Suçumuz İnsan Olmak / Oktay Akbal

Kitabın Adı:Suçumuz İnsan Olmak

Kitabın Yazarı:Oktay Akbal

Kitabın Özeti:

Nuri Kayalı Ankara’da M. Bakanlığında küçük bir memurdur. Evlidir. İki çocuğu vardır. Maaşı azdır. Bu yüzden karısı Selmin’le sık sık kavga ederler.

Bir gün Nuri yine yorgun ve bıkkın olarak işe gider. Köşedeki evin bodrum katma gözü ilişir. İçerdeki kadınla göz göze gelirler. Dairede zaman zaman o kadını düşünür. Adı Nedret’tir.

Akşamın beşi olmuştur. Mevsim kış olduğu için hava erken kararmıştır. Nedret camın önünde kocasını beklerken hayallere dalar. Kocası Hamdi kendisinden büyüktür. Çirkin ve hiç gülmeyen bir adamdır. Nedret hayal kurarak kendini avutur. Çevresi dardır. Arada sırada çocukluk arkadaşı Sevim gelir, çene çalarlar. Nedret’in kocası Sevim’i pek sevmez.

Sevim kendinden on sekiz yaş büyük bir doktorla evlenmiştir. Refah içinde yaşamaktadır, öte yandan, ortaokuldan arkadaşı Nedim’le de ilişkisini sürdürmektedir. Nedim akademi öğrencisidir. Ressam olmayı kurar. Gece gündüz içer, başıboş yaşar.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/kitap-ozetleri/69002-sucumuz-insan-olmak-oktay-akbal.html#post133431

Nuri işten çıkınca bilet alır. Karısı ve oğlu ile sinemaya giderler. Nedret de kocasıyla oraya gelmiştir. Birbirlerini görürler. Nuri filmi seyrederken tatlı hayallere dalar. Sevdiği kadını düşünür. Nedret de Nuri gibi hayal kurmaktan hoşlanır. Yaradılışları birbirine benzemektedir. Bir gün Nedim’in resim sergisinde tanışırlar. Nedret Sevim’in, Nedim de Nuri’nin arkadaşıdır.

Nuri enikonu aşık olmuştur. Günlerdir yazıp bozduğu aşk mektuplarım beğenmez. Sonunda, küçük bir pusla yazar. Nedret’in penceresinden içeri atar. Ertesi gün Kavaklıdere Caddesinde buluşurlar. Bir parkta oturup konuşurlar, fakat sözü bir türlü kendilerine getiremezler.

Ressam Nedim Sevim’e durmadan boşanmasını söyler. Sevim ise boşanmak istemez. Çünkü parayı sever, renkli bir çevresi vardır. Aşka gelince, onun için aşk yalnızca sevişmektir, cinsiyettir. Bundan ötürü Nedim’le anlaşamaz, ayrılırlar.

Nedret tatilini İstanbul’da geçirecektir. Nuri de karısıyla çocuklarını bir hafta öncesinden İstanbul’a göndermiştir.

Amacı Nedret’le birlikte yolculuk etmektir. Biletlerini aynı kompartımana denk getirirler. Bütün gece bakışmakla kalırlar. Çünkü yanlarında yaşlı bir karıkoca vardır. Ayrılırken, ertesi gün İstanbul’da buluşmak üzere sözleşirler.

Tatil süresince beş altı kez buluşurlar. Konuşmaktan öte bir şey yapmazlar. Son buluşmalarında Nedret kocasının kendisini almaya geleceğini, artık Ankara’ya döneceklerini söyler. Nuri altüst olur. Hemen yeni bir randevu ister. Bir arkadaşının evindeki resimlere bakmaya gideceklerdir. Aslında ev bir garsoniyerdir. İkisi de bunu bilirler. Yine de isteklerine gem vuramazlar. Fakat oraya gidince, hayal kırıklığına uğrarlar, öpüşürler, ama bunun kendi eşleriyle öpüşmelerinden bir ayrımı olmadığını görürler. Aşk diye bir şeyin var olmadığını anlarlar. İkisi de romantik yaradılışlarından ötürü aşk özlemini duymuşlardır. Günlük yaşantılarında sürekli bir eksiklik vardır. Bunun ise aşk olduğunu sanmışlardır. Üstelik, tam o sırada kapının zili çalar. Hemen kalkarlar. Gerçi gelen olmaz, ama onların da tutkuları söner.

Nedret «aşk değildi bu. Aşk yok. Zaten olamaz da,» der. En iyisi ayrılmak, olanları unutmaktır. Karşılaşınca da birbirini görmezlikten gelmektir. Nitekim, bundan sonra ikisi de yeniden eski aşksız yaşantılarına dönerler.

Kitap Hakkında Yorumlar ve Yargı

«İkinci roman denemesi Suçumuz İnsan Olmak (1957), pasif bir gözlemci gerçekçilikten, daha pasif, dar ve sınırlı bir gerçekçilik anlayışına yöneldiğini gösteriyordu. Uzun süre hikayelerinde işlediği tek insanın yalnızlığı meselesine geliyor, kendi kuşağından bir çok yazarlarda olduğu gibi, tedirgin ve huzursuz aydın kişinin kurtuluşunu aşkın bencil mutluluğunda arıyordu. Romanın asıl temelinde, belli belirsiz düzenini yitirmiş, yenisini kurmaya çabalayan bir toplumdaki kişinin çaresizliği yatıyor. Çağımızın yerli ve yabancı bir çok eserlerinde anlatılan bu konuya, ilk romanındaki kadar güçlü ve yatkm bir anlatımla da yanaşamıyor. Aslında bu konunun çok yönlü yapısına yazarın çalışma gücünün yetişmediği, taslak halinde bıraktığı, yaşamanın romanda yeniden düzenlenen yapısındaki anlatım dokusunun yer yer eksik kaldığı açıkça görülüyor.» (Tahir Alangu).