Evlilikte İlişki ve İletişim


Aile terapistleri genelde ilişkiler ve ilişkilerin karışılıklığı üzerinde durur.Çiftlerin düşünce biçimini, hastalık modelinden etkileşim modeline doğru yönlendirir. Problemin eşlerden birinde değil,ilişkide olduğu tanımlanır. Evlilikleri sorunlu olsa da;eşleri hala birlikte tutan ve yardım istemelerini sağlayan gücü tanımlamak,ilişkinin olumlu yanlarını görmelerini sağlar.
İletişimsizlik;çiftler ilişkilerinde, bir zaman sonra aynı evi paylaşan iki yabancı haline geliyorlar. Önceden birlikte yaptıkları,paylaştıkları çok şeyi bir süre sonra paylaşamadıkları görülüyor. Bazen çiftler birbiriyle iletişime girmemek, en aza indirgemek için bilinçli veya bilinçsiz bir caba harçarlarBunun sebebi çiftlerden birinin iletişim kurma çabalarının tatsızlık, öfke, kızgınlık ve sorun çıkarıyor olmasıdır.Ve kişi ilitişim kurma çabalarında sürekli bu tür sorunları yaşıyorsa,bir süre sonra bunlarla karşılaşmamak için iletişimden kaçmaya başlar.”Eşime kendisinden ne beklediğimi anlatamıyorum,para verince ve ihtiyaçlarımı karşılayınca herşeyin tamam olduğunu sanıyor. Bana “Benden daha başka ne istiyorsun ki?” diyor. Oysa ona ne istediğimi anlatmaya başlayınca bana bağırıyor, hakaret ediyor, “Sana ne yapsam yaranamıyorum.” diyor. Bende artık onunla konuşmak istemiyorum.” Yukardaki anlatım birçoğumuza yabancı değildir.Çiftlerden birinde saldırganlık artıkça, diğerinde edilgenlik artmakta buda diğer bireyde saldırganlığı daha da artırmaktadır. Burdaki saldırganlık ve edilgenlik intrapsişik bir özellik değil,bir ilişki örüntüsünün ortaya çıkışıdır.
Aile bireyleri arasında yineleyici,karşılıklı etkileşim yapıları vardır. Bir aile bireyinin davranışı,her bir aile bireyinin davranışından etkilenir ve her bir aile bireyinin davranışını etkiler. Bu bir döngüdür. Davranış,davranışı doğurur. Eşine fiziksel saldırıda bulunan bir babanın oğlunun;babasıyla ,kardeşiyle fiziksel saldırı yolu ile ilişki ve iletişim kurduğu az rastlanılan bir şema değildir. Her bir aile bireyinin davranışı geçmişteki karşılıklı etkileşim örüntülerine bağlıdır. Aile bireyleri sistemin başlangıçından itibaren deneme-yanılma süreci ile belirli ilişkiler örüntüsü geliştirirler. Ve bu örüntü kendi kendini sürdürmeye başlar.
Sistemik aile terapisinde ailenin bir bireyinde görülen ruhsal semptomlar, o bireyin sorunlu olduğunu işaret etmemektedir. Ve o bireydeki semptomlar terapi sürecinde, temel ilişkiler ve temel yapı değişmeden düzeltilirse ailedeki diğer bir bireyde ruhsal semptomlar ortaya çıkabileceği gibi, terapideki bireyde semptom değişikliği de görülebilir.Örneğin;dikbaşlı,söz dinlemeyen,dağınık,ders çalışmayan gence sahip olan bir aile düşünelim. Çocuklarının bu durumu onlar için problemdir. Sistemin temel ilişkilerini değiştirmeden gencin problemi çözüldüğünde, annenin depresyona girmesi çok sık görülen bir durumdur. Çünkü gençte ortaya çıkan semptomlar gencin değil, ailenin semptomlarıdır.
Terapinin amacı; sadece semptomu ortadan kaldırmak değil,sistemin bağlantılarını bulmak, döngüsel ilişki örüntülerini belirlemek, semptomun sistemde neye hizmet ettiğine,neyi çözdüğüne bakmaktır.Problemde olsa o semptom, o sistemde genelde bir çözüme hizmet ediyordur. Eşler arasındaki ilişki-iletişim problemi ergenin sorununa yansıtılarak,kendi sorunları göz ardı edilip, iyi bir aile olduklarını ama çocuklarının neden böyle olduğunu anlamadıklarını söylerler.Evliliği yol alması gereken bir gemiye benzetirsek, bu geminin güvenli, rahat, bilinen bir rotada yol alması o gemideki kişilere bağlıdır ( kaptan, tayfa, yolcu…) Bu kişilerin, geminin rotadan çıkmaması için her konuda hem fikir olmaları gerekir. Rota bozulunca,evlilikte kontrolden çıkar, ilişki yıkıcı bir yapıya dönüşür, buda dengesiz bir birlikteliğe yol açar. İlişkiyi istikrarlı bir şekilde yürütmek için gereken çaba fayda etmez, hatta bazen çiftler yapıcı olmak yerine yıkıcı olmaya başlarlar.
İletişim kişiler arası ve aile içi ilişkileri belirleyen en önemli faktördür. Kişinin ne tür ilişki kuracağını ve ne tür yaşantılar geçireceğini iletişimin özellikleri belirler.İletişimin nasıl kurulacağı karmaşık bir yapı göstermesine rağmen iletişimin kendisi öğrenmeye dayanır.

İletişim hatalarını ele alırsak: Yıkıcı eleştiri en başta gelir. Derdini karşısındakine anlatmaya çalışan kişi şikayetle eleştiriyi birbirine karıştırır. Sorun şikayetin ciddiye alınmadığının düşünülmesiyle başlar.Kişi, kendini rahatsız eden, değişmesini istediği şeyi sık sık dile getirmeye başladığında ilişkide tansiyon yükselir, şikayetler partnerin karakterine saldırıya veya onu suçlamaya yönelik tarza dönüşür. ”İlgilenmiyorsun.”, “Her zaman kendini düşünüyorsun”, “Her zaman en iyisini kendinin bildiğini zannediyorsun”… Yıkıcı eleştirir yapıcı eleştiriye dönüştürülmelidir.”Beni incitmekten zevk alıyorsun.”, yerine”Senden bunları duymak beni çok incitti.”…İletişim hatalarından bir diğeri hakarettir. Kelimeler ve davranışlarla kişi karşısındaki kişiyi horgörmeyi hatta incitmeyi hedef alır. Partnerinin aptal olduğunu, beceriksiz olduğunu düşünür ve ona hissettirir. Böyle olunca karşı tarafın olumlu davranışlarıda unutulur. Bu durumlarda genelleme yerine özgül ifadeler kullanılmalıdır.”Beni her zaman başkalarının yanında aşağılıyorsun”, yerine”Dün, Ayşe’nin yanında söylediklerin beni utandırdı.”…Savunma;çiftlerden biri saldırıya geçtiğinde diğerinin kullandığı ve ilişkiyi kabusa çeviren bir iletişim hatasıdır. Çiftlerden her ikiside kendilerini birbirlerinin kurbanı hissederler. Kimse kendi davranışıyla ilgili sorumluluk almaz, hatta her ikiside”Masum”olduklarını söylerler. Sürekli saldırıya uğrayan partner, hep savunma içindedir ve bu anlaşılabilir bir davranış gibi görünsede sorunu daha da karmaşık hale getiren yanlış bir davranıştır. Eşler kendi davranışlarıyla ilgili sorumlulukları almalılardır.”Beni kızdırıyor ve çıldırtıyorsun. İşte bu yüzden saldırgan oluyorum”, yerine “Bazen öfkemi kontrol edemiyorum.”… Daha gerçekçi ve yapıcı bir ifadedir. Sağlıklı bir iletişimde, çiftler mantıksal tartışmalar yerine duygularını dile getirmeye çalışmalılar. ”Benim söylediklerimi çürüt,seninkini yapalım”, yerine “Senin söylediklerin bana çok mantıklı gelmesede, sen çok istiyorsan yaparım.”gibi…Tepkisizlikte bir iletişim hatasıdır. Tepki göstermeyen taraf kendini tamamen konuşmadan soyutlar ve ifadesizleşir. Bu davranış çiftler arasında gerginliği ve mesafeyi artırır. Ya kendi kendine söylenirler ya da mekanı terk ederler. Davranış ne olursa olsun mesaj tektir.”Seninle iletişimi geçici olarak koparıyorum.” Tepkisizlik en büyük tepkidir. İlişkide sürekli olmazsa bu iletişim şekli sorun çözücü olabilir. İletişim hatalarından biri olan; işi yokuşa sürmek yerine olumlu davranışları görmeye çalışmak ve bugüne odaklanmak iletişime büyük katkıda bulunur. “Şimdi çaba gösteriyorsun aklın dört yıl önce neredeydi”, yerine “Dört yıldır yapmadığın şeyleri bugün yapıyor olman beni mutlu ediyor.”…İletişimin, her ne kadar karmaşık bir yapıya sahipsede iyi bir iletişim isteniyorsa öğrenilir.
Yeterki istensin…