Azık torbana koy!
Getirdim. Mübârek elini torbama soktu ve bir avuç hurma alarak, yere serdiği mendil üzerine koydu ve bereket için duâ buyurdu. Orada bulunan Eshâb-ı kirâm gelip, ondan yediler ve doydular. Sonunda bana buyurdu ki:
- Yâ Ebâ Hüreyre! Sen de bu mendildeki hurmadan bir avuç al ve azık torbana koy!
Bir avuç aldım ve torbama koydum. Torbamda bu hurmalar hiç tükenmedi. Resûlullahın hayâtında ve daha sonra, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın hilâfetleri zamanlarında hem yedim, hem de ikrâm ettim. Yine bitmedi.
Ne zaman ki, Osman-ı Zinnûreyn halîfe iken, şehîd edildi, azık torbam çalındı.”
Ebû Hüreyre Medîne vâlisi iken odun demeti taşıyordu. Muhammed bin Ziyâd bunu tanıyarak, yanındakilere dedi ki:
- Yol verin, emîr geliyor!
Gençler, vâlînin böyle tevâzuuna hayret ettiler. Ebû Hüreyre onlara şöyle dedi:
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Önceki ümmetlerde kibir sâhibi birisi, eteklerini yerde sürüyerek yürürdü. Gayret-i İlâhiyyeye dokunarak, yer bunu yuttu.)
(Merkebe binmek, yün elbise giymek ve koyunun sütünü sağmak, kibirsizlik alâmetidir.)
Ebû Hüreyre şöyle anlatır: “Resûlullah efendimiz ile oturuyorduk. İçimizden birisi kalkıp gitti. Bunun üzerine denildi ki:
- Yâ Resûlallah! Herhalde rahatsız olup gitti.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Arkadaşınızı gıybet ettiniz, etini yediniz.”
Sen daha iyi bilirsin
Ebû Hüreyre buyuruyor ki:
Resûlullah efendimize biri gelip dedi ki:
- Bir altınım var, ne yapayım?
- Bununla kendi ihtiyaçlarını al!
- Bir altınım daha var.
- Onunla da çocuğuna lâzım olanları al!
- Bir daha var.
- Onu da, âilenin ihtiyaçlarına sarfet!
- Bir altın daha var.
- Hizmetçinin ihtiyaçlarına kullan!
- Bir daha var.
- Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin!
Yine Ebû Hüreyre hazretlerinin haber verdiği hadîs-i şerîfte;
- Bir zaman gelir ki, Müslümanlar birbirlerinden ayrılır, parçalanırlar. Dinlerinin emirlerini bırakıp, kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar. Kur’ân-ı kerîmi mizmârlardan, ya’nî çalgılardan, şarkı gibi okurlar. Allah için değil, keyf için okurlar. Böyle okuyanlara ve dinleyenlere hiç sevâb verilmez. Allahü teâlâ bunlara la’net eder. Azâb verir! buyuruldu.
Peygamber efendimiz Ebû Hüreyre’ye sık sık nasîhat ederek buyururdu ki:
- Yâ Ebâ Hüreyre! Benim ile Arş gölgesinde gölgelenmek istersen, her gün yüz defa salevât-ı şerîfe getir! Mahşerde benim havzımdan içmek istersen, mü’min kardeşinle üç günden fazla dargın durma!
- Yâ Ebâ Hüreyre! Mü’minlerin büyüğü, benden sonra o kimsedir ki, Allahü teâlâ ona mal verir, o da gizli ve âşikâre Hak yoluna harcar ve yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmaz.
Oruç benim içindir
- Yâ Ebâ Hüreyre! Oruç tuttuğun vakit, orucunu erken aç! Ya’nî akşam olduğu anlaşılınca, hemen iftâr eyle! Benim ümmetimden hayırlı o kimsedir ki, iftârda acele eder ve sahur yemeğini geç yer. Zîrâ sahurda çok rahmet ve bereket vardır.
Ve benim ümmetim Ramazan-ı şerîfin orucunu güzel ve tam olarak tutsa, Hak teâlâ hazretlerinin bayram gecesi vereceği sevâbı, ni’met ve ihsânı, kendi zatından başkası bilmez. Hak teâlâ hazretleri, azametiyle buyurur ki: “Oruç benim rızâm içindir, vereceğim sevâbı da kendim bilirim.”
- Yâ Ebâ Hüreyre! Allahtan başka hiçbir şeye ümit bağlama! Allaha tevekkül eyle! Bir arzûn varsa, Allahü teâlâdan iste! Allahü teâlânın âdet-i İlâhiyyesi şöyle cârî olmuştur ki; her şeyi bir sebep altında yaratır. Bir iş için sebebine yapışmak ve sonra Allahü teâlânın yaratmasını beklemek lâzımdır. Tevekkül de bundan ibârettir.
- Yâ Ebâ Hüreyre! Sapıtana doğru yolu göster, câhile ilim öğret, böylece sana şehîdlik mertebesi verilir.
- Yâ Ebâ Hüreyre! Her kim, günde yirmibeş defa bu duâyı okursa, Hak teâlâ, o şahsı âbidler zümresinden yazar. Duâ şudur: “Allahümmagfir lî ve li- vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil mü’minîne vel mü’minât vel müslimîne vel müslimât el ahyâ-i minhüm vel emvât bi-rahmetike yâ erhamerrâhimîn.”
Ebû Hüreyre buyurdu ki:
Bir gazâda, Resûlullah efendimize, kâfirlerin yok olması için duâ buyurmasını söyledik.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islam-tarihi/19725-en-cok-had%EEs-i-ser%EEf-rivayet-eden-sahab%EE.html#post37838
- Ben, la’net etmek için, insanların azâb çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek için, insanların huzûra kavuşması için gönderildim, buyurdu ve Enbiyâ sûresinin “Seni, âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik” meâlindeki 107. âyetini okudu.
Onu korurum
Ebû Hüreyre hazretleri ibâdetlerine çok dikkat ederdi. Farz ibâdetlerden sonra nâfile ibâdetlere de devam ederdi. Mutlaka gece namazı da kılardı. Buyurdu ki:
- Resûlullahtan işittim. Buyurdu ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum farzları yapmakla bana yaklaştığı gibi başka şeyle yaklaşamaz. Kulum nâfile ibâdetleri yapınca, onu çok severim. Öyle olur ki, benimle işitir, benimle görür, benimle herşeyi tutar, benimle yürür. Benden her ne isterse veririm. Bana sığınınca, onu korurum.)