“İngiltere savaş tarihinde Çanakkale kampanyası kadar acı bir sayfa yoktur. Hiçbir savaş bu kadar büyük ümitlerle girilmemiş, hiçbir zafer bu kadar yakından kaybedilmemiştir. 1915 yılında bütün Avrupa’da milyonlarca insanın hayatı ortaya konmuş büyük taarruzlar yapılmıştır. 2-3 milyon asker ölü ve yaralı bulunmakta, 4-5 bin harp gemisi denizlerde dolaşmaktaydı. Fakat bunlardan hiç birisi Nusret mayın gemisi’nin döktüğü mayınlar kadar harbin devamına ve düşmanın istikbaline müessir olacak bir başarı gösterememişti.

Nusret adındaki Türk mayın gemisi, bilinen öteki tüm mayın hatlarının önüne bu hattı döşemeyi başardı. Bu hat ötekiler gibi boğaz geçidine dik değil, paraleldi ve Türklerin elindeki son mayın ihtiyatından alınmış eski demir mayınlardan oluşuyordu. Değerleri 6-7 bin franktan fazla tutmazdı. Nusret’in gizlice döktüğü bu 26 demir kap, Çanakkale operasyonunu durduran birçok psikolojik karışıklıklar doğdu. Yalnız başına bu mayın engeli savaşı uzattı. İnanmak istemiyorum. Fakat gerçek. Türk savunması önünde müttefikler armadası mağlup olmuştur. Tek kelimeyle felaket.

İngiltere Bahriye Nazırı ve Başbakanı Winston Churchill

“Mehmetçiğe saygı! Biz Çanakkale yarımadasından Türklerle savaşarak ve binlerce insanımızı kaybederek kahraman Türk milletine ve onun eşsiz vatan sevgisine duyduğumuz büyük takdir ve hayranlıkla ayrıldık.

Bütün Avustralyalılar Mehmetçiği kendi evlatları gibi sever. Onun mertliği, vatan ve insan sevgisi, siperlerdeki dayanılmaz heybet ve cesareti, bütün Anzakları hayran bırakan yurt sevgisi bütün insanlığın örnek alacağı büyük hasletlerdir.

Mehmetçiğe minnet ve saygılarımla.

Sonuç olarak belirtmek isterim ki, sizler kahraman olduğu kadar insan ve medeni bir millet evlatlarısınız.”

Çanakkale savaşlarında üsteğmen olarak bulunmuş ve sonraları Avustralya Genel Valisi Lord CASEY

“O meşhur Dara’nın boğazdan eski Yunan topraklarına geçerken azgın sularını dövdüğü Gelibolu yarımadasında Türkler, dünyanın en kudretli donanma ve ordularını dövmüşlerdir.

Çanakkale’yi bir asker olarak anlatmak imkansızdır. Çelikten, manevi kudretten, vatan aşkından bir insan yapısı ne demektir ? Bu sualin cevabı, işte bu gösterişsiz, mütevekkil ve sessiz, Anadolu çocuğunun kendisiydi. Tarih kitaplarında Türkler hakkında yazılı olaylar, onlarla savaşanların anlattıkları gerçekleri ifadeden acizdir. Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türklerle omuz omuza savaşmaktır diyebilirim. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/58581-canakkale-zaferi-icin-ne-dediler.html#post119647

Fakir insanlardı. Buğday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi. Taş üzerinde yatıyor; güneşe, fırtınalara, soğuğa, yağmura karşı korumasız siperlerde çamur ve toz içinde günler geçiriyor. Fakat dünyanın bütün vasıta ve imkanlarına sahip düşmanlarıyla arslanlar gibi dövüşüyorlardı. Bu ne sessiz, gösterişsiz bir yurt sevgisi idi. Kalplerinde sadece ve sadece ulvi bir vatan sevgisi vardı. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim.

ALLAH adını yürekten tekrarlayarak saldırganın üzerine atılıyorlardı. Düşmanları da onlara hayrandı. Yıllar süren silah arkadaşlığımız döneminde, kendisini öldürmeye, yurdunu elinden almaya gelenlere karşı hiçbir gaddarlıklarını görmedim. Yaralı düşmanlarını sırtlarında siperlerine getiriyor, sargı bezi olmadığı zaman, yedeği bulunmayan gömleklerini yırtarak onları sarıyorlardı.”

Çanakkale’de 5. ordumuza komuta eden Mareşal rütbeli Alman generali Liman Von SANDERS

“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar!
Burada bir dost vatanın toprağındasınız.
Huzur ve sükun içinde uyununuz.
Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz.
Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."

Mustafa Kemal Atatürk

“Çanakkale savaşlarımızın başladığı günü, nerelerden nasıl bir sırayla uzayıp hangi tarihte sona erdiğini herkes, ortaokul öğrencileri bile çok iyi bilirler…

Bence önemli olan Çanakkale’ye gelenlerin gelmesi değildir. Onlar nasıl olsa geleceklerdi. 1071 Ağustos’undan beri gelmeyi her fırsatta denediler. Çanakkale’ye, 1914 ile birlikte geldiler.

Önemli olan onları Çanakkale’de durduran ruh idi…

Çanakkale, Türkiye’nin 1914 Aralığından başlayarak milletçe benimsenmiş ve korunmasını şart bilinmiş namusu haline geldi… Plevne’de başlayan direniş destanının Çanakkale’de tekrarlanmış olmasının çok ayrı bir anlamı daha vardır ve söz konusu ettiğimiz millet namusunun bir uhrevi emanet bilinerek hafızlarda ve hatırlarda taze tutulmasına yardımcı olmuştur. O da, Süleyman Bey ve arkadaşlarının, aynı Çanakkale’yi bir gece vakti, karşı Urumeli topraklarımıza adım atmak niyetiyle “Bismillahirrahmanirrahim” diyecekleri yer olarak seçmiş olmalarıdır."

Romancı-Yazar M. Necati SEPETÇİOĞLU

"Ağustos ayından beri Gelibolu yarımadasındayız ve hiçbir şey yapmak imkanı bulamadık. Tam bir fiyasko bu. Son altı hafta içinde kolera, dizanteri ve sair hastalıklardan kırılan askerlerle, Türkleri iki defa mağlup ederdik.

“…Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Çok cesur harbeden, iyi sevk ve idare edilen asil Türk ordusu karşısında bulunuyoruz. Sadece bugün 1800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan CENAB-I ALLAH’larından ayırmak için başka ne yapabilir… Conkbayırı’nda Türkler en etkili savaşlarını veriyorlar. Kayıpları bizden fazla ama maneviyatlarının yüksekliği açıkça görülüyor. Çok mükemmel komuta edilen ve cesaretle dövüşen Türk ordusuna karşı savaşıyoruz.

Bir komutanın karşılaşacağı en kötü düşman, bozgunculuk yapanlardır. Türkler bir şiir kitabında görüldüklerinde değil, fakat parıldayan süngüleri takılmış olarak üzerimize geldikleri vakit gerçekten yiğit ve korkunç kimselerdir.

Bizi Türkler’in maddi gücü değil, manevi gücü mağlup etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gökten inen güçleri müşahade ettik.

İngiliz generali ve Akdeniz Birleşik Kuvvetleri Komutanı HAMİLTON

Resmi Alman Tarihi’nden
“Türkler dürüstçe, mertçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve kişiliklerini sergilemiştir. Türkler çekilirken, su kaynaklarını kuyuları zehirlememişlerdir.

Oysa onlar, Türk şehirlerini bombalamışlar, sargı yerlerini, hastaneleri topa tutmuşlar ve çekildikleri anda bile lağım patlatmışlardır.”

Gelibolu Harekatı adlı kitabın İngiliz yazarı Robert R. James

“İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır:
-Erkeğin cesur
-Kadının namuslu olması

Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir fazilet vardır. İcabında tereddüstsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak.

İşte Türkler bu meziyetlere ve fazliete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki, Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler.”

Ünlü Fransız İmparatoru Napolyon


“Türkler ölmeyi biliyorlar. Ben ölmeyi bilen bir milletin, yenilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.”

Avusturyalı bir komutanı Montecuccoli

“Mehmetçiği zafer arabasına bindirmek gerekseydi; eline kamçı diye yıldırımı vermek, arabasına at diye kasırgaları koşmak, başına taç diye en parlak yıldızı oturtmak icap ederdi.”

Necip Fazıl KISAKÜREK

"İngiltere olarak 1914 yılında dünyanın zirvesinde olduğumuzu zannediyorduk.Çanakkale savaşlarında Osmanlılar burnumuzu yere sürttü."
Michael Hickey

"...Mükemmel yetiştirilmişlerdir.Bu açıktı.Dikkatimi başka bir şey daha çekti.Türk askerleri savaş haline gectikleri zaman adeta neşeleniyorlardı.Yüzlerinde başka bir ifade doğuyordu.Vatanlarını ve dinlerini müdafaa etmekteki celadetlerini yüz hatlarından okuyordum"
Pomiansky (Avustralya Ateşemiliteri)

"Türk askeri kadar vatanı için gözünü kırpmadan ölen,savaş anında müthiş cesaret ve fırtınalar yaratan,ateş kesildiği zaman onun kadar iyi yürekli,yumuşak kalpli,düşmanın yaralarını saran,sırtında taşıyarak onu çlümden kurtaran bir asker yeryüzünde görülmemiştir."
General Birdword
Çanakkale savaşlarına katılmış konutanlardan

"Efendiler!Ben bir şeyi anlayamıyorum.Bizim medeni milletlerin orduları ,savaşta barbarlığa yaklaşıyor,barbar saydığımız Türk orduları ise savaşta medenileşiyor.Irak kumandanımızın telgrafı bildiriyor ki,Türkler,esirlerimizin istirahatını fevkalde temin ediyorlarmış,yaralılarımızı da imkanları nisbetinde tedavi ediyor ve onlara şefkat gösteriyorlarmış.
İşte bu davranışlarının sebebini,salkinini bir türlü anlayamıyorum.
Loyd George( 1.Dünya savaşında İngiliz Başbakanı )