İlk öğretmenim: annem

Eğitim, günümüzde her alanda karşımıza çıkan, önemi ve yeri tartışılmaz bir konudur.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=9638

Peki "Eğitim nedir?" diye bir soruyla karşılaşsak, buna verilebilecek en özlü ve kısa cevap "Eğitim terbiyedir" demek olurdu. Eğitimin sözlük anlamının karşısında yer alan tarifi de budur. Çünkü eğitilmek bir anlamda terbiye edilmektir. Bir kişiyi daha önceden amaçlanmış hedeflere yönlendirmek, o yönde gelişmesini sağlamak ve davranış yatkınlıkları kazandırmak sistemli bir eğitimin terbiyesi ile mümkündür.

Şimdi hepimiz hafızalarımızı bir yoklayalım. Eğitimle ilk tanışmamıza ve eğitilmeye başladığımız çocukluk devremize geri dönüp hatırlamaya çalışırsak, karşımıza çıkan ilk eğitmen kimdir sizce?

Elbette ki, annedir.

Öyleyse şunu rahatlıkla ifade edebiliriz; ilk öğretmenimiz annemizse eğer, eğitim kadınla başlar.

Dünyaya gözlerini açan insanoğlunun öğrendiği ilk sözcük, attığı ilk adım ve eğitilmeye başladığı o ilk durak ana kucağıdır.

Okul öncesi anne ile başlayan temel eğitimin insan haya tında ve insan yetiştirmekte ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışmak sanırım çok yetersiz olur.

Bir evlât yetiştirmek, bir fidan yetiştirmektir. O fidanın büyüyüp ağaç olması, meyve vermesi ve sağlıklı yaşaması, sabır, emek, bakım ister. Her anne evlâdının gözünün içine bakar ve üzerine titrer. Peki bu yeter mi? Çocuk yetiştirmek, bir evlâdı en iyi şekilde terbiye edip, onu topluma sağlam ve faydalı bir birey olarak kazandırmak için sadece analık duygusuyla davranmak yeterli mi?

İşte burada, çok tartışılan ve güncel bir konu olan "eğitimli kadının" önemi karşımıza çıkıyor.
Bütün annelerimiz eğitimli ve donanımlı olmalı, ama önümüzde bir Türkiye gerçeği var. Nüfusumuzun % 45'ini oluşturan kırsal kesimde, hatta doğu ve güneydoğu illerimizde il bazında eğitim düzeyi ilkokul tahsilinin üzerine çıkamamakta. Ülke genelinde ise 7.5 milyon okuma yazma bilmeyen insanımız var. Bunun 6 milyonunu kadınlarımız oluşturmakta.

Madalyonun arka yüzü
Beri yanda inancı gereği başını örtmeyi tercih eden, tesettür emrini yerine getiren pek çok genç kızımız, devlet eliyle hakkından mahrum bırakılıp, üniversitelere sokulmuyor.

Geri kalmışlığı, okur yazar oranının düşük olmasına ve özellikle kız çocuklarının okutulmamasına dayandıran bakış açısı, uyguladığı yasakla kendi içinde büyük bir çelişkiye düşüyor.

Değişmeyen bir şey var
Şu veya bu sebeple, ister çevre ve aile faktörü yüzünden, ister ekonomik imkansızlık yüzünden ilkokul tahsilinin üzerine çıkamayan pek çok kadınımız ve genç kızımız "cahil" kalmaya mahkum olabilir mi? Çok istedikleri halde daha yukarı eğitim alamayan kadınlarımızın böyle bir talihsizlik yaşamaları "cahil" olarak nitelenme hakkını kendilerine ve diğerlerine verebilir mi?

Unutmamak gerekir ki, diploma herşey değildir. Diploma, iyi bir marka, etikettir belki, ama olmaması halinde bilgisiz, eğitimsiz ve kültürsüz kalmak asla değildir.

2000'li yılları yaşadığımız 21. yüzyılda ülkemizde ve dünyanın neresinde olursa olsun, kadının kendini yetiştirmesine, eğitmesine, bilgi ve görgüsünü geliştirmesine engel teşkil edecek bir bahanenin arkasına sığınma hakkı olamaz. Çağımız, iletişim çağıdır. İnsanoğlunun sonu gelmez öğrenme aşkıyla yanıp tutuştuğu, açlığını hissettiği her türlü bilgiye ulaşabileceği pek çok kaynak vardır. Yeter ki, insan istesin. Bunlara başvurmak, okumak, araştırmak, basın yayın organlarını izlemek hatta dinlemek, sohbet toplantısında bilgili bir ağızdan bilmediği ve merak ettiği konu hakkında aydınlanmak dahi bir fırsattır.

Ben, ilkokulda kendi çocuğunun okul derslerini ve ödevini takip eden bir çok annenin Türkiye coğrafyasını mükemmel şekilde öğrendiğine, böylelikle bilgi dağarcığına pek çok şey kattığına şahit olmuşumdur.

Keza, merakla çok okuyup araştıran ve bu sayede genel kültürünü, bir yüksek okul mezununu aratmayacak seviyeye çıkaran, hatta sadece bir okul mezunu olmak için okumuş pek çok üniversite görmüşten daha bilgili ve kültürlü, kendini yetiştirmiş tanıdıklarım var. Diploma alma şansını kaçırmış, ama hayat okulunda okumayı hiç terk etmeyen, yeryüzünü ve bütün kâinatı bir okul kabul edip, günümüzde bütün dinlerin ve ulusların örnek gösterdiği sevgili peygamberimizi (a.s.m.) öğretmen olarak kendine rehber edinen pek çok insan, kâinat kitabını durmadan satır satır okuyor. Ve Rabbine karşı kul olmanın gereğini yerine getirirken, insan olarak yaradılışının da hakkını veriyor.