Aklımdasın daim. Hasretinin bu kadar büyüyeceğini hiç hesap etmemiştim doğrusu. Hasretle yanan yüreğim, hasretlerle ıslanmaktadır. Derste çocuklara cümlenin ögelerini anlatırken bütün öznelere ismini vermişim. Yalnız öznelere değil, yüklem, nesne, tümleç ne varsa hepsini isminle değiştirmeliydim. Affet beni.


Göktaşı gibi, ulaşılmaz bir yıldız gibi, baharda yağmurlanan gökler gibi, sımsıcak yağan lapa lapa karlar gibi yüreğimin en mutena köşesine gelip yerleştin. Deniz değilim ki sevdamı dışa vurayım. Sıla değilim ki öpüp koklayayım. Uzadıkça uzadı bu dünya sürgünü. Gel ve öldür, sona ersin bu hasret.


Olmaz mı?


Elimi attığım her şeyde karşıma çıkıyorsun. Halbuki, ben aşkı, ulaşılmaz bilirsim. Meğer sevgili istedikten sonra kıtalar birleşir, gurbetler bitermiş. Ey sevgili…


Seni, yalnızlığımı gölgemle unutmaya çalıştığım şu evde, evimin kadını olarak düşünmek, elimi ayağımı titretiyor. Elinden içilecek kahvenin kırk yıl değil kırk asır hatrı olur ey sevgili. Senle üç öğün ekmeğimi tuza banar, suyu katık yaparım. Yeter ki gel. Melek görmüş şeytan gibi kaçışsın kabuk bağlayan yaramdan malihulyalar…


şair ne diyor sevgili:


“Aşkın yolunda hicre tahammül günah imiş
Uşşakın işi anun içün her gün âh imiş”


Beni âhların ellerinden çekip kurtarmaz mısın ey yâr?


Dışarıda soğuk, sisli, puslu ve hain bir aralık gecesi. Artık aralık en sevdiğim mevsim ve özlemlerim kış. Değil mi ki yüreği yanan iki insanın ateşi aysberglerin, Erciyeslerin karını eritmesin? Değil mi ki ben seni sevdim bu kışta, bu aralıkta, sokağa açılan kapıları bahar eyleyebilirim. Eylesin neyleyecekse kış…


Memleketimin asude iklimleri penceren önüne Cenab şehabeddin’in Elhan-ı şita’sını getirirse, yüreğine buyur et sevgili. Her lerze okşamamdır saçlarını. Her titreyiş, isminle yüreğimi isyana kaldıran dualardır, tekbirlerdir, salavatlardır…


Bir dervişin sabrını dudaklarım mahzenine mıhlayıp her geçen günün, seni bana getirmesini bekliyorum. Uzat ellerini ve saçlarınla merhamet eyle bana. Sen talan etmezsen bu şehri, sen tar ü mar etmezsen bu sokakları gelişinle, nice acılı şarkılarla kahrolurum ben sevgili.


Olmaz ilac sine-i sad-pareme
çare bulunmaz bilirim yareme


Aman sevgili…





2

Sevgili,


Sesin, dünyanın en gizemli köşeleri. içten konuşmaların, küçücük gülmelerin aklımda ne varsa, sana söylemeyi planladığım neler varsa alıp götürüyor.


Sevgili,


Sana hitapların en güzeli ile, en samimisi ile sesleniyorum.


Bu hasret fırtınası, bir mahşer bırakıyor ardında. Kuru, cansız, alelade bir yaprak misali, dev dalgaların arasında bir o kayaya, bir bu yalçın dağlara savruluyorum. Tut beni sevgili.


Seviyorum de ve öldür beni.


“Cihanı hiçe satmaktır adı aşk
Döküp varlığı gitmektir adı aşk”


insanlık yaratıldıktan beri var olan aşkın kendisiyiz biz. Leyla ile Mecnun’un yaşadıkları farklı değildi bizim yaşadıklarımızdan. Ferhad ile şirin bizden farklı bir şey hissetmediler. Bütün aşkların hülasası ile seviyorum seni. Bütün kadınlar seni kıskanıyor, aşıklar hayretle parmak ısırıyor bize. Bize bakarken elini kesenler, aşkın böylesine gıpta ediyorlar sevgili.


“Bu alem sanki oddan bir deniz
Kendini ana atmaktır adı aşk”


Ey Eşrefoğlu nasıl yaşadın, bilmem. Lakin aynı topraklar üzerinde, aynı ateşten denizlerde balmumundan gemilerle salınmakla mağrurum. Değil asırlar önce yaşamak, asırlar sonra da yaşasan, aşk için, bu denizlere dalmaktan ne sen korkarsın ne ben bir an tereddüt ederim. Ne büyük bir bahtiyalık ki aynı dili konuşuyoruz senle.


“Ehl-i dil birbirini bilmemek insaf değil”


Sevgili.


Günlerim senle başlıyor. Günlerim senle huzura kavuşuyor. Sensiz kalkılan uykular değil, senle dolup taşan rüyalar taşıyor kuşlar kanatlarında. Bahtiyarım. Hasretsem de bahtiyarım.


Bu sevda biz kadar kime yakışır ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim.






3

Kendimi siyah beyaz bir filmde seyrettim. Sinema perdelerine sığmıyor, rolden role giriyordum. Baş kahramanlar ikimizdik. Dünyanın en güzel mekanlarında el ele, yürek yüreğe dolaşıyorduk. Milyonlarca metrelik filmler kullanılıyordu. Aşkımı yine de anlatamadı. Film koptu.


Bir parçam olacaksın Sevgili. Bakışlarım gibi, yüreğim gibi. ülkelerden gelip ülkelere gideceğiz. Kelimeler, kıymetini bizle anlayacak. Bizle var olduğunu bilecek baharlar. Hayalle kopardım bağlarımı. Leyla’dan, Aslı’dan bana ne? Ben, sevgili denen bir hayatın kıyılarında, tatlı su pınarlarının başında senle bir beden dolaşmıyor muyum? Sen değil misin gözlerimin içinden akan? Sen değil misin, minik bir serçenin heyecanıyla yüreği inip kalkan? Canım değil misin? Sen, aşksın. Ben, uslanmak bilmeyen müridinim.


Ne diyor Sevgili, Osman Nevrez:


Halet-i aşkı kolay sanma ki aşık olanın
Bağrı kan, gönlü yanık, eşki revan olmalıdır


Her dostum biraz Brütüs idi. çarmıhtaki vücuduma hakaret etmeyen, saldırmayan kalmadı. Bir sen oldun, dudaklarımın kanını gözyaşları ile temizleyen. Talihin kıskançlığı karşıma ne şems’i çıkardı ne Spartaküs’ü. Mevlana’nın ney’i şikayeti benden çaldı, tevekkülü yine benden. Saadeti, kapalı kapıları kırarak önüme atan sen değil miydin Sevgili? Sen değil misin dilime doladığım hüzzam şarkıları rast’a çeviren? Sen böyle yaparsın da şair yürekli ben duru muyum yâr?
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/ask-sevgi-ve-evlilik/34625-ramazanin-mubarek-olsun-sevgili.html#post71979


Bir demür tagı del,p boynuna almak gibidir
Her kişi aşık olurdu eger asan olsa


Ben bu dağı omuzlamış koşuyorum her gece sana doğru. Buyur eder misin beni, can kuşum, umudum, canım sevgilim…





4

Seni en güzel mısralarda arıyorum. Bütün şiirler, bütün şarkılar seni anlatıyor. Güzellikler senle daha başka güzel; Yâr kelimesi daha bir anlamlı sevgili…


Geceleyin bir ses böler uykumu,
içim ürpermeyle dolar:-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.


Bu sesin nereden geldiğini biliyorum. Belki bu sestir beni ayakta tutan. Umudun tükendiği, şarkıların bütün acıları yüreğime doldurduğu bir demde talih kuşu gibi gönlüme konan bu ses, bilsen beni ne yanlışlardan, ne yıkımlardan kurtardı. Yıllarla yorulan bedenim, hain bakışlarla hançerlenen ruhum, kurtuluşu, kim bilir hangi güneşsiz iklimlerde arayacaktı. Aşıkı olduğum bu sesle çoban yıldızını gördüm, kıbleyi bildim ey Sevgili…


Ne olurdu bir kadın, elleri avucumda
Bahsetse yaşamanın tadından, başucumda
Mırıl mırıl
Mırıl mırıl


Kleopatra’nın ellerini Sezar’a verin. Beatrice Dante’nin olsun. Zavallı Mecnun’un çektikleri yeter, uzatsın Leyla ellerini. Ferhat’ın kazmayı vurduğu yerlerdir şirin’in yüreği. Ya Kerem ne yapar şimdi? Sevda yüzünden recm edilen insanların vebalini kim üstlenecek? Uzatırsan bu sürgünü, günahım olursun Sevgili. Ellerinle girelim sevda ülkesine. Yeşil pencerenden atacağın güllerle gönlümü şen et, muştula beni. Ey Sevgili…


Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili


Elim ayağım aşk kesiyor. Bütün işlemlerin sonucu bilinmezlik. Eşitlikler ya sen çıkıyor ya yine sen. isyanım varsa senin için. Tevekkülümün adı sen. Boşuna yazıklanmış şair “anlatamıyorum” diye. Aşk anlatılır mı sevgili? Aşk sığar mı lügatlere? Sen bakma Sevgili aşk üzerine yazılmış ne kadar şiir varsa yalandır. Aşık olunmaz, bilakis aşk olunur Sevgili. Ben aşkım yekpare. Aşk ben.


Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.


Kapalı kapılar ardında, diline kilitler vurulmuş bir isyanım şimdi. Işıksızım senden uzak. Korkuyorum belki; tesellei edenim yok. Kış geçiyor yalınayak. Hasrettir kar sesi.


Bütün haklarım sana icralanmıştır. Ben korkarım yalnızlıktan değil sensizlikten. Sen saçlarını savur sevgili… Hasret yüklü düşlerimi bitir. Hani karanlıkta beliren ışıklar gibi. Hani şehrin bir köre bakışı gibi. içimden sana ulaşan yollara çıkar beni. Sırtımda ter, pörsümez bir yaz… Sana düşür beni.


Ey saba! Sultanıma zer ü perişan diyesün
Gül yüzünsüz işi bülbül ile efgan diyesün