Resûlullah buyurdu ki: (Her kim beş vakit farz namazda Kur'an-ı kerim okursa, Hak teâlâ her harfine yüz sevap verir. Her kim namazdan başka vakitlerde Kur'an okursa, her harfine on sevap verir. Her kim, [tegannîsiz ve hurmetle okunan] Kur'anı ayakta veya oturarak hurmet ile dinlerse, her harfine bir sevap verir. Her kim Kur'an-ı kerimi hatm eylese, o kulun duâsı Allah indinde kabûl edilir.)

45 - Tenbîh: İmâm-ı Gazâlî 450 [m. 1058] senesinde Tus şehrinde tevellüd ve 505 [m. 1111] de orada vefât etmiştir. Bu yüce âlim yüzlerce kitabının sonuncusu olan fârisî dilde yazdığı (Kimyâ-yı saadet) kitabında buyuruyor ki: Kur'an-ı kerim okumasını öğrenen kimseler, Kur'ana hurmet etmesini de öğrenmelidir. Evvelâ günahlardan ve çirkin söz ve hareketlerden kaçınmalı, her hâlinde edebli olmalıdır. Böyle olmazsa, Kur'an-ı kerim ondan davâcı olur. Peygamberimiz buyuruyor ki: (Münâfıkların çoğu hâfızlardan olacaktır.) Ebû Süleymân-ı Dârânî 205 [m. 820 Şâmda] buyuruyor ki: Cehennem zebânîleri özü ve sözü bozuk olan hâfızlara, puta tapan kâfirlerden daha evvel azâb edeceklerdir. Hasen-i Basrî 110 [m. 727 Basrada], buyuruyor ki, (Bizlerden evvel gelenler, Kur'an-ı kerimi Allahü teâlânın emirlerini bildiren bir kitap olarak okuyup, geceleri emirlerini düşünürler, gündüzleri bunları yapmaya uğraşırlardı. Sizler ise, yalnız ezberlemek ve nağme ile, mûsikî perdelerine uydurarak okumaya uğraşıp, emirlerini aklınıza bile getirmiyorsunuz. Hâlbuki maksat, emirlerini yerine getirmektir.)

Kur'an-ı kerime uygun hareket etmeyen hâfızlar, efendisinden mektûb alan bir hizmetçiye benzer ki, mektûbu alıp mûsikî ile, yanık sesle okur, fakat mektûbdaki emirleri yapmaz.

Kur'an-ı kerim okurken on edeb lâzımdır:

1- Adestli ve kıbleye karşı hurmetle okumalı.

2- Ağır ağır ve mânasını düşünerek okumalı. Mânasını bilmeyen de ağır okumalıdır.

3- Ağlıyarak okumalıdır.

4- Her âyetin hakkını vermeli, yâni azâb âyetini okurken, korkarak, rahmet âyetlerini heveslenerek, tenzîh âyetlerini tesbîh ederek okumalı. Kur'an-ı kerim okumaya başlarken E'ûzü ve Besmele çekmelidir.

5- Kendisinde riyâ, yâni gösteriş uyanırsa veya namaz kılana mani oluyorsa, yavaş sesle okumalıdır. Hâfızların mushafa bakarak okumaları, ezber okumaktan daha çok sevaptır. Çünkü, gözler de ibâdet etmiş olur.

6- Kur'an-ı kerimi güzel sesle ve tecvîd üzere okumalıdır. Harfleri, kelimeleri bozarak tegannî etmek haramdır. Harfler bozulmazsa, mekruh olur. Halebîde diyor ki, tegannî ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın iâdesi lâzımdır.

7- Kur'an-ı kerim Allahü teâlânın kelâmıdır, sıfatıdır, kadîmdir. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeye benzer. Ateş demek kolaydır. Fakat ateşe kimse dayanamaz. Bu harflerin mânaları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez. Bu harflerin mânaları meydana çıksa, yedi kat yer ve yedi kat gök dayanamaz. Allahü teâlâ kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir. Nitekim hayvanlara söylemekle iş yaptırılamaz. Hayvan seslerine benziyen bazı sesler çıkararak idare edilirler. Meselâ öküz alıştığı bir sesle tarlayı sürer. Fakat yaptığı işin sebebini ve faydasını bilmez. İşte insanların çoğu da, böyle, Kur'an-ı kerimden yalnız ses duyarlar ve Kur'an, harf ve sesten başka bir şey değildir zannederler. Bunlar, ateş, birkaç harften başka bir şey değildir, zanneden kimseye benzer. Bu zevallı bilmez ki, kâğıd ateşe dayanamayıp yanar. Ateş harfleri ise, kâğıd üzerinde durur ve kâğıda bir şey yapmaz. Nasıl her insanın bir ruhu vardır ve ruhu, insanın şekline benzemez ise, bu harfler de, insan gibi şekildir. Harflerin mânaları ise, insanın ruhu gibidir. İnsanın şerefi, kıymeti, ruh ile olduğu gibi, harflerin şerefi de mânaları iledir.

8- Kur'an-ı kerimi okumadan evvel, bunu söyleyen Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmelidir. Kimin sözü söyleniyor, ne tehlikeli iş yapılıyor düşünmelidir. Kur'an-ı kerime dokunmak için, temiz el lâzım olduğu gibi, onu okumak için de, temiz kalb lâzımdır. Bunun içindir ki, İkrime, mushafı açınca kendinden geçerdi. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur'an-ı kerimin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmek lâzımdır. Bütün mahlûkatın sahibi, hâkimi olan bir zâtın kelâmı olduğunu düşünerek okumalıdır.

9- Okurken başka şeyler düşünmemelidir. Bir kimse, bir bahçeyi dolaşırken, gördüklerini düşünmezse, o bahçeyi dolaşmış olmaz. Kur'an-ı kerim de, müminlerin kalblerinin dolaşacağı yerdir. Onu okuyan, ondaki acâiplikleri ve hikmetleri düşünmelidir.

10- Her kelimeyi okurken mânasını düşünmeli ve anlayıncaya kadar tekrar etmelidir. Lezzet bulunca da, tekrar etmelidir. Peygamberimiz, bir gece sabaha kadar “İn-tüazzibhüm” âyetinin tamamını tekrar buyurmuştur. Kur'an-ı kerimin mânasını anlamak çok güçtür. Kur'an-ı kerimin mânasını üç kimse anlayamaz:

1- Arabî ilimleri iyi bilmeyen ve zâhirî tefsîri okumayan.

2- Büyük bir günahı yapmaya devam edenler veya Ehl-i sünnet âlimlerinin îman ve îtikatlarına uymayıp kalbi kararmış olanlar.

3- Ehl-i sünnet îtikatını zâhir ve görünüş mânasına göre kabûl edip, bundan başka kalbe gelen şeyden nefret eden kimse, bu zâhir mânadan ileri geçemez.

(Kimyâ-yı saadet) kitabından tercüme tamam oldu.

46 - [Radyo ile, ho-parlör ile Kur'an-ı kerim okumak, ezan okumak câiz değildir. Böyle okunan ezanı ve Kur'an-ı kerimi işitenler, bunlara benziyen başka sesi işitmiş olurlar. Cemaat ile namaz kılarken, imam efendiyi veya imamı görerek, yâhut sesini işiterek kılanı görmiyenlerin veya imamın yâhut müezzinin sesini işitmiyenlerin, yalnız radyonun, ho-parlörün sesine uyarak kıldıkları namaz sahih olmaz. Çünkü bunlardan işitilen ses, imamın, müezzinin kendi sesleri değildir. Elektrik, mıknâtıs hareketi ile ihtizâz eden yâni titreyen maden levhasının hâsıl ettiği sestir. İmâm efendinin sesine çok benziyor ve onun irâdesi ile, sesi ile hâsıl oluyor ise de, onun sesi değildir. İbni Âbidîn, nikâh bahsinde, muharrem olan, yâni evlenmesi haram olan kadınları anlatırken buyuruyor ki, (Cam arkasında veya su içinde bulunan birşeyi görmek, onu görmek olur. Birşeyin sudaki, aynadaki hayâlini görmek, onu görmek olmaz. Misâlini, benzerini görmek olur. Bir kimsenin yüzüne bakmamak için yemin eden, o kimsenin aynadaki yâhut sudaki hayâline bakarsa, yemini bozulmaz. Gözlükle birşeye bakan kimsenin gözüne, o şeyden çıkıp, camdan geçerek gelen şu'â, görmeye sebep olmaktadır. Aynadaki, sudaki hayâlden gelen şu'â'ın sebep olduğu görmek, o şeyin kendini görmek değil, benzerini görmektir.) Bu ifâde, açıkça gösteriyor ki, radyodan, ho-parlörden çıkan ses, imam efendinin sesi değildir. Bu sesin benzeridir. Bunu işitenler, imam efendinin sesini değil, bu sese benziyen başka bir sesi işitmektedirler. İmâmın, müezzinin seslerine uymayıp, başka sese tâbi olanın ve imamdan başkasının okuduğu Fâtihaya (âmîn) diyenin namazı sahih olmaz.]

47 - Eğer imamlık yapmak istersen, evvelâ [Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine göre, îtikatını düzelt!] Namazın farzı, vâcibi, sünneti ve âdâbını güzelce öğren! Bunları bildikten sonra imamlık eyle ve Kur'an-ı kerimi güzel oku. İmâmlık edenin âkıl ve bâliğ olması şarttır. Eğer hâne sahibi, misafire imamlık eyle derse, o vakit et. Namazı hiçbir şeyden dolayı te'hir etmemelisin. Karnın aç olup yemek de hazır olduğu zaman yemeğini yidikten sonra namazını kıl. Fakat namaz vakti geçiyorsa, evvelâ namazını kıl, ondan sonra yemeğini yi! Namaz kılacağın zaman, Allahü teâlânın huzuruna çıkabilecek bir şekilde temiz elbiseni giy ve kollarını geçirmiş olarak giy. Giydiğin ceket, palto ve pardesünün iliklerini düğmele. Kollarını, bacaklarını ve başını ört. İhrâm içinde namaz kılarken, baş örtülmez. Namazını, üzerinde yazı, her cins resim bulunmıyan, temiz bir bez veya tek renkte seccâde üzerinde kılarsan sevabı daha fazla olur. Namaz için kullanılacak seccâdelerin en fazîletlisi, yerden biten bir mahsûlden imâl edilmiş olanıdır. Ot üzerinde kılmak da sevaptır.

(Halebî)de diyor ki, başı açık namaz kılmak mekruhtur. Namazda başlığı düşerse, az hareketle, hemen başa koymalıdır. Kolları dirseklere kadar veya daha az sıvalı olarak namaza durmak mekruhtur. Namazda sıvarsa, namazı bozulur. [Kısa kollu gömlekle namaza durmak mekruh olmaktadır.] (Dürr-ül-muhtâr)da, namazın mekruhları sonunda diyor ki, (Namazı, ayakları temiz mest ve ayakkabı ile örtülü olarak kılmak, çıplak ayakla kılmaktan katkat eftaldir. Hadis-i şerifte örtülü ayakla kılmak emredildi.) [Ayakkabı, mest kirli iseler, ayakları temiz çorap ile örtmek sünnet olur. Namazın vâcibini, sünnetini terk etmek mekruh olur. Mekruh olan namaz sahih ise de, sevabı olmaz. Câmide ayakkabı ve benzerlerini arkada bırakmanın mekruh olduğu, (Berîka)nın ve İbni Âbidînde, namazın mekruhlarının ve Hacda şeytan taşlamanın sonlarında yazılıdır.]

48 - Müsâadesiz imamlık etme! Şâyed teklîf ederlerse eyle. Namazdan sonra duâ okunur. İmâm ve cemaatin duâda birbirlerine duâ etmeleri lâzımdır. Duâda anaya, babaya da duâ etmeyi unutmamak lâzımdır. Cemaat ile namaz kılarken imam önde durur. Sen mümkün olduğu kadar imamın arkasında durmaya gayret eyle. Şâyed imamın arkasında boş yer yoksa sağında, yoksa solunda durursun. Birinci safta yer varken ikinci safta durulmaz. Mekruhtur. İlerki saflarda yer olup arka taraflar dolu ise, insanların üstüne basa basa ön tarafa geçmeye kalkışma. İnsanları rahatsız etme! Safta düzgün bir şekilde durmak lâzımdır. Safların düzgün olması, namazın ikâmesindendir. Saftan ayrılıp ileri geri ve yanındakinden ayrı durma. Zîrâ müminlerin birbirlerine muhabbeti saflarda düzgün ve sık olarak durmakla kâimdir.

49 - İmâmdan evvel rükû' ve sücûda gitme. İmâmdan evvel hiçbir rükne gitmeye kalkışmamak lâzımdır. İmâm oturarak kılarsa sen ayakta kıl!

50 - Namazlarını özürsüz terk etme ki, münâfıklardan olmayasın. Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Eğer kadınlarla, memede olan çocuklar olmasa, yerime bir imam koyup, şehri gezer, namaza gelmiyenlerin evlerinin yakılmasını te'mîn ederdim.) Yine Resûlullah buyurdu ki: (Namazlarınızı ihlâs üzerine kılınız! Çünkü yanınızda bulunan melekler, sizin amel, namaz ve tâatinizi alıp göklere giderler, göklere giderken, muhtelif melekler, bu ibâdetleri görürler:

1. kat gökteki melekler, yalancıların ibâdetini geçirmezler.

2. kattaki melekler, namaz kılarken dünya işi ile kalbi meşgûl olan kimsenin namazını geçirmezler.

3. kattaki melekler, namazını beğenenlerin namazını geçirmezler.

4. kattaki melekler, kibredenlerin, yâni kendini beğenenlerin namazını geçirmezler.

5. kattaki melekler, hasüdlük edenlerin namazını geçirmezler.

6. kattaki melekler, kalbinde şefkat ve merhameti olmıyanın namazını geçirmezler.

7. kattaki melekler ise, hırs ve tama'ı olanların namazını geçirmeyip geri döndürürler.) Bu hâli Habîb-i kibriyâ beyan buyurdukları zaman, bütün Eshâb-ı güzîn ağladılar.

Resûl-i ekrem büyük eshâbdan Mu'âz hazretlerine buyurdular ki: (Yâ Mu'âz! Aybları gizle, kimsenin aybını yüzüne vurma! Farzlardan başka kıldığın namazları ve ibâdetleri kimseye söyleme! Dünya işini âhıret işinden büyük görüp, evvel yapma! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin gönlünü kırma, herkesle hoş geçin. Eğer bu şekilde hareket etmezseniz elem verici azâba uğrarsınız.)

51 - Gecenin en karanlık zamanında, yâni seher vaktinde ibâdet eyle ki, yarın sırattan geçerken her tarafın aydınlık olsun. [Bu ibâdetlerin en kıymetlisi ilmihâl kitabı okumak, öğrenmek ve öğretmektir.] Kudretin yettiği kadar câmilere sâlih imam ve müezzin gelmesine çalış! [Sâlih, günah işlemiyen, çalgı dinlemiyen, karısını, kızlarını haramlardan koruyandır.]

52 - Câmiye girince, dünya kelâmı söyleme! Resûlullah buyurdular ki: (Câmide dünya kelâmı söyleyen kimsenin ağzından fena bir koku çıkar. Melekler derler ki, yâ Rabbî, bu kulun câmide dünya kelâmı söylemesinden dolayı, ağzından çıkan koku bizleri rahatsız ediyor. Hak teâlâ hazretleri buyurur ki, “İzzim, celâlim hakkı için, onlara yakında büyük bir belâ veririm.”)

[Önce (Tehıyyetül mescid) denilen iki rekât kılıp, veya başka ibâdet edip, sonra dünya kelâmı konuşmak câizdir.]

Câmi temizliğine elinden geldiği kadar yardım et! Çok büyük sevap sahibi olursun. Resûl aleyhisselâm buyurdu ki: (Bir ümmetim câmi temizlese, benimle berâber dörtyüz gazâ, dörtyüz kere hac etmiş gibi, benimle dörtyüz rekât namaz kılmış gibi, dörtyüz kere oruç tutmuş gibi ve dörtyüz kul âzâd etmiş gibi, Hak teâlâ hazretleri o kula sevap ihsân eder.)

53 - Allâme Ahmed Tahtâvî “Merak-ıl-felâh) hâşiyesinde diyor ki, (İstiska, yağmur duâsı için sahrâya çıkmak demektir. Hamd ederek, istigfâr okuyarak duâ edilir. Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm ve islâm âlimleri, yağmûr duâsı yaptılar. Çıkılan yerde imam, evvelâ yalnızca veya cemaat ile iki rekât namaz kılar veya kılmayıp yerde asâya dayanıp bir hutbe okur. Sonra kıbleye dönüp, avuçları semaya karşı açık olarak omuzları hizâsına kaldırıp ayakta duâ eder. Hazır olanlar, arkasında oturarak dinleyip âmîn der. Yalnız yağmur duâsında kollar omuzdan yukarı kaldırılır. Birşey istemek için yapılan duâlarda, avuçları semaya karşı açmak sünnettir. Hadis-i şerifte, (Kul ellerini kaldırıp duâ edince, Allahü teâlâ onun duâsını kabûl etmemekten hayâ eder) buyuruldu. Hastalık, kahtlık ve düşmandan kurtulmak için yapılan duâlarda avuç içleri yere çevrilir. Kollarını kaldıramıyan, sağ elinin şehâdet parmağını uzatarak işaret eder. Yağmur duâsına, fâsıla vermeden, üç gün çıkmak, eski, yamalı giymek, çıkmadan sadaka vermek, üç gün oruç tutmak, çok tevbe ve istigfâr etmek, kul haklarını ödemek, hayvanları da çıkarıp, yavrularından ayrı bulundurmak, ihtiyârları ve çocukları da çıkarmak sünnettir. Elbiseler ters çevrilmez. Kâfirler getirilmez. Onların cemaate karışmaları mekruhtur.) Kadınlar erkeklerden uzak, sabîler analarından ayrı bulunur.

54 - Ramazan-ı şerifin her gecesinde iki rekât namaz kılmağı terketme! Resûlullah buyurdu ki: (Her kim Ramazan-ı şerifin her gecesinde iki rekât namaz kılarsa, her rekâtında sekiz ihlâs-ı şerif okursa, Hak teâlâ hazretleri, o kulun her rekâtında sekizyüz melek halk eder. Bu melekler, o kul için ibâdet ederler ve sevabı o kulun amel defterine yazılır. Derecesi yükselir, gelecek Ramazan-ı şerife kadar bu melekler Cennette bu kul için çeşidli dereceler hazırlarlar.) [Terâvih namazının sevabı, bundan daha çoktur. Kaza namazlarını kılmak ise, hepsinden daha çok sevaptır.]

55 - Resûl-i ekrem efendimiz buyuruyorlar ki: (Her kim Ramazan-ı şerif gecesi seher vaktinde kalkıp namaz kılmakla meşgûl olsa ve ibâdet etmeye niyet eylese, kiramen kâtibîn melekleri derler ki, Hak teâlâ hazretleri sana rahmet eylesin, ömrünü bereketli kılsın! Döşeği dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri senin ayağını sırat üzerinde muhkem eylesin ve selâmet ihsân buyursun. Abdest alınca, su dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri, senin kalbini temiz eylesin! Nihâyet bu kul namaz kılmaya başlayınca, Hak teâlâ hazretleri azamet-i şâniyle buyurur ki: “Ey benim kulum, ne istersen iste! Dileğini yerine getireceğim.”) [Geceleri ilmihâl öğrenmeli, kaza namazlarını kılıp, bitirmeli, sonra bu namazı kılmalıdır.]
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/16208-kur-i-ker%EEm-okurken.html#post30512

56 - Yağmur yağdığı zamanlarda namaz kıl! Resûlullah buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Yağmur yağarken namaz kıl! Her ne kadar yağmur yağarsa, her bir damlası miktârınca Hak teâlâ hazretleri sevap ihsân buyurur.)

57 - Kudretin kâfi gelirse, müezzin veya imam ol! [Böylece, fâsık kimsenin imam olmasına mani olursun.] Arkanda namaz kılanlar sayısınca sevap alırsın. Namazdan sonra, duâ edince yalnız kendine duâ etme! Ana babana ve bütün ehl-i îmana duâ eyle! Yoksa, hâin olursun. Resûlullah buyurdular ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Nâfile namaz kılmağı terk etme ve nâfile namazlarını evinde kıl, gökteki yıldızlar gibi nûrun artar.) Namaz kılmaya durduğun zaman, elbisenle oynama, çünkü şeytanı sevindirmiş olursun. Bu hâlinden de melekler mahzun olur. Abdestin olmadığı hâlde üzerine gün doğmasın!

58 - İmâm olursan namazı uzatma! Çünkü, cemaat içinde ihtiyâr olduğu gibi, hasta da vardır.

59 - Kuşluk [Duhâ] namazını terk etme! Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Kuşluk namazını terk etme! Cennetin bir kapısı vardır ki, ona “Duhâ kapısı” derler. Bu kapıdan yalnız kuşluk namazı kılanlar girer.) Her kim kuşluk namazını iki veya dört rekât kılarsa, zâkirler zümresine yazılır. Altı veya sekiz rekât kılsa, sıddîklar zümresine yazılır. [Kaza namazı kılan, hem borcundan kurtulur, hem de bu sevaplara kavuşur.]

60 - Kendini haramdan çok sakın! Resûlullah buyurdu ki: (Bir kimsenin üzerindeki elbisesinde haramdan bir tel iplik olsa, o elbise ile kılınan namaz ve yapılan duâlar kabûl olmaz.) Bir kimsenin vücûdü haram ile büyürse, hâli acaba ne olur? Bütün ibâdetlerin başı, helâl lokma kazanmak, çoluk çocuğuna helâl yidirmektir. Helâlı, haramı öğrenmek lâzımdır.

61 - Resûl-i ekrem buyurdu ki: (Ey benim ümmet-ü eshâbım! Sizler namaz kılarken gözlerinizi yummayınız ve yürürken ellerinizi kalçalarınıza tutup yürümeyiniz. Zîrâ bu hareket, yahudilerin yaptığı bir hareket ve pek alçak bir iştir.)

62 - Mümin-i sâlih olanların cenâzelerine iştirâk eyle ki, senin cenâze namazına da iştirâk etsinler. Cenâze arkasından gitmeye gayret eyle! Her bir adımına bin sevap yazılır. Her kim bid'at sahiplerinin, mezhepsizlerin cenâzelerinin arkasından gitmezse, Hak teâlâ, o kimseye kıyâmet günü merhamet edecektir.