasında değişir. Deniz suyundaki tuz oranı bölgelere göre farklılık gösterir. Örneğin kızıl deniz gibi buharlaşmanın fazla olduğu bir yerde tuzluluk çok fazladır. Ancak kuzey buz denizi gibi buharlaşmanın az ve denizi besleyen ırmakların çokluğu nedeniyle tuzluluk azdır.

  6. #6

    Üyelik tarihi
    22 Şubat 2010
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    Tüketici olarak nasıl daha bilinçli olabiliriz?

  7. #7
    hasan baş
    Misafir

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    Doğal kaynaklar niçin dikkatli tüketilmelidir bu konuda insanlar nasıl bilinçlendire biliriz 5.sınıfa giden oğlumun performans ödevi yardımcı olursanız sevinirim

  8. #8
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    Alıntı hasan baş Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Doğal kaynaklar niçin dikkatli tüketilmelidir bu konuda insanlar nasıl bilinçlendire biliriz 5.sınıfa giden oğlumun performans ödevi yardımcı olursanız sevinirim
    Doğal kaynaklar niçin dikkatli tüketilmelidir?Bu konuda insanlar nasıl bilinçlendirilebilir?
    Çevre bir organizmanın var olduğu ortam ya da koşullardır. Doğal çevre ise canlıların yaşamları süresince ilişkilerini sürdürdükleri dış ortamdır.
    İnsan yaşamı çeşitli dengeler üzerine kurulmuştur. Bunların arasında en önemlisi insanın çevreyle oluşturduğu doğal dengedir. Doğa ise bir sistemler bütünüdür. Bu sistemler arasındaki ilişkiler çoğunlukla kişiler tarafından fark edilemeyecek kadar uzun ilişki halkalarıyla birbirine bağlı ve uzun süreli olabilmektedir. Doğal sistemlere dışarıdan gelebilecek etkiler sonucu doğal dengeyi oluşturan zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar zincirin tamamını etkileyerek bu dengenin bozulmasına neden olmakta ve böylece çevre sorunları ortaya çıkmaktadır.

    Bu sistemin dengeli çalışması gerekmektedir. Sistem dengeli çalışmazsa zararı insana dokunur. Tarlalarda fareler çoğalıyorsa buraları hiç bilmediğimiz böcekler istila ediyorsa fırtınalar dünyayı kasıp kavuruyorsa dünyanın iklimi değişiyorsa ozon tabakası deliniyor ve güneşin zararlı ışınları bizlere ulaşıyorsa doğal denge bozulmuştur. Bu dengenin bozulması doğrudan insan yaşamını etkilemektedir. Tarımda daha fazla ilâç kullanılması sonucunda toprak ve bitki aracılığıyla insana geçen zehirli ilâç kalıntıları endüstriyel ve evsel kaynakların neden olduğu su toprak ve hava kirlenmesinin olumsuz sonuçlarını yine hepimiz görmekteyiz. Bunun için çevreyi korumak demek insanı korumak demektir.
    İnsanoğlu var olduğu günden bu yana hem çevresindeki olaylardan etkilenmiş hem de çevresini etkilemiştir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bir çok ülke doğayı sonsuz bir kaynak olarak kabul etmiş ve kullanmış doğanın kendisini yenileyebilme kabiliyetinin sınırlı olduğunu fark edememiştir. Bunun sonucu olarak da insanlığın ortak malı olan çevreden geri getirilmesi zor hatta imkânsız olan sistemler ve canlılar yok olup gitmişlerdir.
    Hızla artan nüfus çarpık kentleşme azalan ve yok olan doğal kaynaklar enerjinin sınırlılığı ve çevrenin kirlenmesi derken insanın yaşayabileceği ortamlar sınırlanmış ve günümüzde çevrenin kazandığı önem artık herkes tarafından bilinir duruma gelmiş ve her türlü gelişmeyi yönlendirmeye başlamıştır. Çevreyi bozan çirkinleştiren kirleten insan artık çevreyi tahrip etmeyecek çareler ve teknolojiler aramaya başlamıştır.
    Çevre sorunları dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de son 20 yılda güncel yaşama girmiştir. İnsan ve çevre arasındaki etkileşimin vazgeçilmez nitelikte oluşu çevre kavramının günümüzde kazandığı boyutlar çevrenin ulusal düzeyde olduğu kadar uluslar arası düzeyde de yeni yaklaşımlarla ele alınmasına neden olmuştur. Bugün dünyada uluslar arası ve ulusal düzeyde sayılamayacak kadar çok çevre kuruluşu çalışmalarını sürdürmektedir.
    Çevre denince akla ilk önce doğal kaynaklar gelmektedir. Bir ülkenin biyolojik çeşitlilik diye ifade edilen bitki ve hayvan türleri zenginliği ise en önemli doğal kaynaklarıdır. Bu kaynaklar yani biyolojik çeşitlilik gerek sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma yönünden gerekse yaşanabilir bir çevre yönünden büyük önem taşımaktadır. Çünkü bunlar; soluduğumuz hava için oksijen enerji için yiyecek korunmamız için giyecek şifa için ilâç kaynağıdır. Ayrıca estetik bir çevre oluşturulmasında da biyolojik çeşitliliğe ihtiyacımız vardır.
    Ülkemizin üç tarafının farklı ekolojik karakterdeki denizlerle çevrili oluşu geniş iklimsel ve yağış yelpazesi değişik karakterdeki Ekosistemlerin varlığı üç farklı floristik bölgenin çakıştığı yerde bulunması ve iki kuş göç yolunun Anadolu üzerinden geçmesi Türkiye’nin doğal bitki ve hayvan varlığı yönünden çevresindeki diğer ülkelere göre belirgin bir çeşitlilik ve zenginlik göstermesi sonucunu doğurmuştur.
    Öyle ki Anadolu aynı zamanda yeryüzünün en önemli gen merkezlerinden biridir. Kültürü yapılan bitki türlerinin önemli bir kısmının ana vatanı durumundadır. Endemik bitkiler açısından da zengin bir yapıya sahip olan ülkemizde 9000 çiçekli bitkiden 3000’i endemik olup bu sayı tüm Avrupa’nın endemik tür sayısından daha fazladır. Ayrıca Avrupa kıt’asında yaşayan 60.000 fauna türüne karşılık Anadolu’da yaşayan fauna türü 80.000 civarındadır.
    Ayrıca ülkemizde 120 civarında memeli 450 civarında kuş 130 civarında sürüngen ve 300 civarında balık türü bulunmaktadır. Ne yazık ki günümüzde bu türlerin bir çoğunun nesli tehlike altındadır. Bu rakamlar ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin önemini ortaya koymaktadır.
    Doğal alanların ve biyolojik çeşitliliğin korunması sadece türler için değil insanlık için de büyük önem taşımaktadır. Çünkü doğal alanların yok olması veya tahrip olmasından etkilenecek olan insandır. Bu yüzden konunun önemini anlayan dünya ülkeleri yeryüzünde henüz bozulmamış veya bozulmuş ancak yeniden düzenlenebilir alanların korunması için yarışa girmiştir.
    Biyoçeşitliliğin sürdürülmesine yani doğal çevrenin bozulmasına yönelik en büyük tehdidi insan etkinlikleri oluşturmaktadır. Ülkemizdeki çevre sorunlarının temelinde hızlı nüfus artışı ile birlikte son 15 yılda hızlı bir gelişme gösteren tarım turizm ve sanayi sektörlerinin olduğu bilinmektedir.
    Ülkemiz doğal yaşam alanlarından en önemlilerinden biri olan sulak alanlar bakımından da Avrupa ve Ortadoğu’nun en zengin ülkesidir. Ülkemizde toplam alanı 1 milyon hektarı aşan 250 civarında sulak alan mevcuttur. Uluslar arası kriterler dikkate alınarak Çevre Bakanlığınca yapılan değerlendirmeler sonucunda bu alanlardan 81’inin ulusal ve uluslar arası önemde sulak alan olduğu tespit edilmiştir.
    Gerek ekolojik dengenin sağlanmasında gerekse biyolojik çeşitliliğin korunmasındabüyük önem taşıyan sulak alanlar Türkiye’de hâlâ büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Sulak alanların ilgili çevrelerde bilinen öneminin; diğer kuruluşlara yeterince aksetmemiş olması bu tehlikenin en büyük sebebidir. Oysa doğal dengenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması yönünden yaşama ortamları içerisinde önemli ve farklı bir statüye sahip olan sulak alanların başta su kuşları olmak üzere çok zengin ve karakteristik bitki ve hayvan topluluklarına yaşama ortamı olmasının yanı sıra çok sayıda faydası bulunmaktadır.
    Geçmiş yıllarda birçok sulak alanımız tarım toprağı kazanmak ve sıtma hastalığının önlenmesi nedeniyle kurutulmuştur. Günümüzde ise birçok sulak alanın su dengesinin bozulması ve çeşitli yollarla kirlenmesi nedeniyle ekolojik yapıları olumsuz etkilenmektedir.
    Ülkemizin doğal dengeleri arasında yer alan orman çayır mera ve sulak alanlarımız birçok canlı türünü barındırmakta ve nesillerinin devam etmesini sağlamakta olup günümüzde ormanlarımız özellikle yangınlar nedeniyle büyük zarar görmekte çayır ve meralarımızın ise yanlış otlatma nedeniyle gelecekleri tehdit edilmektedir.
    Ormanlarımızın yok edilmesi neticesinde su ve rüzgârın neden olduğu erozyon nedeniyle ülkemiz topraklarının % 13.86’sı hafif düzeyde % 20’si orta derecede % 63’ü ise şiddetli ve çok şiddetli erozyona maruz kalmaktadır.
    Ülkemizdeki en önemli çevre problemleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir: Su kirliliği hava kirliliği toprak kirliliği ve yanlış arazi kullanımı biyolojik zenginliklerimizin tehdidi çöp ve atıklar arıtma ve kanalizasyon.
    Belli bir kaynaktan (endüstri tesisleri ve motorlu taşıtlar gibi) atmosfere bırakılan kirleticilerin (gazlar partikül Maddeler) havanın doğal birleşimini bozarak onu canlılara ve eşyaya zarar verecek bir yapıya dönüştürmesine hava kirliliği denilmektedir. Ülkemizde hızlı nüfus artışı kentleşme ve sanayileşme sonucunda atmosfere bırakılan kirleticiler zaman içerisinde belli oranlara ulaşmakta ve havanın doğal yapısını değiştirmekte yani havayı kirletmektedir. Hava içindeki zararlı maddelerin yoğunlaşması ise insan sağlığını ve doğal çevreyi olumsuz etkilemektedir.
    Özellikle sprey türü kimyasal maddelerden kaynaklanan zararlı gazlar nedeniyle ozon tabakasının zarar görmesi nedeniyle güneşin zararlı ışınları dünyamıza ulaşarak çeşitli hastalıklara yol açabilmektedir. Havaya bırakılan kirletici maddeler atmosferdeki su partikülleri ile birleşerek çeşitli asitler oluşturur. Bu asitler ise ormanların kurumasına yol açar ya da suya ve toprağa geçerek suyla ve toprakla ilişkili canlıları etkiler. Günümüzde özellikle büyük kentlerimiz ve endüstri tesislerinin yoğun olduğu bölgelerde hava kirliliği zaman zaman yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşmaktadır.
    Dünyanın 3/4’ünün sularla kaplı olduğu tüm canlı yaşamının ağırlığının ortalama % 75’inin sudan oluştuğu bilinmektedir. Su kirliliği ise suyun yararlı kullanımını etkileyecek miktarlarda kimyasal fiziksel ya da biyolojik maddelerin katılımıyla suyun kalitesinin bozulması olarak tanımlanmaktadır. Etrafımızda bulunan suları incelersek içerisinde birçok canlı organizmanın yanı sıra plâstik kutular petrol ve yağ kalıntıları kullanılmış kâğıt parçaları poşetler ve benzeri birçok atık ürün bulunduğunu görürüz. Bu tip sularda gözle görülmeyen bakteriler mantarlar ve diğer birçok mikroorganizma ve kimyasal atık da bulunmaktadır. Özellikle sanayi tesislerinden ve yerleşim yerlerinden kaynaklanan atık suların arıtılmadan alıcı ortama aktarılması yüzeysel ve yer altı sularımızda kirlenmeye neden olmaktadır. Ayrıca tarımda kullanılan ilâçlar ve gübrelerin bilinçsiz kullanılması da sularımızda kirliliğe yol açmaktadır.
    Tüm kullanılmış sular deniz göl akarsu gibi yüzeysel su kaynaklarına bırakılmakta ya da toprak üzerine dökülerek yer altı su kaynaklarına sızmaktadır. Kullanılmış suların herhangi bir işleme tabi tutulmadan bu kaynaklara karışması insan sağlığına zararlı maddeler ve mikropların su kaynaklarında artmasına sebep olmakta bu da insanlarda bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığa neden olabildiği gibi doğadaki diğer canlıları ve yaşam ortamlarını da olumsuz etkilemektedir.
    Günümüzde birçok su kaynağımız sanayi tesislerinden ve evsel atık sulardan kaynaklanan kirlilik nedeniyle tehdit altında bulunmaktadır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı “Su Havzaları Kullanımı ve Yönetimi” Özel İhtisas Komisyonu Raporunda ülkemizdeki göl ve denizlerde su kirliliğinin hızla artmakta olduğuna dikkat çekilmekte ve akarsular içinde en fazla kirlenmiş olanlar arasında Ergene Meriç Simav (Susurluk) ve kolu olan Nilüfer Gediz Küçük ve Büyük Menderes Sakarya ve kolları olan Porsuk Ankara ve Çark suyunun sayılabileceği belirtilmektedir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü tarafından açıklanan Çevre Durum Raporunda ise dünyadaki tatlı su kaynaklarının yarısına yakınının kirlendiği belirtilmektedir.
    Yeryüzünün dışını kaplayan kayaların ve organik maddelerin tarla ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen içerisinde ve üzerinde geniş bir canlı âlemini barındıran ve belirli oranda su ve hava içeren bir madde olan toprağın kirliliği; insan etkinlikleri sonucunda fiziksel kimyasal biyolojik ve jeolojik yapısının bozulması olarak tanımlanmaktadır. 1 cm kalınlıkta toprak ancak birkaç yüzyılda oluşabilmekte ana madde iklim canlılar topografya ve zaman gibi etmenlerle bu süre binlerce yıla kadar uzayabilmektedir. Hava kirliliğinden su kirliliğinden katı atıklardan kaynaklanan kirlenmeler ile tarımsal kökenli kirlenme toprakta kirlilik oluşturan başlıca kaynaklardır. Toprakta oluşan kirlilik neticesinde toprakların kalitesi bozulmakta verimliliği azalmakta ve bazı zararlı maddelerin toprakta birikmesi sonucu bitki yoluyla canlılara taşınarak çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir.
    Günümüzdeki çevre sorunlarından bir diğeri de değişik kaynaklardan çıkan gürültü kirliliğidir. Gürültü kirliliği; insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkileyen fizyolojik ve psikolojik dengeleri bozabilen iş gücünü azaltan çevre sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren önemli bir çevre kirliliği türüdür.
    Yukarıda genel bir çerçevesi çizilen çevre sorunlarının en aza indirilmesi veya giderilmesi için toplumun bütün kesimlerine önemli görevler düşmektedir.
    Ülkemizdeki hava su ve topraklarımızın kirlenmesini önlemek bizim elimizdedir. Kirletici etkisi olabilecek etkinliklerin uygun yerlerde yapılması ve arıtma tesislerinin mutlaka kurulması gerekmektedir. Katı atıkların düzenli depolanarak doğal ortamlara zarar vermesi önlenmelidir. Tarımsal üretimde tahlillere dayalı ilâç ve gübreyi zamanında kullanmak çevre açısından da büyük önem taşımaktadır.
    Ormanlarımızın ve otlak alanlarımızın yangın yapılaşma Ağaç kesimi ve hayvan otlatma gibi sebeplerle yok olmasının önlenmesi için herkes çaba göstermelidir. Her birey doğayı kirleten tahrip eden ormanları kesen ve yakan kişilere karşı izleme ve uyarma görevi üstlenmelidir. Ayrıca nesli yok olma tehlikesi altında bulunan tür ve bunların yaşama ortamlarının korunması gerekmektedir.
    Çevrenin korunması onu en çok etkileyen insanın bilinçlendirilmesi ve eğitimi ile mümkündür. Bilinçlenmemiş bir toplum canlıları tüketir; havayı suyu kirletir ve en önemlisi dünyayı kendinden sonra başkalarının kullanacağını düşünmez.
    Dengeli temiz sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını çocuklara sağlamak insanların temel yükümlülüğü olmalıdır. Bu konuda gerek öğretim programlarını hazırlayanlara gerekse uygulayıcılara büyük sorumluluk düşmektedir.
    Daha sağlıklı daha temiz daha yaşanılabilir bir çevre istiyorsak yöneticisinden bilim adamına çiftçisinden sanayicisine yaşlısından gencine kısaca toplumun her kesimi ile iş birliği kurulmalı; gereken eğitim ve bilinçlendirme sağlanmalı ve herkes çevrenin korunması için bir şeyler yapmalıdır.
    Sonuç olarak biyolojik çeşitlilik global bir kaynak olarak düşünülmeli ve yine global olarak korunmalıdır. Ülkeler gerek kendi içlerinde gerekse bir araya geldiklerinde biyolojik çeşitliliğin azalmasını ve tahribini önleyemezlerse kendi kendilerine zarar vereceklerdir. Yapılacak her türlü plânlamanın yatırımın ekonomik hesabın yaşamın devamı ve biyolojik çeşitliliğin korunması nı dikkate alarak yürütülmesi doğanın sonsuz yararlarının güvencesi içinde yaşamamızı sağlayacaktır

    alıntıdır
    Konu Mustafa Uyar tarafından (16.Aralık.2010 Saat 18:25 ) değiştirilmiştir.

  9. #9
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart Yanıt: Sosyal Bilgiler proje ve performans ödevleri

    daha kısa bir anlatım



    Doğal Kaynaklar Niçin Dikkatli Tüketilmelidir Insanlar Bu Konuda Nasıl Bilinçlendirilmelidir

    Yaşamımızı sürdürmek için doğal kaynaklardan yararlanırız. Hava, su, toprak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenler doğal kaynaklarımızı oluşturur. Bitmeyecekmiş gibi görünen bu kaynaklar, insanların bilinçsizce davranışları sonucu hızla azalmaktadır. Oysa görevimiz, bunları yok etmek değil, korumaktır. Bitkiler ve hayvanlar, yaşamları için gerekli oksijeni havadan alırlar. Havanın çeşitli şekillerde kirletilmesi, bu kirliliğin yağmur suları ile yeryüzüne inerek akarsu, yer altı suları ve toprağa karışması, orada yaşayan canlıları olumsuz yönde etkiler. Onların türlerinin azalmasına veya yok olmasına neden olur. Çünkü doğadaki canlıların zenginliği, sağlıklı bir çevrenin var olmasına bağlıdır. Su, sağlıklı bir hayatın devamı için canlıların gereksinim duyduğu en önemli doğal kaynaklardandır. Yeryüzünün yaklaşık dörtte üçünü ve canlı vücudunun önemli bir kısmını su oluşturur. İnsanlar birçok alanda (temizlik işlerinde, elektrik enerjisinin elde edilmesinde, bahçe ve tarlaların sulanmasında, deniz ulaşımında vb.) sudan yararlanır. Su, içinde yaşayan birçok canlıya da yaşama ortamı sağlar. Burada yaşayan balıkların beslenmemiz açısından önemi büyüktür. İnsanların yıllarca deniz, göl ve akarsulara bıraktığı atık maddeler, buralarda yaşayan canlı türlerinin azalmasına, bazılarının da yok olmasına neden olmuştur. Ayrıca buna bağlı olarak birçok önemli turizm merkezi de özelliğini yitirmiştir. Örneğin, bugün yurdumuzda Haliç ve İzmit Körfezi'nin çeşitli şekillerde kirletilmesi, çevre ve orada yaşayan canlılar için önemli bir tehlike oluşturmaktadır. Sanayinin hızla gelişmesi de su kaynağının tüketimini etkilemektedir. Ancak ülkelerin kalkınmasında ve iş olanaklarının oluşturulmasında sanayi kuruluşlarına da gereksinim vardır. Burada dikkat edilmesi gereken konu, suyun tutumlu bir şekilde ve kirletilmeden kirletilmeden kullanılmasıdır. Aynı şekilde doğal kaynaklarımızdan olan ormanların da sayılamayacak kadar yararları vardır. Bunlardan, gelecek kuşakların da yararlanmasını sağlamak için onları korumalıyız. Nüfus artışına paralel olarak giderek artan bir biçimde kullanılan bu kaynaklar korunmadığı takdirde zamanla tükenme noktasına gelir. Bu durum, doğa için bir felaket oluşturur. Yaşamın doğal kaynağı olan toprağa bırakılan zararlı katı ve sıvı atıklar, zamanla toprağın özelliğini kaybetmesine neden olur. Verimliliğini yitiren toprak, üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelir. Bitki örtüsünden yoksun kalan toprak, sularla taşınarak gölleri doldurur ve oradaki canlıların yok olmasına neden olur. Doğal kaynaklarımızdan olan yer altı zenginlikleri (madenler) de insanlar tarafından bilinçsizce tüketilmesi sayesinde her geçen gün azalmaktadır. Madenlerden; sanayi alanında, enerji elde etmede ve başka alanlarda yararlanmaktayız. Yapılan araştırmalara göre çok önemli birer enerji kaynağı olan petrol, kömür ve doğal gaz, yeni yataklar bulunmazsa, aşırı kullanılmaları nedeniyle çok kısa bir zaman sonra tükenecekleri belirtilmektedir. Bu bakımdan gerek enerji kaynaklarımızı, gerekse diğer yer altı kaynaklarımızı bilinçli kullanarak onlardan daha uzun bir süre yararlanmayı sağlamalıyız. Şu halde yaşamımız için vazgeçilmez birer kaynak olan doğal kaynaklarımızı bilinçli kullanmak, en başta gelen görevlerimiz içerisinde olmalıdır.Günlük yaşantımızda, okulda ve evde bilinçli birer tüketici olmak durumundayız. Su, elektrik, yakıt ve besin maddelerini israfa kaçmadan gerektiği kadar kullanmalıyız. GÖRKEM BAYDAR (ANESTEZİST)

  10. #10
    Kayıtsız
    Misafir

    Standart

    divanı hümayun'un üyelerini gösteren tablo

Sayfa 1/2 12 SonSon

Benzer Konular

  1. sosyal bilgiler 6 performans ödevleri
    By Mustafa Uyar in forum Sosyal Bilgiler Dersi
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 09.Nisan.2010, 11:33
  2. Performans-proje ödevleri
    By Beyza in forum 4. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01.Mayıs.2008, 22:55
  3. Sosyal Bilgiler 6.sınıf performans ödevleri
    By Beyza in forum Sosyal Bilgiler Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01.Mayıs.2008, 09:42
  4. Proje ve Performans Ödevleri » 1.Sınıf Ödevleri
    By Beyza in forum 1. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Eylül.2007, 20:55
  5. Proje ve performans Ödevleri
    By Mustafa Uyar in forum 3. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 31.Mart.2007, 00:07

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.